Ama eşcinselliğiyle heteroseksist sebeplerden dolayı tam anlamıyla barışamamış olabilir.
İçinde Eşcinsellik Olmayan İnsan Yoktur, Eşcinselliğini Keşfedememiş İnsan Vardır
Spor yaparken bakışıyoruz, bakışıyoruz ama adım atan taraf yok. Benimki nezaketen bir bekleyiş. Kimsenin cesaretsizliğine saygısızlık edecek halim yok bu saatten sonra. Onun cesaretsizliğinin sebebi de belki nezaketinden kaynaklanıyor olabilir ama tecrübelerime göre sanki onunki kendisiyle barışamamakla alakalı gibi. Çünkü bakışlar dilini anlayabileceğim sessiz bir konuşma şeklidir benim için.
Nezaketen adım atamayan bir eşcinsel şekilci değilse, kabul edilmediği için eşcinselliğin özgürce yaşanamadığı toplumlarda fırsatları değerlendirmeme lüksüne sahip değildir. Tabi şekilci bir toplumda eşcinseller de şekilci oluyorlar. Rollerini ona göre belirleyip, cinselliklerini toplumsal cinsiyet rollerine göre yaşıyorlar. Bilgi toplumu olamamış kültürlerde eşcinseller bilinçsizliklerinden dolayı gizli eşcinsel olmayı tercih ettikleri için (Çünkü bilgiye inanmayan eşcinselliğine de inanmaz), karşısındakinin eşcinsel olduğunu anlayınca, şekilcilikten dolayı cinsel çıkara dayalı bir ilişki de olmayacağına göre, kendi yöneliminde olanları görmezlikten gelir genellikle. Ancak cinsellik dışında bir dostlukları varsa dışarıda birlikte görünebilirler, birbirlerine selam verebilirler.
Cinsel roller konusunda şekilci olmasalar da eşcinsellikleriyle hayatları boyunca barışamamış eşcinseller de vardır ve eşcinsel olduğunu anladıklarına hep bakmakla yetinebilirler. Bunlar eşcinsel olduklarının bilincindedirler ama toplumsal baskı nedeniyle eşcinselliklerini hep tutarlar. Belki karşı tarafın küçük bir adımıyla kendileriyle yüzleşeceklerdir, bekliyorlardır da karşıdan böyle bir adım. Yoksa dakikalarca karşısındaki erkeğe niye baksın ki? "Meraktan" desen çok merak da bu isteğin, bastırılmışlığın göstergesi sayılmaz mı?
Zaten nefret boyutunda bastırılmış bir eşcinselliği olan, aynı anda horozlanır. Hele bunların eşcinselliğinde hiç tereddüt yoktur ve tam anlamıyla eşcinsel oldukları için, içlerinde yaşamak istedikleri daha şiddetli eşcinsel arzular vardır. Bu arzular toplumsal sebeplerden dolayı yönelimlerine uygun tatmin edilmediği için de, fiziksel şiddete, homofobiye dönüşmektedir genellikle. Yoksa içindeki eşcinselliği keşfedemeyen bir insan, eşcinselliğe niye nefretle baksın, niye bakışlardan rahatsız olsun ki? Hem kendisi bakmasa, bakmak istemese, karşıdaki bakışı nasıl farkedebilir, bakışın eşcinsellikle alakalı olduğunu nereden anlayabilir? Anlasa bile eşcinsel değilse rahatsız olmaz zaten.
Açık veya homofobik olarak değişik boyutta seyreden eşcinselliğe sahip kişiler arasındaki bakışma süresi, eşcinselliğe bakış açılarıyla paraleldir. Yani aynı cinsten birbirine her bakan eşcinselliğini keşfetmiştir ama eşcinsellikleriyle barışma oranları farklıdır. Barışma oranları da kontak kurma sürelerini veya tepki şekillerini belirliyor işte.
Ben açık ve eşcinselliğiyle tam anlamıyla barışmış bir eşcinsel olarak, eşcinsel bakışlardan rahatsız olmuyorum. Çünkü eşcinselliğimin öğrenileceğine dair bir korkum yok. Dolayısıyla ister içsel, ister dışsal eşcinselliğe karşı nefretim de yok. Heteroseksüel bakışlardan da hiç rahatsız olmuyorum. Çünkü bastırılmış bir heteroseksüelliğim de yok. Nefret etmek için illa ki kabul edilmeyen bir cinsel yöneliminin mi olması gerekiyor? Tabi bilinçsiz toplumlarda öteki konumunda olmak korku ve nefretle çok alakalı ama kendi gerçeğimizden kaçarak bu korku ve nefrete bizim katkımız yok mu hiç?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder