14 Mart 2023 Salı

TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI ERKEKLİĞE VE KADINLIĞA İNANMIYORUM!

Trans erkek sınıfında yer alan, yani kadın doğup kendini erkek gibi hisseden bir arkadaşımız diyor ki... Biyolojik olarak kadın doğan birisiyim ama kendimi bazen kadın gibi hissediyor, bazen erkek gibi ama sizin tabirinizle eşcinsel veya bedeniyle barışamayan transseksüelim. Ben kendimi eşcinsel olarak görüyorum ama arkadaşım sen transseksüelsin diyor. Yalnız ben bedenimden memnunum, sadece kendimi kadın bedenime bir erkek olarak hissediyorum.

Şimdi bu soruya eşcinsel olmayan hiçbir uzman sağlıklı cevap veremez; ancak bu durumu hisseden ve yaşayan birisi doğru cevap verebilir. Evet ben de aynı konumdayım. Erkek bedenindeyim ama kendimi bir erkek olarak hissetmiyorum. İçimde bir kadın olabilir ama ben kadın olarak da ifade etmek istemiyorum kendimi; ben bir insanım; benim hangi cinsi sevdiğim, kendimi erkek veya kadın olarak herhangi bir kategoride ifade etmemi gerektirmiyor çünkü. Ben insanım ve duygusal/cinsle anlamda hemcinsimi seviyorum. Kendimi herhangi bir cinsiyette hissetmem ancak toplumsal cinsiyeti içselleştirme olabilir diye düşünüyorum.

Ona verdiğim cevap da şu şekilde..

Kendimizi belli bir kategoriye oturtmak yerine tanımsız şekilde yaşamak en güzeli. Eğer ben eşcinselim veya ben transseksüelim deme ihtiyacı hissediyorsak, bu kendimizi dışarıya karşı kabul ettirme ihtiyacından doğuyor. Transseksüel tanımı toplumsal cinsiyete kabul ettirme ihtiyacından doğuyor. Bu da cinsiyetçiliğe hizmet ediyor. Oysa toplumda kabul gören ikili cinsiyet dışındaki varoluş doğal ve özel bir durumdur. Yani erkek bedeninin kadını bedenini sevmesi veya kadın bedeninin erkek bedenini sevmesi dışına olan bir şey. Yani hem cinsel. Kişinin kendini erkek bedeninde kadın, kadın bedeninde erkek hissetmesi ne kadar doğuştan, ne kadar içinde yaşadığımız heteroseksizmi çocukluktan itibaren içselleştirilen bir şey olduğunu bilemeyeceğim. Önümüzde erkek kadın ilişkisi modeli veya erkek kadın cinsiyet rolleri olmasaydı, belki de transseksüellik olmayabilirdi. Ama ister doğuştan olsun, ister içselleştirme sebebiyle, önemli olan kendimizi o şekilde gerçekleştirmemiz bizi daha mutlu edeceği için, içimizden geldiği şekilde tanımlamamız veya ifade etmemizin ne sakıncası olabilir ki. Ben kendimi eşcinsel olarak tanımlarım, sen transseksüel; sonuçta hepsi aynı kapıya çıkıyor aslında. Sonuçta her iki tanımlama da sonuçta realitede hemcinsel ilişki yaşıyor. Sen transseksüelliğin eşcinsellikten farklı olduğunu savunursun, ben aynı olduğunu; insanlar nasıl mutlu olacaksa ona inansın. Ama mutlu olmak istiyorsak; heteroseksizmin bizi cinsiyetleştirme üzerinden ayrıştıran ve birbirimize düşman eden kategorileştirdiği tuzaklara düşmemeliyiz. Ben cinsiyet kimliğine inanmıyorum. İnsanım ben; sadece biyolojik cinsiyet farkı var, bir de heteroseksüellik ve eşcinsellik diye cinsel yönelim var. Toplumsal varoluş dışında cinsiyet kimliği gerçekten önemli mi?     

Bu gerçekleri yani doğanın farklılığına dair gerçekliği kabul edip etmemek biraz kapasiteyle alakalı, akıl meselesi yani! Zeka düşüklüğüyle cinsiyetçilik paraleldir. Toplumsal cinsiyet de bir cinsiyetçiliktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder