13 Şubat 2011 Pazar

Kim Daha Erkek!

Karalamaya Karşı Eşcinsel İttifakı GLAAD eğlence dünyasında eşcinselliği savunan eşcinsellere her sene verdiği Vito Russo ödülünü bu sene eşcinselliğini açıkladığı için Ricky Martin'e vermiş. Ödülün veriliş sebebi kendilerine örnek eşcinsel bulamayan çocuklara olumlu etkisi olabileceği düşüncesiymiş.

"Bizdeki" eşcinselliğe bakış açısıyla bilimsel ve olumlu bakış açısı arasındaki dünyalar kadar farkı görebiliyor musunuz, algılayabiliyor musunuz!? Heteroseksist toplumlarda eşcinsellik hastalık ve sapıklık sayıldığı için (Evet sayılıyor toplumun bakış açısına göre ve de bu çok önemli, yeterli bir dayanak. İlla ki yasalarda mı geçmesi gerekiyor neyin, nasıl anlaşıldığının. Eğer toplum infazı yasalara bakmadan gerçekleştirebiliyorsa kendi kültür ve bakış açısına göre, yasadan bile öte sayılır.) özendirir bahanesiyle açık açık anlatılamıyor (hatta tanımlanamıyor bile ağızlara layık görülmediği için), doğruyu, gerçekleri açıklayanlar dolaylı veya direkt, hatta canlarına kasdedilerek cezalandırılıyorken gelişmiş kültürlerde eşcinselliğini açıklayanlar ödüllendirilebiliyorlar.

Herkes tutturmuş bir "Benim kültürüm, bizim kültürümüz" diye. Ya benim eşcinselliğimi yaşama haklarım ne olacak. Sen kendini istediğin kadar tut, kültürünü istediğin kadar yaşat, istediğin kadar geliştir, istediğin kadar başka kültürlerden koru, ona istediğin kadar saygı duy ama insanların yaşama haklarını kısıtlayamazsın ki, kendine dahil ettiğin bastırılmışların kendilerini bulmalarını ve de seni terk etmelerini engelleyemezsin ki. Sen herkesi kendin gibi mi sanıyorsun veya hangi hakla sana benzemesini istiyorsun? Sen kendi doğrularınla yaşa, herkes kendi doğrularıyla eninde sonunda yaşar, rahatsız oluyorsan çeker gidersin. Ama eşcinselliği doğanın, evrenin yapısından silemezsin. Sadece gerçeklere karşı sırtını döner, doğru yaşadığını zannedersin. Oysa heteroseksizmin kuklası, kölesi, kendi olmayan-olamayan, özgüvensiz çoğunluktan dışlanmaktan korkan, bu yüzden aidiyeti içselleştirmiş, normalleştirmiş, ötekileştirdiklerini bir düşman gibi gören ama önce kendisiyle barışamamış, kendisine düşman birisin. İnsanın kendisine düşman olması ne kadar zor bir şeydir. Sürekli kendinle savaşıyorsun, sürekli kendinden, gerçeklerden kaçıyorsun ama psikolojik olarak o baskıyı yani gerçeklerin su yüzüne çıkma korkusunu hep üstünde hissediyorsun. İnsan durduk yerde niye homofobik olsun ki, öyle değil mi? Eşcinseller hasatalık mı bulaştırmış heteroseksüellere, sapıklık mı yapmışlar yoksa? İstatistikleri bir incelerseniz, kimin ne olduğunu görürsünüz. Kendi cinslerini ölldürenler de heteroseksüeller, karşı cinsleri de. Sapıklık sayılabilecek davranışlarda bulunanlar da heteroseksüeller. Ama eşcinsellerin heteroseksüellik hastalık ve sapıklık deme hakkı var mı acaba? Her gün orda-burda erkeklikle ilgili ritüeller gözümüzün içine sokulurken, heteroseksüelliğe özendirilmek gibi bir şey söz konusu olmuyor ama. Bu dünya senin değil ki, bu dünya heteroseksüel değil ki heteroseksistleştirilisin. Bari demokrasi kelimesini ağzınıza alarak demokrasiyi yanlış tanımlama, yanlış öğretme insanlara.

Eşcinseller heteroseksizmden hak dilenmemeli artık, eşcinselliklerini, insanlıklarını yaşamalılar ve eşcinselliğin kültürlerine uymadığını iddia edenler haklarımızı elimizden almaya çalışsınlar, onlar haklı olduklarını kanıtlamaya çalışsınlar. Tabi eşcinseller kolay teslim olmayıp vermezlerse. Her eşcinsel eşcinselliğini çekinmeden yaşasa kim karışabilir, nasıl baş edebilir ki milyonlarca eşcinselle.

"Elin" sanatçıları doğru da olsa, yanlış da olsa, eninde-sonunda gerçeklerle yüzleşip kendileriyle barışıyorlar çıkarlarını gözardı edip ama bizim sanatçılarımız heteroseksizmi beslemekten hiç utanmıyorlar ve kendilerini de sanatçı diye kandırıp işlerini yürütmeye devam ediyorlar. Ama suç onlarda değil, onlara sanatçılık payesi verenlerde. Ne mesajları var, ne de estetikleri ama biz onları sanatçı diye alkışlıyoruz. Sanatçı olsa bile insan haklarını ihlal edenleri neden uyarmıyoruz? Yıllar önce "Pop Star" yarışmasında jüri üyelerinden Ebru Gündeş eşcinsel bir yarışmacıyı, eşcinsellerimiz eşcinselliğe hiçbir katkısı yok diye ne kadar beğenmeyip eleştirse de Bülent Ersoy'un "İçin rahat mı, başını huzurla yastığa koyup uyuyabilecek misin?" uyarılarına rağmen ""Kırık" birisinin topluma kötü örnek olmasını istemem." diyerek elemişti. Neymiş, kendisinin yani Ebru Gündeş'in de eşcinsel arkadaşları varmış ama insanları özendirir diye televizyona çıkaramazmış bir eşcinseli. Onun o zaman ki uygulaması ne yazık ki şu anda televizyon dünyasında hayat geçmiş durumda ve kendilerini eşcinsel olarak görmeyen, hatta eşcinselleri, eşcinselliği sevmeyen, tasvip etmeyen eşcinseller çeşitli bahanelerle televizyon ekranlarından uzaklaştırıldılar. Şimdilerde kimisi evinde el işleri yapıyor, kimisi erkekliklerinin altlarını çizerek orda-burda sözde heteroseksüel aşklarını ve onlardan "baba!" olma özlemlerini dile getiriyorlar sakal-bıyık bırakarak, smokin giyerek heteroseksizme yamanma politikasıyla. Çünkü çıkıntı olmazlarsa heteroseksizm bir süre daha idare edebilir onları. Ricky Martin'e özenenler bile şimdilerde çark edip yerli Ricky Martin olmaktan vaz geçtiler. Bizim ülkemizde de erkekliğe özenen eşcinsel sanatçılara "Karalamaya Destek" veya "Erkekliği Becerebilme!" ödülleri verseler!? Adaylarımız belli, sizce kim daha errkekk!?

Emmy ve Tony ödüllü aktris Kristin Chenoweth Newsweek dergisinde çıkan ve eşcinsel aktörlerin erkek rolünü oynamayı beceremediğini savunan bir makaleyi eleştirdiği için de ödüllendirilecekmiş.

"Batı" da en azından bazı aktörler eşcinsel geçinse de eşcinsel rolü oynayacak cesur heteroseksüel oyuncular bulunuyor. Hatta eşcinsel rol oyunculuğunun kapasitesitesinin genişliğini sergileme fırsatı olarak değerlendirilen bir şans gibi görülürken, "Bizde" eşcinsel rolünü oynayacak ne eşcinsel, ne de heteroseksüel oyuncu bulunabiliyor.

Cihan Ünal tiyatro yönettiği oyununda "Eşcinsel Dans Hocası" rolüne hiçbir oyuncu bulamadığı için bu rolü kendisi oynamak zorunda kalıyor. Rolü kabul etmeyen oyuncuların bahaneleri de "Dizi çekimim var, şu var, bu var." Oysa gazete röportajlarında çok şahit oluyoruz "Eşcinsel rolü oynar mısınız?" sorusuna hiçbir oyuncunun "Oyuncu her rolü oynamalıdır" demediğine veya dese bile iş uygulamaya gelince çark ettiğine. Eşcinsellik bizim toplumumuzu aşarmış. Oysa eşcinsel zannedilme korkusundan veya çıkarlarına ters düşmekten, bu konuyla ilgili gelebilecek sorulardan, eleştirilerden kaçınmaktan, korkmaktan başka bir şey değil bu reddediş.

Geçen yıl Danimarka'da gündeme gelen ve önümüzdeki dönem Norveç'te uygulanmaya başlanacak yeni iltica yasasına göre de refah seviyesisi yüksek olduğu için iltica başvurusunda bulunan göçmenlere, eşcinsellik konusunda adaptasyon sorunu yaşanmaması ve eşcinselliğin Norveç kültürünün bir parçası, normal ve kabul edilebilir bir şey olduğunu göstermek için bir miktar törpülenmeleri amacıyla eşcinsel film ile bu kültüre karşı sınama yapılıyormuş.

Peki bu ülkeler anti demokratmı da böyle bir uygulama yapıyorlar, yoksa eşcinselliğin sadece onlara mahsus bir şey, batı kültürünün bir parçası olduğunu mu sanıyorsunuz? İnsanın her yerde insan olduğunu, insanın genetiksel yapısının önüne hiçbir kültürün geçemeyeceğini anlamak için, öğrenmek için karşı tarafın illa mücadele mi vermesi gerekiyor? Ona da izin verilse bari! İnsanlıktan bahsediliyor, iyi niyetten bahsediliyor, empatiden bahsediliyor, bu erdemlerin hayata geçirebilmesi, eşcinselliğin kabul edilmesi için illa heterokapitalist bir çıkarın mı olması, AB'ye girmek mi veya başka kültürlere göçmen mi olmak gerekiyor? Eşcinsellik çıkarlar söz konusu olunca kabul edilebiliyorsa, demek ki eşcinsellikte veya eşcinselliği yaşam kültürünün bir parçası olarak görenlerde sorun yok, eşcinselliği kabul etmeyenlerde bir sorun var demektir. Çözüme de homofobiden başlamak eşcinselliğin kabulünü daha bir kolaylaştıracak, sorunu kökten halledecektir.

Avrupalılık veya demokratiklik Trakya sınırlarını yukarıya doğru genişletebilmekle değil, zihinlerimizdeki sınırları kaldırmakla, en farklı geleni beynimizde kabul etmekle mümkün olabilir ancak. Biz kendi içimizde, doğanın gerçekleriyle yüzleşip demokratikleşemedikten sonra Avrupa Birliğine girmişiz neye yarar. Gerçi zihniyetin AB'ye girmekten çok Avrupa'yı kendine benzetmek olduğuna birebir şahit oluyoruz. "Sizin kültürünüz bize uymuyor ve zorlayamazsınız" demiyor muyuz, demedik mi geçen yıl eşcinsel evlilik konusunda?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder