AKLIN YOLU
Aklın yolu birmiş. Böyle bir yarışma programı da başladı dün televizyon kanallarının birinde. Dün Kara'mın yokluğunun hüznünü yoğun yaşamıştım, bugün de Murathan Mungan'ın verdiği röportajlarından birinde, kedisini kaybetme sürecinde yaşadıklarını okuduktan sonra gerçek hayvan severlerin birbirlerinden hiç farklarının olmadığını, Kara'mı kaybettikten sonra onun yokluğunu kabul edemeyişimi abartmadığımı öğrenmiş oldum. O da insanın yas tutmasını bilmesi gerektiğini, kedisini hep içinde yaşatacağını, ısmarlama şekilde yeni bir kedi sahip olunamayacağını, bir gün tesadüfen bir kedinin onu bulmasını bekleyeceğini söylüyor.
Ben de hayvanları, insanlar yüzünden doğal olmayan şekilde kaybetmekten korktuğum için yıllardır bir kediyle hayatımı paylaşamamıştım. Ta ki biri-iki aylık Kara'm salına-salına açık olan salon kapısından girinceye kadar. "İşte" dedim tereddütsüzce, "Bu benim Kara'm, yıllardır beklediğim". Üçüncü kattan atlamıştı sahibinin eve kapatıp aç bırakmasından dolayı. Dördüncü kattaki hayvan sever komşularımızın kızı da o gün aşağıda oynarken, aşağıya atlayan Kara'mı yere çakılmadan yakalamıştı. O kadar yaramaz ve küçüktü ki, koltuktan atlayınca yuvarlanıyordu, uyumak için benim ayakkabılarımın içini tercih ediyordu.
BENİM HİÇ DAYIM YOK AMA
Günlük gazete taramamı yapıyorum ve önceki gün ressam-yazar Zeliha Demirel'in bir resim sergisinde gerçekleştirilen performansta çektiği fotoğraf fazla erotik bulunduğu için Facebook Türkiye yetkilileri tarafından kapatılan sayfasının yeniden açıldığını okudum. Daha önce de Mor El Eskşehir LGBT örgütünün ve Bawer Çakır'ın eşcinsellikle alakalı olmalarından dolayı sayfalarının kapatıldığını ve uluslararası örgütlerin baskısı ve kapatılma olaylarının basına yansıması yüzünden "yanlışlıkla kapatılmış" bahanesi ve özrüyle açıldığını biliyoruz.
Zaten işin içinde ateizm varsa, cinsellik varsa, hatta bilim varsa heteroseksizme karşı bir tehdit olarak algılandığı için, "özgürlükler uyandırılmasın, örgütlenmesin" diye resmi yasalar ihlal edilmesi pahasına sistemin kuralları kimseye danışılmadan işlemeye başlıyor. Neye göre karar veriyorsunuz, kime göre karar veriyorsunuz? Meme göstermek suç mu, örgütlenmek suç mu bu ülkede? Sakıncalı olsa resim sergisinde o performansın gerçekleştirilmesine izin verilir miydi, veya cezası yasal olarak kesilmez miydi? Eşcinsellerin örgütlenmesi suçsa, Kaos GL veya Lambda İstanbul derneklerinden haberiniz yok mu?
"Dayı" sı olanlar, gücü olanlar, sesini çıkartabilenler haklarını geri alabildiler diyelim, ya milyonlarca haksızlığa uğrayanlar ne yapsın? Keşke bu insan hakları ihlaleri sadece sanal alemle sınırlı kalsaydı. Reel yaşamın bir uzantısı değil mi internet yasakları da?
Tıpkı Sivas’ın Divriği ilçesinde eşini öldürdüğü iddiasıyla 17 aydır cezaevinde olan 85 yaşındaki Yusuf Yardımcı'nın, gerçek katil Bursa’da yakalanınca özgürlüğüne kavuşması gibi. Gelişmiş ülkelerde zanlıların suçu ispat edilmeye çalışılır, bizim gibi geri kalmış ülkelerde suçsuzluğunu ispat etmeye çalışırsın. Ya katil yakalanamasaydı ne olacaktı, ömür boyu hapis mi yatacaktı? Adamın yaşı zaten 85. Ölen öldüğüyle kalacaktı değil mi? Adam şimdi tazminat davası açacakmış. Verirler üç kuruş, konu kapanır gider. Zihniyet değişmediği sürece yanlışlar bireysel telafilerle, tazminatla falan düzelmez, daha haksızlıklara karşı cesaret kazanılır. "Nasıl olsa kasıtlı da olsa, kasıtsız da olsa hataların bedelini üç kuruş ödeyip gözü açık olanları ikna ederiz, sessiz kalanlar için de sisteminin değişmesine gerek yok" düşüncesiyle.
Milliyet gazetesi vermiş kapatılan Facebook sayfasının açılma haberini ama kapatılma sebebi fotoğrafı kendisi de sansürlemiş haberin devamındaki seçilebilir boyutta olanında. Fotoğraftaki kadının memesinin alt tarafı gözükmüyor. Demek kendileri Facebook yetkilisi olsaymış, aynı işlemi kendileri de yapacakmış. Anladığım kadarıyla bu haberi özgürlüklerin kısıtlandığına dikkat çekmek için değil de, vatandaşın otokontrolünü çalıştırması için bir yardım uyarısı olarak vermişler!
NEDEN 32 İKİ YAŞINDA PASİF EŞCİNSELLERLE İLİŞKİ YAŞAMAK İSTEMİYORLAR
Facebook'tan açılmışken konu, üyelerden birisi, "Neden 32 yaşında olan pasif eşcinsellerle ilişki yaşamak istemiyorlar" diye sormuş. Şekilci topluma dahil olmaktansa, onlar gibi yaşamamak bir elzem sayılmaz mı? Sen 32 yaşın için önceden insanları şekilci olmaktan uzak tutacak bir çabada bulundun mu, yoksa 20'li yaşlarının nimetlerinden mi faydalandın sadece?
Geçenlerde eşcinselin birisi de diyor ki: "Adam 50 küsur yaşında, hala eşcinsel." Tabi eşcinsellik gençlikte yaşanan fantastik bir cinsellik değil mi? Belli bir yaşa gelince zaten toplumun istediği gibi yaşamak zorundasın. Şu anda gençsin ve topluma hesap vermek zorunda değilsin veya heteroseksizme aykırı davranışların affedilebilir. Önemli olan belli bir yaştan sonra erkekliğin gerekliliklerini yerine getirebilmek kendini gözardı ederek! Böyle olması gerektiğini normalleştirdiğin için zaten kurulu düzenin doğru mu-yanlış mı olduğunu sorgulamıyorsun ya. 20 yaşına kadar dağıt, askerde adam ederler, sonra evlendirip başını bağlarlar, çocuğun olmazsa erkek sayılmazsın zaten, sittim sene de geçim derdiyle boğuş! Sonra da fırsat buldukça erkek şekilde, erkekliğin fantezilerini gerçekleştirirsin yaş-baş sorarak!
Çünkü kim selam verse önce profil soruyor. Kendisi yaşını-başını almış ama 20 yaşında genç arıyor ve üstelik evli çoğu. Ne karşı cinse ve kendine-kendi cinsiyetine-eşcinsellere-eşcinselliğe haksızlık ettiğinin, ne de heteroseksizmin kölesi olduğunun farkında. Sonra da şikayet ediyorlar neden tercih edilmiyorum diye. Zamanında şekilcilik yapanların, şekilciliğe maruz kalması, sansüre boyun eğeninde hepten yasaklanması kaçınılmazdır çünkü.
Çünkü kim selam verse önce profil soruyor. Kendisi yaşını-başını almış ama 20 yaşında genç arıyor ve üstelik evli çoğu. Ne karşı cinse ve kendine-kendi cinsiyetine-eşcinsellere-eşcinselliğe haksızlık ettiğinin, ne de heteroseksizmin kölesi olduğunun farkında. Sonra da şikayet ediyorlar neden tercih edilmiyorum diye. Zamanında şekilcilik yapanların, şekilciliğe maruz kalması, sansüre boyun eğeninde hepten yasaklanması kaçınılmazdır çünkü.
SANAT MI, O DA NE? ERKEKLİĞE TERS, YUMUŞATIR YOKSA!
İzmir'de de bir fotoğrafçı dört zibidi tarafından dövülerek öldürülmüş. Sanata ucube gözüyle bakılan bir ülkede de sanatçıların öldürülmesi kaçınılmazdır. Bir eşcinsel olarak da bu ülkede yaşamanın bir şans olduğuna, homofobik saldırılara maruz kalmamdan daha büyük bir kanıtı olabilir mi? Geçen yıl elimdeki fotoğraf makinam yüzünden ajan provakasyonuyla linç edilmekten zor kurtuldum. Eğer birisi sana "vatan haini" dediyse, "ibine" dediyse kaçışın-kurtuluşun olmadığı gibi, bir de seyirlik hale geliyorsun herkes tarafından, her birim tarafından. Haklı olman saldırganların yakalanması için, kendin yakalatsan tutanak tutlması için yeterli sebep teşkil etmiyor. Ancak heteroseksizme hizmet eden birimleri gide-gele bıktırırsan öyle kaale alınıyorsun.
HETEROSEKSİZME ÇANAK TUTANLAR MAĞDURLARIN KENDİSİ
Ankara'da telekulak çetesi çökertilmiş.Yaklaşık 150 mağdur varmış ama şikayetçi sayısı 30'muş. Dinletilen kadınlar bunu bir sevgi belirtisi olarak görmüşler. "Kocam değil mi, hem sever hem döver" in başka bir versiyonu. Erkek egemenliğinin sorumlusu sadece erkekler değil, erkekliğe karşı duyarsız olanlar, tepkisiz kalanlar erkekleşenler asıl cesaret verdikleri için. Yoksa çaresizlik biraz da bahane değil mi? Heteroseksizme boyun eğerek ne kadar idare edebilir, ne kadar gemiyi yürütebilirsin ki?
Hafta başında resmi bir işimiz için son duraktan sonra iki-üç kilometre kadar daha yürümek zorunda kaldım. Dönüşte de otostop çekmediğim halde bir kamyon durdu ve beni şehir içine kadar götürdü. Doğulu'ymuş. "Demek böyle duyarlı insanlar da varmış" dedim, memnun oldum bu iyiniyetten dolayı. Sonrası mı? Yolumuz aynı yönde olduğu için kamyondan indikten sonra birlikte yürüdük. Sokakta sigara içien bir kadın görünce şaşırdı. "Bizim oralarda kadının bir tavuk bacağı kadar aklı yoktur, töreler vardır. Batı'da bir olay olunca hemen karakola başvuruyorlar, mahkemeleşiyorlar. Biz kendi aramızda toplanıp, hallederiz." dedi. "Peki sence sizin oraların uygulamaları doğru mu?" dedim. Tabi ki dedi.
Yasalar yeterli olmayabilir, tam anlamıyla uygulanamayabilir ama asıl eksik olan o yasaları harekete geçirecek mağduriyet zihniyeti değil mi? Heteroseksizmin dışında kalanlar öyle ya da böyle mağdur oluyorlar, olacaklar da eninde-sonunda, bari bir şeyler yaparak mağdur olmak daha akıllıca değilmi, daha faydalı olmaz mı?
DİJİTAL ÇAĞDA SON KOZLARINI OYNAYAN KRALLIKLAR
Kedilerle başladık köpeklerle bitirelim günü. Batı özentililiği bahanesiyle İran'da köpek veya benzeri hayvanları sokaklarda gezdirmek yasaklanacakmış. Yasaklar bir tarafa neden sebebi hep batı özentiliği oluyor? Ne alıp-veremediğinşz var şu Batı'yla. Sorun Batı değil de egemenliğiniz altına aldığınız insanları kaybedip heteroseksizmin çökmesi olmasın. Batı özentiliğinin bahane olduğunu görmemek için salak olmak gerek.
Doğu aleminin insanlığa kazandırdığı ne var acaba ister demokrasi adına olsun, ister maddesel-teknolojik anlamda. İşinize gelen Batı nimetlerinden sonuna kadar faydalanıyorsunuz "Bu Batı icadı" demeden, işinize gelmeyenleri özentilikten sayıyorsunuz. Beyaz eşyadan ulaşım-iletişim araçlarına kadar kullandıklarınız kimin eseri acaba? Siz krallığınızın bitmesini istemiyorsunuz bence ama işiniz çok zor. "Enin-sonunda" diyorum, başka bir şey demiyorum. Korkularınızın baskısının patlaması da büyük olacaktır devrim niteliğinde. İlkel dünyanın sanal dünya karşısında yapabileceği fazla bir şey yok. İletişim çağında insanların gerçeklere daha fazla yabancı kalmasını sağlayamazsınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder