31 Aralık 2023 Pazar

NE 2024'TEN NE DE 2224'TEN BİR BEKLENTİM VAR!

2024'ten değil, 200 yıl sonra bile bu coğrafyadan bir şey beklemiyorum. Çünkü insanlar dijital çağda bile % 90'ın üzerinde dogmatikse-din odaklı yaşıyorsa, eğitime verilen önem her geçen gün azalırken, gerçek-evrensel demokrasiden uzaklaşılırken, insan hakları-hayvan hakları hiç kimsenin umrunda değilken, herkes eğitim-bilim-sanat vesaire yerine sadece paraya önem verirken, vatandaşın vergileri eğitime değil de cemaatler gibi lüzumsuz yerlere aktarılırken vesaire ne beklenebilir ki? Cemaatler, tarikatlar diyip geçmeyin; ülkeyi onlar yönetiyor; çünkü sisteme çok büyük baskıları var. Kızıl Goncalar dizisine RTÜK'ün yaptığı engellemelerden haberiniz vardır sanırım. Keşke aptal olsaydım da her yeni yıla umutla girebilseydim. Ben bir emekli olarak 7500 lira maaşla sokaktan bayat ekmek toplayıp hayatı idare etmeye-açlık sınırının altında yaşamaya çalışırken ve en üst mevkiinin maaşı şimdiden belirlenip benimkinin 25 katı oluyorken, vatandaşın hiç ama hiç düşünülmediği bu kadar ortadayken ben nasıl umutlanabilirim? 2024 yılında insanların hayata bakış açıları değişmeyecekken, ne değişebilir ki? İnsanlar açlıktan geberiyor, hala kral çıplak diyemiyor! İnanıyorum ki bu sistem, bu coğrafyada Yüz yıllar boyunca devam edecek; Çünkü çoğunluk memnun! 2024'ten tek isteğim; lütfen dogmatik insanlar kapımı çalmayın, beni aramayın, beni huzursuz etmeyin. Çünkü sizlere tahammül edemiyorum artık! 10 yıl mı yaşarım bundan sonra, 20 yıl mı bilmiyorum ama bu anlattığım insanlardan soyut yaşayacağım. Çünkü doğanın bana verdiği hayatı yaşatmadılar, hatta hayatımı mahvettiler. Çünkü ben onların yaşadığı gibi yaşayamam; Ben bencilce, adaletsizce, duyarsızca, eşit olmadan, özgür olmadan antidemokratik bir şekilde ve üstelik psikolojik ve fiziksel şiddetin altında sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yaşayamam.

İnsanlar artık Yılbaşı kutlamasına günah gözüyle bakıyor ama inadına içeceğim, inadına kutlayacağım!

İnsanlar kötü gidişatın sebebinin kendileri olduğunu bilmedikleri gibi, bir de her şeyin iyi gittiğine ve dünyanın bizi kıskandığına inanmıyorlar mı, kafayı yiyeceğim!

26 Ağustos 2023 Cumartesi

HAYIRLI CUMARTESİLER!

Bugünlerde Türk Hafif Müziği sayfama çok zaman ayırdığım için, diğer sayfalarımı ihmal ediyorum. Biraz manevi duygulardan bahsetmek istiyorum bugün. Herkesin manevi anlayışı yetiştiği ortama ve yapısına göre farklılıklar gösterir. Tabi belirleyici olan insanın genetiksel yapısıdır. Çünkü, mesela bazıları dağ başında yaşar dine inanır, bazıları dini bir ortamda yetişir ama hayata daha bilimsel gözlerle bakar, çevrenin baskısı bile şekillendiremez onu. Zaten etrafınıza şöyle bir bakarsanız; dine inananların bilimsellikten ve özgürlükten uzak, inanmayanların ise daha demokratik, daha özgürlükçü, daha bilimsel ve gerçekçi, hayatlarını dinden bağımsız yaşadıklarını görürüz. Hatta şöyle ki, dine inanmayanların daha vicdanlı, daha duyarlı, daha adil, daha eşitlikçi olma durumu söz konusudur. Dine inanan bir kişi hayvan ölümünü normal karşılarken, dine inanmayan bir kişi bütün canlıların eşit yaşama hakkını savunup, onları korumaya ve kurtarmaya çalışır. İnançlıların gözünde hayvan bir maldır mesela, inançsızların gözündeyse hayatın bir parçası, doğayı var eden unsurlardan biri.  

Bugün günlerden Cumartesi. Cumartesileri çok severim. Çünkü kapitalizmin dışında bir zaman dilimidir. Bugün çalışmayarak köle olmazsınız, okula gitmeyerek keyif yapabilirsiniz, kısaca tatildir, hayatı keyfince yaşamaktır, tabi sömürgeci sistemin işçileri Cumartesi günü çalışmaya zorladığı bir coğrafyada yaşadığımızın da farkındayım, onun için değerlidir şahsım adına, hatta kutsalımdır! O yüzden Cumartesilerime saygı gösterilmesini isterim.

Ben öte dünyaya, cennet-cehennem kavramlarına, dine inanmayanlardanım. İnsanlarda şöyle bir algı var; eğer bir insan inançsızsa, vicdansızdır, duyarsızdır, kısaca kötü bir insandır. Oysa ne alaka. Eğer bir insan akıllıysa bilinçlidir, ve dolayısıyla erdemlidir. Ama bilinçli insanlar şekilci-toplumsal olmayıp mantık çerçevesinde hareket ettikleri için, vicdansızlıkla itham edilebilirler, edilirler de. Çünkü çoğunluğa uymuyorsan, nefrete hedef olmaktan kurtulamazsın. Diyebilirsiniz ki, sen de çıbanbaşı olma ve herkese uyuver. Yani bu şu demek oluyor; sen kendin olma, kendin olmaktan çoğunluk için vazgeç. Vazgeçe vazgeçe bireysellik diye bir şey kalmamış zaten. Benim kaç tane hayatım var; başkaları için fedakarlık yaparak niye mutsuz olayım ki? Beni, ben olarak kabul etmeyenler, benimle hiç görüşmesinler.

Ben cennetin de, cehennemin de bu dünyada olduğuna inananlardanım. Bu dünyada her türlü kötülüğü yapacaksın, her türlü sevgisizliği, saygısızlığı, anlayışsızlığı, hoşgörüsüzlüğü yapacaksın, sonra bir çok şeyi öte dünyaya bırakacaksın. Nasıl bir şey bu gerçekten? Bu dünyada ne yaparsan, sen o'sundur. Eğer bu dünyada erdemli yaşamamışsan; öte dünya beklentileri, dilekleri sadece bir kendini kandırmadır.

İnsanlar din çerçevesinde bir şeyler yapıyorlar. Mesela kurban kesiyorlar. Ne için? Tanrı için! Tanrı'nın buna gerçekten ihtiyacı olduğuna mı inanıyorsunuz? Hangi Tanrı diye sormuyorum bile. Fakirleri doyurmak için mi kurban kesiyorsunuz? Niye 3/2'sini dağıtmayıp deepfreeze atıyorsunuz, kıyma yapıyorsunuz, kavurma yapıyorsunuz? Benim gördüğüm kadarıyla, kurban demek bol bol et yemek demek. Hadi inkar edin, çarpılısınız bak! Eğer amacınız insanları sevindirmekse, gelirinizin 3/1'ini yardım olarak dağıtın. Tabi sıkar değil mi? İki yüzlüler sizi! Bakınız ben işçi emeklisiyim ve maaşımın en az 3/1'ini sokak hayvanlarına mama olarak dağıtıyorum. Bazen hayvanlar için ek giderlerle bu oran daha da yükselebiliyor. Bakınız ben geri zekalı değilim. Dine de inanmıyorum ama vicdanlı biriyim. Ben bir insan ölünce falan arkasından güzel temenniler bulunmayı beceremem. Çünkü içimden gelmez. Çünkü toprağa karışıp humus olacak. Bir insan bu dünyada ne ise, o. Ben bir insanla ne kadar sevgi saygı içersinde olduysam, sonrası yoktur benim için. Onun dışındaki yapılan her şey benim için akıl dışılıktır. Bu benim kendi düşüncelerim. İnsanlar istedikleri şekilde nasıl mutlu olacaklarsa, o şekilde maneviyat yaşayabilirler ama benim manevi anlayışım, benim cennetim cehennemim sadece yaşarken. Ölenlerin arkasından yapılanlar, benim için sadece geride kalanların vicdanlarını rahatlatmak için yaptıkları bir tatmin şeklinden başka bir şey değildir. O yüzden maneviyatınızı yaşadığınız süre boyunca gerçekleştirin. Bugün bir hayvanın karnını doyurup başını okşadıysanız, benim için en kutsal ibadet şeklidir. Bir yaşlının size selam verip sizinle sohbet etme isteğini kırmadıysanız ve onun yaşama umudunu tazelediyseniz, bir insanın öldükten sonra arkasından okunan duadan daha değerlidir bu. Şahsen ben bunları yaptım bugün. Tamam sokak kedilerine mama vermek benim bir rutinim, becerebiliyorsanız sizin de rutininiz olsun ama beceremezsiniz siz yaa, çünkü böyle bir duyarlılık yok sizde, ama ama bir yaşlı kadın bana selam verdi ve beni durdurdu ve benimle sohbet etti. Pozitif bir enerji oluştu ortamda. Çünkü onu dinledim, o da mutlu oldu. Sonra yaşlı bir insanı daha kırmadım... Yaşlı demişken, sadece anne-babanıza bakmaktan ibaret değildir bu sorumluluk, gerçi onu da yapmıyorsunuz da... Bugünkü ikinci yaşlı dedi ki, evlatlarım kabul etmiyor, yaşlılar yurduna gitmeyi düşünüyorum. Bana imkan versinler sadece kedilere değil, bütün yaşlılara da bakarım. Eğer vicdan yoksa, ebeveynleriniz de sizin yanınızda yaşlanıp hayata veda etmedilerse, dediklerimi anlamak isteyeceğinizi sanmıyorum. Ben bir çoğuna göre vicdansız, duyarsız, günahkar, hatta deli biriyim; keşke binde birim olabilseydiniz. Vicdan ve duyarlılık konusunda niye mütevazi olayım ki, takdiri niye duyarsız bir topluma bırakayım ki; bana deli gözüyle bakan bir topluluğun onayına ihtiyacım yok; asıl onlar benden ders çıkarmalı. Hayırlı Cumartesiler!!!

22 Haziran 2023 Perşembe

1 ABD Doları eşittir 24,70 Türk Lirası

Ne tuhaf değil mi; 22 senedir Türkiye'de ekonomi ve demokrasi her geçen gün daha kötüye gidiyor ve buna rağmen iktidar ve seçmen bu kötü gidişatta ısrar ediyor. Burada bir yönetememe ve yanlış seçme durumu söz konusu ve bunun görmezlikten gelinmesi, bu kötü gidişatın artık kanıksanması ve normal olarak algılanmasıyla alakalı olsa gerek.

Seçimlerin tutuğun parti yarışı değil de kendi kendini eşit, özgür ve sağlıklı bir şekilde yönetebilme olduğunu bilseydi keşke insanlar. İnsanlar bilmiyor kötü gidişatın sebebinin yanlış yönetimler ve yanlış seçimler olduğunu. İnsanlar bilmiyor ki dövizin yükselmesinin ve dolayısıyla yaşam koşularının ekonomik olarak kötü olmasının sebebinin yönetenler olduğunu. İnsanların kötü yönetime boyun eğişinin sebebinin cahillikten başka bir açıklaması olamaz. Ama insanlar cahil olduklarını da bilmiyor. Çünkü cahil olmayan bir insan boyun eğmek yerine sorgular. Yöneticiler kendisinin 10-15 katı maaş alırken ve de başa geçmeden önce sıfırken, sonrasında trilyoner olurken; insan kendisinin açlık sınırının altında yaşamasına şükür diyorsa, yaşasın kral diyorsa; bu gerçekten sağlıklı bir durum değil. Siyaset iktidar olup cebini doldurmak yeri değil, tam tersi toplumun refah durumu yükseltmek için talip olunan bir yer. Niye hayır diyemiyorsunuz ki, niye itiraz edemiyorsunuz ki? Korkunuz ne? Dünyanın bir çok ülkesi çok kısa sürelerde refah düzeyi yüksek toplumlara dönüşürken, insanın barınma yani ev ve beslenme güvencesinin bile olmamasının ve buna eyvallah demesinin akıl ve mantıkla hiç alakası yok. Tabi onlara sorsan bizi kıskanıyorlardır, bütün dünya bizi kıskanıyordur. İktidarların en büyük afyonu din elden gidiyor, vatan elden gidiyor, aile ve ahlak elden gidiyor yaygarasıdır. Oysa insanlar sağlıklı beslenemedikleri için beden ve kafa sağlığı bile olmayan bireylere dönüşmüşler. Nasıl sağlıklı beslenebiliriz diye düşünmemiz gerekirken, bari ekmek pahalanmasa diye dua ediyoruz. Aslında istenilen durum tam da bu; daha kötüsü olacak diye insanlar hallerine şükrettiriliyorlar. İnsanlar kötü yaşama alıştılıyorlar ve yavaş yavaş her geçen gün bile isteye kötüye götürülüyorlar. Çünkü insanlar iyi yaşarlarsa, itiraz ederler. Dolayısıyla insanlar daha iyi yaşama umudu ve daha kötüsü olmasın diye şükrettirilerek ömürlerini tüketip gidiyorlar. Bazıları saraylarda yaşarken, bazıları barakalarda yaşamıyor bile, sadece ömürlerini tüketiyorlar. Oysa her insan kendisine yetebilecek kadar üretiyor ama onlar sadece birer köle muamelesi görüyor, yöneticiler de günlerini gün ediyor. İnsanlar o kadar cahiller ki, destekledikleri sistemin kendilerini zerre kadar bile düşünmediğini, kendilerine birer köle gözüyle baktığını göremiyor. İnsanlar ömürlerini kirada geçiriyor ya da ev taksidi ödeyerek. Sonra bir bakmışsın, yemek yiyecek diş kalmamış ağızlarında, yürüyemiyorlar bile. Ama gene de yaşasın kral demekten vazgeçmiyorlar. 

18 Haziran 2023 Pazar

17-22 Haziran 2023 facebook notlarım

17

Yarattığınız ülke, eşcinsellere şiddet; demokrasi bu mu, insan hakları bu mu, insanlık bu mu, vicdan bu mu; gurur duyuyor musunuz? Bu sistemi destekleyen herkes, sizinle irtibatımı kesiyorum; bana selam bile vermeyin; çünkü ben de sizden nefret ediyorum ölesiye!

Eşcinsellere uygulanan şiddete milletin tepkisine bakın; utanç verici.

Eşcinsellere istediğiniz kadar şiddet uygulayın, isterseniz bütün eşcinselleri öldürün; heteroseksüel ilişkilerden çocuklarınız gene eşcinsel doğacak. Doğanın gerçeğini yobaz düzen asla değiştiremez. Eşcinselliğin sonradan olduğuna inanmak ve bunu yok etmeye çalışmak cahillikten ve zorbalıktan başka bir şey değildir.

Homofobiden eşcinsel haklarını desteklemeyen herkes sorumludur. O yüzden hepinizden de nefret ediyorum!

Yeniden dünyaya gelme şansım olsaydı, asla nefret kültüründe doğmak istemez, bir Afrika kabilesine bile razı olurdum!

İnsan hakları ve demokrasiyi desteklemeyenlerin; şiddeti, nefreti desteklemesi nasıl bir insanlıktır!

Cahille sohbeti kestim!

Zeki Müren ve Bülent Ersoy'u alkışlayan bir ülkenin 21. yüzyılda geldiği nokta, eşcinsel haklarına destek verdiği için Mabel Matiz ve Melike Şahin'in Denizli konserlerini yasaklaması şeklinde.

18 Haziran

Artık şarkı söylemek bile yasak!

İnsanın canının yanması için illaki etinin kesilmesi gerekmez; o nefret var ya, o nefreti bilmek bile yetiyor!

İnsanın canının yanması için illaki etinin kesilmesi gerekmez; o nefret var ya, nefreti bilmek bile yetiyor.

Homofobiye rağmen insanın içindeki sevgiyi, hoşgörüyü koruyabilmesi o kadar kolay bir şey değildir! Yaşamayan bilemez!

Homofobiye rağmen insanın içindeki sevgiyi, hoşgörüyü koruyabilmesi o kadar kolay bir şey değildir. yaşamayan bilemez.

Hayatta haklı varoluşunuz için bir dayanak ararsınız ve kimseden çıt çıkmaz! Bu esnada küçücük bir haklısınız sözcüğü bile o kadar mutlu ederki insanı, kulaklarınıza inanamazsınız. Sonrasında ağlamak bile en büyük mutluluktur. Bu dediklerimi insanların anlamasını beklemiyorum. Çünkü hiç kimse kaşının üzerinde gözü var diye öldürülmüyor ki... Çünkü herkes homofobi tarafında toplanmış...

Eşcinseller sokaklarda hak mücadelesi verirken dövülüyor ama insanlar kendi kutlamalarındalar.

İnsanlar kapitalizmin-sömürgeci sistemin kölesi olmuşlar ama herkes kölelikten çok memnun - mutlular!  

Dün güvenlik güçlerinin LGBTİ'lere saldırsını her izlediğimde zangır zangır titredim. Homofobik bir toplumun kılının bile kıpırdamadığını, hatta saldırıdan içlerindeki homofobiyi beslediği için aldıkları hazza dair sosyal medya paylaşımlarından gördük. Homofobi her LGBTİ-eşcinsel için onulmaz bir yara, hiçbir zaman geçmeyen bir travmadır. Çünkü her LGBTİ birey bu saldırıya ve baskıya maruz kalmıştır ve ne zaman tekrar saldırıya uğrayacağının korkusunu yaşar. Çünkü toplumun gözünde eşcinsel olmak, en öteki olmak demektir ve bu saldırıya, ötekileştirmeye, ayrımcılığa, aşağılanmaya, dışlanmaya maruz kalmak için illaki eşcinsel hakları için bir eylemde bulunuyor olman falan gerekmez. Çünkü homofobi-eşcinsel nefreti her eşcinselin eşcinselliği üzerinden, karşı tarafın zorda kaldığı zaman başvurduğu ilk yoldur. Seni ister fiziksel ister, sözlü vurmaya çalışır. Ve sen hep zırhlarını kuşanmış, gardını almış olarak beklemek zorunda kalırsın. Çoğu zaman da susarsın, içine atarsın. Saldırılar hep yaralar içinden seni ama akan kanını kimse görmez. Çünkü onlar vurmuştur, yaralamıştır ve nefretlerini tatmin ederek mutlu olmuşlardır. Hayatımda karşılaştığım, sosyalleştiğim bir çok insan bunu yaptı. Unuttuğumu mu sanıyorsunuz kendi kendilerini küçülten insancıklar. Sizler küçücük beyinlerinizle eşcinselleri aşağıladığınızı zannedebilirsiniz ama ne kadar karaktersiz olduğunuzu da sergiliyorsunuz, farkında değil misiniz? Bu yazdıklarım kendimi acındırmak için falan değil, nefretinizi yansıtıyorum sadece kör gözlerinize, cahil beyinlerinize...

19

İktidarın belediye konserlerinin engellendiği sanatçılar, siz niye bu belediyelerde konser veriyorsunuz; reddedin; eğer özgürlüklerinizi elinizden alan sisteme tepki koyuyorsanız, para için konserlerine de çıkmayın.

Arkadaşım daha iyi koşullarda yaşayabilme fırsatını değerlendirmememi benim minimal yaşama yapıma vermeyip cimrilik olarak değerlendirdi. Tabiki de hiç üzülmedim. Her şey benim tercihim çünkü. Kedilerimle çok mutluyum. Nazar değmemesi için daha fazla kedilerden bahsetmek istemiyorum. Neşe Karaböcek'in Kertenkele albümüyle adeta mest oldum, kutsandım, yükseldim de yükseldim; elleri ayakları öpülesi diva Neşe Karaböcek, Tanrıçam benim! Rejimdeyim ama tavada 2 yumurta yaptım, yarıdan fazlasını kedilere verdim, kalanını yufka ile yanında peynir ve domatesle yedim; sanki saray mönüsü gibi o kadar tat aldım ki, anlatamam... Mutluluk neydi Abidin?

Yalnızca aklıma-vicdanıma hesap veririm!

20

Türkiye Gündemi; Zam, Şeriat, Hüdapar, Hizbullah, Furkan, Homofobi...

21

Hak ve özgürlük alanlarını genişlettik demiş...

Biz eşcinseller nolcaaz; biz insan değil miyiz, biz 85 milyona dahil değil miyiz; biz vergimizi vermiyoz mu, biz vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmiyoz mu, özgürlüğü biz niye haketmiyoz? Dine göre genişleyen hak ve özgürlükler, demokrasiye göre daralmış!

90'ların ve 20'li yaşlarımın başı... Üniversite sınavlarında aldığım puan Çanakkale'deki Fotoğrafçılık bölümünü tutuyordu. Tabi o dönem benim ekonomik olarak üniversiteyi başka bir şehirde okumam söz konusu bile değildi. Çünkü karnımı doyurmak için yaşadığım şehirde çalışmaktan başka hiçbir seçeneğim yoktu. Çalışma hayatım boyunca da açıktan 5 tane üniversite bitirdim. Fotoğrafçılık da en çok severek yaptığım iş olduğu için içimde uhde kalmaması için Halkla İlişkiler, İşletme, Sosyoloji ve Felsefe'den sonra bitirdiğim son bölüm oldu. Öğrenmeye devam ama yaşım itibariyle okul okumaya artık noktayı koydum. Bana geçmiş olsun...

22

Yanlış anlaşılmasın, ne haddime insanların nasıl yaşadığına ve hayata bakış açısına karışmak... Ama o kadar çelişkili insanların yaşadığı bir dünyadayız ki... İnsanlar hem sistemden şikayetçi hem sistemin bir parçaları, hem yokluktan bahsediyorlar ama hiç de öyle değiller gibi, hem vicdandan bahsediyorlar hem dünya umurlarında değil; tamamen akıl ve mantığa aykırı bir durum... Komşum kurbanlıklar çok pahalı dedi. Ben de hayvanlara yardım et diyemediğim için kurban kesmek yerine bütçen elverdiği kadar insanlara yardım et dedim. Bu sistemi destekleyen insanlara niye yardım edeyim dedi. Bak ben hayvanlara yardım ediyorum dedim. Seni takdir ediyorum dedi. Sadece takdir ediyor ama icraat yok. Hep çelişki hep çelişki. Mesela dün ben de arkadaşlara eşlik ettim; insanlar krizden bahsederken dışarıda yemek yeme kültürünün evde yemek yeme kültürünü geçmesi karşısında hayretler içindeyim... Hep çelişki hep çelişki...

Adam ara sokakta 200 km. hızla gidiyor. Elimle yavaş işareti yapıyorum, suratıma tuhaf tuhaf bakıyor. Az kalsın benim Monik kızı ezecekti. Arabada 2-3 kadın var ya, onlara hava atacak güya. 50 metre ileride ölü bir kedi yavrusu. O çarpmasa bile insan türünün benzer zihniyetteki trafik canavarları başka bir yerde gene çarpacak, çarpmış da. Parka spora geldim, yemişler yemişler parkın orta yerine etmişler adeta. Keşke insanlarda yeme kültürü değil de okuma kültürü olsaydı. Kadınlar toplu olarak sabah kahvaltısını yapmaya parka gelmişler. Keşke kitap okumaya gelselerdi. Çünkü yeme kültüründen gerie bir şey kalmayacak...

KÜLTÜR HEYBESİ;

Buluşalım ve her buluşmamızda insanlar kedilerine verilen süre zarfında sanatsal ve kültürel birikimlerini paylaşsın! Hayatta hiç sevmediğim şey insanların trip yapmasıdır. Akıl sağlığınız yerindeyse ve konuşma yetiniz varsa, havalara girmek ve sorun yaratmak niye? İşiniz düşünce konuşmak, istediğiniz olmayınca falan kibirlenmek bana çocukça geliyor. Bi' kendinize gelin yaa. 3 günlük dünyada kimse sizi çekmek zorunda değil.

17 Haziran 2023 Cumartesi

ÖNYARGI, YANLIŞ BAKIŞ AÇILARINA BİR BAHANE!

Muhafazakar sürecin son yıllarında eşcinsellere ve kadınlara karşı saldırılar, özellikle son günlerde sokaklardaki kadınlara karşı bedenleri üzerinden günah babında dine dayalı sözlü müdahaleler iyice arttı. Bakınız, eğer İran'da kadınlar saçlarının teli görünüyor diye dövülerek öldürülüyorsa, İran da şeriata bir gecede geçilmedi. Halk uyandığında ülkenin bütün kalelerini yobazlar ele geçirmişti zaten. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada da özgürlükleri getireceğiz diye diye (Eşcinsellere de hakları verilmeli diyenler şimdiler de eşcinselliği sapkınlık olarak tanımlıyor) 2 geri 1 ileri politikasıyla bütün yönetim birimlerini tek ele geçmediler mi? Şimdi adil bir şekilde yargılanabiliyor, seçimleri bile şeffaf bir şekilde gerçekleştirebiliyor muyuz? Kim inanıyor muhafazakar iktidarın şaibesiz bir şekilde yıllardır iktidarda kaldığına; sayım sürecinde elektrik trafolarına kediler girmiyor mu, arıza bahanesiyle seçim sonuçları veri ekranları donmuyor mu, oylar iktidar kazanıncaya kadar tekrar tekrar sayılmıyor, seçimler iptal edilmiyor mu? Niye oluyor bütün bunlar? Çünkü 20 küsur yıllık süreçte aynı kafadan 2 nesil yetiştirildi. Hani diyoruz ya açlık sınırının altında yaşamamıza rağmen niye taraftar oranlarında bir değişiklik yok; çünkü kendilerine benzeyen bir toplum yarattılar. Bundan sonra da demokrasi anlamında bir değişiklik beklemek bana ütopik geliyor. Çünkü değişim tepeden değil tabanda olursa öyle gerçekleşir. Kendi tarafları özelikle ahlakçılık yapılarak tribünlere oynanıp coşturuluyor. Yönetenlerle yönetilenler arasında "al gülüm ver gülüm" şeklinde karşılıklı bir çıkar politikası oluşturulduğu için artık olumsuz yaşam koşulları bile kanıksanmış ve kimse bundan şikayetçi değil; ve destekledikleri sistem çökerse daha da kötü olacaklarına koşullandırılmışlar. Artık doğru(yanlış olmayan), demokrasi, eğitim, sanat gibi toplumları geliştiren kavramlar "onlar"ın gözünde birer öcü ve kendilerine benzetemediklerini "vurmak için tereddütsüz bir gerekçe. Artık eşcinsellik sapkınlıktan da öte dış güçlerin bir oyunu ve LGBTİ kavramı terörizm ile eş değer görülüyor. Kadın hakları falan eşcinsel hakları gelecek diye engelleniyor; tıpkı İstanbul Sözleşmesi'nin iptali gibi. Seçimlerde muhalefeti vurmak için bir numaralı propaganda, "aileyi çökertecek ve muhalefet eşcinsel evliliğe izin verecek" diye eşcinsel karşıtlığı oldu, bir çok şehirde eşcinsellere karşı nefret mitingleri düzenlendi. Tuttu mu; tutmaz zannediyorduk ama tuttu. Artık eşcinsellik suç sayılsın, yasaklansın nidaları yüksek tondan söylenmeye başladı. Şortlu ve omuzları açık kadınlar başımıza taş yağacak diye rahatsız edilmeye başlandı. Bir çok insan "Aman, biz ne açık kadınız, ne de eşcinseliz" diye olanları umursamayabilir ama gün gelecek kapalı olanların ve muhafazakar olanların da hakları, özgürlükleri ellerinden alınabilir. Afganistan ve İran'ın geçmişini bir araştırın, ner'den nereye gitmişler geriye doğru... Hep laik kesimi düşünerek şeriat buralara gelmez diye iyimser bir tablo çizdik ama geldiğimiz noktaya bakarsanız aslından muhafazakarların bekledikleri süreden daha hızlı şekilde amaçlarına ulaştıklarını görebiliriz. Düşünsenize; bütün birimler tek elden yönetiliyor ve özgür bir şekilde seçim yapılamıyor; bundan daha ötesi ne olabilir ki? Konuyu çok uzatıp yazıyı gene sıkıcı hale getirdim. Aslında amacım tek bir cümleyle, "bakış açısına önyargı bir bahanedir" diyecektim. Yani insanların çıkarları için yanlış bakış açılarını önyargılar yüzünden diye açıklarsak, onları haklı çıkartırız. Eğer insanoğlu çıkarsız olsa, önyargılara falan bakmadan, yanlış bakış açılarını pat diye düzeltebilir, düzeltmesi gerekir. "Cahillik yüzünden önyargı" söylemi falan, yanlış bakış açılarından vazgeçmemek için sadece bir bahanedir. Erkek egemen ve cinsiyetçi yapı da iktidardan vazgeçmek istemediği sürece eşcinsellere ve kadınlara yanlış bakış açılarını değiştirmek istemeyecek ve önyargı gibi, din gibi, cahillik gibi dayanakları bahane etmeye devam edecektir.