Ben hayatım boyunca bir spor oyununda oynamadım. Sporu da bir kaç yıl önce 75 kiloya çıkınca yapmaya başladım. Spor dediğim de koşmak ve de parktaki aletlerde çalışmaktan ibaretti. Çok da bilinçli değildi yani. Sadece hareket halinde oldum anlayacağınız. Bir kaç ay içersinde 63 kiloya düştüm azmimle. Spor yaptığım sürece de kilomu muhafaza ettim. Sporla birlikte dans da edince kilo vermek ve kilomu muhafaza etmek kolay olmuştu. Ama ne zaman sporu ve dansı bıraktım, 80 kiloya fırladım kısa sürede. Çünkü fazla yemesem de aldığım kaloriyi yakmayınca, vücudumda yağ olarak toplanmaya başladı. Veremiyordum da artık aldığım kiloları. Çünkü istikrarlı bir spor yapmıyordum. Özellikle kilo vermek için yapılan ağır koşular falan kas ve kemik yapımı çok yıpratıyor ve ağrı veriyordu. Psikolojik olarak da hiç mutlu değildim bu zorlama spordan. Çünkü eğlenceli değildi. Resmen işkence yapıyor gibiydim kendime. Dans çok iyi gelmişti oysa o dönem. Şimdi dans etme imkanım da yok. Çünkü herkes dans ortamı oluşturmak yerine, bildikleri figürlerle para kazanmak derdinde. Öğrenmişim, niye para vereyim ki sana tekrar? Bunlarınki de sanat anlayışı olacak. Sanat demek para demek çünkü!
Her neyse... Belediyenin açtığı kurslardan tenise yazıldım. Hava muhalefeti yüzünden de 2 ay benim bulunduğum seanstakiler kurs göremedi. 3 haftadır görüyoruz tenis kursu. Eğlenceli mi? Evet eğlenceli. Resmen kudurtuyor insanı ama haftada 1 saat olunca öğrenmek o kadar da kolay değil. Kurstan bir arkadaş "Neden badminton'a da gitmiyorsun?" dedi. Tenise faydası olur diye gittim kaydımı yaptırdım. Tabi diğer kursiyerler başlayalı aylar olmuş ama "denemekten ne kaybedebilirim" diye düşündüm. İlk günün ilk dakikaları raketle top sektirmek falan biraz sıkıntılı geçti. Ama sonra karşılıklı oynamaya başlayınca nasıl keyif aldığımı anlatamam. Üstelik çok efor sarf ettirdiği için çok terliyorsun. "Demek ki bu spor beni keyif alarak forma da sokacak" dedim.
Bugün ikinci günümdü kursta. İki saat sonra ne oldu dersiniz? Ben resmen profesyonel bir badminton'cı oldum çıktım. Kursun ikinci saatinde bütün kuralları öğrenmiş ve kurallara uygun maç yapıyordum. Kendimi büyük bir şey başarmış gibi hissediyorum. Neden mi? Çünkü artık kendimi zorlamadan form tutabilecektim. Spor badminton sayesinde işkence olmatan çıkacaktı. Bir de müzik açılınca badminton yaparken, sanki ayaklarım yerden kesilmiş dans ediyormuş gibi hissediyorum kendimi. Dansla badminton birleşmiş gibi oldu benim için. Buradan bu sporu bana tavsiye eden arkadaşa de sonsuz teşekkürlerimi sunuyor, herkesi badminton'a davet ediyorum.
Hoca kısaca badminton'un tarihçesinden de bahsetti. Çin'in ata sporuymuş ama sanki benim ata sporum gibi geldi bana. Sakın genlerim de Çinli'lik mi var acaba? Geçmişte ilk olarak kurumuş meyvelere kuş tüyleri sokularak hazırlanan toplarla oynanıyormuş badminton. Hatta o dönem 40 yaşından sonra badminton oynayan kralın boyu 7 santim uzamış. Ben de boyumun hep 1.85 olmasını isterdim. 40 yaşından sonra 7 santim boyum uzar mı acaba bu spor sayesinde? En azından belimin kamburlaşmayacağı garanti.
Tenis batminton'a göre zor. Bundan sonra badminton ana sporum olacak ve badminton'la hayatım boyunca dans edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder