Çalışma hayatım bittikten sonra kendime her anlamda daha çok vakit ayırabildim. Bu da dolayısıyla gecelere mahkum olmaktan kurtardı beni. İnsanın gündüz zamanı olunca, biraz da kendisiyle barışık olduğu için özgüveni varsa, gizli-saklıya, yani karanlığa sığınmıyor. Kişisel zevklerimi de, sosyal hayatımı da, cinsel hayatımı da çok rahat gerçekleştirebiliyorum göz gözü görüyorken. Zaten "açık" olunca, arayışlara da girmiyorsun yaptıkların sana yeterli geldiği için.
Ben neler mi yapıyorum, nasıl mı bir yaşantım var bir eşcinsel olarak...
Ben müzik odaklı yaşıyorum en başta. Mümkün olduğunca dünyada tüm çıkan müzikleri dinlemeye ve onlara sahip olmaya çalışıyorum. O hale gelmişim ki müzik konsunda, artık yıllar önce dinlediğim bir şarkıyı ilk ölçüsünde, saniyesinde tanıyorum hemen. İnternetten müzik dinlemeler, ekonomik ölçütlerim içinde albümlere orjinal şekilde sahip olma çabalarım... Şunu da söyleyeyim; müzik benim için ölüm kalım meselesi gibi bir şeydir. Yani sevgili, aşk meseleleri falan solda sıfır kalır müziğin yanında. Dünyanın en sevgili sevgilsini mi tercih edersin, bir müzik albümünü mü deseler, tabiki de müzik albümünü. Sevgili dediğin ne ki; seviştikten sonra orada kalan bir şey.
Sonra okumayı severim. Bu sıralar, hatta uzun süre kitap okuyamıyorum internetteki blog güncellemelerim yüzünden ama merakımı giderebilecek her şeyi internette bulabiliyorum ve okuyabiliyorum zaten. Ben zaten öyle roman falan okumayı sevmiyorum artık. Bana araştırma-inceleme, sosyolojik ve felsefi şeyler olması gerekiyor okuyacağım şeylerin. Bir dönem müzik okunur mu demişti bir arkadaş; evet müzikle ilgili şeyleri okumayı çok seviyorum. Günlük gazeteleri tararım. İlgimi çeken biyogrofileri okurum. Geçmişten gelen alışkanlığımdan dolayı dergileri kağıda basılı şekliyle almaktan çok büyük haz duyuyorum. Tabiki de kitapçılara gidip kitap toplamaya devam ediyorum. Çünkü açıktan 4. ve son bölümüm bittikten sonra, tamamen okumaya vakit ayıracağım. Gerçi 2 yıllık fotoğrafçılığı da okuyayım, ondan sonra öğretim hayatım bitsin istiyorum ama bakalım artık.
Evet 5 yılı geçti spor hayatım başlayalı. Badminton ve teniste iyi bir noktaya geldim. Arada bir yüzmeye gidiyorum, her yere de bisikletle gidiyorum. Zaten zamanımın büyük bir bölümünü de spor alıyor.
Fotoğrafçılığı çok seviyorum. Cep telefonlarında kameranın çözünürlüğünün iyileşmesinde sonra fotoğraf makinesini de bıraktım, artık şip-şak sürekli çeker hale geldim cep tel kamerasıyla.
Cinsellik konusuna gelirsek... İnsan seks odaklı yaşamazsa, cinsel haaytı da takıntılı hale gelmiyor. Zaman içer'sinde nitelikli insan biriktirebilmek çok önemli bu konuda. İnsanın hayatındaki düzgün kişiler, insana yetiyor da artıyor bile. Hem bu sayede uyumlu ve düzenli bir cinsel hayatın da olmuş oluyor. En önemlisi cinselliğin tehlikelerinden korunmuş oluyorsun.
Konuyu fazla uzatmazsak... Spor ve fatura ödeme, alış-verişlerim dışında neredeyse hiç dışarıya çıkmıyorum gibi bir durum söz konusu(Zaten vakit kalmıyor). Çünkü insan, insan ilişkilerinin kirliliği babında steril bir hayata alışınca, bundan vazgeçemiyor. Çünkü benim iyi niyetli bakış açımla, insanların çıkarcı dünyası uyuşmuyor. İnsanların kalbi bozuk, ağzı bozuk ve de seviye yerlerde sürünüyor. İnsanlar kendilerine ters düşünce hemen hakaret ediyorlar, küçümsüyorlar, ayrımcılık yapıyorlar, daha da önemlisi şiddete başvuruyorlar ve ölüme kadar gidebiliyor bu yol. Hatta insnalara hiç bulaşmak istemesen bile belalarıı seni buluyor. Hatta hatta dışarı çıkmadığın halde, sosyal medya ve arkadaşlık sitelerinden bile tanımadığın insanlardan küfür yiyorsun . Bakın en son biri ne yazmış bana hiçbir iletişim olmadığı halde. Bu sadece son bir örnek.
Seviye yerlerde sürünüyor. Mikrop gibi dolaşıyorlar ortalıkta insana bulaşmak için...
2 küsur yıldır da şu LGBTİ denilen güruhla irtibatımı kestiğim için daha huzurlu bir hayat sürmeye başladım. Eşcinsel dünyanın genelden bir farkı yok ki... Heteroseksizm mağdurular ama heteroseksist dünyanın eşcinsel yüzüler. Biraz akıl ve mantıkları olsa, farklılıklarından dolayı dışlandıklarını düşünüp, farklı düşünceleri anlayabilme çabaları olurdu. Ne halleri varsa görsünler diyorum onlar için de.
İşte böyle bir hayatım var benim kedilerimle mutlu olduğum steril gezegenimde. İnsan kendi gezegenini kurabiliyor kafasının içinde ve ona göre bir hayat sürebiliyor istedikten sonra. Galaksi samanyolu, gezegen Halil kandok!
Bu yazıyı bitirdikten sonra gazeteye bir bakayım dedim. Yurtta kalan 14 yaşındaki bir lise öğrencisine, yurtta kalan diğer yaşça büyük çocuklar işkence yapıp görüntüleri sosyal medyada paylaşmışlar. Anne feryad ediyor. Çocuğun psikolojisi bozulmuş. Ve defalarca yaşanan bu şiddeti kimsenin görmemesi akıl alır gibi bir şey değil. Çocuk zaten korkudan yalan söylemiş kapıya falan çarptım diye. Burada psikopat çocuklar elbette suçlular ve ömür boyu hapse atılmalılar; çünkü bozulan bir psikolojinin telafisi yoktur. Ama asıl suçlu sistemin ta kendisidir. Şiddet, normal bir şeymiş gibi at koşturmaktadır çünkü TV ve sosyal medya gibi ortamlarda. Ciddi ve net bir şekilde yasaklanmalıdır şiddet. İnsanlar tokat nedir bile bilmemeli. Ama TV'lerde şiddet değil cinsellik yasaklı. RTÜK denilen denetleme kurulu şiddete değil, cinselliğe ceza veriyor. Nasıl bir zihniyettir bu? Tecavüzler cinselliğin yasaklanmasından, yaşanamamasıdan olmuyor mu? Cinsel açlık diye bir gerçek var. Facabook'ta bazı profillere falan bakıyorum da, koskoca adamlar ellerinde silahlarla poz falan vermişler marifetmiş gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder