Hiçbir LGBT hareketi LGBT görünürlüğünden daha güçlü olamaz.
"Rüzgar Erkoçlar’ın belki de kamuoyu önüne çıkmak ya da cinsiyet kimliğini ifade etmek gibi bir niyeti, bir isteği yoktu." diye bir cümle. Kimin söylediği önemli değil. Zaten LGBT'lerin çoğunluğu da bu zihniyette.
Peki cinsiyet kimliğini ifade etmemek, heteroseksist ahlakçı yapıyı onaylamak değil midir? Kendi gerçeğine kendisinin bile tam anlamıyla inanmadığı algısı yaratmaz mı?
LGBT'lerin tek derdi bireysel olarak kendilerini gerçekleştirmek olduğu için değil mi heteroseksizmin farklılıkları kabul etmemesinin asıl sebebi?
Herkesin kendini kurtarabilme imkanı var mı acaba?
Herkesin kendini kurtarma düşüncesiniden değil mi LGBT hareketinin bir adım dahi yol alamamasının sebebi?
Hepimiz, özellikle imkanları olanlarımız sadece kendimizi ve bugünü düşünürsek, yarının bugünden ne farkı olabilir?
Sadece kendimizi düşünürsek heteroseksizmden ne farkımız kalır ki?
O zaman biz de inanmıyoruz eşcinselliğe, transseksüelliğe ki sadece yer altında kendimizi gerçekleştirme düşüncesindeyiz.
Sen kurtardın kendini, ya diğerleri ne olacak? Bugün kurtardın kendini, senin de yarının garantisi var mı ?
Hem niye cinsiyet kimliğimizi gizli yaşıyoruz ki? Tek suçumuz doğuştan cinsiyet kimliklerimize uygun bedenlerimizin olmayışı mı? O zaman biz de sadece biyolojik cinsiyetlere inanıyoruz ve kendimizi onlara benzeterek, gizli bir şekilde yaşayarak idareten heteroseksist yapıya dahil olmaya çalışıyoruz.
Bir LGBT'nin gizli yaşama tercihi, sadece korkularla veya ifşaatla açıklanamaz. Tam olarak gün yüzüne çıkamıyorsun, bu kendi kimliğine yarım inanmaktır.
Biz de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğimizin altını çizmeden yaşamak isteriz ama kötü bir şeymiş gibi işaret ediliyorsa, inandığımız kendi değerlerimizle ortaya çıkmaktan gocunmayıp, arkasında yüreklilikle durabilmeliyiz. İşte o zaman eşcinsellik, transsesküellik kabul edilecektir.
Ha farklı bir bedende hapis yaşamışsın, ha kendi bedeninde bütün dünyadan gizli yaşamışsın. Bu belki daha korkakça. Çünkü ortaya çıkmaman için bir nedenin de kalmamış. Toplumsal cinsiyete uygun bir bedenin de var. Daha ne sitiyorsun. Ben o zaman cinsyet kimliğinin biyolojk cinsiyete uyumsuzluğunu bahane olarak görürüm.
Toplumun tepkisinden mi korkuyorsun, kendi özgüvensizliğin mi bu durum? Bence ikincisi. Sen kendine inandıktan sonra, başkasının inanıp-inanmaması kısa sürede etkisini yitirecektir. Hem bu sayede toplumun kabul etmediği cinsel kimliklerin kendileriyle barışmalarına da cesaret vereceksin. Tabi bizim LGBT dünyamızda sadece bireylerin kendileri önemli ne yazık ki.
Heteroseksist yapının istediği bu gizlilik zaten; "Ne olursan ol ama benim düzenimi bozma! Yaşa ama gizli ol!"
Kendimizi buluyoruz ama yol alamıyoruz, yaşama kendimiz olarak dahil olmuyoruz. Bu dahil olAmamak değil, olmamak.
"Bireyin kendisine ait cinsiyet özdeşimini topluma açıklama kararı o bireyin kendisini ilgilendirir. Bu karar, hem “bireyin kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma hakkı”yla, hem de “özel hayatın gizliliği” ile koruma altına alınır. Bir bireyin, cinsiyet kimliğine ilişkin “başkaları tarafından” yapılan ifşaat karşısında yargıya başvuru yapma, suç duyurusunda bulunma ve dava açma hakkı doğar."
Bireyin cinsiyet kimliğini açıklaması sadece kendini ilgilendirirmiş. Adama demezler mi, "Saklanacaktın, kimliğin bedeninin içinde kalsaydı" diye. Bu bir LGBT'liğe karşı sorumsuzluktur, bencilce kendini kurtarma sevdasıdır. Her LGBT'nin görünür olarak diğer LGBT'leri de düşünme ve kurtarma sorumluluğu olmalıdır.
Yargıya başvurma hakkı varmış. Gene adama demezler mi, "Görünür olmaktan rahatsız oluyorsun, bedeninle ruhunu uyuşturarak niye dışarıya çıkardın?" diye.
Adamın birisi sadece Nil Erkoçlar erkek oldu demiş. Bunu hangi zihniyetle dediğinin benim için hiç de önemi yok. Çünkü bana göre cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin ifşası veya dile getirilmesi hakaret anlamı ifade etmiyor. Çünkü ben LGBT'liğin doğal olduğuna inanıyorum. Ben de heteroseksizmin düşündüğü gibi LGBT'liğin gizli kalmasına inanırsam, onların aşağılama, dışlama ve hakaret düşüncelerini haklı çıkarmış olurum.
Benim inandığım değerlerimi aşağılayanlar, kendi darlıklarını ve cahilliklerini de ortaya çıkarmış olurlar bu sayede. Ve ben kendimi savunursam, onların cahilliklerini de tescil etmiş olurum.
Her ayrımcılığı, bir varoluş fırsatına dönüştürmesi gerekir LGBT gibi ayrımcılığa maruz kalmış kesimlerin. Çünkü her ifşaat, her işaret edilme, her ayrımcılık bizi daha da itekleyen bir varoluş fırsatıdır. Tabi değerlendirme kapasitesiyle alakalı bu durum. Varolmak istiyorsak, "bizi rahat bırakın" diye bir kolaya kaçış olmamalı.
"Rüzgar Erkoçlar’ın cinsiyet kimliğinin hukuka ve insan haklarına aykırı biçimde ifşa edilmesi, onu hedef alan nefret söyleminin sosyal medyada yaygınlaşmasına neden oldu."
Bir kere kadınlık veya erkekliğin görünür olması insan haklarına aykırı mı? Sen de kendini hangi cinsiyette görüyorsan ortaya koymalısın. Kabul etmiyorlarsa kabul ettirmelisin, mücadele vermelisin. Hakkı, hukuku varoluş haklarımız için kullansak daha iyi olmaz mı? Gizlilik hakkı sadece heteroseksizme hizmet eder. Bilinçli LGBT'ler görünür olarak varolmaya çalışıyorlar, bazı LGBT'ler gizlenerek varolmanın daha doğru olduğuna inanıyor.
LGBT'lerin işaret edilmelerinin sebebi, sanki suçluluklarını kabul ediyormuş gibi gizlenmelerinden. Ortada olsalar ve kimliklerinin arkasında dursalar kimse onları işaret etmez, etse bile bir anlamı olmaz.
"Rüzgar Erkoçlar’ın bu toplumda eşit bir birey olarak, bir trans erkek olarak verdiği ve vereceği varoluş mücadelesinin yanındayız."
Artık LGBT'leirn gizlenerek varoluş mücadelesinin olmayacağını, eşit olunamayacağını öğrenmesi gerekiyor. Her ne şekilde olursa olsun, hiçbir LGBT hareketi LGBT görünürlüğünden daha güçlü olamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder