26 Nisan 2014 Cumartesi

Geçmişte acı yaşayanların kendi mezalimliklerini görmezlikten gelmesi

Milliyetçi olmam söz konusu bile olamaz. "Kendini milliyet olarak ne hissediyorsun?" deseler, "Irk olarak, milliyet olarak ne olduğumun bana bir şey hissettirmesinin akıl dışı olduğunu" söylerdim. Beni kimin doğurduğunun, kaşımın şeklini, gözümün rengini belirleyenlerin benim insanlığımla ne alakası olabilir ki? Milliyete kültür gözüyle bakıyorsanız, önemli olan insanlıktır. Hele din, konu dışımdır.

Amaaaa... Milliyetçiliğe karşı olup da fanatik derecede milliyetçi olanlar... Negatif hiçbir düşüncede bulunmayacağım. Onları nefret yüklü ve taraflı, önyargılı bakış açılarıyla başbaşa bırakıyorum. İnsanın acıya maruz kalması, başkalarına da acı vermesini mi gerektirir, ayrımcı olmasını, milliyetçi olmasını mı gerektirir? Yangına körükle gidilir mi? Bu acıları büyütmekten başka, daha da önemlisi seni de milliyetçi, kötü, korkunç yapmaktan başka ne işe yarar?

Bakıyorum da, geçmişte acı yaşadığını söyleyenler, acı yaşatmak için tetikte bekliyorlar, daha da kötüsü acıların daha felaketini başkalarına yaşatmışlar, hala yaşatıyorlar. Kendi acılarının resmileşmesini istiyorlar, ama başkalarına yaşattıkları acıları görmezlikten geldikleri gibi o acıların üzerine çöreklenmişler ve kıllarını bile kıpırdatmıyorlar. Yani insan kendine bakmadan, nasıl başkalarının kendisine iyi gözle bakmasını bekleyebilir ki? Barış diyorlar ama dillerinden nefretten başka hiçbir şey yok.

Bu söylediklerim sadece belli bir milliyet için geçerli değil, herkes için geçerli. Çevrenize bakın, herkes birbirinden nefret ediyor ama barış bekliyorlar. Hep kendileri haklı, hep kendileri iyi, hep kendileri doğru. Ve kendileri adım atmadan, hep karşıdan bekliyorlar barışı. Ne olur bir taraf, bir taraftan daha fazla adım atsa barış için.

Benim anlayamadığım bir şey de, geçmişin hesabının masum insanlardan sorulması, acısının masum insanlardan çıkartılması. Özür dilememi mi istiyorsunuz, özür dilerim, hayatınızı benim evimde mi yaşamak istiyorsunuz, buyrun kapılarım sonuna kadar açık ama evrenin bana bahşettiği hayatı sizin için feda edecek kadar kendime saygısız değilim. Hayatta iyi insanlar da var. Nefretinizi herkesi kapsayacak şekilde kusmayın. Öfkenize bir dizgin vurun ki, barışa yer kalsın.

Geçmişte acı yaşadığınız için, dünyada bütün canlıların eşit yaşamasına inanan biri olarak benden de nefret edebilirsiniz, benim sevgimi görmezlikten gelebilirsiniz ama bu bende size karşı asla nefret oluşturmaz. Çünkü nefretin nefretle halledilemeyeceğini bilenlerdenim. Sevgiyi görebilmek, gözünüzü bürümüş nefret perdesini aralamakla mümkün. Bazen sevgi dolu olduğunuzu falan belirtiyorsunuz ama bunu göstermiyorsunuz.

Son bir şey söylemek istiyorum. Deseler ki bana, barış için geçmişteki acılarını unutur musun? Bir eşcinsel olarak ben belki de her gün acı yaşıyor, her gün acılarımın üzerine toprak atıyor, güne her gün yeniden başlıyorum sevgiyle, umutla. Hayatın nasıl yaşanacağını belirleyen niyettir. Sahi sizin niyetiniz ne ki; intikam mı? İyi niyet olsaydı, gücü eline geçiren, silaha sarılmazdı. Ben, ezilmiş toplumların gücü ele geçirdikten sonra çok daha acımasız olabileceğine de inanıyorum. Çünkü öfke kültürü hakim hala toplumlarda.

Küçük bir not daha sıkıştırmak istiyorum yazıma. Ezilen ve barış isteyen toplumlara bakıyorum da, kendi içlerinde kaynıyorlar; nefret, öfke, kin, şiddet... Çelişkili bir durum değil mi bu? Mesela kendi milliyetine özgürlük istiyor ama eşcinselleri yok ediyor. Yani doğaya karşıt olanlardan nasıl bir barış bekleyebilirsin. Nasıl onların samimiyetine inanabilirsin.

Ay, son bir not daha. Medeniyetin en büyük göstergesi, heteroseksist bir dünyada eşcinselliğin kabul edilmesidir. Ben ülkelerin insaflılık derecesini eşcinselliğe bakış açısıyla değerlendiriyorum. Belki yanlıştır ama heteroseksizmini törpüleyebilmiş insanlar topluluğu, başka konularda yumuşamıştır diye düşünüyorum. Belki yanlıştır ama umut, umuttur.

Diyebilirsiniz ki, eşcinselliği nispeten normal karşılayan büyük güçler insanların ölümüne sebep oluyor. Bilmem, öyle mi dersiniz. Durumlara daha objektif bakmak gerekiyor.

Çok mu safça bakıyorum olaylara? Olsun, iyi niyetle bakmak her zaman, herkese iyi gelecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder