Sabah-sabah kapımın önündeki üs kattan atılan sigara izmaritlerini süpürürken, yüzyılın alt yapısı diye propagandası yapılan, oysa "bizim" paramızla ihale yoluyla döşenen taşların üzerindeki apartman sakinlerinin yapışmış alçılarını ve sakızlarını kazırken kendi-kendime söyleniyorum. "Evrende dünya' dan başka dünya yok ki. Ötesi de bu, berisi de bu. Pisliğimizi ulu-orta sergilemekten ne zevk alırız ki? Tabi bu pislikler içimizin dışa yansıması. Kendimize ne kadar bakıyoruz ki, çevremizi temiz tutalım. Oysa her şey-hepimiz bir bütünün parçalarıyız. Kirlilik oluşturmamak yerine, süprüntülerimizi hasır altı ediyor gibi, sadece yerini değiştiriyoruz. Böylece kendimizi temiz tuttuk sanıyoruz. Günlük temizliklerle hijyen (Ne hijyen bir kelime ki, midemi bulandırıyor sonradan temizlik görmüşlerin görgüsüzlük ifadesi olarak) olduğumuzu sanıyoruz. Oysa ne geçmişimizden ders alıyoruz, ne de geleceğe bir dünya bırakma derdimiz var. Geçmişimiz yok ki, geleceğimiz olsun. Bir yaşadığımız şu an var, bir de öte dünya!"
Üst kattaki komşuya, karşı apartmandaki klasik balkon klişesi, "Ne diyor bu?" diyor. Üstümdeki, " 'Öte dünya yok' diyor" diyor. "Kafir! İnsan mı bunlar?" diyerek, kendinden kurtulamayacağını bile-bile içeriye girerken yarım bıraktığı sigarasının izmaritini "kalan sigaram kadar değeriniz yok" dercesine aşağıya atıp, derinlerden zahmetsizce getirdiği balgamını da yağdırmayı ihmal etmiyor.
Birden kendime geliyorum iç sesimden kurtulup. Yaşadığın kültüre uyum sağlayamıyorsan, yaptığın her işte direkt karşılaşmadan bile, bilinç altına yerleşmiş örnekleri yüzünden paranoyak olup iç savaş vermek zorunda kalabiliyorsun.
Ben obsesif-kompulsifim ve de zaman-zaman paranoyası depreşen bir android yani cinsiyetsiz bir eşcinselim. Yıllar önce katıldığım Kaos GL'nin buluşmalarının birinde uzmanlardan biri, homofobiye maruz kalmanın bu tür rahatsızlıkları oluşturduğunu söylemişti. Gerçi ben genetiğe inanan biri olarak çevresel faktörlerin sadece yapımda var olanı ortaya çıkardığını, etkiye maruz kaldıkça nüksettiğini bilsem de bir rahatlama gelmişti bu olumsuzluklarımın sahibinin-sorumlusunun heteroseksizm olduğunu duyunca.
Kompulsif davranarak-heteroseksizmden kendimi koruyarak obsesifliğimden kurtulmaya çalışsam da dünya heteroseksisleştirildiği için kaçış olmayabilyor, uzaktan bile paranoyam depreşebiliyor işte ara-sıra.
Kendimi toparlamak için temizlik yaparım bazı sabahlar mekansal veya bedensel olarak geçici bir rahatlama verse de. Bazı sabahlar da çok sevdiğim soprana bir sesle yataktan çıkmayarak bir saat albüm bitinceye kadar birikmiş gürültülerimi nötralize ederim. Yıllardır ihmal ettiğim, daha doğrusu yazınsal ifade şeklimi bloglar sayesinde açık hale getirip, bilinmesini istediklerimi-içimdekileri aynı frekansta olduklarımla paylaşarak üçüncü bir terapi yapıyorum bir seneden fazladır. Birebir kendini anlayacak birini bulamayınca, teknolojinin nimetleriyle daha ulusal bazda bir terapi yapabiliyorsun. Bu üstelik birilerini dinlemeye mecbur bırakmadan gönüllü okuyucular sayesinde olduğu için, daha iç rahatlatıcı oluyor.
Çoğunluğun içinde yalnızlaştırılmışların çoğulcu yalnızı olmak insanı bile-bile sağır yapıp samıtlaştırabiliyor, kazanma umutlarını suya düşürebiliyor. Sorumsuzlukların geleceğe bir şey bırakmamasından dolayı, tutunacak bir daldan çok, dalına tutunacak kurtarılmayı bekleyenleri arıyorsun balığı olmayan denize olta atar gibi . Kendini ifade edebilmek işte bu yüzden de çok önemli; Kelimelerin belki birilerine takılır, birilerinin cümlelerine tamamlayıcı olur, cümleler bir paragraf oluşturabilir umuduyla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder