5 Temmuz 2016 Salı

İyi bayramlar (mı dediniz?)


Bugün bayram..! Altının sevgi ile doldurulması gerekmez mi?  Yaa ben..! Ben hayata iyi, güzel, doğru... bakmaya çalışan biriyim. Tepkiselliğimin arkasında da sanırım bu erdemlere zıt şeylerle karşılaşmam yatıyor. Gerçekten ne başarıyı güzelliği kıskanırım, ne hazımsızlık yaşayarak durumlara ve kişilere negatif yaklaşırım, ne de paranoyaklaşarak nefrete kurarım kendimi, vesaire... Çünkü neyin iyi neyin kötü olduğunu kafamın içinde çözerim psikolojimin zarar görmemesi için ve dışarıya yansıtacak olumsuz bir şeyim kalmaz. Zaten dışarıya durduk yere olumsuz davranırsam bunun negatif bir ortam oluşturmaktan başka neticesi olmaz ki... Haa... haksızlıklarla canım acıtılmaya çalışlırsa enayi gibi susacak halim yok herhalde. Zaten aşırı tepkiselliğimin arkasında, olumsuz bakış açısıyla, nefretle hiç alakamın olmaması yatıyor. Olumsuzluklarla temas kurmamak için de, kişiler dahil her şeye, durum ve yapısına göre mesafeler çerçevesinde davranırım. Herkesin ve her şeyin bana mesafesi, bendeki yeri o kişinin ve o şeyin yapısına göredir hayata negatif yaklaşmamak için, negatif ortam oluşturmamak için. Bir amaç için yapımın ters düştüğü bir kişiyle dahi aynı ortamda bulunabilirim; çünkü kontrolümü sağlayabilirim karşımdaki çığrından çıkmadığı sürece. Ama ben insanlarla herkesin bildiği anlamda yapış yapış yüz göz olmayı sevmiyorum. İçim sevgi pazarı olabilir ama yeri geldiğinde buz gibi birisi olarak da hissettirebilirim. Bu, karşımdaki kişinin o anki bana davranışıyla, bana yansıttığı elektiriğiyle alakalıdır. Bana olumsuz yaklaşımları sevmiyorum pozitif yapımı koruyabilmek adına... Uzatmayalım daha fazla... Bugünlerde bana karşı olan olumsuzluklar arttı da, arttı.. İnsanlar nefretlerine fırsat kolluyorlar, nefretlerini kusmak için bahaneler yaratıyorlar, önyargılarını onaylatmak için dedikoduya hazır şekilde bekliyorlar... Bu yüzden sadece iftira atanlarda değil, kendi nefretlerine iftiraları, karalamaları fırsat bilenler de var suç. Son günlerde maruz kaldığım birilerinin nefretlerini kusmalarına fırsat veren karalamalar, iftiralar, yalanlar benim hassas yapımın kaldıramayacağı boyutta. Neden, diye soruyorum, neden..? Ben kime ne yapıyorum? Benim bilgisayar başında geçen, onunda dışında spor yapan, market ihtiyaçları ve faturalar dışında dışarıya bile çıkmadığım, LGBTİ dünyasından bile hiç kimseyle özel hayatımda görüşmediğim, hayvanlar ve yaşlı bakımı gibi sorumluluğumun olduğu bir hayatım varken, hayatı sosyal anlamda minimum seviyede yaşayacak kadar imkanı varken, insanların benimle uğraşmasını anlayamıyorum. Ne istiyorsunuz ki benden? Haa, eşitsiz dünyada, eşitlik için mücadele verirken, bana çıkıp da eşitliksiz davranırsanız, bana herhangi bir şekilde haksızlık yaparsanız, iyi niyetimi suistimal ederek beni enayi yerine koymaya çalışırsanız, benim nevrim döner... Bu dünyada mevkilerin zerre kadar değeri yoktur benim için... Statüler veya toplumsal ölçütlere göre değerlendirme yapmam ben; insani değerlere göre değerlendirme yaparım. O yüzden benimle temas kurmak isteyen insanlar sınırların, kategorik çizgilerin, sınıfların olmadığı bir kafayla gelsinler yanıma. Kısaca eşitlikçi gelsinler. İnsanlar sıfır bir şekilde gelebilirler ama kendileri olarak gelsinler, özgüvenli gelsinler, tek başına gelsinler.. Çoğunluk olarak değil, çoğulcu olarak gelsinler... Benim eşitlikçi, özgürlükçü, ve de haksızlığın her türlüsüne karşı durma gibi bir azmim varsa, olumsuz yaklaşımlar beni yıldırmak yerine daha da güçlendirecektir. İnsanlar bir bilse benim ne kadar ölümüne bir inatçı olduğumu ve istemedikten sonra hiçbir zaman hiçbir şeyi kaybetmediğimi, kaybetsem bile mücadeleden asla vazgeçmediğimi... Hiçbir zaman bencil olmadım..! İyiliği, güzelliği herkes paylaşabilsin diye mücadelem... Tabii kişi kendisi nasıl düşünürse, karşısındakini öyle düşünürmüş diye bir durum da söz konusu olduğu için... O yüzden samimiyetsiz dünyada çok iyiniyetlilik gerçekçi bulunmayabiliyor. Evet çok saçma ama hiç kimseyi özel hayatıma taşımadıığım halde son dönemlerde çokça maruz kalıyorum birilerinin egosal nefretlerinin iftiralarına, karalama kampanyalarına, saldırılarına, yalanlarına, dedikodularına... Engeller koyuyorum ama gene de nefretleri b-ulaşıyor bana... Sanırım psikolojik olarak bu nefret saldırılarına daha bir hazırlamam gerekecek kendimi... Bir telefon geliyor nefret yüklü, bir mesaj geliyor hakaret ve iftira dolu, bir tehdit alıyorum öfke kokan, bir mesaj okuyorum ayrımcılık oklarına hedef alındığım... Bir de insanlar çok yüreksiz... Ne söylemek istiyorsanız açıkça söyleyin... Ama haklı dayanakları ve de gerçekleri duymaya cesaretleri yok ki yüzüme karşı anlayışlı bir şekilde konuşabilsinler... Sadece kuyu kazmakla, nefret kusmakla meşguller... İnsanlara söyleyeceğim şu ki, bana kişisel egolarla gelmeyin artık... Sadece fikir tartışması ve güzel bir şeyler yaratılması için bir araya gelinsin ve o konu tartışılırken de bireyselleştirilmesin... Onun dışında frekansımın tutmadığı insanlarla özel bazda görüşmek istemiyorum. Şu kısacık geri kalan zamanımı huzur içinde yaşamak istiyorum çünkü. Bana nefretle yaklaşarak tepkiselleştirmeyin beni. Yapılan her hareket fotoğraflanıyor ve duvarıma asılıyor... Güzel bir yaşam için evrensel bütünün bir parçası olarak vazifemi yapmaya devam edeceğim ama nefrete karşı güvenliğimi sağlayacak şekilde, birilerinin dedikodusuna, kötü düşüncesine malzeme olmayacak şekilde... Gerçi öyle de yapıyorum ama gene de buluyor beni... İyi bayramlar... Sevgiyle ama samimi bir sevgiyle lütfen, göstermelik değil...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder