Hayvansever başlığı altındakileri de...
İstisnalar hariç!
Akşam kedilerimi toplayıp(sokaktan), toplamak dediği onların vakti gelince(en geç gece 2 gibi) eve dönmeleri, ancak huzurla yatağa girebiliyorum. Yoksa sürekli rüyamda oluyorlar. Çünkü onların başlarına bir şey gelmesi benim için doğal bir şey değil, cinayet çünkü insanlar tarafından gerçekleştirilen(Araba kazaları, yani insanların arabayla kedilere çarpıp ölmelerine sebep olmaları, benim için bir cinayettir ve en ağır hapis cezasıyla cezai yaptırım uygulanmalıdır).
Sabah olduğun da mırıl mırıl mırıldanırlar. Kahvaltılarını yapacaklardır ve sonra dışarıya çıkacaktırlar. Bu yıl 1 yaşına gelinceye kadar sürekli kontrol halinde dışarıya çıkarttım. Şimdilerde 1 yaşında oldukları için artık biraz daha benden bağımsız uzun süreli dışarıda kalabiliyorlar ama 1 saatten fazla kalınca, gene bende bir merak oluşuyor ya başlarına bir şey geldiyse diye. Bu yıl da 2 kedim kayboldu gene, bir tane de dışarıdan yeni gelen var ve toplam 7 kedi mevcut. Zehra düşük yaptı, Lilly hamileliğinin son dönemlerinde sayılır, Melek de hamile büyük ihtimal...
Kedileri 1 yaşına getirinceya kadar bile çok emek sarf ediyorsun. Onlar öyle saldım çayıra, mevlam kayıra şeklinde 1 yaşına kadar bile hayatta kalamıyorlar. Eğer sahip çıkmazsan, çok az kedi 1 yaşına kadar yaşayabilir. Ben sahip çıktığım halde bile en fazla 3 yaşına kadar yaşatabildim sadece 2 kedimi. Şehir hayatı yutuyor, katlediyor çünkü hayvanları. Ve onları ne kadar yaşatabilirsem, bir kardır onlar için.
Tabi benim şöyle bir hayvan yetiştirme anlaşyışım var. Sadece eve kapatılmayacak; ev ve dışarı olmak koşuluyla ortak yaşama hakları olacak. Çünkü onlar doğada yaşamaya yatkın hayvanlar. Ağaca tırmanmazlarsa, karda-çamurda koşturmazlarsa mutsuz olurlar. Hele piresiz kedi, mutsuz kedidir. Kaşınmak zorunda, tüylerini yenilemek zorundadırlar. Hele hele kısırlaştırmak vicdansızca bir katliamdır ve eğer bir gün güç elime geçerse, kedilerin kısırlaştırmalarına yasak çıkartacağım. Çünkü insanların hayvanlara hükmetmeye asla ve asla hakları yok, olamaz da. İnsan ne/kim oluyor ki hayvanlarn yanında; ne ayrıcalıkları olabilir ki insnların hayvanlara karşı; herkes haddini bilsin. Sen gönülden ilgilenmek isttyorsan ilgilen onlarla ama müdahale edemez, onların doğurma-anne olma haklarını ellerinden alamazsın; bu bir vahşettir çünkü..!
Konuyu hemen buradan, oraya bağlayayım; bana göre kutsal mesleklerden biri olan sağlıkçılık, kısırlaştırma yetkisine sahip olmamalı. Çünkü hayvanları düşünmek başlığı altında ticaret yapılmaktadır. Eğer para kazanmasalardı, insanlar doktor veya veteriner olurlar mıydı? Olmazlardı ve bu yetkilerini bence kötüye kullanmaktadırlar. Çünkü kısırlaştırma, kürtaj veya estetik gibi durumlar, mecburi olmadığı sürece ticarete dönüşmüş durumdadır. Dünyaya gelmek-hayata merhaba demek için yola çıkmış veya çıkacak olan bir canlıya dur demek, bir cinayettir. Ve eğer sağlıkçılar para kazanmasalar bu işten-hayata dur deme işinden, bu işi yapmazlar, hatta karşı bile çıkarlardı. Tamam, insnalar kendi hür iradeleriyle kısırlaştırma yaptırmak isteyebilirler ama hayvanlara sorup da olumlu bir cevap aldıkları için mi gerçekleştiriyorlar bunu? HAYIR!
O yüzden ben veterinerlere hiç sıcak bakmıyorum. Veterinerler birer para tuzağı. O kadar çok hayvan sevmeme rağmen, şu anda veterinere ödeyecek param olmadığı için, bana hiç yardımcı olmadılar. Oysa ben emekli oluncaya kadar bana yardımcı olsalardı, sonrasında onlarla güzel işbirlikleri yapabilirdik. Belediyenin veterineri de hayvanı tedavi başlığı altında topluyor ama ne yaptığı belli değil; çünkü geri almamak üzere tedaviyi kabul ediyor. O da sokak hayvanı olması koşuluyla. Tanrım, Zehra rahatsızlandığı zaman belediye veterinerine teslim etseymişim, kızım şimdi yanımda olmayacaktı...
Gerçekten veterinerler hayvanların derdine ne kadar çare oluyorlar veya ne kadar içten bir şekilde yardımcı oluyorlar tartışılr bir konu. Ben sevemedim veterinerleri, bundan sonra da umarım veterinerlik bir durum karşıma çıkmaz. Genç olsaydım, veterinerlik eğitimi almak isterdim ve dünyanın tüm hayvanlarına tıbbi anlamda da destek olmak isterdim...
Bu sabah bunları düşünürken, Google'un Steve Irwin'i doodle yaptığını gördüm. Steve Irwin, sürüngenleri, özellikle timsahları ve diğer sürüngenleri meskün mahallerden taşınmasını-insanlara yakın yerden alınıp doğalarına bırakılmasını sağlayan, hayvanat bahçelerinde onlara yardımcı olmaya çalışan, ekibi olan bir belgeselciydi. Ölümü ise çok trajikti. Denize daldığında dikenli bir vatoz'un kalbini defalarca sokması nedeniyle ölmüştü. Steve, belgesel çekerken, hayvanları rahatsız ettiği gerekçesiyle çevreciler tarafından elşeştiriliyordu da. Ölümü, hayvanları rahatsız etmesinin bir bedeli miydi, yoksa bu dünyada yapacağı yardımları-iyilikleri tüketmiş miydi? Zaten hayvanları rahatsız ettiği söylemi, sonradan çürütülmüştü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder