31 Ocak 2019 Perşembe
Renklerin cinsiyeti yoksa, insnaların niye cinsiyeti olsun?
Ben sadece biyolojik olarak erkeğim. Cinsel yönelim olarak da hemcinsimden hoşlanıyorum. İçimde kadın mı var emin değilim; kadın varsa da erkek bedeninde bir kadınım ve eşcinsellik de buna takabül ediyor bence ve doğada böyle bir gerçeklik var ki, milyonlarca eşcinsel var dünyada; yok diyenler homofobik oluyorlar. Erkek diye de bir şey kesinlikle yok içimde. Hayatımı yaşarken ben kadın mıyım, erkek miyim diye hiç aklıma gelmiyor. Giyinip kuşanırken veya davranışlarda bulunurken, yerken-içerken, uyurken-diğer tüm ihtiyaçlarımı giderirken, sosyalleşirken, kendimi her şekilde gerçekleştirirken hiç hangi cinsiyette olduğum aklıma gelmiyor; çünkü böyle bir şeye, cinsiyete ihtiyaç hissetmiyorum. Erkeklik-kadınlık, cinsiyetçi toplumun çıkarına uygun olarak biyolojik cinsiyetlere yükledikleri rollerdir, kalıplardır sadece ve kendisiyle, hayatla barışık olmayanlar da erkeklik veya kadınlık gibi cinsiyet kavramları üzerinden varolmaya çalışıyorlar işte. Sevişirken de bazen seven, bazen sevilen oluyorum; çünkü mantıklı olan da budur; benim mantığım böyle! Yani kadınlık veya erkeklik gibi tek bir tarafta yer almak bana akıl dışı geliyor, keyif vermiyor, hatta aptalca geliyor!
RENKLERİN CİNSİYETİ YOKSA, İNSANLARIN NİYE OLSUN AYOL!?
Transseksüelliğin bedeniyle barışamamış eşcinsellik olduğunu söylediğim zaman LGBTİ tabirli güruh tarafından resmen linç edilmiştim. Şimdi yazılarımdan ismimi çıkartan #kaosgl, cinsiyet kimliği diye bir şey olmadığına dair haberleri manşet yapıyor sitesine. Sen de midemi bulandıryorsun #kaosgl bir dönek olduğun için! Defalarca söyledim ve altını çizdim; benim insanların kendilerini nasıl ifade ettiğine karışmam mantıken söz konusu bile olamaz; bir insan intihar etmek istiyorsa bile, onun bu zafiyetinin önüne geçilemez ki. Kaldı ki ben insanların psikolojileri açısında, transseksüel omak istiyorlarsa, destek olduğumu bile her seferinde dile getirdim ama transseksüellik toplumsal bir şeydir, toplumsal cinsiyete dayalı bir ifadedir ve benim de inandıklarımı dile getirmem en doğal hakkımdır ki bu konuda da yalnız değilim zaten; bilinçli insanlar cinsiyet unsurunun toplumsal cinsiyetten başka hiçbir şey olmadığını biliyor. Heteroseksist ve homofobik bir toplumda yaşamasaydık, belki de cinsiyete dayalı bir ifade şekli olmayacaktı. Bu söylediklerimde anlaşlamayacak bir şey var mı; daha önceki söylediklerim de şimdikinden milim farksız. İkili oynayan LGBTİ hareketi, yerinde saymaya mahkumdur! Ölünceye kadar da inandıklarımı haykırmaya devam edeceğim. Çünkü bazı doğrular bir tanedir. Özellikle genetiksel durumların alternatifi yoktur ama toplumsal inanışlar gelip geçici, üzerinden nemalalnılan ve varolunan göreceli kavramlardır. Cinsiyetsizliğe kimler karşı; yobaz toplumlar. Cinsiyeti savunmak da yobazlıktır işte ve ülkemizdeki LGBTİ güruhu da aynı konumdadır. Debelensinler dursunlar. Bir tekme de benden! Bööööö!
29 Ocak 2019 Salı
43 numara kadın ayakkabısı!
Transseksüellik, eşcinsellere atılan homofobik bir formattır ve TUTMAZ!
Eşcinsellik nedir?
Hemcinsinden hoşlanmaktır.
Bunun nedeninin sorgulanması, araştırılması; ayrımcılıktır.
Homofobininse, sosyolojik ve psikolojik sebepleri vardır; araştırılması gereken işte budur.
Çünkü eşcinselliğin ne eşcinsele, ne de çevresine bir zararı vardır; aksine hem eşcinsele, hem de çevresine olumlu etkisi vardır bireyin kendini gerçekleştirip, huzurlu olmasından ve çevresine huzur vermesinden dolayı; psikolojik barış, toplumsal barıştır.
Eşcinselliğe olumsuz bakmanın mantıklı hiçbir gerekçesi yoktur; tamamen homofobidir bu.
Hastalık olmadığını, sapıklık olmadığını, ahlaksızlık olamayacağını, hele hele günah gibi kişisel dogmatik şeylerle falan uğraşmak, "takozsal" şeylerdir ve ben aptallıklara karşı defalarca açıklama yaptım; hastalık olamayacağını, sapıklık olamayacağını, ahlakın göreceli bir kavram olduğunu, herkesin dininin kendini ilgilendirdiğine, vesaire...
Eşcinsellik hakkında olumsuz düşünen, homofobik olan sadece heteroseksüeller değil ki, bilinçsiz eşcinseller de.
Bence bilinçsiz eşcinseller ve heteroseksüeller bu konuda hiç konuşmasınlar.
Eşcinsellik doğal bir şeydir; NOKTA!
Eşcinsellikle transseksüellik cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği açısından farklı şeylerdir(eşcinselliğini yeni keşfeden dünün dötü mokluları da hemen bu cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği farkının altını çizerler ve eğer bunu es geçersen seni hemen cahillikle suçlarlar!), transseksüellik yanlış bedende doğmaktır, bunun geçiş ameliyatıyla düzeltilmesi gerkmektedir, hormonal bir durumdur, herkesin bir cinsiyeti olmalıdır, bu cinsiyete göre bir görüntü ve davranış olmaldır, vesaire... öfff; gına geldi artık bu terennümlerden!; BUNLARIN HEPSİ HOMOFOBİDİR.
Bireyin sağlıklı davranabilmesi için, doğasını kabul etmeli ve heteroseksist sistemden etkilemeden içinden geldiği gibi yaşamalıdır
Bizim eşcinselliğimiz ne zaman devreye giriyor; sevişirken, birisinden hoşlanırken...
Peki birisiyle, yani eşcinsel olarak hemcinsimizle beraber olmak için, karşımızdakinin hemcinsimiz olması dışında bir koşulumuz olabilir mi mantıken; BENCE OLAMAZ, OLMAMALI DA.
Bakınız, ben bir eşcinselim ve karşımdaki hemcinsimle sevişirken hiçbir kuralım ve koşulum olmuyor cinsel kimlik konusunda. Altını çiziyorum tekrar; hemcinsimle sevişirken diyorum ve tek koşulumun biyolojik olarak hemcinsim olması gerketiğini söylüyorum.
Sevişirken neden bir taraf feminen, bir taraf maskülen olsun ki?
Neden bir taraf kıllı, bir taraf kılsız olsun ki?
Neden bir taraf kadın rolünü benimsesin, bir taraf erkek rolünü benimsesin ki?
Bakınız, ben bir eşcinselim ama biyolojik olarak bir erkeğim ve insanın cinsel edimi dışında aktiflik veya pasiflik diye kalıcı bir kavram yoktur, olamaz. Eğer ben bir eşcinsel olarak kendimi gerçekleştirmek zorundaysam cinsel anlamda, bu biyolojik yapıma uygun olmalıdır ve bunun başka bir alternatifi olamaz; karşımdakinin de kendisini gerçekletirmesi söz konusuysa, onun da kendini biyolojisine uygun gerçekleştirmesi kaçınılmazdır. E o zaman ne oluyor; eşcinseller, cinsel anlamda karşılıklı olarak aktif ve pasif edimde bulunmak zorunda kalıyor kaçınılmaz olarak. Eğer toplumsal cinsiyet rolleri benimsenirse, bir taraf feminen bir taraf maskülen olursa, bu ilişki eksik kalır; toplumsal cinsiyeti içselleştirmiş kişiler toplumsal cinsiyete uygun şekilde bir cinsel edimle ne kadar kendilerini gerçekleştirdiklerini zannetseler de, bu bir kandırmacadır. Bu şekilde, yani toplumsal cindiyete uygun şekilde bir cinsel edim, homofobiden başka bir şey değildir.
Heteroseksüel biyolojiler dışındaki insanlar, kendilerini ne kadar eşcinsellik dışında tanımlaya, bu şekilde kendilerini gerçekleştirmeye çalışsalar da, bu eşcinsellikten kaçıştır ve kaçanların birleşme noktası gene eşcinselliktir; heteroseksüellik değildir. Çünkü bu kişiler ne kadar kendilerini heteroseksüel olarak tanımlasalar da, beyinsel olarak istedikleri hemcinsleri olduğu için, ve form değiştirseler de gene doğduklarında ne iseler o oldukları için, gerçekleştirlen şey eşcinsellikten başka bir şey değildir, olamaz da.
Eşcinsel olup da homofobik olanlar, toplumsal cinsiyete uyma çabalarından dolayı sadece zaman kaybetmektedirler.
Daha açık ve net konuşayım; ameliyat ile bedenini değiştirmeye ve karşı biyolojik cinisyetin hormonunu yapay bir şekilde almaya çalışan ile, mesela kadın olmaya çalışan bir erkekle, bununla erkek formatında beraber olmaya çalışan arasında hiçbir fark yoktur. Heteroseksüellik formatında eşcinseliktir bu. Nasıl mı, neden mi..?;
HETEROSEKSÜEL OLAN BİR ERKEK, KADIN OLMAYA ÇALIŞAN YAPAY BİR ERKEKLE-YAPAY BİR KADINIMSIYLA ASLA VE ASLA BERABER OLMAZ; OLANLAR EŞCİNSELDİR. BU 2 İLE 2'NİN 4 ETMESİ KADAR KESİNDİR.
Bu transseksüel olup da kadın olamya çalışanlar var ya, psikolojik olarak yetersiz olduklar için, bedeniyle barışamamış eşcinsellerdir. Bunlar hayatları boyunca bedenlerine takarlar kafayı ve sürekli bedenleriyle uğraşırlar, uğraşırlar, uğraşırlar ve uğraşırlar... Sonunda ne olurlar; gene bir erkek olarak ölürler!
Trans erkekler de öyle; onlar da birer lezbiyendirler ve sonunda gene kadın olarak ölürler. Çünkü vücudun binde birini değiştirmekle karşı cins olunmaz.
Eğer transseksüellik bedensel değil de beyinsel bir şeyse, o zaman uğraşmayın bedeninizle ve psikolojik tedavi görerek bedeninizle barışın. Çok mu ağır oldu? Biraz daha sabredin, neler olacağını görürsünüz!
Öldükten sonra arkasından eşcinseldi diyeceğinize, yaşarken yüzüne söyleyin!
Bir insana heteroseksüel denilince hiç kimsenin rahatsız olmayıp,
bir insana eşcinsel dendiği zaman, sen de herkesi eşcinsel yapıyorsun denmesi,
neden eşcinsellerin kapalılığı eleştirildiği ve açılmaları gerektiği söylendiği zaman, her eşcinsel cinsel yönelimini ifşa etmek değil diye savunulmaya geçilmesi birer homofobifir.
Bu, eşcinselliğin normal kabul edilmeyip, utanılacak bir şey olarak görülmesidir.
Eşcinselliğini gizli yaşayıp, ben eşcinselliğimle barışığım demek bana çok da samimi ve inandırıcı gelmiyor; eğer homofobik değilsen, eşcinselliğinin gizliliğini toplumdan gelecek homofobik saldırıya bağlayamazsın.
Eşcinsellere gelen saldırı eşcinselliğinin açık olmasından mı, yoksa eşcinselliğin doğru bir şekilde bilinmemesinden mi?
Bugün gizli olabilirsin ama, gizli olmak seni ne kadar koruyor; zaten maruz kaldığın saldırılar gizlediğin aile gibi yakın çevrrn mi, gizleyemediğin ve cinsellik yaşadığın vesaire açık çevren mi?
Gizlediğin yakın çevrenden gizlemek mi avantajlı, yoksa onlara açılmak mı?
Bence açılmak; çünkü o zaman eşcinselliğimizin öğrenileceği baskısı kalkacak ve kimliğimizi savunmak için özgüveimiz daha da artacak; hep ailemiz veya akrabalarımız duyacak diye korkak ve çekingen olmuyor muyuz? Eğer ailemiz veya yakın çevremiz duyacak korkumuz olmasa, kendimizi hem fiziksel, hem de hukuksal olarak daha güçlü savunmaz mıyız?
Dediğim gibi gerçekten dışarının homofobik saldırısında korktuğumuz için mi açılmıyoruz, yoksa içselleştirilmiş homofobimiz olduğu için, eşcinselliğimizle asıl kendimiz barışık olmadığımız için mi açılmıyoruz veya birilerine eşcinsel denilince hemen tepki gösteriyoruz? Bana kendimizle barışık olmadığımız için gibi geliyor.
Tabi herkesin yapısı farklı, psikolojisi farklı; buna paralel olarak hayata bakış açıları ve yaşam biçimleri de farkıl; dolayısıyla eşcinsel olarak nasıl bir tutum sergileyecekleri de fark gösteriyor eşcinselden eşcinsele.
Hangi sebeple olursa olsun, eşcinsellerin gizli kalma hakları kendilerine aitse de, eşcinsel hakları için mücadele eden eşcisnellere de köstek olmamalı kapalı eşcinseller. Çünkü biraz nefes alabiliyorsanız, bu, açık eşcinsellerin varlığı sayesindendir unutmayın...
Bakınız, bu ülkede hala homofobi şiddetli bir şekilde varsa, bunun sebebi eşcinselliğin üstünün örtülmesinden dolayı doğru bir şekilde bilinmemesinden ve de eşcinselliğin ayıp ve utanılacak bir şey zannedilmesinden. Gizli kalarak da bu yanlışlığı ve önyargıları pekiştiriyoruz.
Ferdi Özbeğen gibi öldükten sonra arkasından konuşmayalım eşcinseldi diye; yaşarken de eşcinsel olduğunu bilelim ve kabul edelim.
Zeki Müren gibi eşcinselliğini yok sayarak göklere çıkartmayalım; eşcinselliğiyle de saygı duyalım.
Bülent Ersoy gibi, o heteroseksüel bir kadın, diye eşcinselliği cinsiyetleştirmeyelim toplumsal cinsiyete uygun bir şekilde.
Tarkan, Serdar Ortaç şüpheli ünlüler de eşcinsel olamasalar bile eşcinsel hakları için eşcinseliz diyebilmeli ki, toplumun eşcinsellere olan nefretlerinde bir azalma olsun.
Mabel Matiz, Cem Adrian, Murathan Mungan, Küçük İskender gibi sanatçılar da daha açık eşcinsel olup, eşcinsel haklarına açık ve net destek vermeliler ki, eşcinselliğin görsel bir şov değil de, eşcinsellerin de ciddi ciddi insanlar veya sanatçılar da oldukları anlaşılsın.
Fatih Ürek, Aydın gibi sanatçılar da biz erkeğiz diye algıları yanıltmasınlar. Evet erkeksiniz biyolojik olarak; bundan bir şüphemiz yok; cinsel yöneliminizden bahsediyoruz!
Huysuz Virjin gibiler de işi "drag queen-kadın kılığına girmiş erkek göstericiliği'ne bağlamasın veya bu işlerin-eşcinselliğin namuslu olmak adına gizli olması gerektiğini savunmasın.
En tehlikeliler de biseksüeller çok iyi kamufle oldukları, ikili oynayabildikleri-ikiyüzlü olabildikleri için; tıpkı A gibi, B gibi, C gibi...
28 Ocak 2019 Pazartesi
#EYT paylaşımlarım!
AKP ile kafayı bozanlar hala 40 yaşında emekli olunmak istendiğinden bahsederek algı operasyonu yapıyor! #EYT 50 yaş ve üzeri!
AKP'nin dediği gibi bana bir tane 38-40 yaşında emekli olacak erkek #EYT'li bulsunlar, Meclis'in önünde intihar edeceğim!
Marmaris'te 5.1 şiddetinde deprem olmuş. Daha büyük olsun; Belki AKP gider de fiyatlar düşer; top patlıcan 15 lira!
#EYT-Emekliliği Yaşa Takılanların ölümlerinde, emekliliklerine karşı çıkan herkesin parmağı var!
Bir gün geçim sıkıntısından ölürsem, bunun sorumlusu emeklilik hakkımı gasp edip iade etmeyen AKP'dir!
Birisi, karşıt bir İnstagram paylaşımımın altına not düşmüş; "AKP'ye şu zor zamanlarında destek olmalıyız". Tanrım, aptal olmak bu kadar zor mu?
Onurlu insanlar; dürüst olur, hassas olur, cesur olur, şeffaf olur, samimi olur, özü-sözü bir olur..! ONURLU OLMAK GÜZELDİR!
İnsanlar vardır kaypak, çıkarları için göründüğü gibi olmayan, kimin darısı çok olursa onun tavuğu olan! Oyunuz kime?
İnsanlara AKP'yi sorunca cevap vermekten korkuyorlar; Kendine güveniyorsan niye korkuyorsun ki?
AKP adam yiyici mi?
Oyumun rengi; kırmızı-beyaz bayrağım, Atatürkümüz, Cumhuriyet, laiklik, bilgi, eşitlik, özgürlük, demokrasi: CHP!
Asla AKP olamaz!
Biz hanedanlıkla mı yönetiliyoruz da, akrabalar ülke yönetiminde yer alıyor?
Emek yenmez, emklinin hakkı yenmez; yerlerse, biz de gömeriz; az kaldı! #eyt tarih yazacak göreceksiniz! AKP gidecek!
Bir emekliliği yaşa takılan #eyt nin #kahvaltı sı; içinde onur var yalnız dikkatinizi çekerim! Beni bu hale düşürenlere hakımı helal etmiyorum; haram olsun ve çıksın! Ben emekliliğimi normalde 6 yıl önce hak etmiş miyim; haketmişim; e o zaman bu ayak sürümek niye; sanki pirim ödememişim, vergimi vermiyormuşum, vatan borcumu ödememişim gibi. Sen oy için 6 milyon Suriyeliyi düşün, bu toprağın insanına türemiş de, boş işler bunlar de!
2612019
#eyt davası, bir hak savaşıdır ve kazanılması şarttır; benim zaten 6 yılım yenmiş, 1 yılım kalmış ama hak yerini bulmalıdır!
Yaaa farkında mısınız; ülkeyi öte dünyaya-bilinmezlere göre yönetenlerin elindeyiz; ülke yönetiminden bir kişi mahşerden falan bahsediyor. Bu sözlere inanacak aptallar var mı sahiden, yoksa aptal ayaklarına mı yatıyorlar? Mahşer dediğiniz nedir ya; bazı kafaların sadece kendsinin inandığı, bilimsel hiçbir dayanağı olmayan boş bir şeyden başka? Mahşer ancak sebzenin kilosunun fiyatının 15 lira olmasıdır; ortalık yangın yeri, görmüyor musunuz? Yaa bana ne sizin öte dünya safsatalarınızdan; beni bununla mı tehtid ediyorsunuz? Ben bu dünyada istiyorum adaleti ve insanlığı. Hem hiç kimse bana böyle din üzeirnden söylemde bulunamaz; herkes haddini bilsin, sosyal medya bile bu kadar boş şeylerle kirletilemez. Neymiş cehenneme gitmemek için AKP'ye oy verecekmişiz; APTAL MIYIZ BİZ SAYIN SEYİRCİLER?
#eyt'ler çalışsın da;
50 yaşından sonra iş bulunabiliyor mu,
bir de çalıştıkça emeklilik maaşı düşüyor..!
Devlet emek-liyi zerre düşünüyorsa..!
Bütçe yokluğu bahane; devlet #eyt'lerin düşük kat sayıdan emekli olması için çalışmasını istiyor! Sürünürüm, haklarımdan vazgeçmem
Şu an emekli edilsem 1750 lira alacağı ama çalışırsam, yarın emekli olduğum zaman maaşım belki Bin liraya düşecek;ben aptal mıyım?
Cumhurbaşkanı, milyonlarca kişiyi ilgilendiren #eyt temsilcileriyle görüşmek istemiyor; haklının karşısında durulmadığı için mi?
1 yıl daha sıkarım dişimi, hakkımı layığıyla gene alırım!Zaten şurada 4-5 yıllık mağduriyet kalmış tüm #eyt'lerde 93 öncesi olarak
1 yıl önce 200 liraya 40 tane tenis topu alabilirken, şimdilerde 10 tane top alabiliyorum. sadece dolara karşı değer kaybetmedi lira, alım gücü dörtte bir düştü! Sebze 10 katına çıktı; şaka bile bu kadar abartılamaz!
#EYT'ye "BOŞ İŞLER" diyen DENİZLİLİ MİLLETVEKİLİ...
bugün Denizlispor maçındaymış...
Ben de Denizliliyim...
Ne idim demeyeceksin, ne oldum diyeceksin; gün gelir boş dediğin insanların, boş işlerine muhtaç kalabilirsin; Milletvekillliği geçici bir mevkidir; kalıcı olan vatandaşlıktır. Bizim yerimiz sağlam; çünkü hep vatandaşız ama milletvekkilliği ne kadar sağlam bir mevkiidir tartışılır!
Ağızdan çıkan aşağılayıcı bir söz asla unutulmaz ve o söz zaten döner dolaşır kişinin kendi boynuna dolanırmış.
Ayrıca bir hukukçunun, hakka ve hukuğa boş işler demesi çok düşündürücü!
Oylarınız öte dünyada cennet için AKP'ye mi, bu dünyada aç kalmamak için hangi partiye?Ben #eyt olarak emeklilik için CHP diyorum!
AKP'liler dogmatik zihniyetleriyle o kadar saçmalıyorlar ki,fantastik filmlere bile abes düşüyor ifadeleri;Cennet için AKP'ye oy!
Demokratik; eşitlikçi, özgürlükçü, adil ve laik bir düzen, öte dünyadan yönetilemez! Çünkü yok öyle bi' dünya!
Marketçiye soruyorum: "16 liraya patlıcan ve biber alan bir salak var mı?". O da "Herkes ihtiyacı kadar alıyor!" diyor.
AKP'lilere sesleniyorum; AKP bitti, safları değiştirebilirsiniz artık; evinize-demokrasiye dönün!
Patlıcan(16 lira) zirveyi biberden ele geçirdi, sen benden daha acı olamaz, millete benden daha kötü koyamazsın, diye!
Türkiye'nin ekonomi tablosu; Sebze fiyatları Dolar ve Euro'yu üçe katladı!
Ocak 2019 Kararları olarak tarihe geçsin bu pahalılık!
Nerede ekonomi vaat eden AKP?
Hala AKP diyenlere ne denilebiir ki?
#eyt hadlerini bilidirince, belki herkesin aklı başına gelir!
#eyt sadece emeklilik mücadelesi değil, bir hak-hukuk ve demokrasi mücadelesidir! Emekli olan #eyt'ler de bu mücadeleye katılmalı!
AKP emeklilik hakkımızı yediği için çok pişman olacak, çoook! #eyt bitişi ve gidişi olacak!
Emekliliği Yaşa Takılan #EYT'lere destek olmayanlar da, 16 liraya patlıcan ve acı biber yesin ve otursun!
Hiçbiriniz Ayşen Gruda olamadınız; İktidar bizim taleplerimizi yerine getirmek için oradadır, niye korkuyorsunuz ki eleştirmekten; öleceksek de onurlu bir şeklde ölelim, haklarımızı savunarak ölelim! Korktunuz, n'oldu; daha beter olmadı mı?
Ben de Cumhurbaşkanı veya bir Milletvekili kadar maaş alsam ve 1250 odalı Saray'da yaşasam, mağdur edebiyatı yapmam elbette!
#eyt
Not; facebook renkli arka fonlu paylaşımlarda karakter sınırlaması olduğu için, bazı cümlelerimde virgüldwn sonra boşluk yoktur veya sonda nokta; bu bir yazım hatası değil, mecburiyettir!
23 Ocak 2019 Çarşamba
SARI TİŞÖRTÜM VE CAM GÖBEĞİ YEŞİLİ BABA YADİGARI KAPIMIZ!
Eşcisellik hastalık OLAMAZ ama homofobi tımarhanelik bir durumdur!
Güya benim üzerimden homofobiye dair prim yapacaklar beni ikna edip!
BENİ?!
Hayatla, doğasıyla en üst seviyeden barışık olan birine,
hayatın ne olduğunu bilen birine,
doğaya, bilime, bilimsel bilgiye inanan birine,
birey olan ve birey olunmazsa sağlıklı toplum olunamayacağına inanan birine,
inandığı doğrular konusunda zerre taviz vermeyen, vermesi söz konusu bile olmayan birine
(Çünkü inanıyorsam doğrudur, doğru değilse zaten inanmam),
doğruyu-yanlışı, zararlıyı-faydalıyı ayırt edebilen ve bu doğrultuda kendsine faydalı olduğuna inandığı şeyden asla vazgeçmeyecek olan birine;
çünkü eşcinsel ilişki yaşamayı çok seviyorum, yaşayınca ayaklarım yerden kesiliyor, temel ihtiyaçlarımdan birini gerçekleştirmenin hazzıyla o konuda tamamlanmış oluyorum-hissediyorum çünkü,
ki yarım kalmaya asla tahammülüm yoktur,
hele benim tamamlanmalarım konusunda müdahalaye asla ve asla tahammül edemem,
yani eşcinselliğime karışılması benim ölümüm demektir;
yaşayamayacaksam eşcinselliğimi, ölürüm;
o derece asiyim bu konuda anlayacağınız,
hele bir de inadın inadı birine bu konuda bir şey söylemek,
müdahalae etmek veya eşcinselliğin hastalık olduğunu ve tedavi edilebileceğini söylemek falan...
Sessiz kalıyorsam yaa kaale almıyorumdur, ya da oduna laf anlatılmayacağı durumu söz konudur...
Bu konuda niye çok NETim biliyor musunuz;
yani eşcinselliğin doğal bir gerçek olduğu ve taviz vermeyeceğim konusunda...
Aslında yukarıda gerekçelerini açıkladım da sayılır...
Bakınız, bizim bir tane hayatımız var ve bilgi toplumu olunamamış bir dünyada insanlık, sosyolojik veya psikolojik evrimini tamamlayamamış demektir.
İnsanlar hala dogmalara inanıyorlar ve bunu sanki bir yasaymış gibi normatif hale getiriyorlar.
Tamam insanlar nasıl bir kültürde yaşamak istiyorlarsa yaşasınlar ama herkes o kültürün bir parçası olsun ve kültürlerin temel maddesi, farklılıklara hoşgörü olsun.
Şimdi, "Sadece benim dediğim veya düşündüğüm doğrudur ve sen de ona uymak zorundasın..." denilen veya dayatılan veya baskı uygulanan bir kültürde demokrasiden bahsedemeyiz
ve de insanlar kendileri gibi olamazlar, doğalarına uygun bir şekilde kimliklerine sahip çıkmazlar, kendilerinden kaçarlar, kendilerinden nefret ederler, mesela eşcinseller bile homofobik olabilirler...
Eşcinselliğin tedavisine inanan bir eşcinsel bilinçsiz olduğu için homofobiktir, bir kişinin transseksüelliğin eşcinsellikten başka bir kimlik olduğuna inanıp bedensel geçiş ameliyatıyla kendini heteroseksüel olduğunu zannetmesi veya ameliyatsız olsa da kendini heteroseksüel zannetmesi de bir homofobidir.
Kudurmayın, siz bildiğinize inanın ve o doğrultuda ilerleyin, ben de kendi bildiklerimi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında dile getireyim;
Ben eşcinsellik hastalık diyenlere, homofobik eşcinsel veya transseksüellere kılıç kuşanıyor muyum; HERKES HADDİNİ BİLSİN!
Şimdi ben kendi inandıklarımı savunduğum zaman, mesela eşcinselliğin hastalık olduğuna inanmadığım veya transseksüellliğin homofobi olduğunu söylediğim zaman kötü oluyorum, cahil oluyorum, yobaz oluyorum, oluyorum da oluyorum..!
Neden olaya daha geniş bir açıdan bakAmıyorsunuz..?
Mesela neden mutlu eşcinsel olamasın, neden bedeniyle ve kimliğiyle barışık olmasın bir eşcinsel, niye eşcinselliğin doğal bir durum olduğuna inanılmasın, niye penisli kadın veya vajinalı erkek olmasın, neden eşcinsellik Tanrı'nın kutsadığı bir yönelim olmasın, neden eşcinsellik hastalık değil de canlı türünün geleceği veya başka bir şey için en sağlıklı bir sevme-ilişki biçimi olmasın(İlişkilerimden sonra çok iyi hissediyorum kendimi ve bu da bedenime, davranışlarıma olumlu bir şekilde yansıyor; niye hastalık olsun öyleyse, niye mahrum edeyim bundan kendimi (GERİ ZEKALI MI DESEM ACABA EŞCİNSELLİĞE HASTALIK DİYENLERE?)vesaire.)
Gelelim asıl meseleye...
Bazıları neden eşcinselliğe hastalık diyor ve tedavi etmeye çalışıyor öyleyse?
Eşcinselliğin ne olduğunu bilmiyor; TABİ CAHİL OLDUĞU İÇİN, KAPASİTESİZ OLDUĞU İÇİN anlayamıyor, algılayamıyor; KENDİSİ EŞCİNSEL OLSA BİLE!
EŞCİNSELLİK SADACE MAKATSAL BİR İLİŞKİ DEĞİLDİR, BEYİNLE ALAKALIDIR HER ŞEY.
Ama bilinçsiz bir dünyda/toplumda eşcinsellik anal ilişki sanılabiliyor. Çünkü cinselliğin son noktası ancak o bölgeyle neticelendirebildiği için.
Gerçi heteroseksist dünyada eşcinsellerin başka bir noktası olsaydı orgazm için, orayı da dikmeye çalşırlardı. Bir noktaya lağımderler, bir noktaya nimet derler... Kulp çok heteroseksist fünyada...
Penis eşcinselliğin bir noktası değil mi?
Öyle ama heteroseksist dünya "penis benim, eşcinselliğin olamaz!" diyor adeta ve aktiflikle erkek geçinen eşcinseller de bundan sistifade ben erkeğim diye homofobikleşiyorlar.
Yaa, kafalara şu iyice sokulsun,
(konuyu erkek eşcinselliği üzerinden açıklıyorum sadace kafalar karışmaması için),
eşcisnel demek penissel işlevi olmayan demek değil ki; eşcinsellerin biyololik-bedensel ve dolayısıyla işlevleri olarak heteroseksüellerden zerre eksikliği yok ki;
eşcinsellerin de penisi var, eşcisneller de kıllı, eşcinseller de ereksiyon olabiliyorlar, eşcinsellerin de erkeklik hormonu olan testosteronları var normal şekilde çalışan, çocukları da oluyro istedikten sonra...
"E, o zaman neden kadınlarla ilişkiye girmiyorlar" diyorlar?
Be deli zekalılar anlatıyoruz ya; bu bir makatsal ilişki değil, beyinden gelen, içten gelen bir duygu diye; eşcinseller sevme olarak hemcinslerinden hoşlanıyorlar, dolayısıyla cinsel ilişkilerini de hemcinsleriyle gerçekleştiryorlar.
Hemen hastalık damgasını yapıştırıyorsunuz!
Peki bir eşcinsel, eşcinsel olduğunu söylemese, bir kadın gibi kırıtmasa (eşcinsellerin kadın gibi kırıtması, feminen olması da sonradan öğrenilmiş, toplumsal cinsiyete ait bir şeydir (ve de o da homofobidir, tıpkı kıllarından nefret etmeleri gibi); eşcinselliğe ait değil! Kadının feminenliği de zaten cinsiyete ait bir şey değil ki; toplumsal cinisyetin bir öğretisi.) eşcinsel olduğunu nereden anlayacaksınız da hasta diyeceksiniz?
Eşcinselin dürüst olması, açık ve net olması mı hastalık, yoksa kendini gizlemesi, iki yüzlü olması, kendi gerçeklerinden kaçıp homofobik olamsı mı hastalık?
Eşcinsellik hastalık falan olamaz akıl ve mantık çerçevesinde; çünkü hastalık bedensel ve ruhsal bir bozukluk durumudur ki eşcinsellerde, eşcinel oldukları için bir hastalık belirtisi yoktur.
Ancak eşcinsellik hastalık diye tedavi etmeye çalışanlarda ve ben hastayım diye düzelmeye çalışanlarda, homofobilerinden dolayı, eşcinsellikle barışamama hastalıkları vardır, nefret vardır eşcinselliğe karşı.
Bakınız hiçbir kimse sonradan eşcinsel olamaz. Çünkü insanlar doğuştan getirdikleri yapısal özellikleirne uygun şekilde içlerinden nasıl geliyorsa öyle davranırlar.
SİZ İÇİNİZDEN GELMEDİĞİ GİBİ DAVRANABİLİYOR MUSUNUZ?
Ben davranamıyorum, davranamam; hem de üstelik heteroseksist bir dünyada, eşcinsellerin ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kaldığı, şiddete maruz kaldığı ve nefret cinayetine kurban gittiği bir dünyada eşcinselim diye karşınıza çıkabildiğim halde samimiyetime inanmazsanız, o zaman sizde bir problem vardır demektir akıl ve mantık çerçevesinde.
Bilim dışı olduğu için, günah meselesine hiç girmiyorum bile; çünkü benim olmadığım bir dünya o dünya. Ancak bilimden uzak insanlara, sırf onların dilinden konuşmak adına önyargılarını çürütmek için cevap verebilirim bu konuda. Yoksa eşcinselliği din üzerinde açıklamaya çalışmak bile başlı başına homofobidir. Çünkü dinin kimin (heteroseksizmin)elinde olduğu ortadadır ve tabulara karşı açıklama yapamazsın ki; yaparsın da kim anlar, kim anlamak ister? Eşcinsellikle dini yanyana düşünenler, ancak tedavi olmaya çalışan veya transseksüelliğe inanan homofobik eşcinseller olabilir. Çünkü onlar zaman zaman dine sığınırlar homofobiye maruz kaldıkları zaman. Oysa homofobinin geldiği noktaların merkezi aynıdır!
Ahlakı cinselliğe ve çıplaklığa indirgemiş bir dünyaya da açıklama zahmetine giremem yani. Adam hırsızlık yapar, cinayet işler ahlaksızlık sayılmaz da; özgürce seks yapınca veya bedeni görününce ahlaksız ilan edilir; BÖYLE APTALLIKLARLA UĞRAŞAMAM!
22 Ocak 2019 Salı
EŞCİNSELLİK ANAL BİR MESELE DEĞİL, BEYİNSEL BİR BİLİMSEL GERÇEKLİKTİR!
Eşcinseldim, tedavi oldum ve düzeldim diyenler, kendilerine yoldaş bulmak için, başkalarını da tedaviye inandırmaya çalşırlar. Çünkü değişmediklerini çok iyi bilirler ve yanlarında bir tane daha düzeldim diyen olursa, kendilerini daha güçlü kandıracaklardır eşcinselliğin tedavi edilmesi konusunda.
Eşcinseldim, tedavi oldum düzeldim diyenler; düzeldiyseniz, neden hala eşcinsellikle uğraşıyorsunuz ki; düzgünce yaşayın işte! Demek ki düzelmemişsiniz; eşcinsel duygular dürtüklüyor sizi ki hala bu konuyla uğraşıyorsunuz, eşcinselliğinizden kurtulmaya çalışıyorsunuz. Oysa düzelemeyeceksiniz, kurtulamayacaksınız eşcinselliğinizden. Çünkü eşcinsellik bir hastalık değil ki tedavi edilsin. Ancak kaçabilirsiniz doğanın gerçeğinden ama nereye kadar. Çünkü sen nereye gidersen, kafan da seninle olacak, dolayısıyla kafanın içindeki, yapındaki eşcinsellik de.
EŞCİNSELLİK KISA KISA; BUGÜNKÜ FACEBOOK SÖZLERİMDEN!
Ben heteroseksüelliğ(iniz)e karşı çıkıyor muyum da, siz eşcinselliğ(im)e karşı çıkıyorsunuz; yoksa siz eşcinsel olduğunuz için mi..?
Heteroseksist dünyada yaşadığımız için var homofobik saldırılar; o yüzden demokratikleşmek istemiyor ya dünya!
Heteroseksüellerin cinsel yönelimleri konusunda tedaviye ihtiyaçları var mı da eşcinsellerin olsun?
Homofobi-eşcinsel karşıtlığı, tedavisi bilgiyle mümkün olan sosyopsikolojik bir hastalıktır.Bu da demektir ki toplumun % 90'ı hasta!
Eşcinseller, cinsel yönelimlerinin ne olduğunu, homofobiklerin aptalca tavsiyelerine ihtiyaç duymadan anlayabilecek kadar zekilerdir.
Düşünün ki, homoseksist bir dünyada yaşıyoruz, heteroseksüeller cinsel yönelimleri yüzünden aşağılanıyor..! Düşünebilir misiniz?!!
Heteroseksüel bir erkek cinsel yönelimi yüzünden aşağılandı, dışlandı, dayak yedi, öldürüldü; şu anda eşcinsellere yapılan bu!
Ben Müslüman Kültürün ateist bir eşcinsel BİREYiyim. Homofobiklerin Tanrısı benimkinden ayrı olamaz ve ayrımcı düşünemez!
21 Ocak 2019 Pazartesi
Demokrasi gerçekçilik gerektirir; boş işlerle olmaz!
Akp o kadar #eyt karşıtlığı yaptıktan sonra ne diyerek yasayı çıkaracak; pardon mu diyecek geçmiş için?
Bu iktidarla yasa çıkıncaya kadar yıl 2024 olur, #eyt'nin miyadı dolar. Eyt, Akp'ye oy vermemek için demokratik kazanç, fırsat!
Akp diyor ki #eyt için : 'Hakka hukuğa ben karar veririm; sizi gidi türemişler, boş işler!' Benim tek umudum yeni bir iktidar!
Biz emekliliğimizi yaşa taktılar diyoruz, Akp erken emeklilik diye bir şey olamaz diyerek konuyu saptırıyor! AKP'den fayda gelmez!
Akp bu saatten sonra 'Bile bile hakkınızı vermemek için çok direndik ama inat ettiğiniz için siz kazandınız' der mi #EYT'li lere?
EYT'liler AKP ile değil, başka iktidarla yola devam etmeli; EYT yasasına geç kalınırsa da, bu grup demokrasi için yola devam etmeli!
EYT'liler umutlarını asla yitirmemeli tabiki de, yola devam ama çarenin tükenmediği demokrasi AKP'de yok! Bunu bi' anlayalım artık!
Demokrasimizin nice oluşunu bilen biliyor da, asıl sorun bilemeyen ve bilMEYECEK (% 50) olanlar ve bundan istifade edenler!
Demokrasi gerçekçilik gerektirir, "boş" işlerle olmaz; adres de oyların demokrasiye gidip gitmeyeceğini belirleyen sandıklardır!
#EYT mücadelesine boş işler diyen AKP Denizli Milletvekili'ne: Bizim mücadelemiz gibi oyumuz da boş değil, göreceksiniz!
20 Ocak 2019 Pazar
Emeklilik yasası çıksa, EYT'liler AKP-MHP'ye oy verecekler yani!
EYT'liler, emeklilik yasası çıkmazsa, "AKP-MHP'ye oy yok!" diyorlar.
Yasa çıksa oy verecekler yani;
Dün emeklilik hakkını gasp edip iade etmeyenler, emeklilik hakkımızı elde ettikten sonra başka haksızlıklara devam etsinler yani öyle mi?
Ne farkınız var onlardan öyleyse?
Pardon zaten öyle miydik, onlardan mıydık?!
Dün sizin hakkınızı gasp edenlerin, yarın başkalarının haklarını gasp etmeyeceklerinin garantisi var mı; pardon herkes kendini kurtarma derdindeydi değil mi? Yani her şey yolunda da, sadece EYT mi sorun? Yoksa her şey sorun da, bize dokunan bölümü mü EYT?
Dolar insin çıksın, fiyatlar durmadan çıksın; Emeklilik hakkının ne değeri olabilir öyleyse?
Biz laf olsun diye mi emekli olmak istiyouz, yoksa geçimimizi sağlamak için mi?
Başka canlar yanarken sesimizi çıkarmayalım, kendi canımız yanınca zamanında oy verdiklerimiz kötü olsun;
emekliliklerimizi iade edince gene iyi diyelim onlara öyle mi?;
gelinen noktada kendi yanlış seçimlerimiz, zamanındaki sessiz kalışlarımız yatmıyor mu? Özgürlük vaat eden bir muhafazakarlığa inanılır mı?;
Türkiye'de inanıldı ve gelinen nokta tek elden yönetim!
Son seçimlerde ekonomi vaat edildi;
gelinen nokta soğan-patates-domates; 8-10 lira!
Doları yükselttiler; düşürdük diyorlar;
Sıkıysa soğan patatesin fiyatını da 1 liraya sabitleyin;
çünkü temel gıda bunlar gelişmemiş toplumlarda;
fakirin ekmeğiyle oynanıyor farkında değil misiniz?
Eskiden 5 kiloluk çiçek yağları 5 lira idi; şimdi kilosu 8 lira oldu.
5 kilolukları da 4 kiloya düşürerek, 5 kiloluk algıyı 4 kiloya indirgediler. Algılarımızı bile ele geçirdiler!
Diyeceğim o ki, gasp edilen emeklilik hakkına boş işler diyen Denizlili vekil gibi,
emeklilik hakkını elde etsek bile Avrupa'daki emekliler gibi seyahat özgürlüğümüzü de elde edebilecek miyiz?
Gerçi o vekile göre, EYT'yi çıkarmayacakları için Avrupalı emekliler gibi ekonomik olarak güçlenecek mişiz!
Ben 70 yaşından sonra beynime mi sokacağım parayı?
Ben şu anda açım diyorum, o bana demek istiyor ki,
"Akıl sağlığını kaybettiğin yaşta rahat bir şekilde seyahat edebileceksin!"
Problem şurada; herkes hayata bulunduğu ekonomik seviyeyi ve iktidarlarını koruyacakları bir pencereden bakıyor;
Hal böyle olunca vicdanszılık ortaya çıkıyor; empatiden yoksunluk ortaya çıkıyor;
gayri insanilik ortaya çıkıyor.
Bizim isyanımız, açlık sınırında yaşamamızdan ve haksızlıkların bıçağın kemiğe dayanma noktasına gelmesinden;
Demem o ki;
Muhafazakarlar iktidar geldiğinden beri sosyo ekonomik olarak kan ağlıyoruz, ebemiz tokatlanıyor;
YaniYANİ, emeklilik hakkımız iade edilince, AKP-MHP'den memnun olmaya devam edeceğiz öyle mi?
Bakınız, şu anda ekonomik özgrülüğümüz yok ise, bunun altındaki temel neden;
ifade özgürlüğümüzün elimizden alınmasıdır. Medya tek elde, hak-hukuk tek elde, yönetimler tek elde, eğitim tek elde, kurumlar tek elde; özerk hiçbir şey kalmadı hayatımızda!
En önemlisi de ne biliyor musunuz;
artık biz bile tek eldeyiz;
artık ağzımızdan çıkacak kelimeden bile korkar olduk!
Unutmayın ki, insan özgürlüğünden korkar ise, kendini özgürce ifade etmekten korkar ise;
zindanlar bile ona lüks kalır!
18 Ocak 2019 Cuma
Kendini dönüştüReMeyen hiçbir eşcinsel hareketinin manevra kabiliyeti olamaz!
Düşünce üretmeyen, farklı düşünceleri reddeden, kendini dönüştüReMeyen hiçbir eşcinsel hareketinin manevra kabiliyeti olamaz.
Bozuk plak gibi takılır kalırlar, göçmen kuşlar gibi döneler dururlar. Onlar için zaten eşcinsel hareketin bir hedefi bile yoktur; sırf egolarını tatmin etmektedirler hobi mahiyetinde; hiçbir şey yapmadık demek için.
Çünkü cesur değildir bunlar; çünkü hayatın içinde eşcinsel olamadıkları için, heteroseksist toplumun formülü ve bu yapıya uygun kategori ve tanımlamalarla hem fincancı katırlarını ürkürmekten kaçınırlar, dolayısıyla kamuflaj bir şekilde kendilerini daha iyi hissederler kapalı toplum paralelinde.
Bunlar, çevrelerinden eşcinselliklerini gizleyip ya grup toplantılarına katılırlar ya da kimsenin tanımayacağı metropolde karnaval yaparlar. Hatta toplum içersinde heteroseksüel yaşarlar, karanlıkta da kendilerini kandırırlar ben eşcinselliğimle barışığım diye; dayanakları homofobidir kendi içlerindeki homofobiyi görmezden gelerek.
Ya aktif erkektirler, ya transseksüel, ya da toplumsal cinsiyete indirgemişlerdir eşcinselliklerini; karı-koca rolü oynarlar.
Sadece dillerindedir eşcinsel hakları; o da sadece (heteroseksit düzeni içselleştirdiklerinden) bu düzene uygun olarak evlilik, vesaire. Hem eşcinsel olarak doğalarını inkar ederler, hem de uymayacağını bile bile doğaya aykırı-heteroseksist düzene uygun bir yaşam biçimini benimserler kısaca...
Ahlakçılık yaparlar, dogmatizmden medet umarlar, aile değerlerine falan sahip çıkarlar. Eşcinselliğin cellatlarıyla barış olur mu, huzur içinde yaşanır mı, eşcinsel özgürlük ve hakları olur mu?
Neden vardır bu yanlışlıklar... Çünkü bilinçsizlik engelini aşamamıştır Türkiye'de eşcinsellik. Neden vardır bu bilinçsizlik; çünkü eşcinsel bireylerin toplumun geneline paralel okuma, araştırma ve öğrenme kabiliyeti olmadığı için, kendilerine sunulan formatla üzerinden eşcinsellik anlayışı geliştirmektedirler...
Nedir bunlar; gay'lik, lezbiyenlik, transseksüellik, biseksüellik, intersekslik, ve diğerleri... Ve bunlar heteroseksist çatı üzerinden temellendirilmektedir; yani heterosnormatif yapı yeniden üretilmektedir; bakınız bu LGBTİ+ denilen güruha, heteroseksizmin kopyasını görürsünüz...
Bu da ne demektir; kendi bacağına kurşun sıkmaktır. Çünkü bizim müsebbibimiz, yani homofobiye sebep olan hetroseksist unsurlardır zaten. Bizi karşısına alan bir yapı, bize ne kadar sağlıklı bir yaşam hakkı verebilir?
Bizim davamız queer'dir; heteroseksist yapının karşısında olmamız, ötekileştirilmemizdir...
Dolayısıyla amacımız da bu yapıya yamanarak varolma şeklinde değil, doğamıza, eğrisiyle-doğrusuyla sahip çıkmaktır.
Çünkü başka türlü bir varoluş bizi, biz olmaktan çıkartıp, kendimizi gerçekleştirmemizin önünde engel teşkil edecektir. Bizi transseksüellik, biseksüellik, intersekslik, hatta lezbiyenlik bile bir yere götüremez..
Biz heteroseksizmin öteki halini, ibineliği kabul ettirerek özgürlüklerimize kavuşabiliriz...
Kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar; her kategorinin, her bir tanımlının özgürlüğü eşcinsel özgürlüğüne bağlıdır.
Çünkü transseksüeller kendilerini heteroseksüel olarak kabul etmektedirler ve gidecekleri nokta cinsiyet odaklı bir toplum yapısıdır. Lezbiyenlik rahatsız etmez erkek egemen yapıyı; heteroseksizmin düşlerini süsleyen bir fantazidir o. Biseksüellik kamuflajdır zaten ve nerede duracağı belli değildir. İnterseksin daha biyolojik bölümündeyiz ve cinsel yönelim boyutuna geçilebileceğinden hiç umutlu değilim. Geriye ne kaldı; yester-gay veya bukelamun-gay mi?
Eşcinsel hareketini olumsuz etkileyen en önemli etmenlerden biri de, eşcinsel grupların bilinçsiz insanlar, dinazor kafalılar, fonsal çıkarcılar, en önemlisi de hayatta bir şey olamamış ve eşcinsel hareket üzerinden kendini kanıtlamaya çalışan egolar tarafından yönetilmesidir.
Bu gruplar, hiçbir çıkar gözetmeksizin harekete gönül borcuyla bir şeyler yapmaya çalışan ve farklı düşünen bilinçli eşcinselleri kabul etmez; çünkü onların heteroseksistçe de olsa "tıkır"ında işleyen sistemlerinin bozulmasını istemezler.
Böyle gruplara eşcinsel olarak girersin ama LGBTİ+ demeyip ezberi bozarsan şutlanırsın!
50 yaşında olacağım yakında. Askerden geldikten sonra tamamen eşcinsel haklarına yöneldim ve sonunda bilinçsiz bir eşcinsel cemaatinde olmaktansa, bağımsız bir eşcinsel aktvisti olmanın en doğrusu olduğunu gördüm.
Aynı yurtdışındaki Türkler gibi uzaktan seyrediyorum şimdilerde Türkiye'deki kendilerine LGBTİ+ diyen eşcinsel kesime de ben boşa kürek çekiyormuşum ki onların içersinde ve demoralize olmakla ödüllendiriyormuşum kendimi; kendime o kadar çok üzüldüm ki uzaktan gerçekleri geç de olsa farkedince.
Her yıl Onur Yürüyüşü gönüllüleri aranır, her yıl Antihomofobi günleri düzenlenir, 1 Mayıs'a katılmalar, panaller, atöleyeler ve film gösterimlerinden bir adım öteye gidilemiyor.
Bilinçlilik olmadığı sürece mücadele dedikleri ama mücadeleyle alakası olmayan yaptıklarının ne kadar kısır olduğunu umarım birgün görür bu oluşumlar, gruplar, dernekler...
Hani geleneksel toplumlarda ideolojisi aynı olanlar seçilir her zaman ve bu ideolojilerle onlarca senece yönetilip hiçbir şeyin dğişmemesi gibi. Çünkü seçen de aynı kafa yapısına sahiptir, seçilen de.
Türkiye'de eşcinsel oluşum, grup, insiyatif, dernekler de aynı bu yapı gibi işte. Queer olmak yerine, cinsiyetçi tanımlama ve kategorilerle heterosesist yapıya göz süzüp, sizin karşınızda gibi duruyoruz ama sizinleyiz diyorlar!
Sosyal psikolojide, büyükten küçüğe bir ikna şekli vardır ya... Önce büyük şey istenir, sonra küçük şey söylenir; zaten istene de küçük şeydir; çünkü büyük şeyi istemeye ne cesaret vardır, ne de gönül! Türkiye'de eşcinseller ve eşcinsel dernekler eşcinsel hakları diyip, transseksüelliğe razı oluyorlar; çünkü istedikleri de bu zaten.
Bozuk plak gibi takılır kalırlar, göçmen kuşlar gibi döneler dururlar. Onlar için zaten eşcinsel hareketin bir hedefi bile yoktur; sırf egolarını tatmin etmektedirler hobi mahiyetinde; hiçbir şey yapmadık demek için.
Çünkü cesur değildir bunlar; çünkü hayatın içinde eşcinsel olamadıkları için, heteroseksist toplumun formülü ve bu yapıya uygun kategori ve tanımlamalarla hem fincancı katırlarını ürkürmekten kaçınırlar, dolayısıyla kamuflaj bir şekilde kendilerini daha iyi hissederler kapalı toplum paralelinde.
Bunlar, çevrelerinden eşcinselliklerini gizleyip ya grup toplantılarına katılırlar ya da kimsenin tanımayacağı metropolde karnaval yaparlar. Hatta toplum içersinde heteroseksüel yaşarlar, karanlıkta da kendilerini kandırırlar ben eşcinselliğimle barışığım diye; dayanakları homofobidir kendi içlerindeki homofobiyi görmezden gelerek.
Ya aktif erkektirler, ya transseksüel, ya da toplumsal cinsiyete indirgemişlerdir eşcinselliklerini; karı-koca rolü oynarlar.
Sadece dillerindedir eşcinsel hakları; o da sadece (heteroseksit düzeni içselleştirdiklerinden) bu düzene uygun olarak evlilik, vesaire. Hem eşcinsel olarak doğalarını inkar ederler, hem de uymayacağını bile bile doğaya aykırı-heteroseksist düzene uygun bir yaşam biçimini benimserler kısaca...
Ahlakçılık yaparlar, dogmatizmden medet umarlar, aile değerlerine falan sahip çıkarlar. Eşcinselliğin cellatlarıyla barış olur mu, huzur içinde yaşanır mı, eşcinsel özgürlük ve hakları olur mu?
Neden vardır bu yanlışlıklar... Çünkü bilinçsizlik engelini aşamamıştır Türkiye'de eşcinsellik. Neden vardır bu bilinçsizlik; çünkü eşcinsel bireylerin toplumun geneline paralel okuma, araştırma ve öğrenme kabiliyeti olmadığı için, kendilerine sunulan formatla üzerinden eşcinsellik anlayışı geliştirmektedirler...
Nedir bunlar; gay'lik, lezbiyenlik, transseksüellik, biseksüellik, intersekslik, ve diğerleri... Ve bunlar heteroseksist çatı üzerinden temellendirilmektedir; yani heterosnormatif yapı yeniden üretilmektedir; bakınız bu LGBTİ+ denilen güruha, heteroseksizmin kopyasını görürsünüz...
Bu da ne demektir; kendi bacağına kurşun sıkmaktır. Çünkü bizim müsebbibimiz, yani homofobiye sebep olan hetroseksist unsurlardır zaten. Bizi karşısına alan bir yapı, bize ne kadar sağlıklı bir yaşam hakkı verebilir?
Bizim davamız queer'dir; heteroseksist yapının karşısında olmamız, ötekileştirilmemizdir...
Dolayısıyla amacımız da bu yapıya yamanarak varolma şeklinde değil, doğamıza, eğrisiyle-doğrusuyla sahip çıkmaktır.
Çünkü başka türlü bir varoluş bizi, biz olmaktan çıkartıp, kendimizi gerçekleştirmemizin önünde engel teşkil edecektir. Bizi transseksüellik, biseksüellik, intersekslik, hatta lezbiyenlik bile bir yere götüremez..
Biz heteroseksizmin öteki halini, ibineliği kabul ettirerek özgürlüklerimize kavuşabiliriz...
Kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar; her kategorinin, her bir tanımlının özgürlüğü eşcinsel özgürlüğüne bağlıdır.
Çünkü transseksüeller kendilerini heteroseksüel olarak kabul etmektedirler ve gidecekleri nokta cinsiyet odaklı bir toplum yapısıdır. Lezbiyenlik rahatsız etmez erkek egemen yapıyı; heteroseksizmin düşlerini süsleyen bir fantazidir o. Biseksüellik kamuflajdır zaten ve nerede duracağı belli değildir. İnterseksin daha biyolojik bölümündeyiz ve cinsel yönelim boyutuna geçilebileceğinden hiç umutlu değilim. Geriye ne kaldı; yester-gay veya bukelamun-gay mi?
Eşcinsel hareketini olumsuz etkileyen en önemli etmenlerden biri de, eşcinsel grupların bilinçsiz insanlar, dinazor kafalılar, fonsal çıkarcılar, en önemlisi de hayatta bir şey olamamış ve eşcinsel hareket üzerinden kendini kanıtlamaya çalışan egolar tarafından yönetilmesidir.
Bu gruplar, hiçbir çıkar gözetmeksizin harekete gönül borcuyla bir şeyler yapmaya çalışan ve farklı düşünen bilinçli eşcinselleri kabul etmez; çünkü onların heteroseksistçe de olsa "tıkır"ında işleyen sistemlerinin bozulmasını istemezler.
Böyle gruplara eşcinsel olarak girersin ama LGBTİ+ demeyip ezberi bozarsan şutlanırsın!
50 yaşında olacağım yakında. Askerden geldikten sonra tamamen eşcinsel haklarına yöneldim ve sonunda bilinçsiz bir eşcinsel cemaatinde olmaktansa, bağımsız bir eşcinsel aktvisti olmanın en doğrusu olduğunu gördüm.
Aynı yurtdışındaki Türkler gibi uzaktan seyrediyorum şimdilerde Türkiye'deki kendilerine LGBTİ+ diyen eşcinsel kesime de ben boşa kürek çekiyormuşum ki onların içersinde ve demoralize olmakla ödüllendiriyormuşum kendimi; kendime o kadar çok üzüldüm ki uzaktan gerçekleri geç de olsa farkedince.
Her yıl Onur Yürüyüşü gönüllüleri aranır, her yıl Antihomofobi günleri düzenlenir, 1 Mayıs'a katılmalar, panaller, atöleyeler ve film gösterimlerinden bir adım öteye gidilemiyor.
Bilinçlilik olmadığı sürece mücadele dedikleri ama mücadeleyle alakası olmayan yaptıklarının ne kadar kısır olduğunu umarım birgün görür bu oluşumlar, gruplar, dernekler...
Hani geleneksel toplumlarda ideolojisi aynı olanlar seçilir her zaman ve bu ideolojilerle onlarca senece yönetilip hiçbir şeyin dğişmemesi gibi. Çünkü seçen de aynı kafa yapısına sahiptir, seçilen de.
Türkiye'de eşcinsel oluşum, grup, insiyatif, dernekler de aynı bu yapı gibi işte. Queer olmak yerine, cinsiyetçi tanımlama ve kategorilerle heterosesist yapıya göz süzüp, sizin karşınızda gibi duruyoruz ama sizinleyiz diyorlar!
Sosyal psikolojide, büyükten küçüğe bir ikna şekli vardır ya... Önce büyük şey istenir, sonra küçük şey söylenir; zaten istene de küçük şeydir; çünkü büyük şeyi istemeye ne cesaret vardır, ne de gönül! Türkiye'de eşcinseller ve eşcinsel dernekler eşcinsel hakları diyip, transseksüelliğe razı oluyorlar; çünkü istedikleri de bu zaten.
17 Ocak 2019 Perşembe
Ne Emel Aydan ne de Bülent Ersoy, LGBTİ'nin öncülerinden olamaz!
Mutlu transseksüellik yoktur; pişman transseksüellik vardır(Cover)!
Transseksüelliğin eşcinsel hakları aktivizmiyle veya quuer'le alakası olamaz. Onların-transseksüellerin tek hedefi homofobilerinden kurtulmak için bedensel geçişlerini gerçekleştirerek heteroseksizme yamanmak!
Bu cover yazı nereden çıktı derseniz, çünkü milyonlarca kez aynı cümlelerimi tekrar ediyorum, çok satıyor ne yapayım!:), Onedio sitesi trans Emel Aydan için LGBTİ öncülerinden demiş de. LGBTİ öncüsü olmak ne demek; bedensel geçiş ameliyatını olmak demek mi? Eşcinsel dışındakiler de gerçekten "bizler"in tek derdimizin kendimizi sadece duygusal veya cinsel manada gerçekleştirmek olduğunu mu sanıyor? Bakınız, biz sırf cinsel yönelimimizden dolayı ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyoruz, nefret cinayetine kurban gidiyoruz; biz heteroseksüeller gibi eşit ve özgür bir şekilde insanca yaşamanın derdindeyiz; cinsellik veya duygusallığımız en önceliğimiz değil. Siz sırf heteroseksüleliğinizden dolayı ayrımcılığa maruz kalıp öldürüldünüz mü? Her gün yaşadığımız indirekt homofobiyi hiç hesaba katmıyorum bile.
16 Ocak 2019 Çarşamba
Cinsiyet kimliği, homofobinin meşrulaştırılmasıdır!
Mutlu transseksüellik yoktur; homofobik-mutsuz eşcinselliğin cinsiyet kimliğiyle onarılma teorisidir transseksüellik!
Ben heteroseksüelim diye yanındaki erkeği de heteroseksüel olarak lanse eden, transseksüel tanımlılar kendilerini kandırdıkları için üzülüyorum gerçekten... Bu cümlenin açıklaması, yazımın sonunda...
Dün kendini eşcinsel olarak tanımlayan, biyolojik olarak erkek olanlardan hoşlanan, beraber olduğu erkekleri de eşcinsel olarak kabul eden bir arkadaşım; "Halil ben de kendimi transseksüel hissedenler gibi hissediyorum; içimdeki aşka ve sevgiye biyolojik olarak erkek olanlar karşılık buluyor ama ben kendimi onlar-transseksüeller gibi ifade etmek istemiyorum. Çünkü doğduğum beden, benim tüm duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarımı cinsel anlamda karşılayabilecek bir kapasiteye sahip. Hatta ben, içimdeki cinsellik ve duygularım toplumsal kimliklere uysun diye penisimi kestirirsem, doğanın bana bahşettiği ve kendimi gerçekleştirmemi sağlayan bedenimi hadım edeceğim. Çünkü böyle bir tahribat benim kendimi cinsel olarak gerçekleştirmemi engelleyecek. Benim duygularım nasıl olursa olun, nasıl çalışırsa çalışsın; içinde bulunduğum beden gerçekleştirebilir beni cinsel anlamda. Penisimi kestirmem demek, benim cinselliğimi feda etmem demek olacaktır. Oradaki zevke duyarlı bütün mekanizmayı yerle bir ediyorsun trans geçiş ameliyatıyla. Uzamanlar da böyle açıklıyor bunu. Oraya açılan bir delik bana zevk veremez ki. Ben biyolojik bir erkekle sevişirken, bana zevk veren organımın içeriye veya dışarıya şeklinde olmasının ne önemi olabilir ki? Eğer doğduğum şekil beni rahatsız ediyorsa; bu bir homofobidir, çocukluktan itibaren toplumsal cinsiyeti içselleştirmem demektir. Kaldı ki, bana zevk veren organımın çıkıntılılığını deforme edip girintiye dönüştürmem, hiçbir işe yaramayacak; hatta ben bu yüzden ürüner sistem olarak hayat boyu rahatsızlıklar yaşayacağım. Hal böyleyken onlar-transseksüel tabirliler duygusallık veya cinsellik olarak benden nasıl farklı olabilir; yani nasıl onlar transseksüel olabilir, ben niye eşcinsel olarak tanımlıyorum kendimi? Sonuçta duygularımız aynı, arzularımız aynı, kendimizi gerçekleştirme şeklimiz aynı... Ben mi eşcinsel değilim bu aynılığa rağmen, onlar mı transseksüel değil?"
Aslında ben bunu sayfalarımda defalarca anlattım. Arkadaşıma tekrar anlattım sorusu üzerine. Bakınız, eşcinsellik dediğimiz şey,
biyolojik bir erkeğin, biyolojik bir erkek olarak hemcinsinden hoşlanmasıdır(kadın eşcinseller için de geçerldir biyolojik olarak hemcinsinden hoşlanmak).
Bu hoşlanma esnasında, kişi ben kendimi şu cinisyette hissediyorum, karşımdaki de karşı cinisyetten olmalıdır düşüncesi, heteroseksist bir içselleşmedir.
Çünkü heteroseksist toplumlarda, ister kendilerini eşcinsel olarak ifade edenler olsun, ister transseksüel olarak ifade edenler olsun; toplumsal cinisyeti içselleştirip, ona göre rol benimsiyorlar; ben aktifim-ben pasfim, ben erkeğim-ben kadınım diye. Bu duruma göre herkes heteroseksüel rolünü oynuyor!!!
Oysa hepimiz aynıyız. Kendini pasif olarak ifade edenler de, aktif olarak gerçekleştirip ben heteroseksüel erkeğim diyenler de, ben heteroseksüel trans bir kadınım diyenler de...
Yok birbirmizden farkımız; çünkü özde hemcinsler arası bir gerçekleştirmedir bütün bu ilişkiler ve tek kelimeyle eşcinselliktir.
Dediğim gibi kendini eşcinsel olarak ifade eden kişiler; cinsel yönelimiyle-eşcinselliğiyle, doğasıyla-bedeniyle barışık bir eşcinseldir.
Trans geçiş ameliyatı olan ise veya kendini öyle tanımlayan; cinsel yönelimi-eşcinselliğiyle, bedeniyle barışık olmayan homofobik bir eşcinseldir.
Kendini aktif olarak gerçekleştirip ben erkeğim diyen de; bir eşcinseldir. Bakınız, heteroseksüel bir erkek, beraber olduğu kişi trans da olsa bir erkek bedeniyle beraber olmak istemez; istiyorsa da eşcinseldir zaten. Çünkü ister pasif eşcinsellerle olsun, ister transseksüel tanımlılarla olsun ben erkeğim diye geçinen ve kendilerini eşcinsel olarak tanımlamaktan kaçınan bu kişiler, bir süre sonra bu beraber oldukları kişilere arkalarını dönüyorlar! Anladınız sanırım! Veya tutuyorlardır kendilerini. Çünkü erkeke erkeğe tensel temas da bir eşcinselliktir.
Bakınız ben bir eşcinsel olarak kadın tenine cinsel ve duygusal manada dokunamam. Heteroseksüel bir erkek de, eğer içinde eşcinsellik yok ise, bir erkeğe cinsel veya duygusal manada yaklaşamaz. En azından uzun vadeli bir beraberlik düşünemez eşcinsel veya trans tabirlilerle.
Zaten toplumsal cinsiyet rollerini benimsemiş eşcinsellerin de beraberlikleri uzun vadeli olmaz. Yani, mesela kendilerini o kategoriye sokup sürekli pasif olanla, sürekli aktif olanın; kendini transseksüel olarak tanımlayanla erkek olarak tanımlayan aktifin; çünkü eşcinselliğin doğasına aykırıdır toplumsal cinisyet rolleri.
Cinsiyet kimliğine gelirsek... Cinsiyet kimliği toplumsal cinsiyettir. Yani görselliği ve davranışları kategorileştirmek ve onları dürtülerimizle bağdaştırmanın mantıklı bir açıklaması yoktur. Çünkü heteroseksist bir toplumda yetişmemiş bir bireyin böyle bir cinsiyet kimlik anlayışı olmayacaktır. İçinde-beyninde nasıl bir kimlik varsa var ama buna toplumsal cinsiyeti giydirmeye çalışmak, cinsiyet kimliğinin doğuştan olduğuna inanmamız için yeterli bir dayanak olamaz.
Hadi diyelim benim içimde kadın cinsiyeti var ki zaten eşcinsellik dediğimiz şey de bu çeşitlilik zaten ki eğer transseksüeller biz yanlış bedende doğduk diyorlarsa, bu homofobidir resmen; çünkü biyolojik olarak hemcinsel yönelim bir eşcinselliktir ve kafanın içinde nasıl bir kimlik kimyası varsa, bu hemcinsler arası cereyan ediyor; bütün bunlara istinaden cümlenin başında dediğim gibi hadi erkek bedeninde kadın doğduk diyelim, bunu toplumsal cinsiyete uygun şekilde ifade etmek ne eşcinsellerin, ne de onların(eşcinsel olmadıklarını söyleyen ama sonuçta eşcinsel ilişki yaşayanlar, kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa işte) işine yarar, ne de bir başka kişilerin/şeylerin.
Kişilerin kendilerini ifade şekilleri heteronormatif yapıya paralel hale gelmiştir. Çünkü bir homofobi mevcuttur çocukluktan itibaren içselleştirdiğimiz heteroseksizm ve toplumsal cinisyet kimliği yüüznden. Bakınız modern toplumlara, cinsiyet kimliği denilen şey rafa kaldırılmış durumdadır eşcinsel kimilikler tarafından. Yok mudur transseksüellik hala? Vardır ama azınlıktadır bu kişilerin cinsel kimlikleriyle barışamamış olanlar olarak ve Batı'da homofobi azaldıkça, kişiler transeksüel başlığı altında kendilrini toplumsal cinsiyete uydurMamaya çalışmaktadır. Eğer transseksüellik heteroseksizmden soyut doğal bir kimlik olsaydı, İran gibi ülkeler kendi elleriyle masrafsız transseksüel yapmaya çalışır mıydı eşcinsel bieryleri. Transseksüellik bir gelişememişliktir.
Ben bunu transseksüellere anlatamam; çünkü anlayacak olsalardı, transseksüel olmazlardı; çünkü onların eşcinsellikleriyle barışabilme potansiyelleri yok denebilecek kadar az.
Ben bunu trans ailelerine anlatamam; çünkü onlar da homofobik ve çocuklarımız obne olacağına transseksüel olsun diyen aileler bunlar.
Ben bunu devlete anlatamam; çünkü devlet zaten heteroseksist ve transseksüellik eşcinsellik kadar tehdit etmiyor heteroseksist yapıyı.
Derneklere hiç anlatamam; çünkü LGBTİ+ üzerinden fon alıyorlar!
...Diyor ki haberde, Transseksüel Selin CXiğerci'nin aşk pozu... Evleneceklermiş... Bu nedir biliyor musunuz; homofobik iki eşcinselin, kendilerini-cinsel kimliklerini toplumsal cinsiyet rollerine indirgeyerek, sözde heteroseksüel birliktelikleri üzerinden homofobilerini meşrulaştırmalarıdır.
Mutlu transseksüellik yoktur; homofobik-mutsuz eşcinselliğin cinsiyet kimliğiyle onarılma teorisidir transseksüellik!
15 Ocak 2019 Salı
EYT 3. KEZ REDDEDİLDİ! 4. DE SIRA BİZDE!
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda TBMM’ye sunduğu kanun teklifi reddedildi. RYT davası için boş işler diyen AKP'den Denizli Milletvekili Cahir Özkan önergeye karşıtlığının başını çekti. Seçimlerde inceden inceden vereceğimiz oylarla bir ayar bulacaktır bu karşıtlık. Önergenin kabul edileceğini saatlerce ekran başında bekleyip bir kez daha umutlarımla oynanması, vatandaşın, AKP'nin zerre umrunda olmadığı bir kez daha gözler önüne serdi. Bozuk plak gibi öğrendiklerini tekrar ettiler; neymiş yasayı onlar çıkarmamış, şu anki yasayla Avrupa düzeyinde bir emeklilik sağlanacakmış da... Oysa '99 yılında alınan bu kararıi 2000 küsurda mi ne HDP'den Filiz Kerestecioğlu'nun dediğine göre mecliste tekrar omaylayan AKP imiş. CHP'den Engin Altay'a bizleri çok güzel ve içten savunduğu için, önergeyi veren Niğde Miletvekili Fethi Gürer'e samimiyetinden dolayı, bizleri destekleyen Saadet Partisinden Cihangir Aslan'a, TİP'ten Erkan Baş'a, İyi Parti'den de bir kişi söz aldı sanırsam ama dikkatimden kaçtı ÇOK TEŞEKKÜRLER...
GERÇEKTEN ŞOKLAR İÇERSİNDEYİM AKP'NİN MİLLETİN VEKİLLEİRNDNE DEĞİL DE, BİR KİŞİNİN SÖZÜYLE HAREKET EDEN KİŞİLER OLMASINDAN DOLAYI. BİR TANENİZ DE Mİ DE FARKLI DÜŞÜNCESİNİ DİLE GETİREBİLECEK BİR ÖZGÜVENE SAHİP OLAMAZ?
Önergenin geçmemesi belki de demokrasi adına hayırlıdır. Önerge geçseydi bir çok #EYT'li AKP veya MHP'ye oy verecekti;şimdi vermeme ihtimali mevcut. Hoca Nasrettin bindiği dalı kesti anlayacağınız!
Bu arada önergenin tartışıldığı esnada, EYT'lileri temsil edilen grubun Meclis'e alınmaması, CHP'nin ısarrıyla alınmas, sonra bu grubun salondan çıkartılmak istenmesi, sonra CHP'nin bu durumun hukuk dışı olduğunu söylemsiyle tekrar salona alınması, nasıl bir demokrasimizin olduğunun göstergesi.
Son üç seçimin 2'sinde HDP'ye, sonuncusunda CHP'ye oy verdim. Filiz Kerestecioğlu'nun #EYT'lileri çok güzel savunmasından dolayı, oyumu tekrar HDP'ye verebilirim. Oyumuz boşa gitmesin diye diye de hiçbir yere varamadık çünkü! CHP'ye verince gene çoğunluk oluşturulamıyor ve siyasetin gidişatı değiştirilemiyor ki. İki kere HDP'ye verince, en azında AKP'nin Meclis'teki sandalyesini düşürüp, farklı bir kesimin Meclis'te temsiline katkı sağşamış oldum.
Saadet Partisi'ndn Cihangir İslam'a da teşekkürler #EYT'lileri desteklediği için..
Fethi Gürer, #EYT'lileri tekrar sevindirmey çalıştığın ve çabaların için kocaman teşekkürler...
Engin Altay, CHP'ye sen başkan olsan diyorum. O ne güçlü hitabet öyle! Bayıldım valla. Eğer CHP'nin başına geçersen, bırak AKP'ye kafa tutmayı, ne Amerika ne Çin durabilir karşında! Öyle güzel anlattın, öyle güzel ve güven verici savundun ki #EYT'lileri...
İşçi Partisi'nden Erkan Başı da unutmayacağım #EYT'lileri çok güzel savunduğu için, İYİ Parti'ye de teşekkürler...
GERÇEKTEN ŞOKLAR İÇERSİNDEYİM AKP'NİN MİLLETİN VEKİLLEİRNDNE DEĞİL DE, BİR KİŞİNİN SÖZÜYLE HAREKET EDEN KİŞİLER OLMASINDAN DOLAYI. BİR TANENİZ DE Mİ DE FARKLI DÜŞÜNCESİNİ DİLE GETİREBİLECEK BİR ÖZGÜVENE SAHİP OLAMAZ?
Önergenin geçmemesi belki de demokrasi adına hayırlıdır. Önerge geçseydi bir çok #EYT'li AKP veya MHP'ye oy verecekti;şimdi vermeme ihtimali mevcut. Hoca Nasrettin bindiği dalı kesti anlayacağınız!
Bu arada önergenin tartışıldığı esnada, EYT'lileri temsil edilen grubun Meclis'e alınmaması, CHP'nin ısarrıyla alınmas, sonra bu grubun salondan çıkartılmak istenmesi, sonra CHP'nin bu durumun hukuk dışı olduğunu söylemsiyle tekrar salona alınması, nasıl bir demokrasimizin olduğunun göstergesi.
Engin Altay, CHP'ye sen başkan olsan diyorum. O ne güçlü hitabet öyle! Bayıldım valla. Eğer CHP'nin başına geçersen, bırak AKP'ye kafa tutmayı, ne Amerika ne Çin durabilir karşında! Öyle güzel anlattın, öyle güzel ve güven verici savundun ki #EYT'lileri...
14 Ocak 2019 Pazartesi
Lütfen hayvanlar üzerinden veterinerler gibi ticaret yapılmasın!
Zehra 3 gündür hasta. Veterinerler hakkındaki düşüncelerimi daha önce ifade ettim. Onlar birer para tuzağı. Gerçekten hayvanları düşündükleri için varlar ise, namerdim. Eğer o kadar duyarlılarsa, sokak hayvanlarını da tedavi etsinler veya durumu iyi olmayanların hayvanlarıyla ilgilensinler.
Zehra'ya ne olduunu anlamadım. 3 gündür dışarıya çıkmıyor zaten. Zehirlense, zehirlenme etkileri gösterir. Kusma yok. Dışkıları da normal. Sadece halsiz ve yemek yemek istemiyor. Ben enjektörle sıvı olarak besliyorum şu an.
Bir veterinere gittim; aşılarını yaptırmazsan olacağı bu dedi. Neymiş, pireler kedileirn derilerinden içine girip onlara zarar verirmiş. Tabi dedim. Beni suçlar nitelikte konuştu; sadece hayvanlara bakmakla sorumlulukların yerine getirilemeyeceğine dair. Ve bana kapıyı gösteri nitelikte iyi günler dedi. Ben burada hayvanları ne kadar düşündüğümü örnekleriyle falan anlatmayacağım. Çünkü ben kendi beslenmeme harcayacağım parayı onlara harcayan birisiyim. Ayrıca bir insan canından bile kedilerin canlarının daha değerli olduğunu da anlatmayacağım dilsiz ve de yardıma muhtaç oldukları için. Hatta onlar için dünyayı yakarım desem bile kimse inanmayacaktır zaten. Zaten o veterinere bu son gidişim. Benim için bitti. Kaç veterine, kaç iş yeri gitti buradan; amaç para kazanmak değildir, insan kazanmaktır! Diğer bir veteriner de muayenelerin 100 lira olduğunu söyledi. Sadece muayene o da. Yani kediye bir katkı sağlayacaklarına inansam, hiç önemli değil. Muayene edecekler, 100 lirayı alacaklar. O kadar. Tamamen bir ticarethane. İnsana muamelelerini görseniz, hayvan olsa tırsar kaçar! Mesela bir hayvansever kardeşimiz var aynı mahellede. Sokaktaki bütün hayvanlara yetişmeye çalışmaktan, veterinere 1500 lira borca girmiş. Gelin siz anlayın artık veterinerler konusunda ne demek istediğimi. Diyeceksiniz ki onlar-veterinerler nasıl ayakta kalacak? Hani hayır duası almak çok önemliydi!
Konuyu veterinerlerden başka noktaya bağlamak istiyorum. Beni sorumsuzlukla niteler konuşan veterinere ithafen diyeceğim o ki, benim hayatımı paylaşma durumum en çok hayvanlarla. Dolayısıyla çok içiçeyiz hayvanlar ve ben. Beni kendilerinden biri gibi görüyorlar. Çünkü gözlerini ilk açınca beni görüyorlar. Ben onların yaşama umudu ve kaynağı gibiyim. Sanki onların yaşama emirlerine amade gibi. Sanki ben onlarla ilgilenmek için yaratılmış gibiyim onlara göre. Benim kızmalarım bağırmalarım bile sanki iki kedinin hırıltısından öteye geçmediği için, beni kaale bile almıyorlar artık. Cep telefonu, bilgisayar ve malzezemeleri, ve daha neler neleri mahvettikleri halde hiç sesimi bile çıkarmıyorum onlara. Bebeklikten itibaren 10 veya daha fazla kedinin altlarıyla ilgilenmenin kolay mı olduğunu sanıyorsunuz; oysa onların dışkılamaları beni mutlu etmekten başka hiçbir şey ifade etmiyor sağlıklı olduklarının göstergesi olduğu için. Tabi benim iç dünyamı, hayvanlarla iletişimimi bilmeyenler, konuya kendi bakış açısı çerçevesinde yorum yapıyorlar. Böyle önyargılı kişileri de evrene havale ediyorum.
Daha fazla uzatmayayım. Duygusal bir bağ oluşuyor hayvanlarla aramda ve kendimden çok onları düşünüyor, hayatımı onlara göre ayarlıyor ve kendi özgürlüklerim de kısıtlanıyor doğal olarak. Evden uzun vadeli ayrılamıyorum mesela: Dışarıya çıktıklarında peşlerinde oluyorum araba çiğner veya zehirli bir şeyler yerler diye, sokak kediler zarar verir diye... Alışıyorum onlara ve sanki bir parçammış gibi oldukları için, onların başına gelen her bi' şey beni çok üzüyor, çok yaralıyor. 2019 doğumlu olan kedilerimden iki tanesi kayboldu. Kaybolanlardan Krem kaybolmadan önce hastalanmıştı sebepsizce ama iki günde kendine gelmişti. Zehra da 3. gününde hasta olmasının. Umarım iyileşecek kızım.
Yaa, aslında herkes benim kadar hayvanları düşünseydi, hiçbir hayvan hayatlarına erken veda etmek zorunda kalmazdı. Çünkü duyarlılıktır sorunların çözümünü sağlayacak olan. Yapabileceklerim de belli bir noktaya kadar oluyor hayvanlar konusunda benim. En başta maddi imkansızlıklar tabii ki... Onun dışında benim hayvanlara karşı yasaların iyileştirilmesi konusunda falan yapabileceğim ne olabilir ki kurban kültürünün hakim olduğu bir coğrafyada; Çünkü hayvanlara bir eşya gözüyle bakılıyor genel anlamda. Önümüdeki ay Belediye'nin yaptığı Halk Günü'ne gideceğim Belediye Başkanı'yla konuşmak için. Belki Belediye'nin verteriner kliniğinin durumu kötü olanların hayvanlarına ücretsiz tedavi sağlar umuduyla.
Konuyu şuraya bağlayarak bitirmek istiyorum. Yaşam bir süreç. Ben sevdiklerime aşırı bağlanan ve onları kaybetmek istemeyen biri olarak, kedilerimle de ömür boyu problemsiz yaşayacağımı sanıyorum ama hiç de öyle olmuyor. En fazla iki kedim yaşadı 3 yaşına kadar. Genelde en fazla 2 yıl yaşıyorlar şehir hayatında ve çoğu 1 yaşına ulaşmadan ölüyorlar; ya trafik kazasına kurban giderek, ya da zehirlenerek. Ve ben her kayıpla bir parçam eksik yaşıyorum. Aklı sürekli kedilerinde olan birisini hiç kimsenin anlamasını beklemiyorum zaten.
BANA GÖRE VETERİNERLER DEVLETİN AÇACAĞI VETERİNER KLİNİKLEİRNDE ÇALIŞMALI SADECE VE VETERİNERLER DE ÜCRETSİZ OLMALI TÜM HAYVANLAR İÇİN!
Bir veterinere gittim; aşılarını yaptırmazsan olacağı bu dedi. Neymiş, pireler kedileirn derilerinden içine girip onlara zarar verirmiş. Tabi dedim. Beni suçlar nitelikte konuştu; sadece hayvanlara bakmakla sorumlulukların yerine getirilemeyeceğine dair. Ve bana kapıyı gösteri nitelikte iyi günler dedi. Ben burada hayvanları ne kadar düşündüğümü örnekleriyle falan anlatmayacağım. Çünkü ben kendi beslenmeme harcayacağım parayı onlara harcayan birisiyim. Ayrıca bir insan canından bile kedilerin canlarının daha değerli olduğunu da anlatmayacağım dilsiz ve de yardıma muhtaç oldukları için. Hatta onlar için dünyayı yakarım desem bile kimse inanmayacaktır zaten. Zaten o veterinere bu son gidişim. Benim için bitti. Kaç veterine, kaç iş yeri gitti buradan; amaç para kazanmak değildir, insan kazanmaktır! Diğer bir veteriner de muayenelerin 100 lira olduğunu söyledi. Sadece muayene o da. Yani kediye bir katkı sağlayacaklarına inansam, hiç önemli değil. Muayene edecekler, 100 lirayı alacaklar. O kadar. Tamamen bir ticarethane. İnsana muamelelerini görseniz, hayvan olsa tırsar kaçar! Mesela bir hayvansever kardeşimiz var aynı mahellede. Sokaktaki bütün hayvanlara yetişmeye çalışmaktan, veterinere 1500 lira borca girmiş. Gelin siz anlayın artık veterinerler konusunda ne demek istediğimi. Diyeceksiniz ki onlar-veterinerler nasıl ayakta kalacak? Hani hayır duası almak çok önemliydi!
Konuyu veterinerlerden başka noktaya bağlamak istiyorum. Beni sorumsuzlukla niteler konuşan veterinere ithafen diyeceğim o ki, benim hayatımı paylaşma durumum en çok hayvanlarla. Dolayısıyla çok içiçeyiz hayvanlar ve ben. Beni kendilerinden biri gibi görüyorlar. Çünkü gözlerini ilk açınca beni görüyorlar. Ben onların yaşama umudu ve kaynağı gibiyim. Sanki onların yaşama emirlerine amade gibi. Sanki ben onlarla ilgilenmek için yaratılmış gibiyim onlara göre. Benim kızmalarım bağırmalarım bile sanki iki kedinin hırıltısından öteye geçmediği için, beni kaale bile almıyorlar artık. Cep telefonu, bilgisayar ve malzezemeleri, ve daha neler neleri mahvettikleri halde hiç sesimi bile çıkarmıyorum onlara. Bebeklikten itibaren 10 veya daha fazla kedinin altlarıyla ilgilenmenin kolay mı olduğunu sanıyorsunuz; oysa onların dışkılamaları beni mutlu etmekten başka hiçbir şey ifade etmiyor sağlıklı olduklarının göstergesi olduğu için. Tabi benim iç dünyamı, hayvanlarla iletişimimi bilmeyenler, konuya kendi bakış açısı çerçevesinde yorum yapıyorlar. Böyle önyargılı kişileri de evrene havale ediyorum.
Daha fazla uzatmayayım. Duygusal bir bağ oluşuyor hayvanlarla aramda ve kendimden çok onları düşünüyor, hayatımı onlara göre ayarlıyor ve kendi özgürlüklerim de kısıtlanıyor doğal olarak. Evden uzun vadeli ayrılamıyorum mesela: Dışarıya çıktıklarında peşlerinde oluyorum araba çiğner veya zehirli bir şeyler yerler diye, sokak kediler zarar verir diye... Alışıyorum onlara ve sanki bir parçammış gibi oldukları için, onların başına gelen her bi' şey beni çok üzüyor, çok yaralıyor. 2019 doğumlu olan kedilerimden iki tanesi kayboldu. Kaybolanlardan Krem kaybolmadan önce hastalanmıştı sebepsizce ama iki günde kendine gelmişti. Zehra da 3. gününde hasta olmasının. Umarım iyileşecek kızım.
Yaa, aslında herkes benim kadar hayvanları düşünseydi, hiçbir hayvan hayatlarına erken veda etmek zorunda kalmazdı. Çünkü duyarlılıktır sorunların çözümünü sağlayacak olan. Yapabileceklerim de belli bir noktaya kadar oluyor hayvanlar konusunda benim. En başta maddi imkansızlıklar tabii ki... Onun dışında benim hayvanlara karşı yasaların iyileştirilmesi konusunda falan yapabileceğim ne olabilir ki kurban kültürünün hakim olduğu bir coğrafyada; Çünkü hayvanlara bir eşya gözüyle bakılıyor genel anlamda. Önümüdeki ay Belediye'nin yaptığı Halk Günü'ne gideceğim Belediye Başkanı'yla konuşmak için. Belki Belediye'nin verteriner kliniğinin durumu kötü olanların hayvanlarına ücretsiz tedavi sağlar umuduyla.
Konuyu şuraya bağlayarak bitirmek istiyorum. Yaşam bir süreç. Ben sevdiklerime aşırı bağlanan ve onları kaybetmek istemeyen biri olarak, kedilerimle de ömür boyu problemsiz yaşayacağımı sanıyorum ama hiç de öyle olmuyor. En fazla iki kedim yaşadı 3 yaşına kadar. Genelde en fazla 2 yıl yaşıyorlar şehir hayatında ve çoğu 1 yaşına ulaşmadan ölüyorlar; ya trafik kazasına kurban giderek, ya da zehirlenerek. Ve ben her kayıpla bir parçam eksik yaşıyorum. Aklı sürekli kedilerinde olan birisini hiç kimsenin anlamasını beklemiyorum zaten.
BANA GÖRE VETERİNERLER DEVLETİN AÇACAĞI VETERİNER KLİNİKLEİRNDE ÇALIŞMALI SADECE VE VETERİNERLER DE ÜCRETSİZ OLMALI TÜM HAYVANLAR İÇİN!
Eşcinsel bir dernek, engelli ve mülteci bir eşcinsele İş-Kur'a başvurmasını istemiş!
Bu haftaki toplantımızın konularından biri de, eşcinsel hak mücadelesinin ne olduğu, eşcinsel hak mücadelesi yapanların ne işe yaradığıydı.
Bakınız; soruna, konuya, eşcinsellere karşı yapılan ayrımcılıklara, homofobiye dikkat çekmek için yapılan; ister onur yürüyüşü olsun, ister eğtim seminerleri olsun, ister eşcinselleri bilinçlendirmek için yapılan atölye çalışmaları olsun güzel ve takdir edilesi şeyler ve faydalar yadsınamaz ama bu eşcinsel hak mücadelesini istenilen noktaya ne kadar taşıyabiliyor/taşıyabilir? üzerinde durulması gereken bir konu. BAKINIZ, Türkiye'de eşcinsel hakları mücadelesi-eşcinseller görünür olmaya başlayalı, fanzin çıkarmaya başladıkalrı dönemden bugünlere 25 yıl civarında bir şey olmuş. Geldiğimiz nokta ise, muhafazakar iktidardan alınan cesaretle, homofobiklerin ahlakçılığının artması ve eşcinsel grupların faaliyetlerinin durudurulma, hatta bu gruplar kapatılmalı noktasında. NEDEN..?
Sahi neden? Sanırım kendimizi yeterli ve doğru anlatamamışız ki, ne yasal olarak bir kazanım elde edebilmişiz, ne de toplumun bakış açısında bizlere karşı bir iyileşme-yumuşama olmuş. Hala eşcinsellik ahlaksızlık, sapıklık, hastalık, günah diye ifade ediliyor ve ayrımcılık-nefret cinayetleri olarak da bir azalma söz konusu. Eşcinselliği hastalık olarak lanse edip tedavi etmeye çalışan şarlatanlıklar, eşcinsel çocuklarını tedavi ettirmeye çalışan aileler, günah diye lut kavmi miti üzerinden nefret kusanlar, biz iş bulamıyoruz diye bilinçsizlikten kendilerini cinsiyet kimliği bahanesiyle transvesti ilan edip fuhuşu marifet sananlar niye var sizce; işte eşcinselliğin doğru ve yeterli anlatılmamasından, BİLİNÇSİZ EŞCİNSELLİKTEN!
Eşcinsel gruplara bir gözatmak gerekirse... Sağolusnlar bir şey almak isteyenlere bilgi olarak falan çok şey verdiler ama sonuca gidemeyen bir eylemden öte, artık bu derneklerin faydacılığına inanılmadığı için, eşcinseller tarafından bile kaale alınmıyorlar gibi bir durum söz konusu; büyük şehirlerdeki bu vaat beklenen dernekler benim yaşadığım şehirdeki eşcinsellerin umurlarında bile değil; hatta bu derneklerin ne işe yaradıklarını bile bilmiyorlar. Sanki formaliteden varlar gibi. Tıpkı İş-Kur'un bir formalite olup, kimseye iş bulmadığı gibi.
Bu toplantımızda engelli ve eşcinsel olan 50 yaş üzeri bir katılımcımız da vardı. Artık bıçak kemiğe dayanmış vaziyette; hem sağlık probmelleri olarak, hem geçim sıkıntısı olarak, hem de ilgisizlik olarak. Trump'n politikalarında dolayı bir türlü gitmek istediği ülkeye gidemedi; çünkü kapılar uzun zamandır kapalı mültecilere. Bu da tabiki de tedavisini geçiktirdi, psikolojisini bozdu ve isyan noktasına getirdi onu. Arkadaşımız kaldığı 3 yıllık sürec içersinde protezli olan bacağında 2 kere ameliyat geçirdi ama protezin yıpranmış olması ve de kaliteli olmamasından dolayı, bacağın tekrar tekrar enfeksiyon kapma durumu söz konusu oluyor. Hiçbir yerden yardım alamıyor; ne resmi veya özel, ne de eşcinsel dernekleri gibi mercilerden. Ankara'daki eşcinsel dernek demiş ki, git İş-Kur'a başvur. O da İş-Kur'un ne olduğunu bile bilmiyor. Sonunda öğrnip gitmiş ama İş-Kur'un cevabı, biz kendi vatandaşımıza iş bulamıyoruz, sana ner'den iş bulacağız? şeklinde olmuş. Ayrıca, çalışma izni olmayan ve de 50 yaş üzeri bir engelli mülteciye kim iş verir ki? KOMİK!
Ben bu derneklerin işleyiş şekillerini bilmediğim için ahkam kesmeyeceğim elbette ve bir yardım kurumu olmadıklarını biliyorum ama bu derneklerin seminer, toplantı, atöleye çalışması yapmaları dışında hiçbitr faaliyetleriyle de karşılaşmadım. Çünkü bu derneklerin eşcinsellerin genelinin görüşüne göre hareket eden oluşumlar-gruplar olmadığına inanıyorum gördüklerime ve deneyimlerime dayanarak. Mesela Ankara'daki dernek, Denizli'de mülteci eşcinsellerin yoğunlaşmasında dolayı konuya dikkat çekici eylemlerde bulunuyorlar onlara futbol karşılaşması yaptırmak, yılda bir öğün yemek ikram etmek, olmadı şehir merkezine yakın doğal güzelliği otobüse bindirerek göstermek gibi... Onun dışında bir de eşcinsellerin durumlarını anlattıkları rapor tutuyorlar BM'ye gönderilmek üzere ama ondan da hiçbir şey çıkmıyor. Onların rağpoladığı eşcinselleri ben de tanıyorum ve gidinceye kadar yaşadıkları sıkıntıları iyileştirici hiçbir dönüşüm olmuyor. Bu da insanın aklına şunu getiriyor; BU DERNEKLER, OLUŞUMLAR, GRUPLAR NİYE VAR; SIRF VAR DENİLMEK İÇİN Mİ?
Alın size gerçek bir rapor!
Sahi neden? Sanırım kendimizi yeterli ve doğru anlatamamışız ki, ne yasal olarak bir kazanım elde edebilmişiz, ne de toplumun bakış açısında bizlere karşı bir iyileşme-yumuşama olmuş. Hala eşcinsellik ahlaksızlık, sapıklık, hastalık, günah diye ifade ediliyor ve ayrımcılık-nefret cinayetleri olarak da bir azalma söz konusu. Eşcinselliği hastalık olarak lanse edip tedavi etmeye çalışan şarlatanlıklar, eşcinsel çocuklarını tedavi ettirmeye çalışan aileler, günah diye lut kavmi miti üzerinden nefret kusanlar, biz iş bulamıyoruz diye bilinçsizlikten kendilerini cinsiyet kimliği bahanesiyle transvesti ilan edip fuhuşu marifet sananlar niye var sizce; işte eşcinselliğin doğru ve yeterli anlatılmamasından, BİLİNÇSİZ EŞCİNSELLİKTEN!
Eşcinsel gruplara bir gözatmak gerekirse... Sağolusnlar bir şey almak isteyenlere bilgi olarak falan çok şey verdiler ama sonuca gidemeyen bir eylemden öte, artık bu derneklerin faydacılığına inanılmadığı için, eşcinseller tarafından bile kaale alınmıyorlar gibi bir durum söz konusu; büyük şehirlerdeki bu vaat beklenen dernekler benim yaşadığım şehirdeki eşcinsellerin umurlarında bile değil; hatta bu derneklerin ne işe yaradıklarını bile bilmiyorlar. Sanki formaliteden varlar gibi. Tıpkı İş-Kur'un bir formalite olup, kimseye iş bulmadığı gibi.
Bu toplantımızda engelli ve eşcinsel olan 50 yaş üzeri bir katılımcımız da vardı. Artık bıçak kemiğe dayanmış vaziyette; hem sağlık probmelleri olarak, hem geçim sıkıntısı olarak, hem de ilgisizlik olarak. Trump'n politikalarında dolayı bir türlü gitmek istediği ülkeye gidemedi; çünkü kapılar uzun zamandır kapalı mültecilere. Bu da tabiki de tedavisini geçiktirdi, psikolojisini bozdu ve isyan noktasına getirdi onu. Arkadaşımız kaldığı 3 yıllık sürec içersinde protezli olan bacağında 2 kere ameliyat geçirdi ama protezin yıpranmış olması ve de kaliteli olmamasından dolayı, bacağın tekrar tekrar enfeksiyon kapma durumu söz konusu oluyor. Hiçbir yerden yardım alamıyor; ne resmi veya özel, ne de eşcinsel dernekleri gibi mercilerden. Ankara'daki eşcinsel dernek demiş ki, git İş-Kur'a başvur. O da İş-Kur'un ne olduğunu bile bilmiyor. Sonunda öğrnip gitmiş ama İş-Kur'un cevabı, biz kendi vatandaşımıza iş bulamıyoruz, sana ner'den iş bulacağız? şeklinde olmuş. Ayrıca, çalışma izni olmayan ve de 50 yaş üzeri bir engelli mülteciye kim iş verir ki? KOMİK!
Ben bu derneklerin işleyiş şekillerini bilmediğim için ahkam kesmeyeceğim elbette ve bir yardım kurumu olmadıklarını biliyorum ama bu derneklerin seminer, toplantı, atöleye çalışması yapmaları dışında hiçbitr faaliyetleriyle de karşılaşmadım. Çünkü bu derneklerin eşcinsellerin genelinin görüşüne göre hareket eden oluşumlar-gruplar olmadığına inanıyorum gördüklerime ve deneyimlerime dayanarak. Mesela Ankara'daki dernek, Denizli'de mülteci eşcinsellerin yoğunlaşmasında dolayı konuya dikkat çekici eylemlerde bulunuyorlar onlara futbol karşılaşması yaptırmak, yılda bir öğün yemek ikram etmek, olmadı şehir merkezine yakın doğal güzelliği otobüse bindirerek göstermek gibi... Onun dışında bir de eşcinsellerin durumlarını anlattıkları rapor tutuyorlar BM'ye gönderilmek üzere ama ondan da hiçbir şey çıkmıyor. Onların rağpoladığı eşcinselleri ben de tanıyorum ve gidinceye kadar yaşadıkları sıkıntıları iyileştirici hiçbir dönüşüm olmuyor. Bu da insanın aklına şunu getiriyor; BU DERNEKLER, OLUŞUMLAR, GRUPLAR NİYE VAR; SIRF VAR DENİLMEK İÇİN Mİ?
Alın size gerçek bir rapor!
Dayanağı cinsiyet kimliği olan transseksüellik, toplumsal cinsiyetten başka hiçbir şey olamaz!
Haftalık buluşmamızda bu hafta dereden tepeden konuştuk YouTube'den seçtiğimiz seçtiğimiz müzikler eşliğinde.
Konularımızdan biri, neden bilinçli eşcinsellerin, eşcinsel değil de heteroseksüel arkadaşları oluyordu? Bunun cevabı aslında eşcinsel hakları konusunda birlik beraberlik olamamamızın da nedeni...
Eşcinsellik denilince (artık sebeblerine de inanmıyorum), eşcinsellerde bir samimiyetsizlik mevcut. Eşcinseller ya gizliler, ya erkeğim diye aktif geçinenler, ya da heteroseksüelim diye geçinen travestiler. E toplum eşcinselliği ne zanneder o zaman; Utanılacak bir şey ya da travestiler!
Yaa heteroseksüellik dışında bir tane eşcinsellik var. Bunu çeşitlendirerek heteroseksizme yamanmanın kimseye bir faydası olamaz. Bırakın artık şu yanlış bedende doğdum, ben heteroseksüelim ayaklarını; belli bir süre sonra bu lakırdının inandırıcılığının kalmadığını bir tarafa bırakın, bayıyor artık.
Bakınız tekrar söylüyorum. Doğa yarattıysa vardr bir bildiği. Herkesin kapasitesi ölçüsünde bir bakış açısı ve bu doğrultuda çizdiği bir yol var; eşcinseller de içselleştirilmiş homofobilerinden dolayı kendilerini heteroseksizme farklı şekilllerde kabul ettireceğini falan sanıyor; herkes-eşcinsel de kendini mutlu ve tatmin edecek şekilde tanımlayabiliyor ve ifade ediyor; tanımlasın ve etsin de ama bu ne eşcinselliğin işine yarıyor, ne de kendilerini bu şekilde var etmeye çalışan eşcinsellerin.
Bit transvesti diyor ki: Ben heteroseksüel bir kadınım; peki biz ne oluyoruz; hepimiz aynıyız; sadece kendimizle ne kadar barıştığımızla alakalı olarak, kendimizi ifade etme şekillerimiz farklı; hepimiz aynı yolun yolcusuyuz, hepimiz aynı duygular içersindeyiz. Sadece kimimiz orjinal ambalajlarla gerçekleştiriyoruz kendimizi, kimimiz geldiğimiz doğayı inkar ediyoruz; bütün mesele bu...
Bir de demiyorlar mı, siz bir şey bilmiyorsunuz? Neyi bileceğiz; Öğrenmişler bir cinsiyet kimliği ile cinsel yönelimin ayrı şey olduğunu, zırvalayıp duruyorlar. Siz daha dünyaya gelmeden, biz o yollardan çok-tan geçtik; biz eşcinselliğin lügatını yaşayarak öğrendik; sizin gibi önümüze konulan tanımlardan değil. Keşke gerçekleri daha geniş öğrenebilseydiniz de, kendinizi anlayabilseydiniz. Gelişmiş toplumlarda artık cinsiyet kimliği diye bir şey kalmadığı, cinsiyet kimliği denilen şeyin toplumsal cinsiyet olduğu tartışılırken; siz, heteroseksizmin bir parçası olmak için heteroseksüeliz demeye çalışıyorsunuz, kendinizi heteroseksizme heteroseksüeliz diye kabul ettirmek için yırtınıyorsunuz.
Heteroseksüel oluyor musunuz bu şekilde; bilmeeem; bu kadar vajina düşkünü oluyorsa trans kadınlar falan, gerçekten heteroseküsel bir erkek olabilirler en fazla. Ben bir eşcinsel olarak görmeye bile tahamül edemediğim vajinayı, kendime nasıl yaptıracağım ki? İşte o derece homofobikler ki, kendilerinden nefret ediyorlar ve karşı cinste yakınında bile geçmek istemeyecekleri organımsıya katlanıyorlar. Transvestiler, siz kadın falan değilsiniz... Hayataınız bir umutla geçip gidiyor işte... (Trans erkeklerden de başkası bahsetsin bu arada! Onlar nerede; ellerinde tesbih, erkek traşıyla penis taktırma yollarında!)
En çok da bu durumdan eşcinseller zarar görüyor. Çünkü eşcinsellik denilince fuhuş yapan travestiler akla geliyor ve ahlakçıların hedefi haline geliyoruz bu yüzden. Çıksınlar gitsinler artık eşcinsellerin yanından kendilerini heteoseksüel ilan eden bu travestiler ve de aktifiz diye erkekliklerine toz kondurmayan gizli eşcinseller. Bunlar (güya)heteroseksüel ama eşcinsel buluşma sitelerinde fink atıyorlar, eşcinsel buluşma sitelerinde buluyorlar birbirlerini ve aynı eşcinselce sevişiyorlar. Heteroseksüelseniz, heteroseksüel dünyaya karışın ve çıkın eşcinsellerin hayatından! Devlet kabul etmiş heteroseksüelliğinizi, topluma kabul ettrimek mi düşündüğünüz? Sahi hukuki olarak varsınız-yani devlet size aneliyatla cinsiyet değiştirmenize izin veriyor; demek ki cinsiyet kimliği falan sorun teşkil etmiyor; sorun KAFALARDA ki, bahane aranıyor toplum, vesaire diye! Bir arkadaş, "Bunların işsiz kaldığı, iş bulamadığı falan yok; bir gecede, bir asgari ücretlinin kazandığınından daha fazla kazandıkları oluyor, bunlar iş bulsalar bile ya çalşmazlar, ya da çalışsalar bile fuhuşa devam ederler..." dedi.
Bir de ruhumuz bedenimize uymadığı için transvesti oluyoruz diyenler, bir bakmışsın duruma göre erkek omuşlar, bir bakmışsın travesti olarak fuhuştalar. Kısaca bunalrın ne queer'le, ne de eşcinsel hakları mücadelesiyle falan alakaları var. Bunlar bedeniyle barışamamış, yaşamın gerçeklerden uzak kolayına kaçmış, dolayısıyla yolunu bulamamış, gelecekleri olmayan, gerçekleri kendilerine bile itraf edemeyen/etmek istemeyen boşa kürek çeken kişiler.
Konularımızdan biri, neden bilinçli eşcinsellerin, eşcinsel değil de heteroseksüel arkadaşları oluyordu? Bunun cevabı aslında eşcinsel hakları konusunda birlik beraberlik olamamamızın da nedeni...
Eşcinsellik denilince (artık sebeblerine de inanmıyorum), eşcinsellerde bir samimiyetsizlik mevcut. Eşcinseller ya gizliler, ya erkeğim diye aktif geçinenler, ya da heteroseksüelim diye geçinen travestiler. E toplum eşcinselliği ne zanneder o zaman; Utanılacak bir şey ya da travestiler!
Yaa heteroseksüellik dışında bir tane eşcinsellik var. Bunu çeşitlendirerek heteroseksizme yamanmanın kimseye bir faydası olamaz. Bırakın artık şu yanlış bedende doğdum, ben heteroseksüelim ayaklarını; belli bir süre sonra bu lakırdının inandırıcılığının kalmadığını bir tarafa bırakın, bayıyor artık.
Bakınız tekrar söylüyorum. Doğa yarattıysa vardr bir bildiği. Herkesin kapasitesi ölçüsünde bir bakış açısı ve bu doğrultuda çizdiği bir yol var; eşcinseller de içselleştirilmiş homofobilerinden dolayı kendilerini heteroseksizme farklı şekilllerde kabul ettireceğini falan sanıyor; herkes-eşcinsel de kendini mutlu ve tatmin edecek şekilde tanımlayabiliyor ve ifade ediyor; tanımlasın ve etsin de ama bu ne eşcinselliğin işine yarıyor, ne de kendilerini bu şekilde var etmeye çalışan eşcinsellerin.
Bit transvesti diyor ki: Ben heteroseksüel bir kadınım; peki biz ne oluyoruz; hepimiz aynıyız; sadece kendimizle ne kadar barıştığımızla alakalı olarak, kendimizi ifade etme şekillerimiz farklı; hepimiz aynı yolun yolcusuyuz, hepimiz aynı duygular içersindeyiz. Sadece kimimiz orjinal ambalajlarla gerçekleştiriyoruz kendimizi, kimimiz geldiğimiz doğayı inkar ediyoruz; bütün mesele bu...
Bir de demiyorlar mı, siz bir şey bilmiyorsunuz? Neyi bileceğiz; Öğrenmişler bir cinsiyet kimliği ile cinsel yönelimin ayrı şey olduğunu, zırvalayıp duruyorlar. Siz daha dünyaya gelmeden, biz o yollardan çok-tan geçtik; biz eşcinselliğin lügatını yaşayarak öğrendik; sizin gibi önümüze konulan tanımlardan değil. Keşke gerçekleri daha geniş öğrenebilseydiniz de, kendinizi anlayabilseydiniz. Gelişmiş toplumlarda artık cinsiyet kimliği diye bir şey kalmadığı, cinsiyet kimliği denilen şeyin toplumsal cinsiyet olduğu tartışılırken; siz, heteroseksizmin bir parçası olmak için heteroseksüeliz demeye çalışıyorsunuz, kendinizi heteroseksizme heteroseksüeliz diye kabul ettirmek için yırtınıyorsunuz.
Heteroseksüel oluyor musunuz bu şekilde; bilmeeem; bu kadar vajina düşkünü oluyorsa trans kadınlar falan, gerçekten heteroseküsel bir erkek olabilirler en fazla. Ben bir eşcinsel olarak görmeye bile tahamül edemediğim vajinayı, kendime nasıl yaptıracağım ki? İşte o derece homofobikler ki, kendilerinden nefret ediyorlar ve karşı cinste yakınında bile geçmek istemeyecekleri organımsıya katlanıyorlar. Transvestiler, siz kadın falan değilsiniz... Hayataınız bir umutla geçip gidiyor işte... (Trans erkeklerden de başkası bahsetsin bu arada! Onlar nerede; ellerinde tesbih, erkek traşıyla penis taktırma yollarında!)
En çok da bu durumdan eşcinseller zarar görüyor. Çünkü eşcinsellik denilince fuhuş yapan travestiler akla geliyor ve ahlakçıların hedefi haline geliyoruz bu yüzden. Çıksınlar gitsinler artık eşcinsellerin yanından kendilerini heteoseksüel ilan eden bu travestiler ve de aktifiz diye erkekliklerine toz kondurmayan gizli eşcinseller. Bunlar (güya)heteroseksüel ama eşcinsel buluşma sitelerinde fink atıyorlar, eşcinsel buluşma sitelerinde buluyorlar birbirlerini ve aynı eşcinselce sevişiyorlar. Heteroseksüelseniz, heteroseksüel dünyaya karışın ve çıkın eşcinsellerin hayatından! Devlet kabul etmiş heteroseksüelliğinizi, topluma kabul ettrimek mi düşündüğünüz? Sahi hukuki olarak varsınız-yani devlet size aneliyatla cinsiyet değiştirmenize izin veriyor; demek ki cinsiyet kimliği falan sorun teşkil etmiyor; sorun KAFALARDA ki, bahane aranıyor toplum, vesaire diye! Bir arkadaş, "Bunların işsiz kaldığı, iş bulamadığı falan yok; bir gecede, bir asgari ücretlinin kazandığınından daha fazla kazandıkları oluyor, bunlar iş bulsalar bile ya çalşmazlar, ya da çalışsalar bile fuhuşa devam ederler..." dedi.
Bir de ruhumuz bedenimize uymadığı için transvesti oluyoruz diyenler, bir bakmışsın duruma göre erkek omuşlar, bir bakmışsın travesti olarak fuhuştalar. Kısaca bunalrın ne queer'le, ne de eşcinsel hakları mücadelesiyle falan alakaları var. Bunlar bedeniyle barışamamış, yaşamın gerçeklerden uzak kolayına kaçmış, dolayısıyla yolunu bulamamış, gelecekleri olmayan, gerçekleri kendilerine bile itraf edemeyen/etmek istemeyen boşa kürek çeken kişiler.
10 Ocak 2019 Perşembe
Ben AKP'yi neden sevmiyorum, neden sevemem..!
İnanmadığım için de, yapabileceklerini tahmin ettiğim AKP, görüldüğü üzere özgürlüklerimizi tamamen kısıtladı, haklarımızı tamamen elimizden aldı. Artık bir baskı cumhuriyetinde yaşıyoruz. Ağzımızdan çıkacak özgürlüğe dair her kelimeden korkuyoruz ki, ifade özgürlüğünden bir çok gazeteci ya hapiste, ya da yurt dışına kaçmak zorunda kaldı. Zaten bütün medya AKP tarafından ele geçirildi ve bağımsız olanların da üzerine çökülmüş durumda. Bağımsız olanlar da artık kitlesel medya değil, küçücük olanlar ve onların da sesi gerçekleri duyurmak için yetmiyor.
Ben AKP'yi neden sevemem... Laik değil, Atatürkçülüğe karşıt şekilde taraftarlarında bir çok söylem geliyor kulağımıza, eşitliğe inanmıyor-mesela kadın ve erkek eşit olamaz diyor, herkese eşit şekilde hakkını vermiyor-mesela eşcinselliğe karşı, herkese eşit yaklaşmıyor-mesela muhalefet partiyi destekleyenleri kucaklamıyor, gibi...
Ben AKP'yi neden sevmiyorum... Hükümette bir çok aynı kan bağını veya aile bağını taşıyan kişiler yer alıyor; bu bence padişahçılık gibi bir şeydir.
Neden sevmiyorum; halkın kemerleri sıkılırken, hükümetin harcamaları Arap şeyhlerinki gibi...
Neden sevmiyorum... Çıkar politikası izliyor. Kendi çıkarı için, çıkarı olmasa yapmayacağı şeyleri, çıkarı olduğu zaman yaptığı için. Mesela Suriyelileri savaş mağduru olduğu için mi vatandaş yaptı AKP, yoksa koltuklarını sağlamlaştırmak için oy potansiyeli adına mı?
Neden sevmiyorum; bütçe kendi çıkarları için var, çıkarına olmayanlar için yok. Mesela EYT'lilere bütçe yok diyor.
Neden sevmiyorum... İşine geldiği zaman her önergeyi insanlar uyurken bilr meclisten geçiriyorlar, ama işlerine gelmedi mi, bu yanlışı biz yapmadık diye işin içinden kolaycacık sıyrılıveriyorlar-EYT konusunda olduğu gibi.
Neden sevmiyorum; bilime değil, öte dünyaya inanmanın altını çizdikleri, bunu günlük dile yerleştirdikleri için. Mesela evrime inanmıyorlar ve bunu müfredattan yoketmek için elleirnden geleni yaptılar ve yok ettiler de sanırım.
Neden sevmiyorum... Dinin eğitimde işi olamaz, dinin eğitimle alakası yok çünkü. Çünkü din manevi bir şeydir ve kişinin kendisini ilgilendirir. Mesela toplumda neden kutuplaşma var laiklik ve din olarak; çünkü şu anda dinin altını çiziyorlar ve dindarlar da bunlardan aldıkları cesaretle fevri davranabiliyorlar laiklere karşı. Mesela Ramazan ayında sokakta dondurma yersen veya sigara içersen dayak yiyebilirsin. Çünkü dinde özgrülük var dense de yok ve bundan alınan cesaretle insanlar sırtını AKP'ye dayayarak sorumsuzca davranabiliyorlar şiddet konusunda falan.
Neden sevmiyorum... Kadına ikinci sınıf gözüyle baktığı için. Türbanı savunmak, kadını ikinci sınıf yapmaktır. Türbanlıların % kaçı din adına başını örtüyor; giydiklerine bakın ne kadar pahalı ve de gösterişli.
Neden sevmiyorum... GÜVENMİYORUM; Referandum sonuçlarında 2.5 milyon oy oynaması yapıldığı söyleniyor. Yani AKP'nin kaybedeceği referandumun kazanıldığından bahsediliyor ve tüm seçmlerde artık bir güvensizlik hakim. Herkeste şu düşünce var. Her halükarda kaybederiz. İranda iktidarın % 99'la seçim kazandığı gibi sanki!
Neden sevmiyorum... İnsanların özgürlük adına yaptıkları veya yapacakları eylemleri, halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek diye engellemeye çalışmaları, karalama kampanyası yapan yobaz basına karşı sessiz kalmalarından dolayı. Eşcinsellerin Onur Yürüyüşleri ve etkinliklerine süresiz yasak geldi mesela. Mesela Yeni Akit veya Milat gibi gazeteler her gün eşcinselleri hedef gösteren yayın yaptıkları halde, AKP, bizim politikamızda homofobiye karşı bir program yok diye sessiz kalıyor. Veya işte, son günlerde toplumsal cinisyet ile ilgili etkinliklere karşı bu yobaz kesimin karalamalarına hiç sesini çıkarmıyor. Çünkü işlerine geliyor. Sanki bu yobazlar onların piyonları gibi.
Daha uzar gider ama ilk etapta aklıma gelenler bunlar... Daha bilmediğim kimbilir neler var...
Elalem denilen şey, insanın yüzleşemediği kendi gerçeğidir!
Elalem kişinin ta kendisidir, kişiden bağımsız elalem olamaz. Çünkü başkasının ne dediğinin dokunduğu kendi yarasıdır, kendi homofobisidir, kendi rahatsızlığıdır.
Çünkü homofobik olmayan kişinin, başkasının ne dediği, ne düşündüğü umrunda değildir; eğer homofobik değilse.
Çünkü gerçek gerçektir, doğru doğrudur ve bir tanedir; dolayısıyla bundan rahatsız olmaz insan; eğer kendisi de dediğim gibi homofobik değilse, gerçekleri biliyor ve gerçeklere inanıyorsa.
Çözüm müdür gerçeklerden kaçmak; elalemin çenesi kapanır mı sen kendi içindeki elalemi susturmazsan; gerçekleri öğrenip o gerçeklere inanmazsan?
Elalem neden vardır; sen de elalemin bir parçası olduğu için, elalemin düşüncesiyle aynı düşünceyi paylaştığın için.
Elalem sen olmasan, ya umrunda olmaz elalemin ne dediği, ya da gerçekleri savunarak susturursun elalemi.
Ama sen elalem gibi olduğun sürece; o elalem hep olacak, hep dedikodu yapacak, hep senin üzerinde baskı oluşturacak ve gerçeklerle yüzleşmeyip kaçtıktan sonra hiç huzur bulamayacaksın.
Çünkü senin korkaklığın ceasret veriyor elalem zihniyetine, senin korkaklığın pekiştiriyor bu homofobiyi, ve senin üzerine salıyor, senin üzerinde baskı kuruyor.
O yüzden elalem ne der bahanesine kaçma; hiç samimi değilsin; çünkü o elalemin te kendisisin sen!
En önemlisi ne biliyor musun; o elalem üzerinden homofobini kusuyorsun çocuğuna, yakınındaki eşcinsellere. ELALEM SENSİN, SİZSİNİZ.
9 Ocak 2019 Çarşamba
Doğal olanla savaşmak her halükarda kaybettirir!
Şeffaf odalar, şeffaf olağanlar!
8 Ocak 2019 Salı
Azerbaycan'ın ilk fenomonei Nahide Babaşlı
Kaydol:
Yorumlar (Atom)




























