Arkadaşlarım benim şekilci olmaMAmı hep tiksinti verici olarak bulmuşlardır. Nasıl yaşlı bir morukla (veya belediye çöpçüsüyle) beraber olabiliyor muşum? Onlara göre beraber olunacak kişi, kendileri kaç yaşında olurlarsa olsunlar, ne kadar çirkin olurlarsa olsunlar, hep genç ve güzel olmalıymış. Tabi ki ben onların güzellik anlayışını estetik bulmuyorum ayrı mesele.
Peki onlarla beraber olacak olan genç ve yakışıklılar neden onlarla beraber olsun? Beğendikleri genç ve yakışıklılar şekilci dünyadan nasibini daha almamış mı oluyorlar? Bunların yaşı tavan yapıyor ama beraber olacakları kişilerin yaşı hep sabit, yani çıtır kalıyor. Komik desem komik bile değil, zavallıca.
Sakın genç ve yaşlı beraberliğine karşı olduğum sanılmasın. Sadece genç veya gençlik takıntısını saçma buluyorum. Hayatı doğal ve de komplekssiz yaşamak varken, niye kendini sıkıntıya sokar ki insan? Ne kadar samimi, içten olabilir ki zorlama beraberlikler? Zorlama beraberlikler diyorum, insan fizik kanunlarını zorlayarak farklı görünme ve kendini şekilciliğe uygun şekilde kabul ettirme çabası içersindeyse, bu karşısındakinden çok kendisi için bir zorlamadır. Kendini allayıp-pullayarak ne kadar götürebilirsin ki? Bir gün pat diye bırakacaksın kendini. O zaman kendin bile alışamayacaksın kendine, kabul edemeyeceksin kendini. Yıllardır görmediğimiz bir arkadaşımızı görmediğimiz zaman ne kadar yaşlandığının farkına şok bir şekilde varırız ya, kendimizi kendimizden bile saklayarak yaşadığımız sürece, bedenin gerçekleri gizlenemeyeceği noktaya gelince de kendi kendimize şok yaşatabiliriz. Yaşlılık konusunda kendimizden kaçmak yerine kendimize alışmaya, yaşımıza uygun yaşamaya çalışsak daha iyi olmaz mı?
Yaşımıza uygun yaşamak derken, elimizi ayağımızı hayattan çekelim demiyorum. Yaşlılara göre çocuk sayılabilecek yaştaki kişilerle samimiyetsiz sidik yarışından bahsediyorum. Prostat yaşında ne kadar uzağa işeyebilir ki insan?! İçimizdeki çocuğun hep aynı yaşta kalmasına itiraz etmiyorum. O çocuk hiç büyümesin yaşama heyecanımız için. Yalnız, şekilci dünyayı şekillendiren olarak, şekilciliğe aykırı davranarak çelişmiyor muyuz? Şekilciysek şeklimizi de bilmemiz gerekmez mi?
(Sadece yaş konusunda değil, konum konusunda da çok şekilciyiz; Beraber olacağımız kişiler hep toplumsal bazda saygın olmalılar. Bir de paralı tabi. Lüksümüze de düşükünüz! Ne de olsa görgüsüzlüğümüzü atamadık daha üzerimizden. Yani öteki olarak ötekileştirmede üzerimize yok. Herkes kendi sosyo-ekonomik konumundaki kişilerle beraber olmalı! Belki homofobiden dolayı konum konusunda çok ayrımcı olmayabiliriz ama, konumu iyi olanların, istisnalar dışında böyle ayrımcılıklarının olmadığını söyleyebilir miyiz? Belki de ben yanlış biliyorumdur, pardon yani.)
Yaşımızı yalan söylemek konusunda da üzerimize yok. Bir de birisi "Ne kadar genç gösteriyorsun" dedi mi, ayaklarımız yerden kesilip, şekilcilik konusunda da özgüvenimiz tavan yapıyor.
Lafı uzatmadan, ayrıca kimse hakkında tespitte bulunmak haddime de düşmeyeceğinden, kendi üzerimden nihayetlendirmek istiyorum yaşlılık ve şekilcilik konusundaki düşüncelerimi. Başta da dediğim gibi ben ne yaş, ne konum, ne de fizik şekilciliği yapmışımdır karşımdaki kişilere. Benim için önemli olan insanların orjinalliğidir. Güzel-çirkin, genç-yaşlı hiç farketmez. Hele ırk, renk, din v.s. ayırımı hiç yapmam. Kıllı-kılsız, temiz-kirli ayırımı da yapmam. Yeter ki iyi niyetli olsunlar. Bu durumuma çok genişlik de diyebilirsiniz, insanları olduğu gibi kabul etme de.
Bir çoğu bu durumu-şekilci olmaMAmı, benim kendime yaptığım saygısızlık olarak görüyor. Nedeni de şekilci bakış açıları tabii. Ben memnun muyum, memnunum, mutlu muyum, mutluyum. Tabi ezberleri bozmak rahatsız ediyor onları. Çünkü varoluşlarının bir boyutu, belki de en önemli boyutu şekilcilik. Eğer şekilciliği ortadan kaldırırsan, statü denilen bir şey kalmayacak. Aslında ayrımcılığa maruz kalanlar da hiyerarşinin bir parçası olmaktan alıkoyamıyor kendini. Eleştirdiğim şekilcilikler kişisel keyfi beğeniler, seçimler olabilir ama, neden heteroseksist sistemle aynı öyleyse?
Eğer şekilcilik sayılacaksa, benimde bir şekilciliğim var. Hem beden, hem de kimlik olarak kişinin kendine saygı duyması ve de saygı duydurtması. Bu saygı da kişinin kendini olduğu gibi kabul edip, olduğu gibi kabul ettirmesidir. Yani hem eşcinselliğimin, hem de bedenimin heteroseksist unsurlardan etkilenmeden aynı kalması çok önemli benim için.
Bedene saygı derken de, sadece cinsiyet geçiş ameliyatlarını demek istemiyorum. Bu vücuda yapılan dövmelerden, kulağın delinmesine, iradesiz bir şekilde yemek yiyip de çok kilo almaya kadar... Ben estetik amaliyatlarını da kişinin kendisiyle barışamayıp, kompleksliliğinden dolayı kendisine yaptığı bir saygısızlık olarak görüyorum. Yani burun kemerli olunca insan çirkin, hokka gibi olunca çok mu güzel oluyor? Veya bir girinti veya çıkıntı mı belirliyor kimliklerimizi? Fizik ruhun yansımasıdır, ruhun karakteristiğidir. Belki toplumsal cinsiyet değildir ruhlarımızın doğru ifadesi.
Gene de insanlar nasıl mutlu olacaksa öyle davransın canım. İnsanlarımız donanımlı olsaydı, belki fizikleriyle varolmaya çalışmazlardı. Şekilci dünyada kendini olduğunu kabul edebilmek ve ettirebilmek zor belki ama, gerçek anlamda varolabilmenin yolu da şekilsizlik-orjinallik-doğallık.
Bu akşam markete giderken cinsiyet kimliği kadın olan bir transla karşılaştırm. Bedeni erkekti ama hali, tavrı, yüzünün ifadesi narin bir kadındı. Yani ameliyat olmasa da kadın olduğu her halinden belliydi. Doğal trans bir kadındı. Toplumsal cinsiyet kimliğiyle örtüştürülmeye çalışılan yapay kadınlıktan çok daha güzel, duru bir kadınlık. Gerçekten cinsiyet kimliği biyolojik kimlikle uyuşmayan kimlikler de doğanın güzelliklerinde biri, bana göre tabi. Çünkü transseksüellerin dediği gibi biz onları anlayamayız! Ben kendimi, bedenimi olduğu gibi kabul eden bir transseksüelim desem, ne diyecekler acaba? Ya inat ettiğimi düşünecekler, ya da transseksüellik kalıplarına uymadığımı.
Her neyse ben, genç kalmak, şekilci olmak değil, içimden geldiği gibi yaşayan ve de estetik bir şekilde güzel yaşlanan bir insan olmak istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder