14 Şubat 2018 Çarşamba

Hayat bizi yorar mı, yoksa biz hayatı yaşamasını mı bilmeyiz?


Bir arkadaşım artık çok yorulduğunu, hayat yorgunu olduğunu söyledi. Ama hislerinde çok samimiydi. Gerçekten bazı yapılar-kişiler hayatın yükünü kaldıramayabilir, ağır gelebilir ona. Çünkü herkes aynı dayanıklılıkta değildir. Tabi bir de herkesin derdi kendine... Bilemeyiz ki kimin ne derdi olduğunu ve kimi ne kadar yorduğunu? Kolay mıdır hem eşcinsel olmak, hem engelli olmak, hem mülteci olmak, hem de belli bir yaşın üzerinde olmak? Hayat bizi pişirmek, olgunlaştırmak için bazen üst üste verir! Ama biz bunu kendimizi olgunlaştırmak için bir pratik olarak algılayamayabiliriz ve isyan edebiliriz, neden ben diyebiliriz. Oysa hayatın bazı ritüelleri vardır kaçınılmaz olarak gerçekleşen. Bizim yapmamız gereken, pürüzleri aşarak yola devam etmek. Ama dedim ya, herkes aynı kapasitede veya aynı kafada olmayabilir. Mesela ben hayatı bir macera, engelleri de bir mücadele basamağı olarak görürüm. Bu beni yola devam ettiren itici bir unsurdur. Çünkü ben dünyaya yaşamak için geldiysem, hatta bana bu dünyada yaşama fırsatı verildiyse, mücadele etmekten başka yol düşünemem. Kolay hayat, ne kadar hayattır. Kolay hayat bana robotik, mekanik gelir. Tabiki de barış ve huzur istiyorum ama biz insanların dert ettiği dünya savaşları değil ki, hayat mücadelesi. E bunu da vermeliyiz eğer birazcık ayaklarımızın üzerinde durabilme gücü varsa. Hayat kolay olsaydı, o zaman neyden şikayet edecektik veya neyi talep edecektik acaba diye merak ediyorum. Bir şeyi seviyorsak, mücadele etmesini de bileceğiz. Yaşamak istiyorsak, hayatın zorluklarını da yorucu bir unsur olarak değil, yaşam mücadelesi olarak normal göreceğiz. Her bir engeli aşmak, bir şeyi daha başarmanın hazzını vermez mi insana? Emek vererek kazanılan daha değerli ve anlamlı olmaz mı? Hayat koşulları zor ama biz de biraz melankolik miyiz diye düşünmeden edemiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder