8 Ekim 2013 Salı

Bir Bakan, bir insanın işsiz bırakılmasına "Bana ne?" diyebilir mi?

Dekoltesini eleştirdiği için işine son verilen sunucu için Bakan, "BUNUN işine sor verildiyse, bana ne" demiş. Çünkü isim vermemiş-miş, ve de sunucunun işine son veren TV kanalının kendi kararıymış bu karar. Bu sunucuyu tanımıyormuş ve dekolte eleştirisi genel anlamdaymış, söylemi de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeliymiş. Bir vatandaş olarak fazla dekolteyi beğenmediğini ifade etmiş-miş.

Bakan, hangi sunucuyu gördü de böyle bir eleştiri de bulunma ihtiyacı hissetti acaba? Oysa "Veliaht" yarışmasının yayınlandığı gecenin akabinde böyle bir eleştiride bulunduğu için gözler Gözde Kansu'nun üzerine çevrilmişti.

Eğer konu olan ve hedef gösterilen sunucu Gözde Kansu değilse, neden işine son verildi acaba? ATV'nin iktidarla yandaş olduğunu bilmeyen var mı? İşine son verilmesinin sebebi dekolte değilse, bu sunucuya neden bu yarışmada görev verilir? Herhalde bir gecede sunucu olmadı ki performans yetersiziliği işine son verilmesinin gerekçesi olsun.

Aslında ahlakçı zihniyetin gözdağından başka bir şey değil bu söylemler ve uygulamalar. "Herkes ayağını denk alsın, kaydırılabilirsiniz"in otosansürü. Gözde Kansu da bu kurbanlardan biri.

Kamuda artık kapanmanın sınırı yok ama açılmanın sınırları hala belli ama. Yani türbanın kara çarşafa dönüşmeyeceğinin garantisi yok ama mininin ve yırtmacın yasak olması gibi açık olmada sınırlar hala belli. Bu da beden üzerinden ahlakçılığın en güzel kanıtı değil mi?

Bakan "Aşırılıkları toplum törpüler" diyor, ama törpü işini topluma bırakmadan direkt kendisi yapmaya çalışıyor.

Bakan'ın, sunucu olayında isim vermediği dayanağıyla bir insanın işsiz kalması konusunda kendini suçlu hissetmediği gibi, sunucuya "Bu" diye hitap etmesi, işsiz kalmasınaysa "Bana ne?" demesi oturduğu koltukla çok çelişkili değil mi?

Bakan, "Siyasetçi, olması gereken ve gerekmeyenden söz edemez mi?" demiş. İşte bütün mesele bu; Siyasetin kadının kılık-kıyafetine kadar inmesi, kadının kılık-kıyafeti üzerinden prim yapılmaya çalışması.

Bakanlar bir vatandaş olarak söylemde bulunabilirler ama o söylemler insanların hayatlarına mani oluyorsa ne olacak? Bakanlar koltuklarında vatandaşlar için mi oturuyorlar, ideolojileri için mi? Benimki de soru mu? Tabi ki ideolojileri için. Bu söylemler sadece kılık-kıyafetle sınırlı kalsa, sadece işsizliğe sebep olsa gene de iyi. Eşcinselliğe, transseksüelliğe "hastalık, ahlaksızlık" falan diyorlar, bu yüzden de eşcinseller transseksüeller öldürülüyorlar. Bunları bilmiyor mu Bakanlar? Bilmezler mi. Ahlak anlayışları için, bile-isteye hedef gösteriyorlar.

2 yorum:

  1. Bir insanın kılığına kıyafetine karışamayız ama o kadının dekoltesi çok fazla diyor bakan.. Açıkçası kılık ve kıyafete karışmam dedikten sonra açıkça karışması kadar büyük bir ""bakanlık"" olamaz sanırım. Söylediğini 1 sn içinde kendi yalanlıyor..

    Hayır anlamadığım yıllarca kendileri türbandan ötürü mağdur edildiklerini söylediler, kimsenin kıyafetine karışmayın diye haklı bir şekilde hak aradılar şimdi kalkıp da başkasına bu kadar fütursuzca saldırabilmesi.. Ne kadar samimiyetsiz olduklarının göstergesi mi acaba?

    YanıtlaSil
  2. Ahlakçılık denilen şey böyle samimiyetsizlik işte. Daha doğrusu ahlakçılık üzerinden heteroseksistlik diyelim.

    YanıtlaSil