11 Nisan 2011 Pazartesi

Yargı "R" leri Söyleyebiliyor, Üstelik Bol Keseden!

Blogspot mahkeme kararıyla tekrar açıldı denildi ya, blog sahipleri neden hala normal yollardan bloglara girilemediğini bir türlü çözemiyordu. Sonunda durumun ne olduğu açıklığa kavuşmuş. Mahkeme kararı haftalarca postada süründükten sonra, bu sefer de kararda "blogspot" yerine "blogsport" yazıldığı için karar uygulanamıyormuş.

DNS ayarlarını değiştirenler bloglarını kullanabiliyor ama normal yollardan bloglara girilemiyor. Koskoca Cumhuriyet Başsavcılığı'nın harf hatası akıl almaz bir şey. Bu harf hatası yüzünden hala bir şey yapılmaması ise skandaldan öte rezalet. Sonra da deniyor ki "adalete güvenin". Biz adalete güveniyoruz da, adaleti yönetenlere güvenemiyoruz. Aslında bu hataların da kasıtlı yapılmadığının veya bahane olmadığının garantisi var mı? Eğer gerçekten bir hataysa yapmayın, verilen kararları tekrar gözden geçirin. İnsanları, milyonları yargının mağdur etme hakkı mı var? Bu hatanın bir bedeli var mı acaba? Yoksa torba yasasından çıkan kararla hata yapan memurların yargılanamaması güveni mi yatıyor bu hatanın altında.

Hata yapanın hatasını düzeltmek de gene mağdura düşüyor. Yani "ben hata yaptım cezamı çekeyim yerine", sanki "gel benim hatamı sen düzelt" der gibi. Google karardaki fazlalık oluşturan "r" harfi için tekrar işlem başlatmış ve bu da zaman alacakmış. O zaman sürekli oyalama tekniği olarak böyle küçük hatalar yapılabilir veya yargı hata yaptığı için yargıya güvenilmeyebilir-miş demek ki.

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı' da, yaşanan son "blog kapatma" olayıyla ilgili olarak, "Türkiye'de sansasyon yaratan kapatma kararlarının arkasında kesinlikle kendilerinin olmadığını, bu gibi durumlarda nokta atışı olması gerektiğini, sadece telif haklarına aykırı içerik yayını yapan sitelerin kapatılmasının doğru olduğunu" söylemiş. Herkes her şeyin ne olduğunu, nasıl olması gerektiğini biliyor ama bir türlü uygulamaya geçmiyor. Sizin işiniz ne o zaman doğruları uygulatma olmadıktan sonra, yanlışlar konusunda uyarıcı baskılar yapmadıktan sonra.

Görevleri başındakiler sadece doğruları bilmekle mi yükümlü? Uygulamalar ne zaman olacak, kim yapacak? Bu konularla ilgili bir düzenleme yapılması gerekiyormuş. Yapılsın öyleyse. Herkesin kendi çıkarları söz konusu olunca veya sisteme ters düşünce ahlak bahanesiyle mahkeme kararı çıkmadan, uyarılma yapmadan, hiç suçu olmayanlar da mağdur edilebiliyor ama. Bunun bir önemi yok değil mi? Önemli olan sistem bilindik şekilde ağır-aksak heterokapitalizmi korur şekilde yürüsün. Ancak egemen sisteme yapılan aykırılıkların hesabı verilebilir yanlış olmasa da değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder