Yazarlarımızdan biri geçen yıl yazdığı bir kitapta, eşcinselliği sonradan olan bir şeymiş gibi anlatmasından dolayı eleştirilmişti eşcinseller tarafından. Bu yıl da bu kitabın devamı niteliğinde yeni bir kitap daha çıkartıyormuş. Sanırım geçen yıl bu kitaptan beklenilen hasılat elde edilmiş ki, yenisi kaleme alınmış ve tanıtım röportajları gündem yaratan yazarlara verilmeye başlanmış. Yazarımız, geçen yıl bu kitaptaki eşcinselliğe sonradan olan bir şeymiş gözüyle baktığı için homofobiyi beslemesinden dolayı verilen homofobi ödülüne çok içerlemesine rağmen, düşüncelerinden zerre bir şey değişmemiş ki, hala eşcinselliğin doğuştan olduğu gibi sonradan olduğunu da iddia etmeye devam ediyor.
Heteroseksist bir dünyada homofobinin sonuçları ortadayken, yanlış bilginin eşcinsellerin hedef gösterilmesine sebep olup nefret cinayetlerine kurban gitmeleri söz konusu ve mevcutken, dediği gibi tamam eşcinselliğin el kitabını yazmıyor, (Psikolog veya sosyolog da değilmiş. "Uzmanlık alanım değil" diye her yazarın bilmediği konular hakkında atıp-tutması mı gerekiyor acaba?) ama belli bir kitleye sahip yazarın bazı konulara dair gerçekleri gözönünde bulundurmadan düşüncelerini yazıya dönüştürüp romanlaştırması ne kadar yazarlığa ve edebiyata yakışır acaba? En başta insanlığa yakışmaz. Devletin Bakanlarının, Başkanlarının eşcinselliği hastalık, ahlaksızlık ilan etmesiyle, aydın sayılan yazarlarının eşcinselliğin sonradan olunan bir şey olduğunu söylemesi arasında bir fark var mıdır? Ha reddetmişsin, ha sonradan olunduğunu söyleyerek doğanın bir gerçeği olmadığını söylemişsin. Sonuçta ikisi de aynı kapıya, eşcinselliğin doğa dışılığına çıkmıyor mu?
Sonradan eşcinsel olmayı bazı eşcinseller için kullanmış yazar ama sonuçta eşcinselliğin bazıları için bir tercih olduğunu dile getiriyor. Acaba heteroseksist dünyanın baskısından dolayı bastırılan eşcinselliğin uygun zemini bulunca kendini göstermesini mi kasdediyor bazılarının sonradan eşcinsel olduğunu söylerken? Roman yazmak için eşcinselliği bilmek gerekmediğini söylüyor ama eşcinsellerin bu kadar diken üstünde durduğu, hayatlarının söz konusu olduğu riskli bir durumda insan bilmediği bir konuda ahkam keser mi, bir de üstelik yanlış bildiği konularda bilgiçlik taslamaktan hiç ödün vermez mi?
Bu yazar homofobik olmadığını söylüyor ve gerekçesi olarak da homofobik olan birinin eşcinsellik konusunda bir roman yazmayacağını kanıt olarak gösteriyor. Bu yazar gerçekten ya neyin nereye varacağını bilmiyor, ya da indirekt bir homofobi yapıyor tepki çekmemek için. Kitabı yazma sebebi de eşcinsellerin ayrımcılığa maruz kalmasıymış. Ama bir yazar nasıl bilmez asıl yanlış bir bilginin ve bilgilendirmenin homofobiye sebep olabileceğini? Üstelik bilinçsiz bir toplumda ticari başarısı ve kitlesi olan bir yazarsa, homofobinin en alasını yapar. Bu romanı okuduktan sonra kim der, "Eşcinsellik yazarın dediği gibi sonradan olmaz, doğuştandır, doğanın bir parçasıdır" diye? Eşcinseller bile eşcinselliklerine inanmıyorken, eşcinsellikleriyle barışamamışken, heteroseksüeller mi inanmayacak eşcinselliğin sonradan olduğuna böyle bilgiler içeren romanlardan sonra? Bir de filmi çekilsin veya dizisi yapılsın bu romanın, millet tam homofobik olsun!
Bazı eşcinseller bu yazarın yazdığı eşcinsellikle ilgili ilk kitabını ilgiyle karşılamışlar ve kendilerine teşekkür etmişler. O eşcinseller de heteroseksizmi içselleştirmiş, eşcinsellikleriyle barışamayan ve kendilerini savunurken, yazarın dediği gibi "tecavüze uğradım, eşcinsel oldum" gibi heteroseksist argümanlara sığınan eşcinsellerdir büyük ihtimal. Tabi yazarın düşündüğü gibi kendini heteroseksizmin etkilerinden soyutlayabilmiş ve homofobiyi içselleştirmemiş, eşcinselliğiyle ilgili problemi olmayan eşcinseller doğuştan, heteroseksizmin etkisinden kurtulamayıp heteroseksist bahanelere sığınan eşcinseller sonradan olan eşcinseller oluyor sanırım.
Yazarın düşüncesine göre sonradan olunan eşcinsellik kategorisine biseksüelliği de katabilir miyiz acaba? Biseksüellik konusunda ne düşünüyor acaba yazarımız?
Bu yazarın düşüncesinden sonra heteroseksüeller arasında eşcinsel olabilme potansiyelini göz önünde bulundurduğumuzda, "Heteroseksüellik çok mu kaygan bir cinsel yönelim?" diye insan düşünmeden edemiyor. Çünkü biz eşcinseller dayatıldığı ve mecbur bırakıldığımız için heteroseksüel evlilikler dışında karşı cinsle beraber olmuyoruz ama maşallah heteroseksüellerin eşcinsel ilişki yaşamaları için, yazarın dediği gibi eşcinsel olmaları için çok sebep var.
Heteroseksist ve homofobik bir dünyada özellikle kültürlerde eşcinsel yazına çok ihtiyaç vardır ama eşcinsellik hakkındaki önyargıları besleyip homofobiyi körükleyecekse hiç yazılmasın daha iyi. Çok tuhaf ve çelişkili bir durum değil mi eşcinselleri düşündüğünü iddia eden bir yazarın eşcinselliğin sonradan olabileceğini iddia etmesi, homofobik denilince de alınması. Alınmamak için bir bilim insanı olması ve de eşcinselliğin sonradan olabileceğine dair çok ciddi bilimsel veriler olması gerekir elinde. Hiç kimsenin "Bu bir roman" diyerek işin içinden sıyrılamaması gerekir kolaycacık. "Heteroseksüellik sonradan olunan bir şey" diye roman yazabilir mi heteroseksist bir dünyada? Çoğunluğa göre mi fanteziler üretiliyor acaba? E tabi kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezmiş. Heteroseksüeller için eşcinseller kurban edileversin değil mi? Hem de eşcinsellerin düşünüldüğü göz boyamacasıyla.
Yazarın son röportajını tekrar okuyunca es geçtiğim bazı söylemlerini fark ettim. Demiş ki, "Eşcinselleri gücendirecek bir şey yazmadım". Zaten eşcinsellerin gücenmekten öte canlarının tehlikede olduğu gibi durumlar söz konusu. Keşke homofobi eşcinselleri gücendirecek boyutta olsaydı. O zaman homofobinin altından daha rahat kalkabilirdi eşcinseller.
Çok az kitap yazılıyormuş eşcinsellik hakkında ve eşcinseller arasındaki aşkı normalleştirmek için yazmış eşcinsellik hakkındaki kitapları. Peki eşcinselliğin sonradan olabileceğini iddia ettikten sonra, kim normal karşılar eşcinseller arasındaki aşkı?
Herkes tecavüze uğrayabilirmiş ve kitabında gay'lerin tecavüze uğradığına dair bir şey yokmuş. Yanılmıyorsam ilk eşcinsellikle alakalı kitabında, genç eşcinsel karakter çocuk yaşlarındayken tecavüze uğradığını iddia ediyordu veya tecavüze uğruyordu. Bu düşüncenin zaten toplumsal bir dayanağı yok mu; Bütün eşcinseller çocukken tacize, tecavüze uğramıştır, o yüzden eşcinsel olmuştur! Peki tecavüze uğrayan eğer tecavüze uğradıktan sonra eşcinsel olduysa, bu tecavüzün eşcinsel ilişkilerin kucağına düşüreceğine, eşcinsellikten soğutması gerekmez mi? Tecavüz alışkanlık mı yapıyor, eşcinselliği mi ortaya çıkartıyor? Yoksa herkesin eşcinsel olması bir tecavüze mi bakıyor? Son cümleyi yazınca içimden nedense kocaman bir kahkaha attım, "Eşcinsel olmak bu kadar kolay mı acaba?" diye. Eşcinsel doğulduğu için kolay da, heteroseksist bir dünyada sonradan eşcinsel olunduğunu söyleyenler için diyorum.
O kadar eleştiriye rağmen hala sonradan eşcinsel yaptığı karakterin eşcinselliğini, karısıyla sevişememesine bağlıyor ve insanların eşcinsel olmadan da eşcinsel ilişki yaşayabileceğini iddia ediyor. Yaa, bu cümleler bana o kadar anlamsız geliyor ki, söyleyecek söz bulamıyorum. Bütün herkes mi eşcinsel acaba da bu kadar kolay kendi cinsiyle sevişebiliyor veya bu kadar mı cinsel organlarında beyinleri heteroseksüellerin de iradesizler? Biz eşcinseller niye sevişme ihtiyacı hissetmiyoruz o zaman karşı cinsle. Üstelik heteroseksist bir dünyada eşcinsellerin karşı cinsle sevişmesi için hiçbir engel yokken, heteroseksüelleşmek için bir o kadar teşvik ve dayatma varken.
Kendisinin bir kadına aşık olup-olamayacağı sorulduğunda yaşını gerekçe gösteriyor. Aşk yaşamak için veya eşcinsel olmak için genç mi olmak gerekiyor acaba? Bu düşünce, buradaki yani yaşadığım şehirdeki bilinçsiz bir eşcinselin, daha doğrusu kendisini erkek olarak görüp de eşcinsel ilişki yaşayan birinin, yaşlı eşcinsellerin eşcinselliğini tuhaf karşılayıp, "Yaşına bakmadan o da mı eşcinsel?" demesinden hiçbir farkı yok. Yazar da zaten eşcinselliğe sırf cinsel ilişki olarak bakıyor ne kadar eşcinsel aşkı savunuyormuş gibi yapsa da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder