27 Mart 2020 Cuma

ÇEKİM YASASI DENİLEN ŞEY ASLINDA SEVGİ VE İYİNİYETİN HASATI!


Çekim yasası, hayatında gerçekleşen tüm olumlu veya olumsuz olayları senin kendine çektiğini söyler. Çekim yasasını uygulayarak evrene gönderdiğin olumlu düşüncelerin ve eylemlerin karşılığını alabilirsin...
Şeklinde tanımlamışlar internette çekim yasasını.
Bununla ilgili en meşhur kitap "Secret"tır. Son yıllarda bayağı popüler oldu bu konu ve adına bayağı kitaplar yazıldı. Kişisel gelişimle ilgilenenler de bu duruma inanırlar ve pozitif olmaya çalışırlar; bazılarına saçma gelse de.
Eskiden annem de yaşadığı olaylara dair benzer hikayeler anlatırdı bize ve o dönem çekim yasasını falan bilmediğimizden bunu mitolojideki "Hızır"a bağlardı ve yaşadıklarının devam etmesi için aslında kimseye anlatılmaması gerektiğini söylerdi ama konusu açılınca gene anlatırdı.
Evet ben de buna-çekim yasasına benzer çok olaylar yaşıyorum. Niye anlatıyorum; pozitif enerjinin önemine dikkat çekmek için. Belki bu durum bazılarına polyannacılık gelebilir ama bazıları Polyanna ise zaten onlardan şeytan çıkmaz. Her işte bir hayır vardır lafını da hatırlayarak, gerçekleşen bazı olumsuzluklara üzülmemek gerektiğinin de altını çizelim. Çünkü her kötü olaydan sonra güzel bir olayın gerçekleştiğine de şahit olmuşluğum çoktur.
Ama çekim yasasının gerçekleşmesi için bir şeyi canı gönülden istemek ve asla peşini bırakmamak gerekiyor. Mesela ben K kitap dergisinin 1. sayısını kaçırdığım için yayınevinde bile bulamayıp, 1 yıl sonra terminaldeki bir gazetecide satılmadığı için atık kağıt olarak kullanılmak üzere bir köşede bekleyen 10'larca K dergisinin 1. sayısıyla karşılaşmıştım. Ama K dergisinin her yeni sayısını alırken kaçırdığım 1. sayısını alamadığım için kendimi üzmekten vazgeçemiyordum. Örnekleri çoğaltabilirim, hatta bazıları şok edici ve inanılmayacak nitelikte olduğu için anlatmayacağım. Bu hafta içersinde gerçekleşen 3 olaydan bahsedeyim isterseniz...
Rüyamda kedilerimi taşlarken gördüğüm ama benim hep dostane ilişkiler kurmak istediğim komşum mesela dün Halil istediğin zaman bahçemden soğan alaiblirsin demesi, yıllardır ondan beklediğim bir yaklaşımdı ve gerçekleşmiş, hatta samimi şekilde sohbete dalmıştık. Ama ben onu her bahçeye indiğinde hep bir adım atmasını bekliyordum. Atamıyordu belki de, çünkü bahçesine giren kedilerimi taş ile kovuyordu.
Bu hafta içersinde bir arkadaşıma çok disiplinli olduğumu anlatırken, lisedeyken öğretmenin hikaye özeti demesini ıskalayarak romanın özetini itinayla çıkardığımı anlatmıştım. Yıl 1984 ve kitap Dürdane Hanım idi. Bugün ne oldu biliyor musunuz; her zaman önünden geçtiğim kitapçının kampanya sepetinin en üzerinde 1975 basımlı bu kitap vardı. Fiyatını sordum, 5 lira yeter dedi.
Sonra bana ahlakçılık yapan, eşcinselliğim üzerinden beni vuran, hakaret ve küfür eden, tehditvari konuşan adamı tanıyan ve benim de 2 yıl falan önce gördüğüm ama bir daha görmediğim çocuğun market çıkışında karşıma çıkması, abi sana anlatacaklarım var diyip de bu adamın ahlaksız tüm geri planını anlatması, ahlakçılığının ve dindarlığının kendi pisliklerini örtmek için kullandığını görmem nasıl bir tesadüftür bilmiyorum. Hafiye tutsaydım, bu gerçeklere ulaşamazdım.
Dün homofobiye maruz kalmama rağmen tanıdıklarımın veya aile bireylerimin bile bir geçmiş olsun dememesine üzüntümü belirttiğim bir paylaşımın olmuştu facebook'ta. Destek nereden geldi; 45 yıl önce köyümde ilkokul birinci sınfta beni okutan çok uzaklardaki öğretmenimden geldi.
Evet gerçekten benzer çok olaylar yaşıyorum... Ama bütün bunların algı ve sezgi açıklığıyla alakalı olduğunu okumuştum. Hiç kimse hakkında kötü şey düşünmeyenlerin zihni kirlenmediği için daha telepatik olabiliyorlarmış. Sakın kendime üstün vasıflar yüklediğimi falan zannetmeyin...
Geçenlerde beni rüyasında gören bir arkadaşımın(2-3 gün önce), beni nasıl gördüğünü anlatarak bitireyim bu yazıyı... Bisikletimle kampüs tarafından geliyormuşum ve geçerken ona uğramışım... İnsanların zihnine kendi halinde bir insan olarak yerleşebiliyorsam, bu beni, gerçeklerin doğru anlaşıldığına dair elbette çok mutlu eder bazı haset gözlerden dolayı.
Hakan Eren'den de bahsetmeden geçemeyeceğim. Müzik benim hayatımdır ve benim yapmak istediklerimi Hakan Eren gerçekleştiriyor aslında. Hani Halil'in bir kopyası Hakan Eren'in içine girmiş de, bütün müzik arşivlerimizi güncellemeye çalışıyor. O yüzden hayatta en müteşekkir olduğum insanlardandır Hakan Eren. Bir gün ona bir teşekkür mesajı gönderdim müzik adına yaptıkları için... Ne yapmış biliyor musunuz; bana kendi şirketinden çıkan bir tomar müzik albümü göndermiş. Tanrım dedim, ben bu adam için bir şeyler yapmak isterken, bu adam sıradan bir vatandaşa albümler gönderiyor... O bir müzik meleği biliyor musunuz?!
Mesela benim Nükhet Duru'nun fan sitesini yaptığımdan Nükhet Duru'nun falan haberi yoktu. Bir gün bir telefon geldi sen kimsin diye. Ben de Halil Kandok olduğumu söyledim, menajeriymiş, kulakların çınlasın Ahu Özışık. Akabinde bir telefon daha; Alo ben Nükhet Duru. Yani ben Nükhet Duru'nun sitesini yaparken, onunla tanışmayı aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Benimki sadece bir hayranlıktı... Yani demek istediğim, bir şeyi gerçekten istiyorsan, oluyor. Belki de olması için zaten fiziksel veya zihinsel bir şeyler yapıyorsun; durduk yerde de olmuyor yani!
Bir sanatçı olayını daha anlatmadan geçemeyeceğim... Bir gün gene bir telefon. Markette alış veriş yapıyorum. Ben kimim bil bakalım dedi. Sayıyorum, sayıyorum tutturamıyorum. Konuşma sesinden de çıkaramadım, belki telefonda farklı çıktığı için. Gülden Karaböcekmiş. O benim mesela hüzün tarafımdır. Bunu da A Ulunay Türkkan ayarlamış. Ona da teşekkürler bana birazcık kırgın da olsa... Sonra Hediye Güven'in son albümü de çoğaltılmamış, prosyon sayısında CD'ye basılmıştı. Nasıl üzülmüştüm bu albümü alamayacak oluşuma. Buna hayıflanmıştım. Promosyon gecesine katılan Ulunay bey, o albümü de göndermişti bana...
Bazıları diyor ki, herkesi sevmek zorunda mıyım; herkesden nefret etmek zorunda mısın? Nefret insanın kendi içindedir ve nefret etmek hem kişinin kendine zarar verir, hem de çevresine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder