2
GERÇEKTEN İSTİSNALAR HARİÇ BEN İNSAN SEVMİYORUM!
Travesti arkadaşım yıllar önce terkettiği memleketi Denizli'ye dönüyor İzmir'den. Dönünceye kadar bir arkadaşında kalıyor ama buraya gelinceye kadarki süreci biraz sancılı. Arkadaşı iki kedisimi kabul etmiyor ve şu yağmurlu havada kediler dışarıda. Sokağa mamasını vermesineyse, sokak sakinleri "kediler yüzünden çocuklarımız hasta oluyor" diye karşı çıkıyor. Ey insanlık, sen ölmemişsin, sen daha insan olamamışsın ki...
Bugünlerde ben de sancılı bir süreç geçiriyorum. Kısırlaştırmaya vereceğim sokak kedilerinin psikolojisi beni çok üzüyor. Evde 10 yavru kedi var bu yıl sokaktan gelen ve 4 tanesini daha kuru mamaya alıştıramadım...
Eşcinsellik erkek bedeninde kadınlık, kadın bedeninde erkeklik, bazen kendini ne erkek ne kadın hisseden nötr, hem sevme hem sevilme eylemini içinde barındıran; heteroseksüellik gibi çok keskin kalıpları olmayan, özgürlüğü ve hayatı dolu dolu ve eğlenerek yaşamayı seven, buna rağmen bir o kadar da duyarlı ve sorumluluk sahibi, çevreci, aktivist ruhlu bireylerden oluşan bir kesimin cinsel yönelimi, yaşam tarzıdır. Dolayısıyla yaşam kültürleri de sanat, spor, moda, edebiyat, sosyalleşme vesaire babında farklı renkler ve ögeler barındırması da kaçınılmaz olabiliyor. Kalıplaşmış cinsiyetçi erkek egemen dünyaya da bu renklilik tuhaf, ürkütücü gelebiliyor. Bu yabancılılık ise doğaya yabancılıktan başka bir şey değil. Erkek egemen dünya kendi doğallığını bile kaybetmiş durumda ki, toplumsal cinsiyet anlamında erkek egemen ve cinsiyetçi bir dünyaya cahil kaldığı sürece de hayatın renkleri tehdit zannedilmeye devam edecektir. Oysa eşcinsellik sert dünyayı insancıllaştıran bir yumuşatıcıdır. Eğer eşcinsellik olmasaydı çok daha ilkel bir dünyada yaşanıyor olabilirdi. Eğer homofobi de olmasaydı belki dijital dünya şu anda ilkel sayılıp yapay zekanın ileri boyutunu bile yaşıyor olabilirdik. Çünkü hayatı geliştiren filozoflara, bilim adamlarına, sanatçılara, hatta devrimci liderler bakarsanız; tamamına yakınının eşcinsel olduğunu görürsünüz...
Bu minik kız da araba kaportasından kurtarıp evin şekeri olanlardan. İlk iki-üç miyavladı. Yavaş yavaş alışıyor artık. Nezlesini atlattık antibiyotik ile. Yemesi normal. Tabiki sokak koşullarının kazandırdığı bir ürkeklik hala mevcut. Evde doğup senin kokunu en başta içine çekenlerin özgüveni, sokaktan eve gelenlerle aynı olmuyor... #cat #kedi
3
Haziran ayı, eşcinsellerin Onur ayıdır. Çünkü eşcinsellerin sisteme karşı ciddi anlamda ilk direniş Amerika'da Haziran 1969'da başlamıştır. 1978'de düzenlenen Gey ve Lezbiyen Özgürlük Günü Yürüyüşü için San Francisco'lu sanatçı Gilbert Baker'ın altı ayrı renkten tasarladığı tasarladığı "gey bayrağı/gökkuşağı bayrağı"ndaki renklerden; pembe seksi, kırmızı yaşamı, turuncu şifayı, sarı güneş ışığını, yeşil doğayı, turkuaz sanatı, mavi huzuru ve mor da ruhu sembolize ediyor. Ancak üretim sırasında pembe renk kumaş yetersiz kaldığı için, renk sayısı da bayrakta tek kalmasın diye turkuaz ve çivit mavisi birleştirildi.
Gökkuşağı Bayrağının sembolik anlamı ise, onur, umut ve farklılığı temsil etmesi.
4
Her toplum kendi dinini yaratmıştır ve kendi dininin doğru olduğunu savunur.
5
YAŞAM BOYU ÖĞRENİM VE EĞİTİM!
Bugün üzerimden büyük bir yük kalktı. Açıktan da olsa Halkla İlişkiler, İşletme, Sosyoloji ve Felsefe bölümlerinden sonra 5. üniversitem olan Fotoğrafçılık bölümünün son ders sınavını verdim. Ne için okudum bu kadar bölümü; çünkü benim varoluş felsefem öğrenmek üzerine kurulu olduğu için, yaşam boyu öğrenim ve eğitime inananlardanım. Bir işe yarayacak mı; hani Türkiye'de okumayı hep bir işe yaramasıyla bağdaştrımaya çalışırlar ya; ben zaten bir işe yarasın diye okumadım ki; öğrenmenin size hayatı kolaylaştırdığını ve bildiklerinizin ne zaman ne işe yarayacağını tahmin bile edemeyeceğinizi söyleyeyim. Hatta bu sayede daha özgüvenli oluyorsunuz; çünkü bilgi tecrübesi çok işe yarıyor; ezik olmuyorsunuz, korkak olmuyorsunuz, kendinizi, haklarınızı çok güzel savunabiliyorsunuz. Tabi öğrenmek diyince aklınıza sadece okul gelmesin. Ben mesela çalıştığım için 43 yaşına kadar hiçbir spor branşıyla ilgilenememiştim; 43 yaşımdan sonra kendi çapımda iyi sayılabilecek seviyede tenis ve badminton oynamaya başladım, yüzmeyi ve bisiklete binmeyi öğrendim. Tabi bundan sonra da yaşıma uygun olarak, yani kaslarım ve zihnim elverdiği sürece öğrenmeye devam edeceğim; bilgi insanın daha bilinçli, dolayısıyla daha kaygısız ve daha keyifli yaşamasını sağlıyor. Bilerek insan hayattan daha çok zevk alıyor. Bundan sonra sırada ne mi var; şakır şakır İngilizce, belki başka yabancı diller; hem bu sayede zihnimi diri tutarım. Ve tabiki de öğrendiklerimi hayata geçirmek; mesela fotoğrafçılık!
Hayatımda kıyafet ütüleme olayının olmadığını biliyor muydunuz? Zamandan tasarruf! Tişört ve kot pantolunundan ibaret hayatım!
6
Hayvan, çiçek böcek sevmem diyenle de karşılaştım, müzik dinlemem diyenle de, kitap okumayı sevmiyorum diyenle de, hayatında hiç dans etmemişle de, spor yapmayı zaman kaybı olarak görenle de, film izlemekten sıkılanla da, okul okuyup da ne olacak diyenle de, vesikalık-resmiyet dışında fotoğraf çektirmeyenle de, vesaire... Siz yiyip içip mıçan ve sevişmeyi bile bilmeyip veya günah diye üremek için ilişki dışında ne için varsınız bu dünyada...
7
Önümüzdeki günlerde dini bayram olarak kutlanılacak gün için beni rahatsız etmezseniz çok sevinirim!
YAŞAMA HAKKINA SAYGI DUYULMADIĞI SÜRECE MEDENİ OLUNMAZ!
Dijital çağda, bilgi çağında yaşadığımız şu günlerde, gezegenimizin geleceğinin düşünülmeyerek, yaşam kültürünün gelenekselleşmiş tarafının sürdürülmeye çalışılmasını geri kalmışlık olarak görüyorum. İsterdim ki yaşam zincirinin insan türü dışındaki halkalarının dünya gezegenine oksijen sağladığı, hayat verdiği bilinsin ve yaşam kültürümüz de öldürmek üzerine değil de yaşatmak üzerine bir dönüşüme uğrasın. Bu ayrıca insan türünü erdemli hale getirecektir; anlayışlı, hoşgörülü, empatik, duyarlı, vicdanlı, faydacı, kısaca gerçek anlamda hümanist, vesaire yapacaktır. Artık geleneksel varoluşlarımızı güncellemeliyiz; varoluşlarımızın sanatsal, estetik, zarif, sportif, edebi ve medeni, bilimsel vesaire olma zamanı gelmedi mi daha?
7
Bir arkadaşım diyor ki, "Halil hayat bize ne zaman güzel olacak, ne istiyorlar bizden?", bir arkadaşım da aynı benim gibi düşünüyor, "Nefret ediyorum insanlardan, daha şiddetli bir doğal seleksiyon gerekli" diyor. Benzer duyguları yaşamadığımı söyleyemem ama beni hayata bağlayan, düze çıkaran hep kediler ve sanat olmuştur...
8
Seçimlerden sonra Dolar fırlayacak, fiyatlar uçacak deniyordu ve beklenenler olmaya başladı bile. Herkes de olacakları bile bile açlık sınırının altında yönetilmeye devam dedi. Kendi düşen ağlamaz, dünya yansa yorganım yok içinde. 5 yıllık stok alış verişimi yaptım, kira da vermiyorum. Biz laikler, özgürlükçüler, sosyalistler; merak etmeyin bir şekilde yolumuzu buluruz, BİZE BİR ŞEY OLMAZ gerçekten. HİÇ ÜZÜLMÜYORUM hayat pahalılığına... Bir travesti arkadaşımın dediği gibi benim üzüldüğüm şu; biz demokratikler hayatı kolaylaştırmak için mücadele verelim, sonra bize karşı olanlar gelsin, bu nimetlerden faydalansın; en çok buna canım yanıyor.
Seçimlerden sonra bayrak sallayanlar; zamlardan sonra da isyan etmeyin, bayrak sallamaya devam edin.
Yaşı 67 olmuş bir kadın apartman temizliğine geliyor. Emekli olmadın mı dedim, benim sigortam yok dedi. Bu haftaki merdiven yıkama parasını borcuna verecek, pazara gidecek ama pazar parası yok. Nereye oy verdin dedim. MALUM! Kendi düşen ağlamaz! Ne yapacaksın dedim, bilmiyorum dedi!
Dolar 23'ü geçti, Yuro 25'i. Damat Dolar 10-15 lira olacak diye çok beklersiniz diyordu. Çok beklemedik!
Bu düşünce sadece HÜDA PAR'a ait değil elbette. İnsanların neredeyse tamamına yakını için hayvanlar bir MAL. İnsanlardan nefret etmem için en büyük sebep. Ben de aynı türdenim ama insan türünden nefret ediyorum, nokta; sözüm meclisten dışarı, istisnalar kaideyi bozmaz. Ben bir yavru kedi hastalandı mı sabahlara kadar uyuyamıyor, onu hayata kazandırmak için her şeyi yapıyorum. Eğer insnanlık hayvanlara acımasızca öldürülecek bir mal gözüyle bakıyorsa, lütfen uzak dur insan türü benden, uzak dur! Tanrım kafayı yiyeceğim bu vicdansızlar yüzünden. Ben nasıl güvenebilirim ki böyle bir zihniyete; bu zihniyet bir de meclise girdi...
Hayaldi, gerçek oldu; DOLAR 30'A DOĞRU YOL ALDI! Demek ki çok zaman geçmiş olmayıp unutulmadığı için bazıları parayı hala sıfırlar atılmadan önceki rakamlarla telaffuz ediyor. İyi ki unutumamışlar. Gene 1 liraya milyon, bin liraya milyar dememize az kaldı!
Eğer bir hayvanın yaşama hakkına inanmıyorsanız, ben sizin ne sevginize inanırım, ne de size güvenirim!
9
Dinin eğitimde ne işi olduğu apaçık ortada aslında. Talep var, aileler çocuklarının dindar yetiştirilmesinin iyi olacağına inanıyor. Sanat kurslar aç bakalım kim gelecek; hiç kimse... Zemin yobazların istedikleri şekilde at oynatmasına müsait. Kitleler din odaklı yaşamasa, şarlatanlar inan o zahmete girmezler.
Dünyanın en büyük, en önemli transvestisi bugün, 9 Haziran 1952'de doğdu. Dünyanın hiçbir transvestisi onun kadar güçlü bir sese sahip değil, onun kadar notalara kusursuz basamıyor. Doğadaki her sesi anında solfej ile deşifre edibilecek bir kapasiyete sahip... Dünyanın hiçbir transvesitisinin, hatta sanatçısının repertuarı onunki kadar geniş değil. O dünyanın en şahsına münhasır, bunlunduğu coğrafik konum itibariyle en dervrimci insanı. Söylediklerimi, eşcinsellikle barışamamış insanlar kaale almasın, hatta defolsunlar, gözüm görmesin! Bakınız, benim müzik tarzım Bülent Ersoy tarzıyla asla örtüşmez ama bir albümünü koyup önyargısız dinlemeye başlarsanız, ne kadar yüce bir sanatçı olduğunu anlarsınız...
FENERBAHÇE'YE DÜŞEN YILDIRIM!
Arina eğer Türk olsaydı, şimdiye kadar paraya para demeyen bir dizi oyuncusu olurdu. Çünkü Türkiye'deki oyuncular yeteneği olmayıp da fiziği ile raiting yapanlardan oluşuyor.
10
GELSİN HAYAT BİLDİĞİ GİBİ!
Her sabah olduğu gibi bu sabah da kedilerimin bir güne daha problemsiz başlamalarının mutluluğuyla uyandım. Onlar hasta olmasın, başlarına bir şey gelemesin; en büyük mutluluğum. Çok miskinim bugünlerde, yorgun... Canım bir şey yapmak istemiyor, dinamik değilim, spora bile gitmek gelmiyor içimden. Ama bu mutsuz olduğum anlamını taşımıyor, aslında mutluyum, huzurluyum, takıntılarım yok...
Dünden ziyan olmasın diye daha da paflanmadan üzerlerini bıçakla kazıyıp kızarttığım yumurtalı ekmekler hazır olunca, yanında 2 dilim peynir ve 3-5 zeytinle, dünden kalan çayı ısıtarak kahvaltımı biraz erken yaptım bugün. Söylediklerim şu ekonomik bozuk süreçte bile, İnstagram'laşmış dünyada biraz abartılı gelebilir. Ben de herkesin anlayışına sahip olsam, bana da hatta samimiyetsiz bile gelebilir ama hayata bakış açılarımız farklı. Bu dünyaya bazıları yemeye-içmeye, gezmeye-tozmaya gelir, benim gibi bazılarına da yeme içme günlük 2 bin kalorilik benzin ihtiyacı gibi bir şeydir. Minimal yaşam, özenti bir modern insan tarzı değildir; bir ruh meselesidir; ruhta varsa vardır, yoksa yoktur. İçinde yaşadığımız çevreyi koruma ruhu, pardon ama biraz "bilinç" gerektiriyor. Eğer kıymanın kilosu şu kadar, alıp yiyemiyorum diye şikayet eden bir kitle olursa, sokak hayvanlarını itlaftan bahsedenlerin meclise girip ülke yönetmesi kaçınılmazdır. Yeri gelmişken hatırlatayım. Eğer insan toplulukları kendilerini demokratik şekilde ve sosyo ekonomik olarak daha iyi düzeyde yönetecek olanları değil de; kendilerini açlık sınırının altında antidemokratik olarak yaşatanları tercih edip ve bunu bir kutsal kazanım gibi kutluyorsa, MÜSTEHAKtır. Hatırladığım 70'lerin son çeyreğinden Özal dönemine kadar yokluk sürecini bilen, yaşam tecrübesi olan, dinin değil de bilimin şekillendirdiği biri olarak, misafir olduğumuz gezegenin kedilerinin yanına sığınıp onlara hizmet ederek, her koşulda en uygun şekilde yaşamayı başarmanın ayrıcalığıyla herkese hayatı bildiğiniz gibi karşılamaya devam edin diyorum....
Malatya elektirk, su ve doğal gaz zamlarına isyan ediyormuş!!! Pardooon! Bu zamları dış güçler mi yapıyor, CHP mi? Oyunuzu kime vermiştiniz? Hem de % 70!!!
İnsanlar hem yoksulluğa isyan ediyor, hem de demokrasiye değil muhafazakarlığa oy veriyor!
Muhalefet eşitlik; özgürlük, demokrasi, hak, hukuk, adalet, ekonomi dedi ama dinlemediniz, bildiğinizden şaşmadınız!
Böyle bir kafayla Türkiye hiçbir zaman ileri bir ülke olamaz! Kadın diyor ki, Kılıçdaroğlu zamanında Türkiye daha kötüydü? 22 yıldır malum parti iktidar, öncesinde Kılıçdaroğlu yok. Bu kafada milyonlarca insanın olması... Bu kafa derken şunu demek istiyorum; insanlar gerçekleri bilmek yerine, birisi ne derse ancak ona inanacak kapasitede.
Eşcinseller de birer insandır. Dolayısıyla eşcinseller de insanca yaşama hakkına sahiptir. Ama eşcinseller insanca yaşayamamaktadırlar. Eğer eşcinselsen, askerde sana çürük raporu verirler. Eşcinsel bir öğretmensen, polissen, kısaca herhangi bir eşcinsel memursan, görevini elinde alırlar. İşsiz kaldığın için aç kalmamak adına seks işçiliği yaparsan, bu sefer ahlaksız ilan edilirsin. Eşcinsel olduğun için ayrımcılığa maruz kalırsın, aşağılanırsın, dışlanırsın, ötekileştirilirsin, nefrete hedef gösterilirsin, şiddete maruz kalırsın, hatta öldürülürsün... İnsanca yaşama hakkı için gösteri yaparsan, yürüyüş yaparsan da; polisler tarafından tutuklanırsın. Siz şimdi buna eşitlik, özgürlük, demokrasi, hak, hukuk, adalet, insanlık mı diyorsunuz?
11
Her insanın yapısına uygun varoluş hakkı, bir onur meselesidir. Cahillik-yobazlık onur oluyor da, bir eşcinselin eşcinsel olarak yaşama hakkı niye onur meselesi olmasın? Eşcinsellerin insanca yaşama hakkı mücadelesi eylemlerini yasaklayabilirsiniz, bu yüzden eşcinselleri tutuklayabilirsiniz ama biz eşcinseller yaşadığımız sokakta, mahallede, şehirde bir eşcinsel olarak yürüyerek onur yürüyüşümüzü her gün gerçekleştiriyoruz zaten. Asıl onur yürüyüşü budur. Asıl onur; yobazlığa, cahilliğe, eşcinsel nefretine rağmen hayatın içinde utanmadan bir eşcinsel olarak varolabilmektir. Sosyal yaşamın içinde aşağılamalarınıza, dışlamalarınıza, dalga geçmelerinize karşı cesurca varolmaya devam edeceğiz; rahatsız oluyorsanız, biz değil siz gideceksiniz, siz kabuğunuza çekileceksiniz. Çünkü bu dünya eşcinsellerin de!
Gülşen sahneye bu sefer eşofmanla çıktı ve ahlakımız korunmuş oldu, ahlaklı bir şey olduk artık. Bakalım bu sefer Gülşen'in nesini konuşup da hapse attıracaklar?
54 yaşındayım artık. 55'imin ilk günü. Umarım bundan sonra yalnızlığımı rahatsız edecek hiç kimse olmaz hayatımda...
Cahillik, yobazlık işte böyle bir şey; hayata değer katan insanlardan rahatsız olmak!
15
Benim için hayatta hiçbir şey ve hiç kimse vazgeçilmez değildir. En tutkunu olduğum şeyden bir anda vazgeçebilir ve bir daha hatırlamayabilirim bile. Mesel sevgili mi dediniz, orgazmdan ibarettir benim için; ya terk ederim ya da terk edene kurtulduğum için teşekkür... Arkadaş mı dediniz; herkes haddini bilecek! Tek sevdiğim kendimimdir. Kendime saygıda kusur edilmemesi gerektiğinin bilincindeyim! İşinize gelirse...
16
Boğazların türbanla sıkılıp, başa bir de araba farı gibi kocaman gözlüklerin yerleştirildiği sembolü sevmiyorum; nokta!
Akşam pazarına gittim ucuza domates bulurum diye, pazar dağılırken bile domatesin kilosu 15 liraydı. Hiçbir şey almadan geri döndüm. Çürük domates toplayanlar, pazarcıların giderken attıkları soğanları toplayanlar... Dediklerim size yalan gelebilir ama gerçekleri yansıtacağım diye bu insanların fotoğrafını çekip yayınlamak hem ahlaki hem de hukuki değil. Gerçek bu! Bütün bunların sebebi yandaşlara göre kötü yönetim değildir tabi; dış güçler, lgbti, muhalefet ve de Tanrı'nın başı açık - baldırı çıplak kadınlar yüzünden insanlığa cezasıdır! Bugünkü beslenmemi açıklayayım... Sabah öğününü es geçiyoruz, öğleyin kahvaltıda kızarmış ekmek ve 2 dilim peynir, bir bardak çay, akşam üzeri de bir tabak makarna ve bir yumurta. Sayın seyirciler, bu ülkenin insanlarının büyük çoğunluğu en düşük limitten 7 bin lira ile geçinmeye çalışan insanlardan oluşuyor. Ve bu insanların başka ek geliri yok. Mesela ben, 54 yaşından sonra ne iş yapayım; çalışırsın çift dikiş yapıyor diye eleştirirler, çalışmazsın tembel derler. Ayrıca emekli maaşıyla pazara gidip sebze - meyve de alamayacaksak ya yaşamayalım, ya da yaşasın kral demekten vazgeçelim artık. Ben sistemi destekleyen insanların yüzünü bile görmek istemediğim için, sosyal hayatımı bile terkettim. Bari evimde bu insanların yüzünü görmezsem, huzur içinde yaşarım diye düşünüyorum... Gerçekten sistemi sanki çok matahmış gibi destekleyen insanları görmeye tahammül edemiyorum. Hiçbir şey belli etmiyorsam, nezaketimden.
Ben sadece homofobiklere, cinsiyetçilere ve de sistemi destekleyenlere, vesairelere karşı değil; karşı olduğum şeyleri destekleyenlerle arkadaşlık yapanlara karşı da soğuyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder