26 Mart 2019 Salı

Hayatın rotasında özgür bir iz bırakarak geçip gitmeliyiz! Belki şehrimize Evgeny Grinko falan gelir!


Haftalık "gay"ce buluşmamızı gerçekleştirdik gene...
Aslında buluşmalarımızı sadeec sembolikleştirdiğimiz saat ve gün üzerinden değerlendirmek ne doğru olur, ne de böyle rutin bir şeyin (yaşam)hak mücadelesine bir katkısı olur. Nakarattan ötye gidemiyor, gidemez böyle bir şey. Biz hayatın içindeyiz ve hep iletişim halindeyiz, buluşmalarımız da varoluş mücadelemizin kreması oluyor.

Hayat devam ediyor ve insanlar da bir şekilde varolmaya, kendilerini gerçekleştirmeye devam ediyor mümkün mertebede.
Gelecek ve insanın hayalleri çok önemlidir; çünkü bizi yaşama bağlar yapmak istediklerimizi gerçekleştirmek istediğimiz, ulaşmak için mücadele verdiğimiz bir zaman dilimidir.
Geçmişimiz ise bizim kendimiz, gerçeğimizdir asla kurtulamadığımız, kurtulamayacağımız, belki de kurtulmak istemediğimiz. Kaçma sebeplerimiz hep geçmişe dair memnuniyetsizliklerimizdir/memnuniyetsizliğimizdendir ama iyi veya kötüsüyle bir bütündür geçmişimiz salt iyi bir şekilde varolması mümkün olmayan, umutlarımızın kırıldığı-yıkıldığı anlarda sığındığımız, yad ettiğimiz, hatırlarken ve konuşurken bizi gülümseten/güldüren, hayatımızı psikanalize eden, başkalarıyla paylaşım yaşayarak bize sağlam bir duruş sergilettiren. Geçmişimiz olmasaydı, biz olmayabilirdik. O yüzden sadece yaşadığımız kötü anlar üzerinden geleceğe tek/mantar tutmuş çürük köprü kurmayalım; o çok büyük umut beslediğimiz geleceğimiz de bir anda tuzla buz olabilir eğer geçmişimizi unutursak. Çünkü büyük umutlar beslediğimiz geleceğimiz ütopyadan öteye gidemeyebilir.

Ve en önemlisi şimdiki zamana nankörlük etmeyelim. Sadece şu an vardır asıl olarak. Geçmiş geçmiştir-geçip gitmiştir, geleceğin de garantisi yoktur, yarına çıcağımızın garantisi var mıdır? Farkında mısınız gelecek zamana dair umutlarımız yüzünden şimdiki zamanımızı kendimize zehir ettiğimizi? Oysa insan biraz aklını kullnırsa, o koşullar ölçüsünde hayatını cennete çevirebilir. Ayrıca hayata şikayet mi olur; müşteri temsilcisi veya hakla ilişkiler birimi mi var hayatın? İnsanın insana yaptığı ezayı ise, ancak mücadele ederek halledebiliriz. Hem mücadele etmeliyiz, hem de mümkün mertebede hayatı keyifli hale getirmeliyiz. Geçmişin telafisi zaten yok da, ama şimdiki zamanı değerlendirebilme şansımız var, ki bu sayede gelecek zamanda, geçmiş zaman dönüşebilecek şu anki zamanımızı pişmanlıklar içinde değil de, güzellikler içinde yad edebilelim.

Hayat nedir biliyor musunuz; geçmişinizden pişman olmamaktır; bunun için de elimizden geldiğince güzel yaşamak için çaba sarf etmeliyiz. Mesela benim geçmişe dair hiç pişmanlığım yoktur; çünkü hayatı hep kafamın içindeki gibi yaşamaya çalıştım tam anlamıyla yaşayamasamda. Fiiliyata dökemesem de isteklerimi-arzularımı, o anda beyinsel olarak tatmin etmeye çalıştım kendimi.  Tabi bunu gerçekleştirebilmek, kişinin ne istediğiyle, hayattan beklentisiyle alakalı. Hayattan ciddi şeyler bekleyen kişiler, hayattan çok fazla şikayetçi olmazlar; şikayetçi olmak yerine en azından kafalarında işlem yapmaya çalışırlar. Ama hayyata hayvani içgüdülerini gerçekleştirmek dışında beklentisi olmyan insanlara bakıyorum, mesela yeme-içme, eğlence, lüks bir hayat gibi, onlara bu imkanları sunsan bile mutlu olamıyorlar. Çünkü hayat bu değil ki; amaç haline getirilen madddesel şeyler, bizim kendimizi daha geniş anlamda gerçekleştirmemizi sağlayan bir araçtan başka bir şey değildir ve dolayısıyla hayata daha yaratıcı ve faydacı boyuttan bakan insnalar, hayattan veya yaşadıkları coğrafya-kültürden şikayetçi olmak yerine, hatta bu olumsuzlukları kendilerini daha da tamamlayabilmek için bir basamak, bir fırsat, bir şans olarak görebilirler. Düşünsenize, paranız çok, en mükemmel partnerle istemediğiniz kadar seks yapıyorsunuz, istediğiniz kadar eğleniyorsunuz; HAYAT MI BU? Yerinde sayan bir içgüdüsellikten başka hiçbir şey deği; HAŞA!

Şimdi insanlara-mesela eşcinsellere bakıyorum da, hep en mükemmel partneri bulabilme derdindeler, hep lüks yaşama ve eğlence derdindeler; hiç şu kitap çıkmış, şu müzik albümü çıkmış, şu sanatçı ülkemize-şehrimize konsere geliyor derdinde değiller. Tabi bu bir kişilik meselesi, cinsel yönelim meselesi değil ama hayattan sadece cinsel kimlik odaklı zevk almaya çalışırsak, bu hayatı kendimize zehir ederiz. Müziği bile sırf o andaki melankolik veya eğlenceli anımıza eşlik etmek için kullanmamız bile müziğe ne büyük saygısızlık! Hayatı tek odaklı-cinsel odaklı yaşıyoruz genellikle ve o yüzden şikayetçiyiz. Oysa hayatta tek bir dünya yok, sınırsız genişlikte dünyalara var eğer bunun farkında olabilirsek.

Ben mülteci arkadaşlarımız için üzülüyorum elbette ama onların geçici olarak kaldıkları ülkeyi bir zenginlik olarak görememeleri, zenginleştirmek için çaba sarf etmemeleri beni daha çok üzüyor. Ben mesela İran'da bulunsam, İran'da özgürlük adına bir iz bırakarak geçmek istedim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder