Damar içindeki ve alyuvarlar arasındaki yeşil şeyler HIV virüsü arkadaşlar! |
Bugün Denizli LGBTİ Merkezi'ni HIV Pozitif bir arkadaşımız ziyaret etti. Ona ilk önce HIV Pozitif olduğu anki duygularıyla şimdiki duyguları arasındaki farkı sordum. İlk günlerde rahatsızlığı hiç aklından çıkmıyormuş. Yediklerine içtiklerine dikkat ediyor ve bu rahatsızlığın verdiği psikolojik etkiyle bütün rahatsızlıklarını HIV Pozitif'le alakası olmamasına rağmen HIV Pozitif olmaya veriyormuş. Keşkeleri çok oluyormuş o dönemler. Keşke bu şehre gelmeseydim, şöyle bir ilişkiye girmeseydim, keşke daha dikkatli olsaydım gibi... Ama aradan geçen iki üç yıllık süreçten sonra artık ayda bir defa falan ancak aklına geliyormuş rahatsızlık durumu. Çünkü rahatsız değilmiş; 1. Artık günlük olarak uyguladığı tablet tedavisi sıradanlaşmış, 2. HIV Pozitif olmadığı günlerle, olduğu günler arasında sağlık ve direnç açısından hiçbir fark yokmuş. Hatta kendini daha iyi hissediyormuş kendine karşı olan sorumluluk duygusunu yerine getirmekten dolayı. Nedir bu sorumluluk duygusu; sağlık açısından daha dikkatli ve kontrol altındaymış.
HIV Pozitf olan kişilerin, rahatsızlığa yakalandıktan sonra konuyla ilgili olarak bilgilenmelerinin, dolayısıyla bilinçlenmelerinin, HIV ile ilgili önyargıları yıkmak açısından çok önemli. Çünkü HIV + ile farkındalık yaratılmaması, bu tür kişilere karşı önyargıları pekiştiriyor ve ötekileştirilmelerine devam edilmesine sebep oluyormuş. Yani bütün olumsuzluklarına rağmen, önyargıları yıkarak normal bir insan gibi yaşayabilmek için, HIV'li olarak görünür olmanın göze alınması gerektiğini anlatmaya çalışıyor arkadaşımız. Tabii bu insan haklarına yeteri kadar değer verilmeyen bir ülkede o kadar kolay değil. Çünkü ahlakçı, cinsiyetçi, bilimsel bilgiden uzak bir toplumda insanları gerçeklere inandırmak çok zor. Arkadaşımız, HIV'lilerin gizli kalmak istemelerini şunlara bağlıyor; 1. Eşcinsel zannedilmekten korkuyorlar (eşcinsel olanlar da eşcinsel olarak deşifre olmak istemiyorlarmış.) 2. Heteroseksüel ise, karısını aldatan konumda olmak istemiyorlar; bu arada HIV'lileirn çoğunluğu erkek mi onu da bilmiyorum... Sorup öğreneceğim ama... 3. Hastalığın bulaşacağından korkuluyor. 4. Bir lanetli gibi bakılıyormuş HIV'lilere. Kimbilir ne naneler yedi de, bu hastalık gelmiştir başına diyorlarmış!
Halkın konuyla ilgili cahilliklerinin giderilmesi ve dolayısıyla hastalığın yayılmasının önlenmesinde, HIV +'ların hastalık sürecinde edindikleri bilgiyi paylaşmaları çok önemliymiş. Çünkü HIV Pozitif çıkanlar, artık öleceğim endişesiyle tedavi almak istemeyebiliyorlarmış. Oysa günümüz koşullarında günde tek doz tabletle bağışıklık sistemi sağlam tutulabiliyor. Tedaviyi reddedenlerin ise hastalığı bulaştırma riski çok yüksek. Çünkü ilaç tedavisi görmeyenlerin HIV virüsleri kontrol altına alınmamış oluyor. Bu da şu demek oluyor. Tedavi gören HIV +'ları virüsleri, ilaç sayesinde donduruluyor ve bu sayede virüs kesinlikle bulaşmıyor yani. Daha açık söylemek gerekirse, tedavi gören bir kişiden başkasına kesinlikle hiçbir şekilde HIV + virüsü bulaşmıyor. Ama bu demek değil ki, korunmasız ilişkiye girerek kendinizi riske atın...
HIV Pozitif'lerin görünür olmalarının bir faydası da, deneyimleri sayesinde yeni HIV'lilere umut kaynağı olmaları. Çünkü HIV Pozitif'e yakalananların en baştaki panik halleri, daha önce HIV Pozitif olanlarla bir arada yaşayanlarda çok daha çabuk atlatılıyor. Çünkü HIV'in öldürmediğine, HIV'lilerin normal bir hayat sürdüklerine şahit oluyorlarmış bu sayede.
Evet büyük şehirlerde HIV Pozitif'li daha çokmuş. Bunun sebepleri daha çok insan yaşaması, daha kozmopolit olması, daha özgür bir yaşamın olması, vesarie. Bunlar tabiki de HIV'i arttıran unsurlar olsa da aslında bu unsurları devreye sokan da bilinçsizlik ve de kontrolsüzlük... Ama bilinen bir gerçek var ki, o da HIV'in ülkemizde çok hızlı yayıldığı... Zannedilmesin ki sadece büyük şehirlerde bu tehlike arzediyor... Hayır yanıbaşımızda da HIV var! Yanlış anlaşılmasın; bu HIV'lilere karşı ayrımcı davranalım demek değil; HIV konusunda bilinçli olalım...
"Böcek Acıları"ndan bahsetmek istiyorum. Bilinçli olarak HIV Pozitif''e yakalanmak isteyen insanlar varmış ve bunlara "Böcek Avcısı" deniyormuş. Belki macera olsun diye, belki de yakalanıp hayata karşı öfkelerini, bu virüsü yayarak da çıkarmak istiyor olabilirler...
AIDS veya HIV + bir eşcinsel hastalığı mıdır? Önce HIV'in ne olduğunu, AIDS'in ne olduğunu açıklayalım. HIV Pozitif virüse yakalanıp bağışıklık sisteminin tedavi sayesinde çökmediği süreç, AIDS ise tedavi almayıp bağışıklık sisteminin tamamen çöküp, vücudun bütün enefksiyonlara ve hastalıklara açık hale geldiği süreç. Kızılay verilerine göre HIV Pozitif'li oranı heterosesüellerde eşcinsellerin 5-6 katı ama buna rağmen eşcinsel hastalığı gibi lanse ediliyor. Burada belki bir homofobi var, belki de bu tarz konuşanların istatistiki veriler dışında bir bildikleri var. Neden mi? Çünkü HIV Pozitif'e yakalanan bir eşcinsel, "Ben eşcinselim" diyebilir mi? Ama şu gerçek akıldan çıkarılmamalı; virüs bulaşırken özellikle eşcinselleri seçiyormuş gibi bir durum yok. Yani eşcinsel hastalığı gibi lanse edilmesi hem ayrımcılık, hem de AIDS'in yayılmasına sebep olabilecek yanlış bir söylem tarzı. O zaman heteroseksüeller, nasıl olsa eşcinsel hastalığı diye daha kontrolsüz davranacaklardır.
HIV'in bulaşma konusunda bir gerçeğin daha altını çizmekte fayda var. Sadece ilişki esnasında pasif olanlarda yakalanma oranı daha yüksek diye bir şey de yokmuş. Çünkü aktif olandaki açık bir deri tahrişi, bulaşma riskini daha da yükseltiyormuş.
HIV'in bariz şekilde bilinmesinin üzerinden, 1984'ü baz alırsak 33 yıl geçmiş. Peki neden hala çaresi bulunamadı, tam anlamıyla tedavi edilemiyor? Burada sistemin, yani ilaç sektörünün bir kurnazlığı mı yatıyor? Yani ilaç sektörü para kazansın diye, hastalık sürecini uzatıcı tabletlerle insanlar avutulmaya mı çalışlıyor? Arkadaşım, "Ben de öyle düşündüm zaman zaman ama zannetmiyorum..." diye cevap verdi. Virüsler kan dışında ilaçların etkisinin ulaşamadığı bazı organlarda da saklanıyormuş. Tabii tedavi sayesinde saklandığı yerden çıkan virüsler de hemen dondurulmuş oluyormuş.
Gelelim bu sohbetin Denizli açısından önemine. HIV Pozitif olan mülteci LGBTİ'lere yardımcı olmak veya HIV Pozitif'e karşı önlem ve bu konuda onları bilinçlendirmek amacıyla Denizli şehri mülteci LGBTİ nüfusu bakımından yoğun olduğu için, HIV Pozitif Yaşam Derneği mülteci LGBTİ'ler için burada bir etkinlik düzenlemek istiyor. Yeri ve zamanı geldiğinde ilgili yerlere gerekli bilgiyi ve haberleir ulaştıracağım, aklınızda olsun...
Bu arada unutmadan, HIV Pozitf'liler rahatsızlıklarının ilk aşamasında yaşadıkları paniklemeyle reel veya sosyal medya üzerinden konuyla ilgli örgütlenmelere dahil oluyorlarmış ama HIV'le yaşamayı öğrendikten sonra gruptan ayrılıyorlarmış... Tıpkı eşcinsellerin özgüvenlerini kazanmadan önceki ve sonraki halleri gibi. Ve HIV'li olarak bilinmek istemiyorlarmış daha sonraları. Ama çelişkili bir şekilde de HIV'lilere karşı önyargılı tutumlardan da rahatsız oluyorlarmış. Arkadaşımız ayrımcı sistemden rahatsız olup da kendileri için bir şey yapmamalarından şikayetçi bu gruptaki(HIV'li) arkadaşların.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder