İçinde bir kadının isyankar şarkılar söylediği eşcinsel
Bu dünyaya "merhaba" diyeli 43 sene olmuş. İnsan yılların nasıl geçtiğini anlayamıyor ve sanki hiç ölmeyecek, önünde daha bitmez-tükenmez yaşanacak yıllar varmış gibi hissediyor. Dönem-dönem bir gün hayatta olmayacağımın korkusunu hissedip kanımın çekildiği anlar olmuyor değil ama zaman-zaman yaşanılan geçici bir şey bu.
İnsanlar hayatlarını gelecekleri, idealleri üzerine kurarlar hep. Benim de umutlarım oldu geleceğe dair ama bunlar bilindik anlamda hayaller olmadı hiç. Hep "Nasıl içimden geldiği gibi özgürce yaşayabilirim"in mücadelesini verdim ve elimden geldiğince de öyle yaşadım. Kendimi gerçekleştirebilmek adına da kendimi idame ettirebilmek için teslimiyetçiliğim kaçınılmazdı sisteme. Gereksinimlerimi karşılamak için mecburiyetten yaptığımdan da, inanın hiç içimden geldiği gibi yapmadım gündelik işleri. Sevmediğim işleri yapmak, sevmediğim toplumsal ritüelleri gerçekleştirmek hep sıktı, hep boğdu beni. Çünkü insan çalışırken de sevdiği işi yapmak istiyor, okurken de ilgi duyduğu alanda okumak istiyor. O yüzden bu dünyadan eğitimsiz ve mesleksiz olarak gideceğim. Yaptım bir şeyler, okudum bir şeyler ama bunlar da hiç istediğim şeyler değildi. Belki yapmak istediklerimi de imkanlar olsaydı gene yapamayacaktım veya yapmayacaktım. Aslında hayatta "Ne oldum veya ne olamadım" diye de hiç kaygılarım olmadı. Hayatı özgür ve istediğim şekilde yaşıyor muyum, ben ona bakarım. İstediğim gibi yaşayamasam da, istediğim gibi yaşama arzumdan hiç vazgeçmedim, kendimi idame ettirmek için mecburiyetlerim dışında hiç zorlamadım diyebilirim kendimi.
Ben ne mi yaptım mecburiyetler dışında; Hep müzik oldu hayatımda ama dinleyici olarak. İcra denemelerim oldu enstrüman olarak ama bunu da istemediğimi anladım. Çünkü bir konuya odaklanmak benim yapıma tersti. Ben hep yeni bir şey duymalıydım, öğrenmeliydim, yapmalıydım ve hedefime ulaşınca başka arayışların peşine düşmeliydim. Belki de istediğim gibi bir hayatım olsaydı da biografim olmayacaktı gene benim. Hayatta her şeyi denemek isteyen birinin geçmişe dair nesi olabilir ki? Aslında ben hiçbir şeyin sahibi de olmak istemiyorum. Gerçekten toplumsal anlamada arkasında gururla durabileceğim yaptığım bir şey olsaydı, onun altına da anonim yazmak isterdim. Zaten yapılan mücadeleler insanlığa faydalı olmak, insanca yaşayabilmek için değil mi? Güzel bir şey yapmanın nesinden onurlanacaksın ki? Faydalı olmanın maneviyatını yaşayabilirsin ancak. Bunu da başkalarının bilmesinin, birilerinin gözünün içine sokulmasının hiçbir anlamı yok.
Benim için hayatta en önemli şey, yapmak isteyip de yapamadığım şeylerdi hep. Müziği çok seviyorum ya mesela, en çok şarkıcı olmak isterdim. Güzel bir sesle çığlık-çığlığa şarkı söylemek, saatlerce dans etmek, dansçı olmak isterdim. Belki de gelecek yaşamımda olurum. Bu kadar çok değişik müzikler dinleyerek kendimi gelecek yaşamımdaki şarkıcılığa ve dansçılığa hazırlıyorumdur. "Belki de geçmiş yaşamımda öyleyimdir" diyeceğim ama öyle olsaydı hevesimi almış olurdum ki bu kadar arzum olmazdı şarkıcılık ve dansçılığa. İşte ben meslek olarak dansçı veya şarkıcı olmak isterdim. Duygu dolu yorumlarla mesajlar veren bir şarkıcı. O yüzden eksik gideceğim bu dünyadan ama insan kaç kere geliyor bu dünyaya bilmiyorum, belki de bu tamamlanmamışlık daha yaşayacak yaşamlarım olacağına dair bir veridir. Geçen gün annem beni rüyasında görmüş, çığlık-çığlığa şarkı söylüyormuşum. Oysa hayatımda annemim karşısında ne şarkı söylemişimdir, ne de dans etmşimdir utangaçlığım yüzünden. Evet ben gelecek yaşamımda şarkıcı ve dansçı olacağım, belki de kadın olarak. Ben içimde şarkıcı bir kadının olduğuna inanıyorum.
43 yıllık yaşantım boyunca sıkıntı yaratan en kötü özelliğim takıntılılığım oldu. Takıntılı olan insanların yaşamsal alandaki nesnel veya davranışsal takıntılılıklarının altında, yaşamlarının bitmesine dair korkuları olduğu için, yaşamlarını garanti altına almak kaygısı yatarmış. Ben de kişisel yapıma uygun takıntılarımla, "Gelecek yaşamlarıma yatırım yapıyorum" diye kendimi rahatlatayım bari.
Eşcinselliğim bende hiç sıkıntı yaratmadı ama çevrenin bu konudaki sıkıntılarının yansıması, şiddete ve ayrımcılığa dair ağır oldu. Oysa ben cinsel yönelimimin hayatımda konu edilmesini hiç istemezdim. Çünkü yapımın parçası diğer temel gereksinimler nasıl doğanın bir parçasıysa, o da öyle. Belki eşcinselliğim de çok sıkıntı yaratmayabilirdi ama doğanın bir parçası varolan özelliğimin yok sayılmasına tahammül edemeyeceğim için, her konuda olduğu gibi eşcinselliğim konusunda da çok şeffaftım. Hiçbir alanda özgürlüğümün kısıtlanmasına tahammülüm olmadığı gibi, eşcinselliğim konusunda da özgürlüğümün kısıtlanmasına izin veremezdim. Cinsel anlamda zaten kime de kısıtlayamadı, kısıtlayamazdı da ama düşünsel olarak bile yok sayılmayı kabul etmiyorum. Ben de "kime ne?" diyorum eşcinselliğimden ama "Kime ne?" demedikleri için, eşcinselliğime karışıldığı için, eşcinselce yaşamak için, eşcinsel olarak varolmak istedim, istiyorum. Çünkü benim cinsel yönelimim eşcinsellik ve ben ancak o şekilde varolabilirim ve kimsenin de bunu yok saymasına, yok etmek için çabalamasına sessiz kalamazdım.
Ben takıntılı biriyim ama geçmişimin üzerinde hiç durmam. Geçmişe dair aklımda pek bir şey kalmaz. Tabi faydalı olacak şeyle hatırlanır ama o kadar lüzumsuz yaşıyoruz veya istediğimiz gibi yaşayamıyoruz ki, hatırlanacak bir şey kalmıyor. Zaten güzel yaşasak bile niye geçmişe odaklanacaksın ki. Bütün kaygımız geleceği nasıl yaşayabiliriz olmalı bence.
Çocukluğumdan hatırladığım, sadece eşcinselliğim ve hep bağımsız, özgür olma isteğim. Çocukken de hep içimden geldiği gibi yaşamanın mücadelesini verdim, hala da içimden geldiği gibi yaşamanın mücadelesini veriyorum. Yani yolumdan asla dönmedim.
Bana 43 yıllık yaşamının "Envanterini çıkar, hesabını yap" deseler, "Hiçbir şeyim yok" derim. Çünkü maddi olarak hiçbir şey biriktirmedim. Asgari ücretle çalışan işçiden başka bir şey olamadım ve bütün kazandıklarımı, müzik kaset ve CD'lerine, kitap ve dergilere yatırdım. Sadece bunlara dair bir arşivim var, bir de öğrendiklerime dair beynimin içindekiler var. Ha bir de iyi-kötü yaşadıklarım var. Onun dışında başka hiçbir şeyim yok. Hayatını anlat deseler, ne geçmişim var, ne de geleceğim. Sadece insanca yaşayabilme umudum var bir eşcinsel olarak.
Bu yıl benim için nedense en anlamlı ve güzel yıl. Yaşamak güzel, mevsimler güzel, insanlar güzel, hayata dair her şey güzel. Hayata dair güzelliğin farkındalığı belki de pozitif bakmama sebep olan. Mutluluk dediğin de nedir ki hayat yolundaki iyi-kötü deneyimlerden başka. Hayatta her şey "tecrübe" diyelim ve yolumuza devam edelim.
Aşk mı dediniz? Birisine ait olmak veya birisine sahip olmak olmadığını çoktan öğrendim. En güzel aşk insanın kendini sevmesi, kendine saygı duyması.
Nice mutlu senelere Halil! geçmişle yaşamak da geleceği düşünerek yaşamak da "an"ı kaçırtır insana derim ben. o yüzden bırak ne geçmişin olsun ne geleceğin eğer şu an bir tebessüm varsa yüzünde...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim İsmail'ciğim. Ben de öyle yapıyorum zaten.
YanıtlaSil