Şeffaf odalar, şeffaf olağanlar!
Yapılan hareketler direkt sana yapılsa da, aslında hareketi yapanların hareketi o ve seni malzeme ediyorlar, seni hedef seçiyorlar (belki daha kolay lokma olacağını düşündükleri için; iyi niyeti ve saflığı aptallık zannettikleri için falan olabilir). Sen olmasan karşılarına kim çıkarsa, onunla tatmin edecekler nasıl bir elektrikleri var ise. Hedef seçilmekte elbette çoğunluktan farklılık etkili oluyor; dürüstsen, olduğun gibiysen, şeffafsan, başarılısın-maşarılısın mevzularına girmiyorum bile, çünkü bunlar bilinen şeyler ama gerçekten çok şeffafsan, seni vurabilecekleri şantajsal-tehditsel bir sırrın falan yoksa, bu çok rahatsız ediyor insanları. Olamaz böyle bir şey diyorlar. Çünkü ikiyüzlü bir dünyanın normalliğine inandırmış insanlar kendilerini ve işlerini bu sistemle yürüttükleri için, senin doğruluğun, dürüstlüğün, samimiyetin, şeffaflığın, iyiniyetin, çıkarsızlığın; onların çıkarına ters düşüyor. Gerçekten anlayamadığım şekilde, bu dünyada kötü olmak değil de iyi olmak rahatsız ediyor; iyilikten bir şeyler elde edebilmek varken, kötülükten beslenmek diye bir sindirim sistemi oluşmuş gibi bir şey. Bunları niye anlatıyorum... Aslında çok da rahatsız olmuyorum artık yukarıda bahsettiğim gibi. Çünkü alışıyorsun ve ona göre bir yaşam biçimi geliştiriyorsun. İnsan ister istemez sosyalleşmek zorunda ve seçme şansın yok gibi bir şey yukarıda da bahsettiğim gibi bir dünyada. Sosyalleşirken de bir takım kontaktlar kuruyorsun. Ama sana uymayan dünyanın ilişki biçimlerinin içine de çekilmek isteniyorsun. Güvenmek istiyorsun ama her seferinde elinde kalıyor güven umutların ve ister istemez kış mevsimi her dönem. Kendi dünyanı kuruyorsun, kendi dünyam var dolayısıyla kedilerle, yaşama faydacı olmak gibi uğraşlarla... Ve tehdit unsuru olmadığını anlatma ihtiyacı duyuyorsun kendi dünyandaki huzurunun bozulmaması için de. Sosyal medya o anlamda benim için bir fırsat oldu; bu sebeple yalnızlıklardan yalnızlık beğenmek zorunda kalsam da;ve bundan asla şikayetçi değilim, seviyorum bile çok çok kendimce yaşamayı; kendime daha çok vakit ayırabildiğim, zamanımdan çalınmadığı için. Ben sosyal medyada ne kadarsam, gerçekte de o kadarım. Ben sosyal medyada kendime ait şeyleri paylaşıyorum tamamen. Benim evin perdesi yoktur mesela; çünkü insanlar merak etmesin, gizlediğim bir şeyimin olmadığını bilsinler. Bir odanın içindeyim, o da akvaryum gibi seyire açık vaziyette; keşke duvarları da cam olan bir yerde yaşasaydım; belki bir gün..! Neyi saklayacağım ki, saklasam ne geçecek elime? Aslında insanların korkuları kendilerine dair; gerçeklerin ortaya çıkma korkusu bu. Saldırganlıkları, bir şeyleri kamufle etme çabası. İşte o yüzden şeffaf insan modeli rahatsız ediyor onları; çünkü batıyor öyle olamamak! Oysa olabilirler isteseler. Şeffaflık, dürüstlük demektir, dürüstlük de özgürlük! İnsan şeffaf olamayınca gerçek anlamda sevemez bile. Çünkü sevgisi bile samimi olamaz şeffaf olmayanın insanın... Herkesin bir sırrı olabilir ama benim zerre kadar bile sırrım yok. Çünkü ben doğayı, doğal olmayı, dolayısıyla kendimi ve kendim olmayı seviyorum; çünük barış ve barışık olmak çok huzur verici.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder