15 Haziran 2011 Çarşamba

Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Kalıplarını Yıkan Görsel Figürler

Bana göre Türkiye'de toplumsal cinsiyet kalıplarını yıkan dört tane görsel figür olmuştur ve dördü de popüler de olsa, klasik de sayılsa müzik dünyasından olmuştur. Bunlar Zeki Müren, Bülent Ersoy, Barış Manço ve Tarkan'dır.

"Barış Manço ne alaka?" diyenler olabilir ama benim çocukluğumda Barış Manço farklılığın tek sembolüydü uzun saçları ve parmaklarına taktığı yüzüklerle. Çocukluğumda benim de tüm parmaklarıma taktığım yüzüklerin eşcinselliğimin birebir yansıması olduğunu iddia edemem ama çevremdekilerin bu yaptığımı Barış Manço'yla bağdaştırmaları, Barış Manço'nun farklılığa, bastırılmışlığa bir örnek oluşturması açısından, onun gözardı edilmemesi gereken bir aktör olduğunun göstergesi bence.

Bülent Ersoy'a gelince, onun transseksüelliğinin altını çizmesi, hatta eşcinselliği tasvip etmemesi bile toplumsal cinsiyet kalıplarını yıkma konusundaki katkısını yok sayamaz. Çünkü en azından transseksüel olarak bütün engellere rağmen kendini gerçekleştirebilmiştir. Kaldı ki belli bir konuma sahip olup da, eşcinselliğini politize edebilmiş ne edebiyat, ne de siyaset dünyasından mücadeleci hiçbir açık eşcinsel olmamıştır daha bugüne kadar. O yüzden kitleleri en çok onlar etkilese de popüler sanat dünyasından eşcinsel aktivistlerin çıkmamasını yadırgamamak gerek. Toplumsal cinsiyete aykırı olanlara iktidarların ideolojilerine göre nasıl muamele edildiğini, onların nasıl susturulduklarını da biliyoruz zaman-zaman.

Tarkan'sa sanki günümüz eşcinsellerinin bir profili. Daha önceki figürler temsil ettikleri kitlelerden adımlarca önde olduğu ve de heteroseksist sisteme kafa tutabildikleri için politik anlamda kıyaslanamayacak kadar öndeler tabii. Tarkan'ın inkarı veya sessiz kalarak tarafsızlığına tüketim çağının konforu, dolayısıyla bu konforu kaybetmek istemeyişi, eşcinsel kitlenin de kendisine benzer bir tutum takınması neden olabilir. Açık ve de mücadeleci eşcinsel bir kitle de var ama kişiler üzerinde baskı oluşturacak bir çoğunlukta değil  henüz. Oysa sanatçı talepten çok talep yaratan-arz eden olmalıdır yaratıcılığı ve ezilmişlerin sesi olması gerektiğinden. Çünkü sanatçının görevi sadece eğlendirmek olursa, ona sanatçı denmez, denmemelidir. O zaman talep yaratma, yönlendirme görevi burada ezilmiş olan eşcinseller gibi kitlelere düşüyor

Zeki Müren ne kadar kaçamak ve kılıfına uygun bir şekilde de olsa tabuları yıkma konusunda ilk olduğu için toplumsal cinsiyet konusunda yeri ve önemi tartışılamaz. Çünkü o zamanın şartlarına göre tek başına yapılabilecekler o kadardı belki. Çocukluğumda hatırlıyorum Hey Dergisi'nde bir röportajında Zeki Müren "Ben gay'im" demişti. Her ne kadar halk gay'in anlamının ne demek olduğunu tam anlamıyla bilmese de, Zeki Müren bunu bir eğlendiren olarak tanımlasa da çok büyük bir cesaretti o dönem için. Zaten günümüz benzerlerinin yaptıkları, onun yanında figüratif kalıyor. O ise başlıbaşına bir figürdü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder