Çocuk cinayetleri çok canımı sıkıyor bu sıralar. En masum konumda bulundukları için, aklımın-mantığımın durduğu bir durum çocuk cinayetleri. Vicdan denilen şeyin ve acıma duygusunun zerresinin bile olmadığı, öfkeye programlanmış bir beynin gözünün hiçbir şeyi görmediği korkunç ötesi bir ruh halinin tezahürü olsa gerek bu cinayetler. Bu tür haberleri okuduğum zaman kanım çekiliyor resmen, kendimi kaybediyorum, insanlığımdan utanıyorum, yaşamaktan utanıyorum, acizliğimden utanıyorum ve dünyayı yakasım-yıkasım geliyor. Küçücük bir çocuk çığlık-çığlığa işkenceyle öldürülürken yaşamanın anlamı olabilir mi? Bu durumu ne kadar derinden hissedebiliyorsunuz? Yoksa sadece kendi çocuğunuzu koruma duygunuz mu ön plana çıkıyor? Aynen öyle. Üzülüyoruz ama üzüldüğümüzle kalıyoruz, bir şey yapmıyoruz. Ne yapılacağını da bilmiyoruz belki. Sapığın bir kalkmış, işte bir çocuğu öldürmüş gözüyle bakıyoruz. Oysa cinayetlerin arkasında yatan sadece bireysel bir vicdansızlık, insan olmama hali mi yatar? Tamam, genetiksel-yapısal bozukluklara ben de inanıyorum. Ama o kötü huyu törpülemek gibi imkanlar varken, törpülemek gibi imkanlar yaratmak varken, hayata geçirmenin arkasında sadece bireysel bir bozukluk olabilir mi, sadece bireysel bir bozukluk olduğu düşünülebilir mi?
Konuyu heterosekiszme getireceğim. Altını çizerek söylüyorum; bu dünyada fiziksel gücü zayıf, kadın olsun, çocuk olsun, hayvan olsun, yaşlı olsun, eşcinsel olsun... evet fiziksel gücü zayıf olanın şiddete maruz kalmasının, öldürülmesinin altında yatan zalim gerçek heteroseksizmdir; erkekliktir, erkek cinsiyetçiliğidir, erkeğin gücünü övmektir, yüceltmektir, erkek gücüne tapmaktır ve dolayısıyla erkek gücünü onaylamak, tescil etmek, ve dolayısıyla beslemektir. Heteroseksizm denilen şey, sadece cinselliğe dayalı bir cinsiyetçilik değildir, hayatın her alanında erkek gücünün egemenliği ve bu gücün erkekliğin çıkarına uygun kullanılmasıdır, ve bu durumun kitlelere dayatılması, bu durumun çocukluktan itibaren beyinlere kodlanması, heteroseksist bireyler yetiştirmektir. Farkındaysanız devletler heteroseksisttir ve heteroseksizmin felaketlerine karşı önlem almazlar, alsalar bile ciddi anlamda bir hayata geçirme durumu yoktur. Bir insanı öldürmenin cezası neyse o uygulanır işte en fazla. Sonra o katiller cezalarını çekseler de seri cinayet işlemeye devam ederler. "Acaba bu insan, bu ERKEK niye öldürüyor?" diye sorgulamazlar. Bu öldürme dürtüsünün arkasındaki gerçek nedir diye sorgulamazlar? İşte tahrik olmuştur, öldürmüştür! Veya sapıktır, hastadır, öldürmüştür. Neden çok derinlemesine sorgulamazlar; çünkü arkasında heteroseksizm vardır, erkek egemenliği vardır, erkek kaba gücü vardır, erkek vicdansızlığı vardır.
Yasalarla, uygulamalarla alın erkekliğin elinden bu fiziksel gücü, bakalım her gün onlarca kadın, çoluk-çocuk, hayvan, eşcinsel ve diğerleri öldürülecek mi? Ama almak bir yana, mağdurlar bile erkekliğin gücüyle övünmüyor mu? Oysa teslim olduğumuz, kendimizi emanet ettiğimiz o erkek gücü, ancak çıkarları doğrultusunda bizi korur. Zorda kalınca ilk öldürdüğü en yakınındakidir heteroseksizmin. Karısıdır, çocuğudur, komşusudur... Evet bu gücün tüm yetkilerinin elinden alınması gerekiyor. Bir tokat bile ömür boyu hapsi gerektirmeli. Ama heteroseksist değerler erkekliği öyle yüceltiyor ki, erkeğin dayağının bir terbiye olduğu içselleştiriliyor çocukluktan itibaren. Dünyadaki her şey erkeğin mülkiyetindedir, haklar erkekler için yaratılmıştır ve dünyanın düzeni erkeklerin çıkarları doğrultusunda değişkendir. Diğerleri, bizler de ne yapıyoruz; kendimizi bu güce teslim ediyoruz. Erkekliği sahibimiz olarak görüyoruz. Heteroseksizmin işini de kolaylaştırıyoruz böylece. Çünkü o da-heteroseksizm de diyor ki, "Bak onlar bile benim gücümü onaylıyorlar ki, benim asla garanti vermediğim güvenceme teslim oluyorlar." Erkeklik de kendini güçlü hissediyor ve tahrik bahanesiyle vuruyor. Nasıl olsa kanunlar, kurallar da onu koruyacak şekilde kendi benzerleri tarafından yazılıyor, çiziliyor, uygulanıyor...
"Facebook üzerinden grup sayfasından haberleşiriz" diyoruz sporla ilgili olarak. "Benim Facebook'um yok diyor kadın. Neden: "Kocam izin vermiyor." Koca izin vermez tabi. Devlet ne diyor: Bir çok aile Facebook gibi sosyal medya yüzünden yıkılıyor. Senin aile dediğin şey o kadar sağlam bir şey olsa, sosyal medya yüzünden yıkılır mı? Demek ki gözü kapalılıkla alakalı bir şey heteroseksizmin temel yapı taşlarından biri olan aile denilen şey. Ve erkekliğin borusunu en rahat öttürdüğü yer. Kapalı duvarlar arasında şiddetin, cinayetlerin en rahat işlendiği yer. Maşallah mağdurlar da boyun eğerek pek bir güzel pekiştiriyor aile içindeki iktidarı, erkekliği, kontrolsüz gücü; Kocam bilir, babam bilir... Heteroseksist sözlerimiz de ne diyor; kadın erkeğin sözünü dinlemezse, erkek dövebilir, kızını dövmeyen dizini döver, ağaç yaş iken eğilir...Tek öğretimiz heteroseksizm, olduğu için, yaşam biçimimiz de heteroseksizm. O yüzden cinayetler uzaktaki birer çığlık ya kanıksadığımız.
Heteroseksizmi onaylamıyor muyuz; çocuk cinayetlerinde de hepimizin parmağı var. Çünkü bugünün katilleri de bizim yetiştirdiğimiz heteroseksist çocuklarımız. Oysa heteroseksizm olmasaydı, kötü ruhlar belki terbiye edilebilir, hayata daha güzel bakması öğretilebilirdi. Erkek cinsini heteroseksist olarak yetirştirdiğimiz sürece, çocuk cinayetleri, kadın cinayetleri, eşcinsel cinayetleri, hayvan cinayetleri işlenmeye devam edecektir. Şimdi anlayabiliyor musunuz heteroseksizmin neden eşcinselliğe karşı olduğunu; çünkü yumuşayacak erkeklik o zaman, öldürmeyecek. İşine gelmiyor heteroseksizmin bu durum. O zaman çıkarlarına kimi asker yapacak değil mi? Askerlikte de neden eşcinselliğin çürük sayıldığını anlayabiliyor musunuz? Çünkü sağlam öldüremez eşcinsellik. Çünkü heteroseksizme göre eşcinseller yumuşaktır. Güvenmez eşcinsellere. Erkekliğin bir kitabı vardır ve her şey, herkes o kitaba uygun olmalıdır. Varsın çocuklar ölsün, varsın kadınlar, eşcinseller hayvanlar ölsün. Yaşasın erkeklik, yaşasın heteroseksizm!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder