O gün hukuk tarihinin en matrak duruşması yapılmış olabilir mahkeme salonlarından birinde. Cinsiyet kimliğinin ne olduğu tam olarak bilinmediği ülkemizde, LGBT'ler de kendilerini doğru olarak tanımlayamadığı için, olayın müdahili iki kişiyi eşcinsel olarak tanımlamamın da bir sakıncası olabilir mi bilmiyorum. Çünkü onlar da kendilerini eşcinsel olarak tanımlıyorlar.
Duruşma gününde veya günlerinde yaşananlardan önce konunun ne olduğunu kısaca geçmek gerekirse; Birliktelik yaşayan eşcinsel çiftten birisi uzun vadeli bir birliktelik düşlediği için, beraber olduğu kişiye üzerinde tapulu olan evi vermek ister. Diğer akıllım eşcinsel de "Birlikte yaşayacaksak ortak olsun" der ve evin sadece yarısını üzerine geçirtir. Gel zaman, git zaman ev veren ve kendini erkek sınıfında gören eşcinselin ailesi durumdan haberdar olur ve dananın kuyruğu işte o zaman kopar. Transseksüel konumundaki eşcinseli çocuklarından uzak tutmak için ellerinden ne gelirse yapar ama trans eşcinsel bu birliktelikten vazgeçmez. Belki seviyordur, belki takıntı bilemeyeceğim artık. Sonunda mahkemelik olurlar. Mahkeme uzadıkça uzar. Ama ben uzayan mahkeme sürecini değil, duruşmalardan bir-ikisine katılan başka bir eşcinsel arkadaşımın bana anlatımıyla o günlerden bir-iki anı aktarmak istiyorum.
Trans konumundaki arkadaşımız birlikteliklerinin delili olarak tatilde geçirdikleri günlere dair dudak-dudağa öpüşürkenki fotoğraflarını falan getirmiş o gün mahkemeye. Tabi fotoğraflar mahkeme salonunda elden ele dolaşırken herkes kopmuş, gülme krizlerine girmiş. Duruşmaya giren eşcinsel arkadaşım gülmemek için dudaklarını ısırmaktan kanatmış.
Olayda artık aile müdahalesi ve baskısı olduğu için erkek konumundaki eşcinsel arkadaşımız, psikolojik sebeplerden dolayı cezai ehliyetinin olmaması nedeniyle kandırıldığını söylüyor.
Hakim de soruyor trans arkadaşımıza "Bu konuda sen ne diyorsun?" diye.
Trans konumundaki arkadaşımız saçlarını arkaya savurarak birlikteliklerinin ispatı olarak, "Geceler boyu sevişiyorduk hakimem. Hatta fantezilerimizi evde olmadıkları zaman onun annesinin-babasının yatağına bile taşıdık" diyor.
Trans arkadaşımız üzerine geçirilen evi neden geri vermek istemiyor; Çünkü beraber oldukları süre boyunca eşcinsel arkadaşımıza çok masraf ettiğini iddia ediyor.
Hakim trans arkadaşımızın telefondaki birlikteliklerine dair aşk mesajlarını eşcinsel arkadaşımıza göstererek, trans arkadaşımızın iddiasına ne dediğini sormuş.
"O, o zamandı. Benim cezai ehliyetim yok, evimi geri istiyorum" diyor.
Mahkeme uzuyor, trans arkadaşımızın eşcinsel avukatı trans arkadaşımızın paralarını çeşitli gerekçelerle yiyiyor da yiyiyor ve trans arkadaşımız üzerindeki ev hakkını da kaybetmiş en son bana anlattığına göre (Trans arkadaşımızın avukatının da eşcinsel olması tesadüf müdür bilmiyorum.)
"Bunu niye anlattın?" diyebilirsiniz. Herkes kendine göre bir şey çıkaracaktır mutlaka.
Erkek erkeğe birliktelikler için de geçerli olan "mal paylaşımı" gibi hukuksal bir madde falan yok sanırım yasalarımızda. Trans arkadaşımızın hukuksal mücadelesi deli cesareti sayılabilecek, "kaybedecek bir şeyim yok" dercesine bir çeşit eşcinsel olarak toplumda varoluş mücadelesi mi, yoksa gerçekten bilinçli olarak hukuksal haklarının peşinde olma durumu mu tartışılır. Bence bir çeşit kendini kabul ettirme yoluyla tatmin şekli. Yoksa arkadaşımızın eşcinsel haklarıyla uzaktan yakından alakası yok. Onunki olsa olsa toplumsal erkeklik ve kadınlık rollerini benimsediği heteroseksitçe erkek-kadın didişmesi olabilir. Öğrendiğim kadarıyla eşcinsel sevgilisinin ailesi tarafından istenmeyen bir kişi olmak bile ona çok haz veriyormuş ona. Yoksa kaç eşcinsel, karı-koca ayrılığı gibi mahkemelerde bir eşcinsel olarak mal peşinde koşar ki? Koşar da buna eşcinselliğini bulaştırma cesaretini gösteremez.
Bu hikayeyi asıl paylaşma sebebim, mahkemelerimizin eşcinsel birlikteliklere karşı takındıkları tavır. Yaşamayanlar belki ortamdaki komiklikleri abartı sanabilir veya daha da komik olabileceğini de ihtimal verebilir. Acaba kaç heteroseksüel beraberliklerindeki vakalarda, mahkeme salonundakiler altlarına yapacak kadar gülüp ciddiyetten uzaklaşabilirler? Çünkü eşicnsel birlikteliğin ciddiyetine inanmıyor ki heteroseksist sistem ve kurumları. Onlara göre heteroseksüel ilişki dışındaki beraberlikler ancak deli saçması olabilir. Neden? Çünkü eşcinselliğe yabancı bir eğitim sistemin olursa, eşcinselliği anormal karşılayan bir yargı sistemin olur.
Trans konumunda gibi olan arkadaşımıza mahkemede şahitlik eden diğer trans gibi arkadaşımıza hakim "Sen de mi eşcinselsin?" diye sormuş. O da "Evet" diyince, hakim arkadaşımızı tepeden tırnağa süzüp daha bir öteki gözüyle bakmış. Farklılıklara karşı yargı sistemimizin önyargılı kararlar almadığını söyleyebilir miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder