Ukrayna'da güzellik yarışmasına katılan 19 yaşındaki Müslüman bir kız "şeriat kurallarını ihlal etti" diye bir tanesi 16 yaşında olan üç genç tarafından taşlanarak öldürülmüş. Yaptıklarından da pişman değillermiş. Niye pişman olsunlar ki, onlar şeriat sistemin verdiği görevi yerine getirmişler.
"Çok uzaklarda gerçekleştirilen bir cinayet" diye duyarsız kalınabilir sanki oraları başka dünyalarmış gibi ama bu bir eylemden çok zihniyet meselesi ve bu canavar zihniyet çok daha fazlasıyla içimizde-kültürümüzde de var, benzerleri aylık veri oluşturacak kadar çok gerçekleştiriliyor. Üstelik sadece erkeğin namus meselesi olarak değil, tutuculukla-baskıyla-modern veya ilkel şeriat kurallarıyla çelişen yaşamın her biriminde.
Şeriatın var denilebilmesi için illaki şeriat kurallarını ihlal edenlerin öldürülmesi gerekmiyor. Kafalardaki şeriatın ne zaman, nasıl patlayacağı belli olmuyor ki. Aramızda sinsi-sinsi dolaşan ve tahrik bahanesiyle kendini gösteren, kan döken adına ister şeriat diyin, ister muhafazakarlık deyin her türlü baskı ve tutuculuk heteroseksist sistemin özgürlüklere karşı bir baskı sistemi, iktidarını sürdürme eylemi değil mi?
"Eylem" denilince de hep akla sistem karşıtlığı gelir. Oysa bu insanın özgürlüklerini talep ettiği küçük çaplı bir isyandır, baş kaldırıdır, haklarını savunudur. Asıl büyük eylem her gün-her saat-her dakika evden-sokağa, işten-okula, bürokrasiden-iletişim araçlarına, yaşamın her biriminden-her kesimine, her yerde ve her zaman muhafazakarlık-baskı-şeriat şeklinde hayatımıza zuhur etmiyor mu?
Şeriatı içselleştirdiğimizin-normalleştirdiğimizin farkında bile değiliz. Yoksa özgürlük anlayışımız kültürel değil evrensel olurdu. Ya da kendimizi korumak için özgürlüklerimize karşı oto kontrolümüzü çalıştırıp özgürlüklerimiz beynimizin bir köşesinde kilitli kalmazdı sanki suçluymuş gibi, sanki bir gün cezasını çekip serbest bırakılacakmış gibi.
Şeriat dedikleri ne ki? Wikipedia'ya bakıyorum; "İslam hukukuna verilen ad" diyor. Peki günümüzde aileyi, toplumsal yapıyı korumak bahanesiyle, cinselliğin zina, pornonun ahlaksızlık, eşcinselliğin sapıklık ilan edilmesinin şeriattan bir farkı var mı? Eğer bir şey yaşanıyorsa, doğanın yapısında varsa, bunun şekli-şemali- kuralı-kaidesi olamaz. Sen seksini dört duvar arasında yaparsın, ben aşkımı-sevgimi utanmadan içgüdüsel yaşarım. Sen kalkıp da "Benim yaptığım şekilde yapmazsan, bu ayıptır-günahtır-ahlaksızlıktır" dersen bu bir dayatmadır çıkar için, bu bir hedef göstermedir şiddet ve cinayetler için, iktidarını kaybetmemek için tabanına cesaret vermedir. Sonra da aile, ahlak, kültür, manevi değerlere tahrik bahanesiyle suçluları savun, hukuk devleti olduğunu iddia et.
Şeriat kurallarına uymayanları kötü örnek, özendirmek bahanesiyle susturmaya yok etmeye çalışıyorlar. Demek ki özgürlük insanın-canlının doğasında var ki bastırılamıyor, yaşanılmak isteniyor. Özgürlüğü tatmış bir kişi neden şeriata özenmiyor acaba? Çünkü yaşamın ne demek olduğunu, yaşamın kıymetini, insanın ancak kendisi için yaşarsa başkaları için de bir anlamının olacağını biliyor. Özgürlükler bilinmesin diye "Ağaç yaş iken eğiliyor", özgürlükle tanışırsa-özgür olursa kendini suçlu hissetsin diye özgürlüğe karşı yabancılaştırılıyor.
Sonra da "hoşgörü" den bahsediliyor ama "kendi" sınırları dahilinde hoşgörüden. Çok sevemezsin, ulu-orta öpemezsin ve gösteremezsin! Bu yaşamaksa kalsın lütfen. Mücadele vererek bile kendim gibi yaşayamazsam eğer, ruhuma "Fatiha" ya bile gerek yok, köpekler yesin etimi!
Demokrasi uzaktan da olsa artistlere ırıspıymış gibi aşağılayıcı bir gözle seyirlik olarak bakmakla olmaz, aileden-en yakınından birinin artist olmasını destekleyerek mümkün olabilir ancak. Burada artist sadece güzellik yarışmasına katılan kadınlar veya şarkıcı-türkücü-oyuncu kesimi olmuyor, bağımsızlığını kazanabilmiş, kendisi olabilmiş, içinden geldiği gibi yaşama özgüvenine sahip bireyler de oluyor. Ukrayna'da öldürülen örnek de güzellik yarışmasına katılan bir kadın değil aslında, heteroseksizme dahil olmak istemeyen özgür bir düşünce sistemi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder