En iyi strateji, savaşmadan kazanmakmış. Ben de öyle yaptım. Aklın yolu birmiş demek ki. Oysa bunu bilmiyordum. Ama anlamayacak olanlara bir şeyler anlatmanın, insana çok büyük zararlar verdiğini deneyimlemiştim. Özellikle psikolojik açıdan büyük bedeller ödemiştim. İşin toplumsal boyutu aslında o kadar da umrumda değildi. Çünkü topluma göre değildi yaşamım. Toplumdan soyutlayarak da idare edebiliyordum. İdare etmesem ne olacak ki? Çünkü heteroseksist bir toplumla neyi idare edebilirsin ki? Bilgisiz ve bilinçsiz bir toplumun içindeki cehaletten kurtulması o kadar kolay olmadığı için, o topluma karşı direkt bir savaşla zafer kazanmak da o kadar kolay değildir. Belki o toplumu bir süreliğine susturabilirsin ama onlar yıllar geçse de gene aynı onlardır. Fırsatını bulunca kendileri olarak, kendilerini mutlaka göstereceklerdir. Çünkü onlar "o şekilde" koşullandırılmışlardır. Onlarla direkt savaşmak yerine, onları kendi hallerine bırakıp, doğayla ters olan taraflarının kendi kendilerine infilak etmelerini bekleyeceksin. Ben de öyle yaptım. İşin hukuksal boyutunuysa sonuçlanıncaya kadar asla olumsuz düşünmeyeceğim. Başarının da umutla geleceğine inanıyorum. Çünkü ben en başta kendime inanıyorum ve de güveniyorum. Doğal olmayanlar doğaya, doğal olanlara ödettikleri haksız bedellerin bedelini eninde sonunda ödeyeceklerdir ama bunu bir gün olsun anlayabileceklerini, en azından anlamak isteyeceklerini sanmıyorum. Onlarla savaşmayacağım derken, kendim olmaktan vazgeçeceğim demek değil tabiki de bu? Zaten biz eşcinseller hepimiz kendimiz olsaydık, hiçbir şekilde savaşa gerek kalmazdı. Çünkü korkaklara karşı güç yeterliliği yapılır, korkaklar yanlış bulunur, yok sayılır ve yok edilmeye çalışılır haksız bir şekilde. Ayrıca kendisi olmaktan korkmayanlar kaybetmiş sayılsa bile, sadece haksızlık yapanlara karşı kaybetmiş sayılır. Çünkü kendisi olanlar kendilerine sahip çıkabildikleri için, kaybetmiş değillerdir. Çünkü kendilerini kazanmışlardır. Bundan daha önemli bir kazanç olabilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder