Bugün bir şeyler ters gitti. Ama kendi hatamdan. Kendime olan kızgınlığımı yenemeyince de, öfkemi çıkartacak bir yerler aradım. Hali hazırda öfkemi patlatacağım bir yer vardı. (Benim en kötü özelliğim yüzeyselliğimdir. Sanki çok akıllıymışım da, derinlemesine her şey halledebilirmişim gibi, üstünkörü davranabiliyorum görevlerime, kendime karşı bile. Ama bu yapımdan kaynaklanıyor. Bunun önüne asla geçemedim, bu yaştan sonra da geçemem. "Burcumun özelliği" diyelim ve işin kolayına kaçalım!) Bu gün ihmalkarlık yapmasaydım, hali hazırda öfkemi kusacağım yere karşı en azından 1-2 gün daha sabredecektim. Şunu da söyleyeyim. Öfkemi yatıştırmak için bahaneler yaratmam. Bana yapılan eksikliklere, yanlışlara karşı sadece bardağımı taşırırım. Yoksa bir süre daha sabredebilirim sabrımı taşıranlara karşı. Ama yenemediğim zaman bile gene de kibar bir şekilde kullanırım öfkemi. Yani zarar vereceği sınır bellidir. Güç yeterliliği yababileceklerime karşı bile "dur" diyebileceğim bir sınırım, bir irade gücüm vardır.
"Her işte bir hayır vardır"a inanırım veya teselli bulurum bu şekilde kendimi rahatlatmak için. Aslında her olumsuzluk da olumsuz taraflarımızı düzeltmek için bir fırsattır eğer kullanabilirsek bu fırsatı. Yoksa durduk yerde olumsuzluk olmuyor değil mi? Kendi yanlışlarımız ayağımızı denk almamız için tökezlememize sebep oluyor. Ayağımız burkuluyor, sendeliyoruz ama illa ki düşmemiz gerekiyor, canımızın yanması gerekiyor ki, kendimize çeki düzen verebilelim. Eğer huyumuzdan da vazgeçemiyorsak, kaç kere canımız yanarsa yansın değişen bir şey olmuyor. Huylu huyundan vazgeçmiyor, anlamsızca şikayetçi oluyor-uz, ne kadar hak etmediğimizi iddia etsek de hak ettiğimizi yaşamı yaşıyoruz.
Tamam yıldızlar karakterimizi, kişiliğimizi oluşturmuş ama zaman-zaman ters falan gitse de gezegenimiz, biz önlemimizi alsak, belki de düşmek yerine daha sağlam duracağız bu ters gitmeler sayesinde ve bu tedbirli olma halini yaşam biçimine dönüştüreceğiz. Ama lafta kalıyor ne yazık ki bu filozofça düşünceler bile.
Demek istediğim başımıza gelen çoğu şeyden kendimiz sorumluyuz. Bir kere hata yapınca da zincirleme şeklinde hatalar birbiri ardına ulanıyor. Bazen sakınan göze de çöp batıyor ama her zaman değil. Hayata karşı tedbirli olunduğu sürece genellikle her şey yolunda gidebilir.
Bu öfke nöbetlerinin hiç faydası olmuyor mu? Olmaz olur mu? Seni ihmal edenler daha ciddiye alabiliyorlar seni ama bazen de pekmezini akıtıp daha da kötü sonuçlara yol açabiliyor. "Bugün ne oldu?" derseniz, hem salakça, hem de akıllı-delice bir gün yaşattım kendime. Ama en unutulmazlardandı. Geçmişe dönüp de baktığımda hiç unutmayacaklarımdan belki de. Çünkü hiç bu kadar salak olmamıştım. Ne olduğunu anlatmayacağım. Yalnız "Deli Dumrul"luktan da gene geri kalmadığımı söyleyebilirim. Yani zeytinyağı gibi üste çıktığım anlar da oldu hatalar zincirinde. Sakinleştikten sonra bu "Deli Dumrul"luğumdan çok utanıyorum. Çünkü sakin kafayla yapabileceğim delilikler değil yaptıklarım. Ha iki tek atıp sarhoş olmuşum, ha öfke nöbetine tutulup kendimi kaybetmişim. Üstelik öfkelenince tutulmamın imkanı da yok.
Evet asabiyim ama buna rağmen kendimi idare edebildiğime inanıyorum. Sadece takıntılılığımdan korumalıyım kendimi. Çünkü kafayı taktım mı gene bir şeylere, öfkemi kudurtmayınca sakinleşemiyorum. O yüzden kompulsifim. Çünkü korkuyorum takıntılılığımdan ve takıntılarımın depreşmemesi için hep uzak tutmaya çalışıyorum olumsuzluklardan kendimi.
"Bu dünyaya öğrenmeye, yetişmeye geldik" diyorum ama psikolojimiz hep aynı kalıyor. Belki kontrol altına almaya çalışıyoruz bir şeyleri ama bu sefer daha deli patlıyor.
Kendimi "Deli Dumrul"a benzetmeme de bir açıklık getireyim. Lise'deyken öğretmen ara tatilde ödev vermişti. Bir kitabın özeti çıkarılacaktı. Ben de "Dede Korkut" hikayelerinden "Deli Dumrul"un özetini çıkarmıştım. Nedense çok hoşuma gitmişti bu karakter. Kuru bir çayın üstüne köprü kuruyor, geçenden 40 akçe alıyorsa, geçmeyenden döve-döve iki katı akçe alıyordu. Azrail'in alacağı canını da annesinin canıyla ödemesini biliyordu.
Aslında Millet olarak topyekün "Deli Dumrul"uz biz. Yani kendime "Deli Dumrul"un torunu derken pek de haksız sayılmam. Tak farkım açık bir eşcinsel olduğum için, eşcinseller tarafından bile daha bir deli gözüyle bakılmam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder