Yazacaklarım hiçbir şeyle, hiçbir kimseyle ilişkilendirilmesin. Gazetelerde Türkiye gündemine dair adalet sistemimizle ve insana bakış açımızla, kısaca insanlık anlayışımızla ilgili bazı haberler gözüme takılıyor. Biz, yani içinde yaşadığımız kültür bir acıma kültürü, dolayısıyla güçsüz olanı insan yerine koyma, güçsüz olana saygı duyma gibi samimiyetsiz bir durum arzediyor bu kültür biçimi. İnsana insan olduğu için değil, yardıma muhtaç konumda olup olmadığına göre değer veriliyor. Güçlüyse, daha da zayıflatmak için mücadele ediliyor. Çünkü varoluş eşitlik üzerine değil, güce dayalı iktidar olma üzerine temellendirilmiş. Güçlüysen ve de hükmedebileceğin kişiler varsa, gönlün de olursa insanca davranabiliyorsun karşındakine. Yoksa kendinden güçlü birine hep tehlike gözüyle bakılıyor. Neden? Çünkü cahiliz. Bilgi cahiliyiz, yaşam cahiliyiz ve donanımsızlığımız yüzünden güçlüden faydalanmak yerine ondan korktuğumuz için ötekileştiriyoruz, lanetliyoruz, yok etmeye çalışıyoruz onu aslı-astarı olmayan dayanaklarla. Hepsi de, heteroseksist sistemin kendini koruyacak şekilde oluşturduğu içselleştirilmiş hurafeler.
Neden bunları yazdım derseniz, kimseyi rencide etmemek için bu düşüncelerimi depreştiren konuya değinmeyeceğim ama bir eşcinsel olarak, eşcinsellere vebalı-hasta, suçlu, lanetli, günahkar, ahlaksız, muamelesi yapılması inanın kan dondurucu bir şey. Vatandaşından hükümetine, güvenliğinden adaletine, değerlerinden anayasasına kadar eşcinsellere sırf doğal yapılarından dolayı karşı bir acımasızlık mevcut. Oysa insan muamelesi görmek için heteroseksist, zavallı veya güçsüz olmak gerekmiyor. Her kim ne olursa olsun, herkesin eşit yaşama hakkı vardır. Hele ki güçlü olanın, güçsüz olandan ne daha fazla yaşam hakları vardır, ne de bazılarına acıma, bazılarına da acımasızlık hakkı vardır. İnsanın kendini bir şey zannetmesi gerçekten hadsizlik ve insanlık dışıdır. Sözlerim oturduğum yerden ahkam kesmek gibi gelebilir ama çevreme bile baktığım zaman herkes tepeleme kompleksli ve birbirlerine "sen kimsin" küçümsemesiyle bakıyorlar. Karşısındakinin de kendisi gibi eşit seviyede bir insan olabileceğini akıllarına bile getirmek istemiyorlar. Yaşam sistemimizde vücut bulan bakış açısı da aynen resmi sistemlerimize zuhur ederek insan haklarına dair mağduriyetleri, insafsızlığı daha bir pekiştiriyor, insaniyetlik keyfileşebiliyor.
Eşcinsellik ne hastalık, ne de günah. Sadece insanların barışamadıkları doğal yapılarının bir parçası. Hastalıksa tedavisi olur, günahsa insanlık dışı muamele görmemesi gerekir. Eşcinselliği hiçbir yere sığdıramıyorlar, hiçbir şekilde de yok edemiyorlar. Eşcinselliğin yok olması için, canlı aleminin yok olması gerekir. Canlılar ürüyor, bazıları da eşcinsel doğuyor. Bu kadar basit. Bunda anlaşılamayacak ne var anlayamıyorum. Eşcinsellik okulu mu var da eşcinsellik öğrenilen, özenilen bir şey olsun? Yaşam sistemine bakarsak, kafamıza vura vura öğretilen dayatmacı bir heteroseksist sistem var. Ecinselliğe nefretle bakılan bir sistemde eşcinselliğe niye özensin insanlar? Gerçekten eşcinsellik doğanın bir parçası olmasa, duyarsız bir dünyada "bana ne eşcinsellikten" durumu olmaz mı? Dünya yıkılsa umrumuzda olmaz, eşcinsellik söz konusu olunca birden ahlakçı kesiliriz.
Kimse kusura bakmasın ama eşcinsellik İÇİMİZDE ve biz, eşcinsellik heteroseksist sistemin en karşısında yer alan cinsel yönelim olduğu için, eşcinselliği kompleks yapıyoruz. Hepimizde eşcinsellik kompleksi var. Niye mi var? Bilmem!!! Böyle bir kompleks olmasa, bu kadar erkekliğimizi ispat etmeye çalışır mıyız? Sorsan en alimi bile heteroseksüelliğin üstünlüğünü savunur. Dayanak? Sanki eşcinseller üreyemiyor, üreyemezmiş gibi? Sanki eşcinseller heteroseksüel ilişkilerden doğmuyormuş gibi? Bu konu bitmez.... Çözüm, komplekslerimizden bir an evvel kurtulmak.
Doğru söze ne denir?
YanıtlaSilHer şey kompleksimizi aşabilmekle alakalı...
Yoksa bunca heteroseksist dayatmaya rağmen..