24 Mart 2011 Perşembe

Bastırmayacağım!

"Bir şey yapamıyorsan bir kağıda yaz, yırt at" diyor Ebe Nine Fatmagül'e. İçine attıkların paylaşmazsan taş olur ve altından kalkamazsın diyor.

Söz gümüşse, susmanın altın olduğu bir toplumda da sorunlarımızı dile getirememek makbule geçen oluyor, ağır yapıyor, değerli yapıyor insanı saygıyı da beraberinde getiren. Ne kadar acı çekmişsen, ne kadar haksızlığa uğramışsan o kadar ermişleşiyorsun, dervişleşiyorsun sabrından dolayı.

O yüzden ifade özgürlüğünün bir değeri, bir anlamı yok ya. Özgürlük, kendini ifade edebilmen başına buyrukluk oluyor düzeni bozan. Kimse sesini fazla çıkaramıyor, çıkaranları da susturuyorlar zaten.

Hiç sesini çıkaranların gözünden bakamıyorlar hayata acaba neden itiraz ediyorlar bu düzene diye, haklı olabilirler mi diye, kurcalamıyorlar hayatı, kurcalamak istemiyorlar, kurcalayamıyorlar, korkuyorlar yabancı kaldıklarından. Sesini çıkaranların da içlerinde bir şeyleri uyandırmalarını istemiyorlar. Ne me lazım bir de gerçeklerle hayatı zorlaştırmasınlar.

Blogspot hala tam anlamıyla açılmadı "Açıldı" dendiği günden beri. Kimsenin de umrunda değil. Çünkü sürekli uykuda olan toplumların gözünde hiçbir şeyin anlamı, uzun süreli değeri olamaz. O gündemi meşgul eden bir haberdir ve gelip geçmiştir. Zamanla unutulu gider nasıl olsa, neler unutulmadı ki, hangi baskıları özgürlük diye kabul etmedik ki, neleri özgürlük diye yaşamıyoruz ki!

Ben içime atamadım söylemek istediklerimi bu yüzden başıma çok şeyler gelse de. Yıllarca defterlere günlük tuttum bloğumda yazıncaya kadar ama şu anda bir şirketin ticari kayıpları bahanesiyle sesimiz tam anlamıyla çıkamıyor. Bakalım belki tam anlamıyla açılır bloglar bir gün. Tam içinde yaşadığımız kaderci çoğunluğun düşüncesi gibi oldu ama yasal olarak haklarını elde edemiyorsan yasalar bireyleri düşünmeyecek şekilde düzenlendiği için, gerekli kapıları da çalıp cevap alamıyorsan...

Türkiyede 4 milyon blogtan bahsediliyor ama Facebook'ta 16 Bin kişilik bir itiraz üyeliği var blogların kapanmasına. Bu 16 Milyonluk olsaydı(olabilirdi de, çünkü itiraz edenlerin illa ki bloğunun olması şart değil ki, ifade özgürlüğünü desteklemek yetmez mi bunun için), daha faklı olurdu durum, en azından gündem oluşturabilirdi. Ama ne oldu, bir bloglar kapanınca haber oldu, bir de açıldı diye ama kimse açıldığını takip bile etmedi. Etti mi, ediyor mu bilmiyorum? Bilen var mı? Facebook'da "Bloğuma Dokunma" sayfasında hiçkimse bir şey bilmediğini söylüyor da.

Haklarım için çok fırtınalar koparmışımdır ortalığı yakıp-yıkamasam da. Bir süre sonra o dönemm benim için önemli olan şeylere şimdi tebessüm ediyorum ama o dönem için önemli şeylerdi tabbi. Şimdi bloğum çok önemli. Belki bloglar açılmayacak ama benim içimdeki özgürlük hiçbir zaman susmayacak, susturamayacaklar, susmamalıyız, konuşmayı öğrenmeliyiz, kendimizi ifade etmeyi. Bloğum internette bir site değil, benim özgürlüğüm. Çünkü ben kendimi, kendim olarak ifade edebildiğim kadar varım, bir de hayatı keşfettiğim kadar varım, öğrendiğim kadar varım, öğrenebileceklerim kadar da varolacağım.

Bastırılan pörtlermiş ya, ben hiç pörtlemedim en çok reddedilen eşcinselliği, eşcinselliğimi hiç bastırmadığım için. Eşcinsellik kabul edilinceye kadar da önce eşcinsel olarak varolmaya, kendimi ifade etmeye devam edeceğim blog olmazsa başka bir şey olarak. Eşcinsellik doğanın bir parçası, ben de, eşcinselliğim de. İnkar etmek gerçeklerle yüzleşememektir, inkar edenler korktukları gerçeklerden kaçılmayacağını bir gün görecekler. Baskı özgürlüklerin daha da büyümesine sebep olur ve baskıyı kökten çözer sonunda.

Özgürlük parayla satın alınamaz ama para karşılığı satılıyor üç kuruş için bu dünyada ne yazık ki başkalarının özgürlüğünün kendi özgürlükleri olduğu göz ardı ederek. Bu yüzden hep geç kalıyorlar, geç kalınıyor, geç kalmak istemeyenler de engelleniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder