7 Kasım 2016 Pazartesi

Eşitlik, özgürlük, sevgi, saygı, huzur ve QUEER!


Denizli LGBTİ toplantıları yapısına uygun ve hedeflediği şekilde her hafta toplanarak yoluna, mücadelesine devam ediyor. Nedir yapısı bu oluşumun; eşitlik, özgürlük, sevgi, saygı ve huzur ve queer..! Yeni katılımcılarımıza da bu havayı hissetirebilmek, oluşumun yapısının ne olduğunun göstergesi açısından çok önemli. Gerçekten oluşumda huzur olmayınca hiçbir şey yapamayabiliyorsun. Bunu önceki oluşum deneyimimden çok iyi biliyorum. Çünkü ne kendimizi özgürce ifade edebiliyorduk (edince de insanlar farklı ve yeni bilgilere müteşekkir olacağına, cinsiyetçi  ve ahlakçı LGBTİ anlayışıyla tepki gösteriyordu, bu da insanı resmen soğutuyordu yapacakları konusunda, hak mücadelesi konusunda), ne de iyi niyetli bir şekilde yaklaşılıyorduk... Biz homofobiyle mücadele edeceğimize, cinsiyetçi ve ahlakçı bir homofobiye karşı mücadele vermek zorunda kalıyorduk. Bu da çok yıpratıcı da oluyordu ayrıca biraz önce dediğim mücadele soğukluğuna sebep olan. İnsanlar kurulmuş bir saat gibiydi yeniliklere kapalı bir şekilde tepki gösteren. Bu da çok manasızdı heteroseksizmin kabul etmediği kesim olan LGBTİ'lerin tek tiplileşmesi olarak. Örneğin ben penisli bir kadınım dediğim zaman, bunu kendilerine bir tehdit olarak algılıyorlardı kendi (heteroseksist)anlayışlarına ters düştüğü için. Hiç kimse inkar etmesin; yazılarımdan, paylaşımlarımdan bile rahatsız oluyorlardı. Bunun cinsiyetçi ve ahlakçı heteroseksist anlayıştan ne farkı var; ben-biz hiç kimsenin kişisel tercihlerine karşı değili(z)m ki! Kimse de kimsenin kişisel tercihSİZliklerine karşı çıkamaz. LGBTİ camiasında rahatsız olduğum da bir durum var ayrıca Türkiye genelinde, "Aman kimseyi(hiçbir LGBTİ'yi) rahatsız etmeyelim, herkesi memnun etmeye çalışalım, hoş tutmaya çalışalım..." gibi. Kim kimi memnun ederse etsin ama ben şahsım adına herkesi memnun edeceğim diye de kendim memnuniyetsiz kalamam. Velhasıl kimisi heteorseksist anlayışı benimseyebilir ama Denizli LGBTİ doğal ve evrensel doğruları olan queer bir oluşumdur.

Hedefimiz de bireylerin doğal ve özgür yapılarının yanında durmaktır net bir şekilde. Heteroseksizm böyle istiyor, biz de kendimizi bu kılıfa uyduralım, düşüncesi Denizli LGBTİ'nin yapısına ve hedeflerine terstir. Kim ne olmak, nasıl yaşamak istiyorsa serbesttir ve destekçisiyiz, örneğin geçiş yapmanın bir trans hakkı olarak savunucusuyuz ama bunun alternatifinin doğru olduğunu da es geçemeyiz. Hatta queer olarak birinci savunumuz az önce dediğim gibi cinsiyetçi yapıdan etkilenmeyerek doğal yapımızı korumak adına mücadele vermektir. Toplantılarımıza katılanlar görünüşte, yani biyolojik olarak erkek ve kadınlar ama kimimiz penisli kadınlar, kimimiz vajinalı erkekler veya kendilerini cinsiyetsiz olarak tanımlıyorlar. Çünkü hayatlarını cinsel kategorilere göre yaşamıyorlar, insan olarak yaşıyorlar, severken sevişirken de kim ve ne olduklarını hiç önemsemiyorlar. Ve katılımcılarımızdan heteroseksüel olarak katılanlar da heteroseksüel olarak tanımlamıyorlar kendilerini. Mesela bu akşam toplantımıza katılan katılımcımız kendini heteroseksüel olarak tanımlamak istemedi. Çünkü egemen bir kimliği tanıtmanın cinsiyetçiliği pekiştireceğinin farkındaydı...

Bu arada yeni katılımcılarımızdan birisi Ankara Üniversitesi'nde heteroseksizm dersiyle bağlantılı olarak LGBTİ konusuyla alakalı olarak aramızdaydı. Dışarıdan bakıldığında Denizli'de bir LGBTİ hareketinin olduğu görülmüyormuş. Bu arakadaşımız Denizli'ye konuyla ilgili araştırma yapmaya geleceğini söylediğinde, herkes, "Hadi ya!" olmuş. Bunu sebebi sanırım Denizli'nin 1 milyon nüfuslu küçük bir şehir olması. 1 milyona da ne kadar küçük şehir denilir, 15 milyonluk İstanbul ve benzerlerleri ne derece, hangi anlamda büyüktür, geleceğin insnaları organik köylerin kurmanın peşindeyken, mesela 15 milyonluk Tahran insan hakları açısından ne kadar yaşanılasıdır tartışılır. Evet, Denizli'de siyasi anlamda bir LGBTİ hareketliliği olmayabilir ama hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir LGBTİ hareketi vardır özgürlüğe katkı sağlayacak, hatta sağlayan diyebilirim. Daha önceleri defalarca dile getirdim, bu akşamki araştırmacı arkadaşımıza da ifade ettim, önyargılı olanlar da Denizli'deki oluşumnlar faaliyete geçtikten sonra toplantılara katılanların da gördüğü üzere, Denizli'de de homofobi, transfobi mutlak olarak var ama bunun seviyesi ve de eşcinselliği istenilen dereceden olmasa da kabulüdür önemli olan. Yaşadığımız şehirde aileler içinde homofobi asla fiziksel boyutta değildir. Eşcinsellik de kabul edilmiştir, konuyla yüzleşilmesi zaman alabilmektedir LGBTİ'lerin çevresel ve yapısal özgüvenlerine paralel olarak. Mesela çok özgüvenli bir eşcinsel Denizli'de açık kimliğiyle sosyo ekonomik bir hayat sürebilmektedir. Mesela benim açık bir eşcinsel olarak toplumsal hayatın içinde olmamın ayrıcalıklı olmamla falan alakası yok ki... Katılımcı arkadaşımıza da eşcinselliği, LGBTİ'liği queer penceresinden anlattık yapımıza uygun bir şekilde dolayısıyla.

Eşcinsel arkadaşlarımızdan birisinin homofobiye dair son tanıklık hikayesini dinledik. Bu arkadaşımız 34 yaşında ve ailesi eşcinselliğini biliyor ve yıllardan beri ailesi heteroseksüel evlilik yaptırmak derdindeler. Çünkü heteroseksüel evlilik yaptırınca çocuklarını eşcinsellikten kurtaracaklarını zannediyorlar. Aile meclisi gene toplanmış ve hesap sormaya başlamışlar gene olayın yaşandığı son gecede. Neymiş, sen hala bu işlerin içinde misin..? O da, evet içindeyim, demiş. Evlendirme ısrarına da... Ben karşı cinsle yatağa giremem, tiksinirim demiş ve evlenmeyeceğinin altını çizmiş. Eğer benden, benim yapımdan, yaşam tarzımda rahatsız oluyorsanız, benimle görüşmezsiniz olur biter diyerek resmen restini çekmiş. Psikolog talebine de, ben neyin ne olduğunu biliyorum ve kendimden eminim. Benim psikoloğa ihtiyacım yok, siz giderek konunun ne olduğunu öğrenebilirsiniz diyerek noktayı koymuş.

Gerçekten eşcinsellerin aile konusundaki mütevaziliği, heteroseksist uzantıların tepemize çıkmasına sebep oluyor. Neden bu kadar hassas davranarak bize baskı yapmalarına zemin hazırlıyoruz ki? Zamanında hayır desek, baskıları daha kısa sürede bertaraf edebiliriz. Çünkü bir aile kabul etmeyecek olduktan sonra 20 yaşında da kabul etmiyor, 40'ından sonra da kabul etmiyor. Erken yaşta konuyla yüzleştirerek, bari kim ve ne olduğumuza, nasıl bir gelecek hayal ettiğimize alıştırır, daha erken özgürlüğümüze kavuşabiliriz. Ama hep ertelersek, konuyla aileyi geç yüzleştirirsek sürekli o baskıyla, ailelerin heteroseksüel evlilik beklentisi altında yaşamak zorunda kalırız. Gerçekten eşcinsellerin kendi elinde ailelerin, toplumun bize nasıl davranacağı. Görüldüğü üzere alttan alarak da hiçbir şey değişmeyebiliyor. Belki onların homofobik zihniyeti biz restimizi çeksek de değişmeyebilecek ama en azında baskı yaptırmayacağımızı öğrenirler de homofobileri ve beklentileri kafalarının için de kalır sadece bu sayede. Araştırmacı arkadaşımız her ne şekilde olursa olsun, yani doğru bilgiyle bile homofobi aşılamıyorsa ne yapılması gerektiğini sordu. Burada tabiki de kimliğine laf ettirmemek için bilinçli bir eşcinsel olmanın yanında yasal hakların da kazanılması gerekiyor ki, gerektiğinde devreye sokulabilsin ve de heteroseksist topluma homofobi konusunda caydırıcı bir etkisi olsun, en azından bir ölçüde eşcinselliğe önyargılı bakış açılarında bir esneme olsun. Çünkü yasaların eşitlikçi olmaması da insanların önyargılarını pekiştiriyor.

Mülteci LGBTİ'lere de ev sahipliği yapmaya devam ediyoruz. Denizli, İranlı katılımcı bir arkadaşımızın anlattığına göre LGBTİ'ler açısındnan başka şehirlere göre ne kadar yaşanılası olsa da, İranlı eşcinsellerin, transeksüellerin beklentilerini karşılayamayabiliyormuş. Çünkü daha demokratik bir ortam hayat ediyorlarmış. Gerçi Ankara, İstanbul gibi şehirlerde şanslarını deneyerek daha iyisinin olmadığını da tecrübe ettiler. Çünkü Denizli'de en azından iş sahası var ekonomik sorunlarını halleden. Çünkü Denizli'deki her LGBTİ iş beğenmemezlik yapmadığı sürece iş bulabiliyor. Haksızlıklar olmuyor mu; bırakın yerli LGBTİ'leri, heteroseksüellere bile eşitsizlik yapılmıyor mu? Tabi bunlar biraz iyimser ve özeleştirisel bir yaklaşım ama şartları mümkün mertebede en iyi şekilde değerlendirmek bizleri hayatta tutacaktır. İranlı LGBTİ'lerin pes etmelerini konuştuk, kendi kafalarının içindeki homofobiyi ve dışarıdaki homofobiyi konuştuk, neden örgütlenmekten vazgeçtikleirni konuştuk... Örgütlenme meselesi yerli LGBTİ'ler açısından da çetrefilli bir durum. Belki de özgürlük, kişilerin öyle veya böyle kendilerini gerçekleştirebilmeleri bunun sebeplerinden biri olabilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder