Kaos GL'de arkadaşlarımızdan biri dikkat çekince, trans cinayetlerini eşcinsellerin, transseksüellerin bile kanıksadıklarını, bu cinayetlerin onlar için bile sıradanlaştığını fark ettim. Bunda çaresizlikten kaynaklanan umutsuzlukla beraber tabiki de vurdumduymazlık da var. Umutsuzluğu yaratan da bu vurdumduymazlık belki. Kör-sağır olunan ve de sistemin işine gelen nefret cinayetlerine zemin hazırlayan da bu vurdumduymazlığımız. Canı yananların sesi çıkmazsa, daha çok canları acıtılmaz mı? Ve hala sesleri duyulmuyorsa daha kolay yok edilmezler mi? Hep sistemi suçluyoruz ama sistemin çıkarına uygun, yapısına uygun huyu bu. Niye ötekileştirdikleri için zahmete girerek rahatını bozsun ki? İnsanlar kendilerine dair sorumluluklarına karşı bile tembellik yaparken, bir de en karşı oldukları ibnelik, topluk için mi ellerini taşın altına koyacaklardı. LGBT'ler kendileri uyanmadıkları sürece bu cinayetler kanıksanacak ve kendi cesetlerimizin üzerine basarak hiçbir şey olmamış gibi adına yaşamak bile diyemeyeceğimiz hayatlarımızı tamamlamaya çalışacağız. Nefret cinayetlerinin durumunu, sebebini tek cümleye açıklarsak, heteroseksizmin LGBT'leri ötekileştirmesinden çok, LGBT'lerin kendilerine, haklarına sahip çıkmamasıdır. Çünkü heteroseksizm erkek egemen kültürün cinsiyetçiliğiyse, tarafını tutmaksa, insanlık adına gelişememiş, olgunlaşamamış bir kültürden kendi ötekileştirdiğini düşünmesini bekleyemeyiz değil mi? Heteroseksizm başlı başına yanlış bir ideoloji olduğu gibi, kendine benzemeyenleri nefretle ötekileştirmesi ve katletmesininse insanlıkla bir alakası olabilir mi? İnsanlık dışı davranışların önüne geçmenin tek yoluysa mücadeledir. Ama biz eşcinseller daha kendi içimizde eşcinselliğimize karşı savaş verirken, heteroseksizme karşı nasıl mücadele edebiliriz ki?
Karı-zararı göz önünde bulundurularak eşcinsellerin açılıp-açılmaması tartışılıyor ama her açılmayan eşcinsel, eşcinsellik için bir zarardır ve eşcinsellik adına her zarar da eşcinsellerin kendi başını yakacaktır. Ailesini, çevresini düşünerek açılmayan eşcinselleri hiç ama hiç anlayamıyorum, anlayamayacağım da. Ben bu hayatımda kendim olarak ve kendim için yaşamayacağım da ne zaman yaşayacağım? Gerçi aile ve çevreyi düşünmek de bana mantık dışı ve bahane geliyor daha çok; Ya çok korkaklar, ya laf salatası yapıyorlar. Bu aile dediğimiz saplantılı durum bizi hayata getiren bir aracı, teşekkür ederiz ama biz bu sistem ve birimlerine köle olmak için mi geldik dünyaya? Ailesini, çevresini düşündüğünü iddia eden LGBT'ler acaba heteroseksüel olsalardı, ailelerini, akrabalarını, çevrelerini bu kadar düşünecekler miydi? Heteroseksüellere bakıyorum da, heterosekssitçe sadece kendilerini düşünüyorlar. "Eşcinsellerin heteroseksist çevresini düşünmeside mi eşcinsel duyarlılığı acaba?" diyeceğim ama eşcinselliğe, kendilerine duyarlılığı olmayanda, duyarlılık ne gezer. Bunların ki tembellik, kolaycılık ve korkaklık, kendilerine olan nefret, içselleşmiş homofobi. Çok mu abartıyorum? Buyrun meydan sizin. Çıkın ortaya ve eşcinselliğinizin arkasında durun. Bu kadar basit. Gerçekten basit. Ben yapabiliyorsam, açılabiliyorsam, eşcinselliğimin arkasında durabiliyorsam, herkes yapabilir. Çünkü benim hiçbir dayanağım yok. Tuzum kuru değil çünkü. Zaten asıl sorun da bu ya. Herkes kimliği, kişiliği için değil de tuzunun kuru olması için çabalıyor. Ama heteroseksist bir dünyada bunun da garantisi yok. Hayatımızı gidebildiği kadar götürüyoruz işte. Heteroseksist bir dünyada eşcinselliğin ipini sağlama almadığımız sürece ne zaman, nerede kopacağı belli olmuyor, olmaz da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder