27 Nisan 2011 Çarşamba
Kendimizden Sürgün Edilmemizin Sebebi İfade Özgürlüğümüzü Elde Edemeyişimizden
Aklın yolu birdir ama bunları dile getirebilmek önemlidir. Dün okuduğum haberlerden dolayı bana ters gelenlerden içimde oluşan öfkemi kustuğum halde, yazdıklarımın ifade şeklini beğenmediğim için kırpa-kırpa kuşa döndürdükten sonra tamamen sildim. Ama içimdeki oluşanları aktarmayınca rahat edemediğimden, özellikle müzik konusundaki düşüncelerimi tekrar yazmayınca rahat edemedim. Hani profesyonel bir yardım-psikolog diyorlar ya, insan yazarak veya konuşarak içindekileri döküp terapi yapabilir bir nebse de olsa. Uzmanlık yol göstericidir ama insanlar gene bildiğini okumuyorlar mı? Sonra da psikoloğun hiç faydası olmadığından şikayetçi oluyorlar. Uzmanlığın küçük veya büyük duruma-kişiye göre yönlendirmeleriyle, daha çok kendimizi tutmamak için ifade etme güvenimizi kazanmalıyız. Zaten düşünce-ifade özgürlüğümüzü kullanabilme cesaretimizi kazanabilirsek, sıkıntılarımız da olmayacak, yardıma da ihtiyaç duymayacağız belki. Çünkü bu özgürlük bize ne yapmamız, nasıl davranmamız gerektiğini de öğretecek, fırsatını verecek en önemlisi. Çünküüü, ifade özgürlüğünün olduğu bir ortamda sıkıntılara sebep olan baskılar ve eşitsizliğe sebep olan çıkarcı unsurlar olmayacak. Bastırılmışız, susturulmuşuz, korkutulmuşuz, bunaltılmışız. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önemi anlaşıldığı zaman her şey daha güzel olacak. Bütün başımıza gelenler suskunluğumuzdan, susturulmamızdan değil mi? O yüzden herkes içindeki sesi dışarıya çıkarsın ki, büyük bir özgürlük korosu oluşsun. O zaman insana, insan gibi değer verilir, iktidara gelenler ideolojilerini gerçekleştirmeye çalışmaz çoğunluğun üzerinde. İktidarı da çoğunluk seçiyor ama refah, güvenli ve huzurlu bir gelecek umuduyla, vaadiyle seçiyor. Ama ben bu ülkede kendisi için olmadığı sürece başkaları için bir şey yapanı, kendi ideallerine birilerini araç etmeden görevini yapanı görmedim. Ayrıca çoğunluğun sorumluluğunu almak görevden öte, toplumsal bir gönüllülük işidir, halkın kendi kendini doğru yönlendirmelerle, özgürlükleri hazmetmelerine yardımcı olarak, her anlamda geliştirerek, dönüştürerek yönetmelerine yardımcı olmaktır. Bizimkiler sadece kendi doğru bildikleriyle dayatmacı bir şekilde kendi çukurlarına sürgün ediyorlar bizi kendimizden. Muhafazakar yapının iktidarda bulunmasının verdiği cesaretle alt kadroların her kafasından-her biriminden de aynı frekansta bir ses çıkıyor, fetvalar veriliyor özgürlükleri kısıtlayıcı. Modernlik, özgürlük, bireysellik, Batı, sanat, kısaca tutuculuğun karşısındaki her şeye karşı sanki zararlıymış gibi savaş veriliyor. Köreltiliyoruz, körleştiriliyoruz. Birbirimize yabancılaştırılarak ayrımcılığın tohumları ekiliyor içimize. Aynı doğanın parçası olmamıza rağmen birbirimize karşı ötekileştiriliyoruz. Çünkü egemen sistemin varoluş şekli ötekileştirilenlere karşı güçlü olmaktan geçiyor. Ötekine karşı tek ses olmaktan geçiyor. Ötekine karşı çoğunluğun ideallerine boyun eğmekten geçiyor. Ötekine karşı kendin olmaktan vazgeçip uzaktan kumandayla yönetilmekten geçiyor. Kendin olursan, kendi doğrularını savunursan, sisteme itiraz edersen, yanlış olduğuna inandığın için yönetilmek istemezsen sen de öteki oluyorsun otomatikman. Çünkü çıkıntı olmak öteki olmaktır. Egemen sistem nasılsa, sen de öyle olacaksın! Öyle oluyoruz, olmak zorunda kalıyoruz, susturuluyoruz, susmak zorunda kalıyoruz, ifade edemiyoruz kendimizi. Bu yüzden sorunluyuz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder