Sözüklerden birinde, travesti ile yatan eşcinsel olur mu diye sormuş. Aslında bu sorunun tek bir doğru cevabı var; eşcinsel olunmaz, eşcinsel doğulur ama insanlar kapasiteleri ölçüsünde veya içinde yetiştirildikleri koşullar çerçevesinde olayı farklı değerlendirebilirler. Önce olaya kısaca muhafazakarlar açısından değerlendirip aradan çıkartalım bu kesimi. Bana göre dogmatizm, kapasitesizlikten dolayı sağlıklı düşünememenin ürünü olduğu için, onlara yüklenen veriler dışında bir şeylerin doğruluğu, onlara kabul ettirilemez. Eşcinsellik onlar için günahsa, günahdır ve günah onlar için bir şeyin yanlışlığını belirleyen tek referanstır ve bunun tartışılması söz konusu bile olamaz diyerek onlar açısından konuya noktayı koyabiliriz.Yani onlar belki yaptırımlarla homofobik tavır serigilemeyebilirler ama kafalarının içi, yaşamları boyu homofobiktir. Çünkü beyinleri yıkamaya müsait olanların, yıkandıktan sonra değişmeleri mümkün değildir.
Aslında kendilerini "aktif", "travesti" gibi başlıklar altında tnımlayanlar da, yukarıdaki kapasitenin farklı bir boyutu, yani eşcinsel boyutu, yani yani eşcinselliğiyle barışamamış eşcinsellik, içselleştirilmiş homofobi, yani homofobik eşcinsellik boyutu. Yani kabul etmiyorlar aslında eşcinselliği ve kendilerini toplumsal cinsiyete uydurmaya çalışıyorlar; trans kadınlık veya trans erkeklik, veya ben aktifim-eşcinsel değilim-ne bulursam dikerim gibi...
Aslında konuya milyon defa değindim ama bilinçsiz eşcinsellikle her karşılaştığımda kendimi tutamıyorum; çünkü tahammül edemiyorum insanların kendileriyle-kimlikleriyle barışamamalarından dolayı hayatı ve hayata dair gerçekleri sevememelerine. Onlara göre tek doğru kendilerini nasıl ifade ettikleri; tamam da, homofobik bir dünyada yaşamıyor olsaydık, acaba kendinizi nasıl tanımlayacak ve ifade edecektiniz? Bir şeyin doğruluğu, sosyo çevresel faktörlere göre tanımlanmaz, doğaya göre tanımlanır. Hani siz kendinizi, özellikle transseksüel veya aktif erkek olarak tanımlayanlar, eşcinselliğin normal karşılandığı bir dünyada nasıl tanımlar, nasıl ifade eder, nasıl uygulamaya geçirirdiniz?
Ben toplumsal cinsel kimlik tanımlamalarını, bilinçsizlikten dolayı (tabi bilinçsizliğin de çevresel ve genetiksel etmenleri vardır, ve tabi bu da kişinin özgüvensizlikten dolayı kendisi olamamasına sebep olabilir) içinde yaşanılan sisteme uyma çabası olarak görüyorum. Çünkü kişinin bedenini, özünü muhafaza ederek ifade etmesi ve yaşaması da, aynı toplumdaki erkek ve kadın biyolojik cinsiyeti gibi bir varoluştur. Yani ben yanlış doğdum, kendimi doğrultmaya çalışıyorum diye bir şey akıl ve mantık dışı ve kedini ikili cinsiyete zorlamanın doğru bir tanım, doğru ifade ve kendini doğruu gerçekleştirmeyle alakası olamaz. OLABİLİR Mİ? Sen ne isen, nasıl doğduysan osundur ve o şekilde yaşamanın hiçbir mahsuru olamaz; o yüzden toplumsal cinsiyete uygun tanımlar, ifadeler ve gerçekleştirmeler YANLIŞTIR ve bizi hiçbir yere ulaştırmaz.
Travesti ile beraber olursam eşcinsel mi olurum? sorusuna gelirsek. Sen eşcinsel olmasan, doğuştan biyolojik kadına gidersin. Yani eşcinsel olmasan, mecbur kalsan bile erkekten kadın gibi olmaya çalışan birine gitmezsin. Çünkü o görüntünün arkasında bir erkek olduğunu biliyorsun. Onlara gitme sebebin, transseksüellerin kendilerini ifade ettikleri-tanımldıkları gibi (trans) cinsiyet kimliği falan değil, özgüvensizliğine cesaret veren kadın görselinin aslı olan erkek bedeni. Bu 2+2=4 kadar nettir. Yani kadınlık ve erkeklik cinsel yönelim itibariyle biyolojik cinsiyetedir, karşındaki kişinin kendini ne olarak hissettiğine değil. Cinsel yönelimlerimizi biyolojik cinisyetlere göre yapmıyor muyuz? Heteroseksist ve homofobik bir toplumda da erkek erkeğe beraber olmak cesaret işi olduğu için, bazıları eşcinsellik gerçeğini kendilerine bile itiraf edmediklerinden, travestilerle veya transseksüellerle ikame şeklinde tatmin ediyorlar cinselliklerini.
Bütün bunları tecrübelerimden çok iyi biliyorum. Adam mesela önce travestilerle beraber oluyor kadın niyetine diye ama niyeti aslında erkek tabiki de. Travestiyle ilişkisini pasifliğe kadar falan götürebiliyor. Ona göre sonuçta kendisini beceren erkek sayılmayacağı için, kendisini eşcinsel saymıyor. Keyif amaçlı, çeşitlilik amaçlı diyor buna-pasifliğine. Sonrasında, asıl istediği erkek olduğu için, kılsız tüysüz kadınsı erkekleri tercih ettiğini söylüyor ama işin boyutu yatakta değişiyor. Pasifliğe travestilerle ilişkisinden tecrübeli olduğu için, aslında baştan karşısındakine koşul koyduğu feminenlik, tüysüzlük, kadınsı görüntü ve de pasiflik birden önemini kaybediyor. Anında görüntü ve maskülen, kıllı-mıllı hard mikici bir erkek tercih ettiğini anlıyorsun. Ardından gelsin dantelli külotlar ve külotlu çorapları giymeler, sütyen takmalar, kadın kılığına girmeler... Bir süre sonra travestilerle işi kalmıyor. Hatta pasif erkeklerle bile işi kalmıyor; özüne kavuşmuş oluyor çünkü. Tabi bu dönüşümü-evrimi tamamlayamayan, takılıp kalabiliyor aynı noktaya; yani ben erkeğim-aktifim diye ve o şekilde yaşamaya. Kendini kandırıyor dolayısıyla. Tabiki de buna inanacak travestiler de olunca "kocacığım" diyerek onların sahte erkekliğini pekiştiren... Ulan ne kocası, onlar da senin gibi yenge işte!
30 Mayıs 2020 Cumartesi
1-8 Şubat 2020 arası facebook notlarım
1 Şubat
Şimdi ben eşcinselliğimi hayata din penceresinden bakan dogmatik ve hurafik insanlara anlatamam ki; Lut Kavmi eşcinsellik yüzünden helak
oldu mitini bozuk plak gibi durmadan çalan insnalara ne anlatılabilir ki? Adamlar tutturmuşlar, eşcinsellik sapıklık, ahlaksızlık, günah, hastalık,
vesaire... Ulan insanların hemcinsini sevmesinin veya yarın çürüyüp gidecek maktını cinselliğini gerçekleştirmek için kullanmasının günahla,
hastalıkla, ahlakla, sapıklıkla ne alakası olabilir ki? Alakalandırıyorsanuz, aklınızla ilgili bir problem vardır. Açıp okuyun hastalık ne imiş, günah,
ahlaksızlık, sapıklık neymiş öğrenin zır cahiller!
Dindarlıkla dürüstlük ters orantılı; hangi kurumun başında böyle bir kişi varsa, cebini dolduruyor!
Hayatım boyunca maddi hiçbir hedefim olmadı ve bu anlamda da hiçbir şeyim yok. Bütün kazandıklarımı müzik albümlerine, dergilere,
kitaplara harcadım. Ölünce paracıklarım ne olcak diye üzülmeyeceğim. Arkamdan miras kavgası edilmeyecek. Halil diye bir top var demeleri
yeter benim için!
Türkiye'de dürüst bir tane resmi kurum söyleyebilir misiniz bana?
Yayalardan ricam, lütfen karşıdan karşıya yaya geçitlerinde geçin ve kırmızı ışıkta durun. Bunu alışkanlık haline getirin!
2 Şubat
TRT 2 Spor'un yayın hayatına başlaması, sporun sadece bir müsabaka olmadığını, bir kültür olduğunu göstermesi açısından çok iyi oldu. En
başta Artistik Buz Patenine olan özlemimiz bitti. Voleybol maçlarını şifresiz izlemeye başladık. Milli sporcularımız tanıtılıyor ve başarıya giden
yolda yaşamları, mücadeleleri bir çok kişiye hiç şüphesiz örnek olacak, cesaret verecektir. Spor branşları tanıtılıyor. Belki de en önemlisi bu.
Mesela az önce badminton anlatıldı. Bir çok kişiye bafminton dediğin zaman, o ne ya diyor. Oysa başta ne kadar laylaylom bir spor gibi
görünse de, öğrenmesi kolay da olsa, işi profesyonel boyuta taşımak söz konusu olunca, belki de en zor branştır. Badminton antrenörü
diyor ki, tenisçi kadar güçlü, voleybolcu kadar sıçrayan, 100 metre koşucusu kadar hızlı, 5000 metre koşucusu kadar dayanaıklı olmalısınız
diyor. Ben tenisi de oynuyorum, badmintonu da ama üst seviyeden badminton oynamak, tenise göre çok daha zor olunca, tenise ağırlık
vermeye başladım. Gerçekten tenis bana göre badmintondan daha kolay. Çünkü teniste top yerde zıplıyor ve topa yetişmen her halükarda
mümkün ama badminton gerçekten çok daha fazla efor gerektiriyor, güç gerektiriyor, refleks-dikkat gerektiriyor, çabukluk gerektiriyor, kas
yapının sağlıklı ve güçlü olması gerekiyor... Yoksa kapasitenin üzerinde performansa girişirsen, sakatlanman çok mümkün. Çünkü o smaçlara
çıkmak, bir süre sonta kol ve bacak kaslarını yıpratıyor.
4 Şubat
İnsanların yaşadıkları şehirden sıkılmalarını anlayamıyorum. Sıkıcı olan şehirler mi, yoksa insanların kendi düz yaşamları mı?
Hayatım boyunca hiç sıkıcı tek bir saniyem bile olmamıştır. Çünkü yapmak istediğim çok şey olduğu için tek derdim zaman sıkıntısı!
5 Şubat
2020'ye kötü bir başlangıç; deprem, Suriye'de askerlerimizin şehit düşmesi, Van'da çığ düşmesi, İstanbul'da uçağın pistten çıkması
6 Şubat
Kediler her şeyin üstünde benim için; insanların, en değerli aşkların, en sevdiklerimin bile...
Ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim...
Bu albümü siz hala dinlemediniz mi? Yani bu albüm dinlenmeden ölüp giderseniz çok yazık olur...
Dün "Pretty Woman" filmini tekrar izledim. Julia Roberst'a bir kez daha hayran oldum. Richard Gere'a zamanında niye bu kadar bayılmışız ki?
Gerçi kedi gib bir adam, tam sevmelik! Sonra GS - Arkas Vol. maçını izledim, sonra bu yılki Avustralya Açık kadınların kısa özetini... Hani
bazıları ben TV izlemiyorum diyor ya; bundan bile kendilerine bir sınıf-statü yaratmaya çalışıyorlar... Pardon TV izlemiyorsunuz da operaya,
tiyatroya, canlı spor etkinlikleirne mi katılıyorsunuz, kendiniz mi sanatsal ve sportif aktiviteler gerçekleştiriyorsunuz? Bugün gene sivrri dilliğim
üstümde... Ama saçma sapan konuşmayın siz de!
Ben niye sürekli eşcinselliğimin altını çiziyorum tahmin edebiliyor musunuz; düşünüldüğü gibi eşcinselliğin ayıp veya yanlış bir şey
olmadığını hatırlatmak için. Bakınız eşcinsel olduğum için, kendilerini erkek olarak tanımlayanlardan benim eksik hiçbir şeyim yok. Hatta
kendimi % 90'ından her anlamda daha iyi görüyorum. Diyebilirsiniz ki, senin eşcinselliğine laf eden mi var; eğer özgüvenli ve donanımlı bir
insan olmasam neler yaparsınız biliyor musunuz; yapabileceklerinizin boyutunu siz bile tahmin edemezsiniz; çünkü biliyorum ki insanoğlu
ezmesini çok sever ve bundan haz duyar. Çünkü ego denilen şey böyle bir şeydir. Sana kimse bir şey yapamıyorsa derdin ne diyebilirsiniz;
derdim ben ve benim iletişim kurduğum kişilerle değil; çünkü ben, kendimi koruyabilecek, kendimi savunabilecek bir potansiyele sahibim
ama bir çok eşcinsel, sırf cinsel yöneliminden dolayı ayrımcılığa maruz kalmalarını, aşağılanmalarını, dışlanmalarını, şiddete maruz kalmalarını
bir tarafa bırakın, öldürülüyorlar bile. Yaa, adamların canı vajina çekmiyor, aileleri olarak onları zorla kadınlarla yatağa sokuyorsunuz; bu da bir
işkencedir ve suçtur mutlaka cezalandırılması gereken! O yüzden nefesim yettiğince, ben eşcinselliğin sizin heteroseksüelliğinizden daha
normal bir şey olduğunu anlatmaya devam edeceğim, siz de cahilliğinizden kurtulacaksınız. Yaa bir şey diyeceğim, homofobi bir cahilliktir
ve siz bu cahilliğinizi sergilemekten utanmıyor musunuz? Yani bir eşcinseli küçümsemek cahilliktir. Böyle davranarak ben cahilim diyorsunuz,
bunu göremiyor musunuz?
Bugünkü yardımınız ne oldu; birisinin karnını falan doyurup işine yaradınız mı? Topluma ve çevreye katkınız ne oldu? Kendinize..?
Eşcinsellerin derdinin eşcinsellik olduğunu düşünmek ne kadar aptalca; ulan sizin cahilliğiniz ve nefretiniz bizim derdimiz!
Herkes gibi yaşıyorum, üzerime düşeni fazlasıyla yapıyorum, sonra birisi karşıma çıkıp durduk yere ibne-top diyor, engeller çıkartıyor;
eşcinsellerin derdi işte bu, sizsiniz ileri zekalılar! Bana bunu diyemiyorsunuz, engeller çıkartamıyorsunuz, çıkartamazsınız da ama güç
yeterliliği yaptığınız eşcinseller adına konuşuyorum! Bakınız, insanları doğalarıyla aşağılamak, aşağılayanın ne kadar kapasitesiz olduğunu
gösterir. Hiç kendinize soruyor musunuz ben ne yapıyorum, niye yapıyorum bunu, kim adına yapıyorum, bunun bana ne gibi bir faydası var
diye falan..? Tabi şöyle bir gerçek var; KİM ŞEBEKLİK YAPACAK?!
Aptal değilseniz, bir diken gibi batarsınız "DÜZEN"e!
7 Şubat
Amerika bu yıl bir eşcinseli başbakan seçmeye hazırlanıyor, biz daha hala eşcinsellik hastalık ve günah diyoruz! Çok vahimiz!
Transseksüeller gay porno mu izliyor, hetero mu? Porno izlemiyor cevabı kabul edilmiyor, sadece samimi cevaplar kabul ediliyor!
Erkek arkadaşı olduğu için babası tarafından öldürüldü; genç bir kızın erkek arkadaşının olması mı anormal, bunu kabul edememek mi?
Bunun sebebi heteroseksizm-erkek hegemonyasından başka bir şey değil; ahlakçılık ve dogmatizm bahanesi. HETEROSEKSİZM TEDAVİSİ
MÜMKÜN OLMAYAN BİR HASTALIKTIR. BÖYLELERİNİ SALLANDIRACAKSIN!
Eğer kadın olsaydım, sırf babama-anama, abilerime, erkek topluma inat çatır çatır her gece yüz erkekle mikişirdim!
Ben bir eşcinselim!Toplum, aile,cinsiyet,ahlak,din kavramlarına inanmadığım için,daha güvende yaşıyorum!Çünkü uğraş(a)mıyorlar!
Babalık çocuk doğurtup, o çocuğu namus gerekçesiyle öldürerek değil; onun seks hayatına saygı duymakla olur!
Bir kızım olsaydı, seks hayatındaki skor beni çok mutlu ederdi! Bir oğlum olsaydı da top olması mutlu ederdi beni!
Yaa, fevrim döndü biliyor musunuz bir babanın kızını erkek arkadaşı var diye öldürmesinden dolayı!
Doğa olaylarında ve kazalardaki ölümlere üzülüyorsunuz ya; hiçbiri bir babanın kızını öldürmesinden daha feci olamaz!
8 Şubat
Sobanız yanıp bacanız tütüyorsa, hele bir de kulübeniz kira değilse, ekmeğiniz-yağınız-şekeriniz de varsa, kedisiz ev mi olur ayol-
mutsuzlukların tek sebebi, çevrenizde kafanızı şişirecek negatif insnalar da yoksa, bundan daha büyük huzur olabilir mi?
Fırıl kızım bir günlük ayrılıktan sonra döndü ve dünyalar bizim oldu. Malımunuz seks sezonu!
Hatırlatayım... Fırıl kızımı sokakta çocuklar bulmuştu bebekken. Evde kedi çok diye önce kabul etmedim ve sahiplendirilmesi için yuvaya
yönlendirdim. Onlar da şu anda vitrinimiz dolu demişler. Sonra barınağa verebileceklerini söyledim. Sonra vazgeçtim başına ne geleceğini
bilmediğim için ve FIRIL bizde kaldı böylece. Beni en çok seven, sevilmeyi en çok seven, sevgi maymunu bir kedi desem... Fırıl kız artık
büyüdü koca kadın oldu..!
İzlanda dinlerin zihinsel bozukluk olduğunu resmen onaylamış; Transseksüellik gibi; Doğa penis ve vajina vermiş ama ruhuma ters diye imha
ediyorsun; GEÇMİŞ OLSUN!
Bir eşcinsel olarak içimdeki kadını, ilişki anında penisime masturbasyon yaparak orgazm ediyorum. Penisim olmasa bu imkansız!
Penisin çalışıyorsa niye kadınla beraber olmuyorsun, trans kadınsan niye kestirmiyorsun diyorlar; penisli kadınım, yani eşcinselim
Şimdi ben eşcinselliğimi hayata din penceresinden bakan dogmatik ve hurafik insanlara anlatamam ki; Lut Kavmi eşcinsellik yüzünden helak
oldu mitini bozuk plak gibi durmadan çalan insnalara ne anlatılabilir ki? Adamlar tutturmuşlar, eşcinsellik sapıklık, ahlaksızlık, günah, hastalık,
vesaire... Ulan insanların hemcinsini sevmesinin veya yarın çürüyüp gidecek maktını cinselliğini gerçekleştirmek için kullanmasının günahla,
hastalıkla, ahlakla, sapıklıkla ne alakası olabilir ki? Alakalandırıyorsanuz, aklınızla ilgili bir problem vardır. Açıp okuyun hastalık ne imiş, günah,
ahlaksızlık, sapıklık neymiş öğrenin zır cahiller!
Dindarlıkla dürüstlük ters orantılı; hangi kurumun başında böyle bir kişi varsa, cebini dolduruyor!
Hayatım boyunca maddi hiçbir hedefim olmadı ve bu anlamda da hiçbir şeyim yok. Bütün kazandıklarımı müzik albümlerine, dergilere,
kitaplara harcadım. Ölünce paracıklarım ne olcak diye üzülmeyeceğim. Arkamdan miras kavgası edilmeyecek. Halil diye bir top var demeleri
yeter benim için!
Türkiye'de dürüst bir tane resmi kurum söyleyebilir misiniz bana?
Yayalardan ricam, lütfen karşıdan karşıya yaya geçitlerinde geçin ve kırmızı ışıkta durun. Bunu alışkanlık haline getirin!
2 Şubat
TRT 2 Spor'un yayın hayatına başlaması, sporun sadece bir müsabaka olmadığını, bir kültür olduğunu göstermesi açısından çok iyi oldu. En
başta Artistik Buz Patenine olan özlemimiz bitti. Voleybol maçlarını şifresiz izlemeye başladık. Milli sporcularımız tanıtılıyor ve başarıya giden
yolda yaşamları, mücadeleleri bir çok kişiye hiç şüphesiz örnek olacak, cesaret verecektir. Spor branşları tanıtılıyor. Belki de en önemlisi bu.
Mesela az önce badminton anlatıldı. Bir çok kişiye bafminton dediğin zaman, o ne ya diyor. Oysa başta ne kadar laylaylom bir spor gibi
görünse de, öğrenmesi kolay da olsa, işi profesyonel boyuta taşımak söz konusu olunca, belki de en zor branştır. Badminton antrenörü
diyor ki, tenisçi kadar güçlü, voleybolcu kadar sıçrayan, 100 metre koşucusu kadar hızlı, 5000 metre koşucusu kadar dayanaıklı olmalısınız
diyor. Ben tenisi de oynuyorum, badmintonu da ama üst seviyeden badminton oynamak, tenise göre çok daha zor olunca, tenise ağırlık
vermeye başladım. Gerçekten tenis bana göre badmintondan daha kolay. Çünkü teniste top yerde zıplıyor ve topa yetişmen her halükarda
mümkün ama badminton gerçekten çok daha fazla efor gerektiriyor, güç gerektiriyor, refleks-dikkat gerektiriyor, çabukluk gerektiriyor, kas
yapının sağlıklı ve güçlü olması gerekiyor... Yoksa kapasitenin üzerinde performansa girişirsen, sakatlanman çok mümkün. Çünkü o smaçlara
çıkmak, bir süre sonta kol ve bacak kaslarını yıpratıyor.
4 Şubat
İnsanların yaşadıkları şehirden sıkılmalarını anlayamıyorum. Sıkıcı olan şehirler mi, yoksa insanların kendi düz yaşamları mı?
Hayatım boyunca hiç sıkıcı tek bir saniyem bile olmamıştır. Çünkü yapmak istediğim çok şey olduğu için tek derdim zaman sıkıntısı!
5 Şubat
2020'ye kötü bir başlangıç; deprem, Suriye'de askerlerimizin şehit düşmesi, Van'da çığ düşmesi, İstanbul'da uçağın pistten çıkması
6 Şubat
Kediler her şeyin üstünde benim için; insanların, en değerli aşkların, en sevdiklerimin bile...
Ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim, ben eşcinselim...
Bu albümü siz hala dinlemediniz mi? Yani bu albüm dinlenmeden ölüp giderseniz çok yazık olur...
Dün "Pretty Woman" filmini tekrar izledim. Julia Roberst'a bir kez daha hayran oldum. Richard Gere'a zamanında niye bu kadar bayılmışız ki?
Gerçi kedi gib bir adam, tam sevmelik! Sonra GS - Arkas Vol. maçını izledim, sonra bu yılki Avustralya Açık kadınların kısa özetini... Hani
bazıları ben TV izlemiyorum diyor ya; bundan bile kendilerine bir sınıf-statü yaratmaya çalışıyorlar... Pardon TV izlemiyorsunuz da operaya,
tiyatroya, canlı spor etkinlikleirne mi katılıyorsunuz, kendiniz mi sanatsal ve sportif aktiviteler gerçekleştiriyorsunuz? Bugün gene sivrri dilliğim
üstümde... Ama saçma sapan konuşmayın siz de!
Ben niye sürekli eşcinselliğimin altını çiziyorum tahmin edebiliyor musunuz; düşünüldüğü gibi eşcinselliğin ayıp veya yanlış bir şey
olmadığını hatırlatmak için. Bakınız eşcinsel olduğum için, kendilerini erkek olarak tanımlayanlardan benim eksik hiçbir şeyim yok. Hatta
kendimi % 90'ından her anlamda daha iyi görüyorum. Diyebilirsiniz ki, senin eşcinselliğine laf eden mi var; eğer özgüvenli ve donanımlı bir
insan olmasam neler yaparsınız biliyor musunuz; yapabileceklerinizin boyutunu siz bile tahmin edemezsiniz; çünkü biliyorum ki insanoğlu
ezmesini çok sever ve bundan haz duyar. Çünkü ego denilen şey böyle bir şeydir. Sana kimse bir şey yapamıyorsa derdin ne diyebilirsiniz;
derdim ben ve benim iletişim kurduğum kişilerle değil; çünkü ben, kendimi koruyabilecek, kendimi savunabilecek bir potansiyele sahibim
ama bir çok eşcinsel, sırf cinsel yöneliminden dolayı ayrımcılığa maruz kalmalarını, aşağılanmalarını, dışlanmalarını, şiddete maruz kalmalarını
bir tarafa bırakın, öldürülüyorlar bile. Yaa, adamların canı vajina çekmiyor, aileleri olarak onları zorla kadınlarla yatağa sokuyorsunuz; bu da bir
işkencedir ve suçtur mutlaka cezalandırılması gereken! O yüzden nefesim yettiğince, ben eşcinselliğin sizin heteroseksüelliğinizden daha
normal bir şey olduğunu anlatmaya devam edeceğim, siz de cahilliğinizden kurtulacaksınız. Yaa bir şey diyeceğim, homofobi bir cahilliktir
ve siz bu cahilliğinizi sergilemekten utanmıyor musunuz? Yani bir eşcinseli küçümsemek cahilliktir. Böyle davranarak ben cahilim diyorsunuz,
bunu göremiyor musunuz?
Bugünkü yardımınız ne oldu; birisinin karnını falan doyurup işine yaradınız mı? Topluma ve çevreye katkınız ne oldu? Kendinize..?
Eşcinsellerin derdinin eşcinsellik olduğunu düşünmek ne kadar aptalca; ulan sizin cahilliğiniz ve nefretiniz bizim derdimiz!
Herkes gibi yaşıyorum, üzerime düşeni fazlasıyla yapıyorum, sonra birisi karşıma çıkıp durduk yere ibne-top diyor, engeller çıkartıyor;
eşcinsellerin derdi işte bu, sizsiniz ileri zekalılar! Bana bunu diyemiyorsunuz, engeller çıkartamıyorsunuz, çıkartamazsınız da ama güç
yeterliliği yaptığınız eşcinseller adına konuşuyorum! Bakınız, insanları doğalarıyla aşağılamak, aşağılayanın ne kadar kapasitesiz olduğunu
gösterir. Hiç kendinize soruyor musunuz ben ne yapıyorum, niye yapıyorum bunu, kim adına yapıyorum, bunun bana ne gibi bir faydası var
diye falan..? Tabi şöyle bir gerçek var; KİM ŞEBEKLİK YAPACAK?!
Aptal değilseniz, bir diken gibi batarsınız "DÜZEN"e!
7 Şubat
Amerika bu yıl bir eşcinseli başbakan seçmeye hazırlanıyor, biz daha hala eşcinsellik hastalık ve günah diyoruz! Çok vahimiz!
Transseksüeller gay porno mu izliyor, hetero mu? Porno izlemiyor cevabı kabul edilmiyor, sadece samimi cevaplar kabul ediliyor!
Erkek arkadaşı olduğu için babası tarafından öldürüldü; genç bir kızın erkek arkadaşının olması mı anormal, bunu kabul edememek mi?
Bunun sebebi heteroseksizm-erkek hegemonyasından başka bir şey değil; ahlakçılık ve dogmatizm bahanesi. HETEROSEKSİZM TEDAVİSİ
MÜMKÜN OLMAYAN BİR HASTALIKTIR. BÖYLELERİNİ SALLANDIRACAKSIN!
Eğer kadın olsaydım, sırf babama-anama, abilerime, erkek topluma inat çatır çatır her gece yüz erkekle mikişirdim!
Ben bir eşcinselim!Toplum, aile,cinsiyet,ahlak,din kavramlarına inanmadığım için,daha güvende yaşıyorum!Çünkü uğraş(a)mıyorlar!
Babalık çocuk doğurtup, o çocuğu namus gerekçesiyle öldürerek değil; onun seks hayatına saygı duymakla olur!
Bir kızım olsaydı, seks hayatındaki skor beni çok mutlu ederdi! Bir oğlum olsaydı da top olması mutlu ederdi beni!
Yaa, fevrim döndü biliyor musunuz bir babanın kızını erkek arkadaşı var diye öldürmesinden dolayı!
Doğa olaylarında ve kazalardaki ölümlere üzülüyorsunuz ya; hiçbiri bir babanın kızını öldürmesinden daha feci olamaz!
8 Şubat
Sobanız yanıp bacanız tütüyorsa, hele bir de kulübeniz kira değilse, ekmeğiniz-yağınız-şekeriniz de varsa, kedisiz ev mi olur ayol-
mutsuzlukların tek sebebi, çevrenizde kafanızı şişirecek negatif insnalar da yoksa, bundan daha büyük huzur olabilir mi?
Fırıl kızım bir günlük ayrılıktan sonra döndü ve dünyalar bizim oldu. Malımunuz seks sezonu!
Hatırlatayım... Fırıl kızımı sokakta çocuklar bulmuştu bebekken. Evde kedi çok diye önce kabul etmedim ve sahiplendirilmesi için yuvaya
yönlendirdim. Onlar da şu anda vitrinimiz dolu demişler. Sonra barınağa verebileceklerini söyledim. Sonra vazgeçtim başına ne geleceğini
bilmediğim için ve FIRIL bizde kaldı böylece. Beni en çok seven, sevilmeyi en çok seven, sevgi maymunu bir kedi desem... Fırıl kız artık
büyüdü koca kadın oldu..!
İzlanda dinlerin zihinsel bozukluk olduğunu resmen onaylamış; Transseksüellik gibi; Doğa penis ve vajina vermiş ama ruhuma ters diye imha
ediyorsun; GEÇMİŞ OLSUN!
Bir eşcinsel olarak içimdeki kadını, ilişki anında penisime masturbasyon yaparak orgazm ediyorum. Penisim olmasa bu imkansız!
Penisin çalışıyorsa niye kadınla beraber olmuyorsun, trans kadınsan niye kestirmiyorsun diyorlar; penisli kadınım, yani eşcinselim
11 -30 Ocak 2020 arası facebook notlarım
11 Ocak
Nefretin hiçbir haklı nedeni olamaz. Eğer hayvanları, ecinselleri, yabancıları veya dininden, dilinden, renginden dolayı tüm ötekileştirdiklerinizi, vesaireler sevmiyorsanız, burada sorgulanması gereken sizsiniz. Ben neden sevmiyorum diye bir sorun kendiize; bir gerekçe bulabilecek misiniz acaba akıl ve mantık çerçevesinde? Bakınız ben insanların, içinde yaşadıkları kültürel süreçten dolayı dogmatizme inanmalarına falan bir şey demiyorum ama sevgi adına gerçekleştirdiğiniz inançlarınızla, bazı kesimlerden mantksuzca nedret etmenizin ne kadar çelişkili olduğunu göremiyor musunuz? A. hocanın sokak hayvanlarına bakmasından dolayı mahalleden gitmesine sebep olduktan sonra, sokak kedilerine mamalarını benim verdiğimi öğendiler artık ve tepkiler yavaş yavaş gelmeye başladı. Bugün bir bacağı sallanmış, ölüm bileti hazırlanmış olduğu halde moruğun biri kedilere olan nefretini kustu bana. Mahkemenin yolu açık dedim, adım da Halil Kandok. Eğer sokaktaki hayvanlara bakmak suç ise, ki bu bir insanlık ve vicdan meselesidir, idam etsinler beni. Ama hayvanlardan rahatsız oluyorsanız, evrende milyonlarca gezegen var, oraya gidersiniz dedim. Gerçekten hayvanlardan nefret edenlerin, cahillik, yobazlık dışında bir çaıklaması var mıdır? Ulan siz onların etini yerken, onları kurban ederken iyi de, bakılmaları mı zorunuza gidiyor? Evrenim ver bir felaket de, temizle şu cahil zihniyetleri! Moruk diyor ki bana, karşı apartman kedilerden rahatsız oluyor, benim de bodrumuma giriyor. Dötüne girsin o kedi de tırım tırım tırmalasın! Ulan bu gezegenin tapusunu ölürken yanında kim götürmüş ki? Bodrumuna kedi girse ne olur, akrep veya yılan girse ne olur? Boş duracağına hayvan barınağına dönüştürsene geri zekalı!
12 Ocak
2 saat 24 dakika süren bir maç ve rakibin 5 kez maç sayısını çevirip setlerde 2-2 beraberliği yakalayan, ardından tie-break setini 10-15 kazanarak yarı finale yükselen, dolayısıyla Tokyo Olimpiyat elemeleri umudunu sürdüren, ilk turda karşılaştıkları Almanya'dan rövanşı alması gereken bir Filenin Sultanları... Hayatımda tansiyonu bu kadar yüksek bir maç hiç izlememiştim. Tam 105 sayıya ulaşmış takımımız bu maçta. Meryem'in en top olduğu maç. Adeta yıldız olup göklere yükseldi mavi saçlı melek! Evet tecrübe bir kez daha kendini gösterdi ve Naz'ın inatçı pasörlüğü, Eda'nın maçı vermemek için Çin setti gibi bloklarına Meryemin akıl dolu oyunu ve coşkusu eklenince, tadından yenilmez bir maç oldu.Evet, oyuna sonradan dahil olan Şeyma çok skor yapamadı ama mucize defansı ve sihirli servisleriyle üzüerine düşeni fazlasıyla yaptı. Teşekkürler Zehra, Meliha, ve Simge, Ebrar, yedekte bekleyen Sultanlar... Guidetti enişte, sen resmen bizden olmuşsun yaa... Agresif, hırslı, gerektiğinde gözyaşlarını saklamayan, sevincini çocuk gibi paylaşan... helal olsun sana da... Takıma emeği geçen herkese teşekkürler... Polonya'nın yeni yıldızı Malvina'ya da teprikler... Oyuncu dediğin işte böyle olur...
***
Türkiye, Tokyo Olimpiyat elemelerinde şampiyon olarak oyunlara katılma hakkını elde etti. Ne var bunda, herkes Olimpiyatlara gidebilir diyebilirsiniz ama işin aslı hiç de öyle kolay değil. Çünkü her kıtadan belli sayıda ülke gidebiliyor ve Avrupa Kıtası voleybolda dünyanın en güçlü milli takımlarından oluşuyor. Yani güçlü 15 Avrupa voleybol takımı, hepsi de olimpiyatlarda mücadele edebilecek güçte ve bunlardan sadece 4'ü gidebiliyor. Şimdi Olimpiyatlara gidemeyen Almanya, Polonya, Belçika, Hırvatistan gibi Avrupa ülkeleri, Olimpiyatlara katılacak diğer kıta ülkelerini yenebilecek güçte. Bunu nereden biliyoruz; Dünya Ligi turnuvasından. Düşünün Polonya ilk 5'te yer alıyor Dünya Ligi turnuvasında ama Olimpiyatlarda yer alamayacak; yazık değil mi?
Bugünkü maça gelirsek... Dünkü zorlu Polonya maçından sonra, ben Almanya mmaçının 3-0 bitebileceğini tahmin ediyordum. Çünkü Türkiye, Almanya gibi 2 skorer oyuncu üzerinden sayı üreten bir takım değil; mevkisinin her oyuncusu aynı nitelikte ve dolayısıyla her noktadan smaç yapılması, rakibin nereden blok tutacağını bilememesine sebep oluyor. Tabi çok istemek ve seyirci faktörü de etkili olabilir. Bir de korkak oynamamak, agrasif oynamak, kendi oyununu sahaya yansıtabilmek çok önemli. Grup elemelerinde Almanya'nın Türkiye'yi 3-1 yenmesi, onların bizden güçlü olduğu anlamını taşımıyordu kesinlikle. Çünkü genel başarı sıralamasında bile biz Almanya'nın üsründeydik. Keza Dünya Ligi'nde final 4'teydik bu yıl ve Avrupa Şampiyonası'nda biz final oynadık, Almanya değil. Güvendikleri Lipman'ı da oynatmadık zaten bugün. Bir de Almanya çok hata yaptı, belki de hataya biz zorladık onları güçlü servis ve bloklarımızla.
Oyunculara gelirsek... Meryem bugün düşüktü. Bugün de Hande Baladin yıldızlaştı. Eda gene takım kaptanı olmanın sorumluluğunun bilinciyle en skorerlerden birydi. Ama daha da önemlisi hep Almanya'nın bizi yakalamaya çalıştığı anlarda, blokları ve kayarak smaçlarıyla buna izin vermedi. Zaten oyun genelinde hep biz öndeydik ve hakimiyet bizdeydi. Yani Almanya'nın bir sürpriz yapması gerekiyordu maçı kazanması için ama Türkiye bunu izin verecek gibi görünmedi hiç. Zehra'yı özellikle tebrik etmek istiyorum. Artık Eda'dan sonra takımımızı sırtlayacak oyuncu o gibi görünüyor. Tabi bir de Hande. Guidetti, tekrar teşekkürler... Atom karınca Simge ise takımımızın başına gelen en güzel şey.
Kızların kolları bacakları görünüyor diye kadın sporcu istemeyenlerin, kadınlar başarınca gururlanmasına çok irrite oluyorum!
Bir sezon Voleybol Federasyonu kızlarımıza, vücut hatları belli olmasın diye çuval gibi bol forma giydirmişti, unutmadık. FIVB ve CEV'in kuralları olmasa bunlar daha neler yapar biliyor musunuz?
Bazı şeriatçı yobaz basının, kadın sporcularımızın kollarını ve bacaklarını mozaikleyerek haber yaptığını biliyor musunuz?
Erkek voleybol takımlarımız, kadınlarımızın gösterdiği başarıyı gösteremiyor. Oysa erkeklere daha çok yatırım yapılıyor!
MELANKOLİZM!
Bazı kültürlerin melankolik bir yapısının olması, yani acıdan zevk alması, dram toplumu yaratır. Hatta sadomazoşistleştirir. Bize zarar veren şeyleri normalleştirir. Mesela seks iişçisinin hayatını izlerken çözüm üretmek yerine, Tanrı kimseyi düşürmesin diyerek, ballandıra ballandıra hikayesini anlatırız. Acılar ve şiddet üzerine çekilen filmler ve diziler raiting rekoları kırar. (Yapımcılar da bunun farkında oldukları için, sanat yerine acılarla masturbasyon yaptırmayı sever!) Şarkılar söz ve müzükleriyle Arabesktir genel yapı itinariyle, vesaire.. Neden; çünkü zevk alır hale gelmişizdir bunlardan. Bu sağlıklı değil, hastalıklı bir ruh halidir ve hastalığımızı sever hale gelmişizdir. Mesela içip içip, aynanın karşısına geçip gözyaşlarımızı seyretmeye bayılırız, kalabalıklar içinde bağıra bağıra ağlarız. Yani acımızı gösteriye bile dönüşürerek bundan psikolojik olarak nemalanma derdine düşmüşüzdür; Bak bak, ne kadar üzülüyor, acı çekiyor desinler diye. Bilinçli ve asil insan herkesin içinde ağlayamaz bile; tutar kendini ve yalnızlığıyla paylaşır gözyaşlarını. Çünkü diğer türlüsü samimi değildir.
Olimpiyatlarda voleybolu kadın ve erkeklerde Avrupa'dan; İtalya, Rusya, Polonya, Sırbistan ve Türkiye takımları temsil edecek.
13 Ocak
BANU ALKAN: BENİM "TOP"LARIN FESTİVALİNDE NE İŞİM VAR ANLAMADIM!
Türkiye'de düzenlenen Queer Fest'e, afişinde yer alan ve festival kapsamında konser verecek olan Banu Alkan'ın seçilmesinin nedeni nedir acaba; 1. Gay ikon olması mı?, 2. Banu Alkan'ın eşcinsel haklarını savunmasını boşverin, eşcinsel haklarına inanan biri olması mı?, 3. Ülkemizdeki toplumsal cinsiyet anlayışına uygun kadınlığın frapan halinin eşcinsellerimiz tarafından ideal hale getirilmesi mi?, 4. Türkiye'deki eşcinsel örgütlerin hak mücadelesine hiçbir sanatçının(eşcinsel sanatçılar dahil) bile inanmayıp el vermemesi mi?, 5. Ülkemiz sanatçılarının(eşcinsel sanatçılar dahil) duyarlılık seviyelerinin daha eşcinsellik mertebesine yükselememesi mi?, 6. Diğer sanatçılar daha yüksek ücret istediler de, orghanizasyonun bütçesi mi yetmedi acaba?, 7. Banu Alkan eşcinsellik konusunda daha çok dikkat çeker diye mi düşünüldü?; sanmıyorum, 8. Banu Alkan olayın/durumun/nereye katıldığının bilincinde mi?, 9. Konunun eleştirilmesinin, Banu Alkan ile kişisel olarak hiçbir alakası yoktur! 10. Bu seviyedeki organizasyonların, halkın eşcinsellik konusundaki önyargılı bakış açısını pekiştirme ihtimali yüksektir.
14 Ocak
İnsanların haklı olduğum konularda tartışırken özgüvenimi 'paran çok galiba' diyerek maddiyata bağlamalarına bi' gülesim geliyor!
Bir erkek karısının, anasının, eşcinsel erkek kardeşinin veya kız kardeşinin, eşcinsel babasının, lezbiyen anasının, kızının veya eşcinsel oğlunun cinsel hayatına karışamaz; SEN KİMSİN ERKEK-LİK! HADDİNİ BİL; tabi sana o yetkiyi verenler de suçlu!
Bir erkek karısının, anasının, eşcinsel erkek kardeşinin veya kız kardeşinin, eşcinsel babasının, lezbiyen anasının, kızının veya eşcinsel oğlunun cinsel hayatına karışamaz; SEN KİMSİN ERKEK-LİK! HADDİNİ BİL; tabi sana o yetkiyi verenler de suçlu!
Erkeklikle övünenler "top" olsun mu; olsuuun!
Bu yobazlar yaptıkları saçma salak davranışlarıyla, biz işte bu kadar salağız demek istediklerinin farkına varamayacak kadar salaklar! Ulan Atatürk'e saldırınca kedninizden başka hiç kimse yara almıyor geri zekalılar!
"Açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo' ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya şampiyonu olsan ne yazar" demiş Düzce'nin Kaynaşlı İlçesi Belediye Başkanı MHP' li Birol Şahin.
16 Ocak
Ben inanıyorum ki, resmi yetkililer Filenin Sultanları'nın Olimpiyatlara gitmesini, görev icabı tebrik etmiştir.
Yobazlar... Vücut, cinsel organlar veya cinselliğin ayıp- günahla alakası yoktur; bu sizin geri zekalılığınızdır!
Dine inanmıyorum, bireysel bir yaratıcıya da. İbadet de yapmıyorum; Her gün spor yapmak veya müzik dinlemek bana yetiyor!
Eşcinsel ilişki yaşarken hayatım boyunca zerre rahatsızlık duymadım. Hani günah falan fiyorlar ya; miktirin ordan!
Bakınız, bir ülkede gerçek anlamda sanat ve spor yoksa; o ülke geri kalmış ilkel bir toplumdur!
Hande Baladin... Dünyada voleybolunda da en büyük sıkıntı hem manşet alabilen, hem defans yapabilen, hem de hücumda top öldürebilen 4 numara smaçörünün yok denecek kadar az olmasıdır. Ülkemize bugüne kadar nitelikli olarak sadece Esra Gümüş çıkmıştır bu anlamda. Sonra Gözde, Neriman falan gelmiştir ama onların da ya hücum problemi olmuştur, ya da manşet. Günümüzde Şeyma var, Meliha var ama top öldürmede yetersiz kalıyorlar manşet ve defansları mükemmel olsa da. Hande Baladin güç bela bu anlamda yetiştirilmeye çalışılıyor. Hande deli bir smaçör, yani gözü kara. Manşet problemi de epeyce düzelmiş. Hatta kulüp takımındaki 4 numara arkadaşı uluslararası Brezilya'lı Nalatya'yı bile bençe oturtacak kadar iyi konumda şu anda. Olimpiyat elemelerinde final maçında da Almanya'yı onun sayesinde yenip Tokyo biletini alabildik. Şimdi yobaz beyinler bu kızlara laf söyleyip de, yaptıkları işe saygısızlık etmesin. Bu yobazları alacaksın, bu kızların karşısına dizeceksin, ve kızlara saatte 100 kilometreden fazla giden smaçlarıyla kafalarına patlatıp paramparça ettireceksin. Yobaz geri zekalının birisi kızların formalarını eleştirmiş de çıplaklar diye:..
16 Ocak
Bana göre dogmatik kişiler remi görevli olmamalı asla!
Dünyada Eda Erdem, Türkiye'den daha çok tanıyordur biliyor musunuz?
Dünyada Eda Erdem, Türkiye'den daha çok tanıyordur biliyor musunuz? Şu anda dünyanın Bir numarlı orta oyuncusu çünkü!
Oray Eğin: Türkiye'de popüler kültür üzerinde etkili olan bir gay kitlesi var. Bu kuvvetli gay ekonomisi olmasa, Nükhet Duru bunca sene nasıl iş yapardı?
17 Ocak
Gülşen Bubikoğlu en güzel sinema oyuncusu diye Twitter'da liste başı olmuş. Katılmıyorum buna. Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Hülya Avşar'ın güzellikleri tartışılamaz!
Gerçek güzellik yüzündeki çizgilerle her yaşta güzel olabilmektir. Fatma Girik ile kimse boy ölçüşemez bu konuda!
18 Ocak
Ecevitlerin Başbakanlık konutundayken, mutfak masraflarını bile ceplerinden karşıladığını okuyunca, 2019 yılında günümüz devlet başkanlığının ikamet ettiği Saray'ın günlük masrafının 5 milyon, yılda ise 2 milyara yakın olduğunu bilmek çok düşündürücü. Çünkü bu paralar bizim cebimizden çıkıyor. Ben borç ile kendimi idame ettirirken, devlet görevlilerinin rehah içinde yaşaması insana dokunuyor gerçekten. Ama en çok dokunan ne biliyor musunuz; böyle bir gider tablosuna rağmen, milyonlarca duruma normalmiş gibi bakan bir açı! Bu şu demek oluyor aslında; aynı kafadanız; biz iktidar olsak, farklı yapmayız! Bu hiç de insnaca değil bana göre!
En son devlet hastanesinde bir doktorun yavaş çalışmasını eleştirdiğim için mahkemeye verildim ve beraat! Sussaydım iyi miydi?
Evrensel bir diva Lale Belkıs. Hakan Eren teşekkür etmek yetersiz... Milyonlarca kez dinleyebileceğim bir yapıt oluşturulmuş gene...
NÜKHET DURU OLMASA, SEN BİR HİÇTİN ALİ KOCATEPE!
Ali Kocatepe, Nükhet Duru'ya 40 yıl önce verdiği şarkılara söyleme yasağı getirmiş. İkinci bir Kayahan vakası. Kayahan da Nilüfer'e benzerini yapmıştı; Nilüfer onun şarkılarını her söylediğinde, para istiyordu. Evde para sayma makinesi olduğu söylenen Kayahan'ın, Nilüfer'i üzmekten başka ne işe yaradı bu kararı? Kayahan bey, Nilüfer, sen olmadan önce de zaten Nilüfer idi, senin şarkıların olmasa da Nilüfer bu ülkenin en iyi şarkıcılarındandı ve senin şarkıların dışında da bir çok hit şarkısı var Nilüfer'in. Ali Kocatepe'nin gerekçesiyse, şarkıları söylerken, Nükhet Duru'nun izin almaması. Nükhet Duru bu şarkılarla kaç defa albüm yaptı, o zaman aklın neredeydi Ali Kocatepe? Hem sen Nükhet Duru ile varolan bir bestecisin. Eğer Nükhet Duru olmasaydı, seni kim tınlardı? Nükhet Duru'dan başka hangi şarkıcıyı parlattı senin şarkıların? Nükhet Duru osuruğa bile yorumuyla hayat verir, onu bambaşka bir boyuta taşır! Bu neyin izini? Eğer Nükhet Duru senin şarkılarını söylüyorsa, bu bir lütuftur. Yarın öldüğün zaman adın anılacaksa, Nükhet Duru sayesinde anılacak. Bunu düşünemeyecek kadar mı kabardı egoların yaşlandıkça? Nükhet Duru olmadan sen bir hiçsin Ali Kocatepe! Nükhet Duru'nun söylediği şarkıları Ajda Pekkan, Sezen Aksu başta olmak üzere kime verirsen ver, aynı etkiyi yaratmayacağını bilmiyor musun? Ama Nükhet Duru kimin şarkısını söylese, onu Nükhet Duru şarkısı yapar. O şarkılara sen küçük bir dokunuş yapmış olablirsin en fazla Nükhet Duru'nun yorumunun yanında. Tarihe aleyhinde bir karar olarak geçecek bu. Hayır amacın ne bir de gerçekten albümden şarkıları çektirerek; izin alınıp alınmaması mı, yoksa ekonomik mi, yoksa parlatmak istiyorsun bu vesileyle kendini?
Ajda Pekkan da bir tuhaf. Fikret Şeneş projesinden sonra, Atilla Özdemiroğlu projesinden de çekilmiş. Bu neyin havası?
Solda, Bütçesi 300 milyar $ cari fazlası olan, Almanya Başbakanı Merkel. Kendi dairesinde kalıyor. Elektrik, su, doğalgazını kendi maaşından ödüyor
Sağda 457 milyar $ dış borcu olan ülkenin CB'si
1150 odalı sarayı, 14 uçağı var ve elektrik-su-doğalgazı halk ödüyor.
Twitter'dan alıntıdır.... Bana ne ki... AKP'ye oy verenler düşünsün! Çünkü en çok onlar mağdur oluyor...
TRANSSEKSÜEL SPORCULARIN DOĞUŞTAN OLAN BİYOLOJİK CİNSİYETLERİNE GÖRE YARIŞMA ZORUNLULUĞU TRANSFOBİ DEĞİLDİR!
TRANSSEKSÜEL SPORCULARIN DOĞUŞTAN OLAN BİYOLOJİK CİNSİYETLERİNE GÖRE YARIŞMA ZORUNLULUĞU TRANSFOBİ DEĞİLDİR!
19 Ocak
Amerika'da transseksüel sporcular artık, geçiş yaptıktan sonraki cinsiyetlerine göre değil de, doğdukları bedendeki biyolojik cinisyetlerine göre müsabakalara katılabilecekmiş yasa çıktıktan sonra. Amerika'daki karar mekanizmasının savunusu, haksız rekabeti önlemek. Çünkü trans bir kadın ne kadar geçiş ameliyatı olsa da, genel vücut yapısı itibariyle bir erkektir. Trans camiası ise bunu bir korku ve ayrımcılık olarak niteliyor. Ben bunun bir transfobi olduğuna katılmıyorum ve alınan kararı doğru buluyorum. Bakınız, eğer spor karşılaşmalarını izliyorsanız, kadın gücüyle erkek gücü fiziksel anlamda eşit değldir ve bir erkeğin penisini kestirerek kendini kadın olarak tanımlaması onun kadın yapmaz. Çünkü kaslar gene aynı kas, kemikler gene erkek kemiği. Trans erkek sporcular da erkek müsabakalarında yarışırsa çok zayıf kalırlar. Gerçekten trans camiasını anlamak çok zor. Bazen sırf laf olsun diye kafa tutuyorlar bazı şeylere. Mesela diyelim ki siz doğuştan biyolojik bir kadın sporcusunuz ve trans kadın bir sporcu, doğuşatn erkek biyolojisine sahip olduğu için sizi ezdi geçti, ki öyle de olur zaten, ne düşünürsünüz bu konuda? Mesela kadın futbol takımına transfer olan trans kadın bir sporcu, kendinin diğer sporcu kadınlardan fiziksel olarak daha güçlü olmadığını savunuyor. Fiziksel gücün cinsiyetle alakası yokmuş ona göre. Hadi ordan, geri zekalı mısın sen?
Bundan tam 11 yıl önce 17 Ocak'ta ilk haberimi paylaşmışım gay haber bloğumda. Paralelinde de yazılarımın olduğu kendi ismime bloğumda. Ben kendimi bildim bileli, hatta ilkokula başlamadan önce gazeteye, dergilere meraklı bir kişiydim. Farklı bir ortamda doğup büyüseydim, belki gazetecei olarak yetişebilirdim. Haberleri takip etmeyi seviyordum ama kendim yazmayı çok fazla düşünmüyordum. Kaos GL'den Ali Erol'un teşvikleriyle cesaretlendim. Aynı anda hem bloğumda yazıyordum, hem de Kaos GL'de yayınlanıyordu yazılarım. Sonra Radikal gazetesi internet gazetesine dönüşünce içeriğine bloğu da ekledi ve yazılarımın hedef kitleye ulaşmasını asıl o sağladı. Aslında konumuz benim yazıp yazmamam meselesi değil. Ben internet çıktıktan sonra bir şekilde bir şeyler yapmayı hep planlıyordum zaten. O yüzden web tasarım kurslarına falan gittim ama Blogspot.com'u keşfettiktn sonra, zahmetsiz bir şekilde hayallerimi gerçekleştirmem işime geldi. Blogspot'un kullanımını da kendi kendime çözmem biraz zor oldu. Aslında kolay oldu da,etiketler bölümüne takılıp kalmıştım ve onu da çözmüştüm sonunda. Yıllar ne kadar çabuk geçiyor. Tam 11 yıldır haber paylaşıp, yazı yazıyorum. Belki de LGBTİ anlamında, internet dışındakileri de gözönünde bulundurursak en büyük arşive sahibim bile diyebilirim. Mümkün olduğunca paylaşmaya devam edeceğim bloglarımda haber ve yazılarımı. Belki de bir yerlere dokunuyor, küçücük de olsa fayda sağlıyordur. Nice yıllara diyorum kendime...
20 Ocak
Voleybol A Milli Takımımızın hem 2, hem de 4 numarası... EBRAR KARAKURT
Voleybolda bir ilk!
Koçum benim!
Jazzie gidişinin 3. gün sabahında bulundu geldi. Büyük ihtimal halvete girip yangınını söndürmüş rospu. Pedro'nun ayağı yaralandığı için onun dönüşüne sevinç gösterilerinde bulunamadım bile Hatta ne sevgi teması oldu aramızda ne de bir diyalog geçti... Bakışıyoruz ara ara. Kırgın mıyım ne?
ÖNEMLİ BİR MESAJ!
Köpek sevip de kedileri nankörlükle karalayanların gerçek hayvansever olduğuna inanmıyorum. Ulan sizin nankörlük dediğiniz şey, kedilerin asil oluşu ve bağımsızlıklarına düşkün oluşlarından dolayı yalakalık yapmaması mı? Alışmışsınız değil mi iktidarlığa? Keşke kediler kadar dik bir duruşunuz olsaydı; Ödlekliğinizden dolayı saldırgan pitbul köpekleri tasmalayıp sokaklarda arz-ı endam eylemeniz bırakın hayvanseverliği, nasıl bir iğrenç görüntü oluşturuyor bir bilseniz! Ben hiç kedilerin ne saldırganlığıyla karşılaştım, ne de nankörlüğüyle; onlar birer asil sevgi yumakları ama insanların "saldırganlaştırdıkları" köpekler ve sahiplerinden zarar gördüm!
Albümlerin ojinalliğini bozduğu için, şirketlerin veya sitelerin sanatçıların albümlerini harmnanlayıp sunmalarını gerçek albüm bilgisi konusunda kafa karıştırdıkları için kınıyorum. Sanatçının farklı tarzda söylediği şarkıları falan birleştirip farklı bir isimle sunuyorlar. O yüzden ki, sanatçıların sağlıklı birer diskografileri bile yok veri olarak. Mesela Gülden Karaböcek'in kaç stüdyo albümü vardır? İşin sıkı takipçileri bile bunu bilmiyor. Sanatçıya danışılmadığı için, sanatçının zaten hiç bilgisi yok. Ticari amaçlı, şarkıların adını değiştirip, aynı albümü yeni bir albüm gibi sunanlar bile var.
Beğendiğinizi biri homofobikse, asılın; yatağa atmanız çok kolay olacaktır gizli eşcinsel olduğu için! Cayır cayır yanıyordur çünk
Yoksulluğun görüntüsü yoksul olmayanları köşeye sıkıştırır!
Z. Bauman
Anama o kadar çok benziyorum ki, kendime baktıkça sanki o bende yaşıyor gibi...
21 Ocak
BİREYSEL ARAÇ KULLANMAK KEYFİDİR VE LÜZUMSUZDUR!
Ben bisikletle veya toplu taşıma araçlarıyla gideceğim her yere gidebiliyorsam eğer, HERKES GİDEBİLİR. Kişisel ulaşım aracı KEYFİdir bana göre... Kazalar niye oluyor, ÖZELLİKLE HAYVANLAR NİYE EZİLİYOR? Küresel ısınma sebebiyle iklim değişiklikleri niye var ki, bu yüzden Avustralya'da 4 aydır süren yangınlarda 2 milyar hayvan ölüyor ve bazılarının neslinin tükenme tehlikesi söz konusu. Gelecekte insan türü, kendi sonunu da hazırlayacağını bilmiyor mu; bence bilme kapasitesi, dolayısıyla biiinci eksik. Çünkü insan türü şu anki aşamada istisnalar hariç nasıl lüks ve refah yaşayabilirimin derdinde. Mesela lüks bir araba, ev, yeme içme, gezme tozma... Ben herkesin hayalini süsleyen ve bazılarının yaşadığı bu tarza, BU NE YAA? diyorum. Çünkü tüketim toplumu olmanın sonucu, çevrenin katliyle eş anlamlıdır. Ben geri zekalı mıyım da çevredeki hayvanları elimden geldiğince uzun yaşatmaya çalışıyorum? İnsanların % 99'undan daha sosyal insanım ki, öyle yalnızlığımdan falan değil hayvanlara yardımcı olma çabalarım. Onların korunmaya, barınmaya, beslenmeye ihtiyaçları olmasa, bunu niye dert edineyim ki? Ve çevrenin bütünlüğünü korumaya çalışmadığımız sürece, herkes çevrenin her bir parçası için elinden geldiğini yapmadığı sürece, insan türünün geleceği falan olmaz. Şimdi bazıları diyecek ki, "Sen ne diyosun yaa?"! Çünkü insanlar zannediyor ki, dünya böyle dönmeye devam edecek ve biz elimizden geldiğince dünyayı tüketelim, öte dünya için de dogmatik inançlarımızla geleceğimizi garanti altına alalım. Kusura bakmayın yaa, kafanızı şişirdim. Bütün bunları niye yazdım aslında biliyor musunuz; şuursuzca araç kullanıp, sokaktaki kesileri ezen geri zekalı pisliklere nefretimi kusmak için? Ulan elimden gelse var yaa, o pisliklere neler yaparım biliyor musunuz? PEDRO KEDİMİN AYAĞI ŞU ANDA, BİR ARACIN EZMESİ SONUCU SALLANIYOR. İnanıyorum iyileşecek ama o hayvanın psikolojisinde derin bir yara bu! Ben sayfamda kendimce yazıyorum işte, kimsenin anlamasını da beklemiyorum. Elimden gelse evimizin önünden geçen ara yolu trafiğe kapatırım. Niye var ki bu ara yol? Üst ana yoldan gidebilirsiniz gideceğiniz yere. Eğer bir devlet başkanı olsam, bireysel araçları yasaklarım! Herkes bisiklete binmeyi öğrensin! Konuya dikkat çekmek için çok şey yapmak istiyorum ama kime neyi anlatacağım ki..?
Bazı insanlar beni hazmedemeyince eşinselliğimle dalga geçip belden aşağı vurmaya çalışıyorlar, anlamadığımı sanmayın. Umursamadığım için inanın hiç yara almıyorum ama siz karakter ve kişiliğinizi bu berbat davranışlarınızla çok güzel sergilediğiniz için, sizi daha iyi tanıma fırsatı yakalamış oluyorum bu sayede. Size eşcinselliğim üzerinden tepki verirsem eğer, bu beni de sizin seviyenize çeker ki, o hataya bu yaştan sonra asla düşmem; onun yerine dik duruşumla, duymazlıktan gelip basitliğinizi kaale almayarak ve başarılarımla cevap veriyorum; KUDURUN EMİ!
70'lerin sonları ve 80'lerde çocukluğumda Türk Hafifi Müziği başlığı altında TRT'de dinlediğim sanatçıları yıllar yıllar sonra tekrar dinleyebilecğimi 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Işıl Yücesoy üst üste single çalışmalarıyla bizi mutlu etmeye devam ediyor...
22 Ocak
Kedilerle ilgilenemeyen insnaların ben duyarlılık eşiklerinin iyi seviyede olduüğuna inanmıyorum. Çünkü aslında anlatılmaz, yaşanması gerekir ama ben gene de anlatayım kedileri kısaca. Çünkü kediler özgürüklerine daha düşkün oldukları için, onları anlamak biraz daha zor, onlarla birlikte yaşamak gerekir onlamak için. İnsanın konuşamayan bağımsız bir türü gibi bir şey kediler. Evini, birlikte yaşadığı kşileri çok iyi tanıyan ama kişiliklerinden de asla taviz vermeyen bir tür. Onlarla yaşarken keşke bir konuşabilseler diyorsun ama aslında zaten bir süre sonra konuşma dışında da bir iletişim gerçekleştiriyorsunuz. Çünkü onlar insan sesinin tonundan ne demek istediğinizi anlayabiliyorlar. Duyarlı bir insan da zaten onlara göre bir anlayışı çok kısa sürede geliştirebiliyor. Evet zor birlikte yaşamak ama eğer sevgi önceliğinizse, bütün zorluklara değiyor. Ben onlar sayesinde, büyümeyi, gelişmeyi, gerçek bir insanlığın ne demek olduğunu öğrendim; onlar sayesinde insan türünün anlamsız yaşam biçimini o kadar net görebildim ki... Büyük çoğunluk olarak insan yaşamının kediler gibi sadece metabolik olduğunu söyleyebilirim; en azında kediler doğayı katletmiyor!
BİR TRANSSEKSÜELİN ACI FERYADI; KESTİRDİKTEN SONRA CİNSEL HAYATIM BİTTTİ!
Eşcinseldim. Sonra bana sen trasn kadınsın dediler. Çükümü kestirdiğim gün, erkek kimliğimin üstünde tepindim parti vererek. Şimdi cinsellikten nefret ediyorum. Çünkü ilişki anında hiçbir şey hissetmiyorum, zevk alamıyorum. Yanıma cinsel anlamda yaklaşanları öldüresim geliyor. Beynim erkekleri ve cinsellik istiyor ama bedenim "asla" diyor! Çünkü bu, keyif almadığım bir şey için, kendimi kullandırtmaktan başka bir şey değil! Ve kestirdikten sonra geriye dönüş yok asla. Pişman olsam ne olacak ki bu saatten sonra; kendi ellerimle kendi cinsel hayatımı bitirdim işte. Yazıklar olsun bana. Doğanın bahşettiği sağlıklı bir bedenin kıymetini bilemedim, doğa da beni cezalandırıyor anlayacağınız. Anladım ki ben penisimden zevk alıyormuşum kendimi cinsiyet olarak ne hissedersem hissedeyim. Anladım ki o hissettiğim cinsiyeti de doğduğum bedende tatmin edebiliyormuşum ancak. Yani ameliyatla cinsiyet değiştirmek falan, sadece insanın kendini kandırması; bir çük-vajina meselsi değilmiş kadın olmak! Bana demişlerdi ki, çükünü kestirdikten sonra da cinsellikten aynı zevki alacaksın; akıl var mantık var, zevke duyarlı bölgeler kökünden kazındıktan sonra insan neresiyle zevk alabilir ki? Transseksüeller beden bütünlüğünün korunmasını transfobi olarak görüyorlar ama işin aslı öyle değilmiş; onlar düştükleri bataklığa, yalnız kalmamak için diğer eşcinsellleri de çekmek istiyorlarmış! Sakın transseksüellerin ağzıyla hareket etmeyin!!! Bir de göz boyamak için trans geçiş sürecini masal gibi anlatıyorlar. Transseksüeller yalnız kalmak istemiyor, transseksüelliği destekleyenler de örgütler veya doktorlar rant sağlıyorlar-çıkar için yapıyorlar bunu. Eşcinseller birer kurban bunlar için! Siz hiç kestirmediği için pişman olan bir eşcinsel gördünüz mü; ama kestirenlerin neredeyse hepsi aslında pişmanlar ama bunu dile getirmiyorlar!
23 Ocak
BU DA, BU ÜLKEDE YAŞAYIP DA ATATÜRK'TEN NEFRET EDEN GERİ ZEKALI YOBAZLARA KAPAK OLSUN! GERİ ZEKALI YOBAZLAR!!!
Sezonun ilk Grand Slam'i olan Avustralya Açık Tenis Turnuvası'ndaki Lesia Tsurenko-Ashleigh Barty maçında tribündeki Atatürk tişörtlü seyirci herkesin ilgi odağı oldu. Tsurenko’nun Ukraynalı kondisyoneri Denis Vashchuk, "Ulusun babası" ve "reformist" sıfatlarıyla tanımladığı Mustafa Kemal Atatürk'ü, gelişimin ve ilerlemenin sembolü olduğu için maçta onun tişörtünü giymeyi tercih ettiğini açıkladı.
Olimpiyatlarda Türkiye'yi takım sporlarında yarı çıplak diye ahlakçılık yapılan kadın voleybolcularımız temsil ediyor sadece!
24 Ocak
Eğer ben insanlarla iletişimimin evde misafir etme bölümünü kesmeseydim, kedilerim evde sürekli kalamayacağı için, bu kadar uzun ömürlü olamayacaklardı. İlk defa nazar değmesin ortalama 20 kişiyiz uzun zamandır! Çünkü hava almak dışında evde olunca, başlarına da bir şey gelmiyor...
Jazzie&kHalil&Chitoshki
24013030
Sanırım 1 yaşındalar artık kızlarım. Hamile kalma turlarında oldukları için, pencere önündeki mahallenin bıçkın delikanlısına bakıyorlar!
Eskiden radyolar pille çalışırdı. Bitmesin diye de kapatılırdı. Türk Hafif Müziği programı çalarken kapatılınca çok üzülürdüm!
Film yapımcısının tecavüzüne uğrayan oyunclardan biri, neden şikayetçi olmadın sorusuna, o sıralar kafam karışmıştı. Ben tecavüze sokakta ve karanlıkta olur sanıyordum, şeklinde cevap vermiş.
Tecavüz nedir; istemediğin halde birisinin cinsel saldırısına maruz kalmak demektir. Kafa karıştıracak bir şey yok ki bunda!
Hayatımın geri kalan kısmını insanlarla uğraşmadan ve özellikle mahkemeye falan düşmeden yaşamak istiyorum!
TRT Eurovision'a AKP gidince 2024 yılında katılacaktır. 24 zaten eşcinsel rakamı! Hani eşcinsel yarışması diye katılmıyor ya TRT!
25 Ocak
Yıl 2012 idi. İstanbul'da dondurma alırken cebimden paramı düşürmüşüm. Arkamdan gelen bir Suriyeli haber vermişti düşürdüğümü!
Denizli'de İranlı, Suriyeli, Afganistanlı arkadaşlarım oldu; onlar da bizim gibi insan; herkes ekmeğinin derdinde!
Laflarım yanlış anlaşılmasın lütfen. Çevremdeki veya tanıdığım, konuştuğum Kürtler, çekindikleri için biz Doğuluyuz derdi, hala da öyle. Biz de nezaketen Doğulu tabirini kullandık hep. Biz halk olarak birbirimizi seviyorduk ama sorun sanırım siyasetti, çıkar politikalarıydı. Oysa özgürce konuşabilseydik, anlaşamamamız için hiçbir sebep yoktu. Zaten sosyalist olanların, özgürlükçülerin ötekileştirme veya anlaşamamak gibi bir derdi yoktu. Kutuplaştırma üzerinden nemalananları siz, herkes çok iyi biliyor... Bir de bunlar manevi değerlerden, sevgiden bahsederler...
26 Ocak
Yaa, şu doğa olaylarında dogmatizmi bir taraf bırakın artık; Bunun dinle, Tanrı ile alakası yok! Fay hattı kırılmış! KIRILMIŞ!
Türkiye medeni olmadığı için, AB'ye girmeyi falan haketmeyen antidemokratik zihniyette insanlardan oluşan bir ülkedir. Ben ne zamana kadar sokaktaki kedilere mama verdiğim için cahilliklerle kavga ve mücadele etmek zorundayım? Neymiş, kedi bakacaksam, bütün kedileri toplayıp evime götürecekmişim. Bir zararı var mı sana sokaktaki kedinin diyorum; cevap yok. Sen hayvan düşmanı mısın diyorum, hayır diyor. Akıl ve mantık dışı davranışlar... İnsanların bir şey yaparken, ne yaptığını bile bilmemesi ne kadar zavallıca. Yaa, kimseyle tartışmak istemediğim için duymazlıktan geliyorum ama bunu korkaklık zannettikleri için bu sefer hakarete vardırıyorlar laflarını. Tepki gösterince de Halil kavgacı oluyor. İnsan merkezli yaşayanlar, bir zahmet uzak tutun benden nefretinizi, negatif enerjinizi. Eğer bir suç teşkil ediyorsa da hayvanları korumak, onlara yardımcı olmak; gidersiniz, şikayette bulunursunuz. Ben sizin evinize gelip, kapınızın önüne mi mama bırakıyorum? Adamlar sokaktaki kedilerden rahatsız oluyor. Yaa, insanların geneli böyle bee. Bir çoğunun hayvanseverliğine bile inanmıyorum. Hayvanseverlik, evinde süs niyetine bir hayvan bakmak değildir; Doğadaki bütün canlıları düşünmektir. Ama insanlar daha o kadar geniş kapasitede düşünebilecek bir evrim ulaşamamıştır. Sözüm meclisten dışarı..!
Bugün Pazar. Normal bir gün. Rutinlerimi yerine getirdim; günlük temizlik, spor, kedilerin bakımı... Ama adamın biri sokaktaki kedilere mama veremezsin diye moral bozuyor. Ben hiç kimseyi zerre kadar bile rahatsız etmeyi, zarar vermeyi, üzmeyi düşümezken, insanların bana bunu yapmaya hakkı yok; insanların başına gelenlere vicdanen üzülüyorum ama biliyorum ki üzülmemeliyim; BETER OLSUNLR! demeliyim! Evrene havale ediyorum; nasıl biliyorsa öyle yapsın; doğa akıl ve mantık çerçevesinde, bilimsel veriler ışığında kendini gerçekleştirir, gerçekleştiriyor da! AMA İNSANLAR BUNU ANLAYABİLECEK KAPASİTEDE DEĞİL;
27 Ocak
Berna Laçin'e, deprem vergileri nereye gitti dediği için devlet tarafından soruşturma açılmış.
Eşcinsel olduğum için sen AIDSlisindir diye benden kan bağışı kabul etmeyen Kızılay, acaba deprem yardımımı kabul eder mi?
Bu ülkede vergi alınırken cinsel yönelimlerine bakılmayan eşcinsellere, hak verilirken eşcinsellikleri tanınmıyor!
Eşcinselleri top, ibne diye aşağılarken her gün deprem yaşadıklarını, ruhlarında onulmaz fay kırıkları oluştuğunu biliyor musunuz?
Kızılay bana mesaj göndermiş, 10 lira istiyor. Ben eşcinselim ayol; Zorda kalınca mı aklınıza geliyorum! Depremzedelere canım feda
28 Ocak
Mahkeme Ankara'da köpekleri zehirleyerek öldürenlere 10'ar yıl hapis cezası vermiş. Hayvan düşmanları şimdi korkun benden!
Hayvanlara zarar verenlere karşı, kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğime and içerim! Yaşasın hayvanlar!
4, 4 daha 8,
2, 4, 6, 8,
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8,
8 ay kaldı emekliliğime!
29 Ocak
”Kadın Doğulmaz, Kadın Olunur!” diyen Simone de Beauvoir'a göre kadın olmak doğal bir gerçeklik değil, medeniyetin bir ürünüdür.
Türkiye'de insanların depremden zarar görmesinin sebebi, "Tanrı'nın işi" diyip, gerekli önlemlerin alınmamasındandır. Japonya'da insanlar dinsiz olmalarına rağmen, olaya bilimsel yaklaştıkları için, daha fazla ve şiddette deprem olduğu halde zarar görmüyorlar. Daha biz, deprem vergilerinin nereye gttiğini bile soramıyoruz hakkımızda soruşturma başlatıldığı için. Veya yobazlar depremin sebebini çocuk yaşta evlilik gibi ahlaksızlıkların yasaklanmasına falan bağlıyorlar...
Dinsiz Japonya'da 7.5 şiddetinde deprem oluyor, kimsenin burnu bile kanamıyor ama Tanrı Türkiye'de 7'nin altındaki bir depremle kimseye acımıyor! NEDEN? Tanrı dinsizleri mi daha çok seviyor, yoksa bu işin Tanrı ile bir alakası yok mu?
Sokak hayvanlarına bakanlara tepki gösterenlere artık ceza var!
Eğer insan çocuklarım olsaydı, onları kedilerimden daha çok sevemezdim...
İnsanlar o kadar egosantrik ki, komşusunun başına bir şey gelse o bile umrunda olmuyor. Yani acımıyor bu insanların içi. Yani duyarlılık yok vicdan olmadığı için. Acımasızlar hatta o yüzden. Ki hayvanlar hiç umurlarında değil. Kapasiteleri yetersiz oldukları için, hayvanların da insanlar gibi bir canları, yaşama arzuları, kendilerini gerçekleştirme hedefleri olduklarını düşünemiyorlar ki, şu dediklerimi bile anlamaları imkansız. Gene Halil zırvalıyor diyecekler. Tabi ben, beni, gerçek hayvanseverleri kimsenin anlamasını beklemiyorum. Çünkü anlama yeterlilikleri olsa, başkalarının sözlerine bile ihtiyaçları olmaz, kendi kendileirrine keşfederler duyarlı olmayı, empati kumayı, acıyma duygusunu vesaireyi. Böyle insanlarda ben sadece nefret hissediyorum. Hep lafla veya fiziksel olarak birilerini vursalar. Çünkü bununla beleniyorlar, bununla tatmin oluyorlar; SEVGİ YOK AYOL BUNLARDA!
Pırıl kızım engelli bir kedi olmasına ve bu engelliliği yüzünden evin diğer kedileri güç yeterliliği yapsa da mutlu sayılır. Çünkü yalnız olsa çok daha kötü. Ayı Pedro'ma nazar değdi sanırım ki, yaralanan ayağı artık iyileşmey başladı, üzerine basabiliyor. Bak yaralanınca hiç bahsetmedik bundan; çünkü iyileşme umudumuza zeval gelmesini istemediğimiz için dillendirmedik fazla. Bu süreçte kocaman bir bebek gibiydi oğluşum. Nasıl nazlar yaptı bana mırıl mırıl.
30 Ocak
Cem Yılmaz'a kahkaha efektine bağlanmış gibi gülüyorlar; bana neden hiç gülmek gelmiyor acaba? Çünkü Cem Yılmaz vesairelere gülmek, mizahla alakası olmadığı için osuruğa gülmek gibi geliyor bana
80 Milyonluk bir Türkiye'de insanların umdunun sadaka gibi aylık 200-300 Dolar olması utanç verici; yaşanmamış acı bir hayat!
Ölümlü dünyada mülkiyetçilik kadar lüzumsuz bir şey yok; hayat paylaşınca güzel!
Hayır, hiç de o yaşıma dönmek gibi bir özlemim yok... Elbette başa sarıp daha dolu dolu ve bilinçli yaşamak ister insan ama bunun yaşla alakası yok.
31 Ocak
Gelecekte insan türü cinsiyetsiz olacak diye korkulması, aslında öze dönmektir. Cinsiyet kimliği doğuştan olsa niye korkulsun ki?!
Hemcinslerinden hoşlanan kadın ve erkek eşcinselllerin, kadın veya erkek olmak ve davranmak gibi zorunlulukları yoktur!
Asgari ücret 2.300, milletvekili maaşı 22.200 lira. Yani işçi maaşının 10 katı; Milletvekilleri işçiden daha mı çok çalışıyor?
Şarkının melodisi gerçekten çok güzel. Kliple çok daha hoşuma gitti. Ama şarkıya biraz tempo verilse, 70-80'lerin disko saoundu biraz daha hissettirilse daha vurucu şarkı olablirmiş gibime geldi!
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ; YUNALILAR, ERMENİLER, HERKES KARDEŞTİR, KARDEŞİMİZDİR. BU DÜŞÜNCEMİ HİÇBİR ŞEY DEĞİŞTİREMEZ. ÇÜNKÜ NEFRET DUYGUSU ZORLAMAYALA OLMUYOR!
Neden bazıları koşulsuz bir şekilde itaatkar olur? Sanırım akıldan yoksun oldukları için. Şimdi kimse bana bir insanı öldürtemez; ne pahasına olursa olsun. Bu can yaa; geri getirilebilecek bir şey değil ki. Savaş çıkartan politikacıları süreceksin savaşa. Oturdukları yerden karar veriyorlar, sanki barıştan daha değerliymiş gibi düşüceleri!
Nefretin hiçbir haklı nedeni olamaz. Eğer hayvanları, ecinselleri, yabancıları veya dininden, dilinden, renginden dolayı tüm ötekileştirdiklerinizi, vesaireler sevmiyorsanız, burada sorgulanması gereken sizsiniz. Ben neden sevmiyorum diye bir sorun kendiize; bir gerekçe bulabilecek misiniz acaba akıl ve mantık çerçevesinde? Bakınız ben insanların, içinde yaşadıkları kültürel süreçten dolayı dogmatizme inanmalarına falan bir şey demiyorum ama sevgi adına gerçekleştirdiğiniz inançlarınızla, bazı kesimlerden mantksuzca nedret etmenizin ne kadar çelişkili olduğunu göremiyor musunuz? A. hocanın sokak hayvanlarına bakmasından dolayı mahalleden gitmesine sebep olduktan sonra, sokak kedilerine mamalarını benim verdiğimi öğendiler artık ve tepkiler yavaş yavaş gelmeye başladı. Bugün bir bacağı sallanmış, ölüm bileti hazırlanmış olduğu halde moruğun biri kedilere olan nefretini kustu bana. Mahkemenin yolu açık dedim, adım da Halil Kandok. Eğer sokaktaki hayvanlara bakmak suç ise, ki bu bir insanlık ve vicdan meselesidir, idam etsinler beni. Ama hayvanlardan rahatsız oluyorsanız, evrende milyonlarca gezegen var, oraya gidersiniz dedim. Gerçekten hayvanlardan nefret edenlerin, cahillik, yobazlık dışında bir çaıklaması var mıdır? Ulan siz onların etini yerken, onları kurban ederken iyi de, bakılmaları mı zorunuza gidiyor? Evrenim ver bir felaket de, temizle şu cahil zihniyetleri! Moruk diyor ki bana, karşı apartman kedilerden rahatsız oluyor, benim de bodrumuma giriyor. Dötüne girsin o kedi de tırım tırım tırmalasın! Ulan bu gezegenin tapusunu ölürken yanında kim götürmüş ki? Bodrumuna kedi girse ne olur, akrep veya yılan girse ne olur? Boş duracağına hayvan barınağına dönüştürsene geri zekalı!
12 Ocak
2 saat 24 dakika süren bir maç ve rakibin 5 kez maç sayısını çevirip setlerde 2-2 beraberliği yakalayan, ardından tie-break setini 10-15 kazanarak yarı finale yükselen, dolayısıyla Tokyo Olimpiyat elemeleri umudunu sürdüren, ilk turda karşılaştıkları Almanya'dan rövanşı alması gereken bir Filenin Sultanları... Hayatımda tansiyonu bu kadar yüksek bir maç hiç izlememiştim. Tam 105 sayıya ulaşmış takımımız bu maçta. Meryem'in en top olduğu maç. Adeta yıldız olup göklere yükseldi mavi saçlı melek! Evet tecrübe bir kez daha kendini gösterdi ve Naz'ın inatçı pasörlüğü, Eda'nın maçı vermemek için Çin setti gibi bloklarına Meryemin akıl dolu oyunu ve coşkusu eklenince, tadından yenilmez bir maç oldu.Evet, oyuna sonradan dahil olan Şeyma çok skor yapamadı ama mucize defansı ve sihirli servisleriyle üzüerine düşeni fazlasıyla yaptı. Teşekkürler Zehra, Meliha, ve Simge, Ebrar, yedekte bekleyen Sultanlar... Guidetti enişte, sen resmen bizden olmuşsun yaa... Agresif, hırslı, gerektiğinde gözyaşlarını saklamayan, sevincini çocuk gibi paylaşan... helal olsun sana da... Takıma emeği geçen herkese teşekkürler... Polonya'nın yeni yıldızı Malvina'ya da teprikler... Oyuncu dediğin işte böyle olur...
***
Türkiye, Tokyo Olimpiyat elemelerinde şampiyon olarak oyunlara katılma hakkını elde etti. Ne var bunda, herkes Olimpiyatlara gidebilir diyebilirsiniz ama işin aslı hiç de öyle kolay değil. Çünkü her kıtadan belli sayıda ülke gidebiliyor ve Avrupa Kıtası voleybolda dünyanın en güçlü milli takımlarından oluşuyor. Yani güçlü 15 Avrupa voleybol takımı, hepsi de olimpiyatlarda mücadele edebilecek güçte ve bunlardan sadece 4'ü gidebiliyor. Şimdi Olimpiyatlara gidemeyen Almanya, Polonya, Belçika, Hırvatistan gibi Avrupa ülkeleri, Olimpiyatlara katılacak diğer kıta ülkelerini yenebilecek güçte. Bunu nereden biliyoruz; Dünya Ligi turnuvasından. Düşünün Polonya ilk 5'te yer alıyor Dünya Ligi turnuvasında ama Olimpiyatlarda yer alamayacak; yazık değil mi?
Bugünkü maça gelirsek... Dünkü zorlu Polonya maçından sonra, ben Almanya mmaçının 3-0 bitebileceğini tahmin ediyordum. Çünkü Türkiye, Almanya gibi 2 skorer oyuncu üzerinden sayı üreten bir takım değil; mevkisinin her oyuncusu aynı nitelikte ve dolayısıyla her noktadan smaç yapılması, rakibin nereden blok tutacağını bilememesine sebep oluyor. Tabi çok istemek ve seyirci faktörü de etkili olabilir. Bir de korkak oynamamak, agrasif oynamak, kendi oyununu sahaya yansıtabilmek çok önemli. Grup elemelerinde Almanya'nın Türkiye'yi 3-1 yenmesi, onların bizden güçlü olduğu anlamını taşımıyordu kesinlikle. Çünkü genel başarı sıralamasında bile biz Almanya'nın üsründeydik. Keza Dünya Ligi'nde final 4'teydik bu yıl ve Avrupa Şampiyonası'nda biz final oynadık, Almanya değil. Güvendikleri Lipman'ı da oynatmadık zaten bugün. Bir de Almanya çok hata yaptı, belki de hataya biz zorladık onları güçlü servis ve bloklarımızla.
Oyunculara gelirsek... Meryem bugün düşüktü. Bugün de Hande Baladin yıldızlaştı. Eda gene takım kaptanı olmanın sorumluluğunun bilinciyle en skorerlerden birydi. Ama daha da önemlisi hep Almanya'nın bizi yakalamaya çalıştığı anlarda, blokları ve kayarak smaçlarıyla buna izin vermedi. Zaten oyun genelinde hep biz öndeydik ve hakimiyet bizdeydi. Yani Almanya'nın bir sürpriz yapması gerekiyordu maçı kazanması için ama Türkiye bunu izin verecek gibi görünmedi hiç. Zehra'yı özellikle tebrik etmek istiyorum. Artık Eda'dan sonra takımımızı sırtlayacak oyuncu o gibi görünüyor. Tabi bir de Hande. Guidetti, tekrar teşekkürler... Atom karınca Simge ise takımımızın başına gelen en güzel şey.
Kızların kolları bacakları görünüyor diye kadın sporcu istemeyenlerin, kadınlar başarınca gururlanmasına çok irrite oluyorum!
Bir sezon Voleybol Federasyonu kızlarımıza, vücut hatları belli olmasın diye çuval gibi bol forma giydirmişti, unutmadık. FIVB ve CEV'in kuralları olmasa bunlar daha neler yapar biliyor musunuz?
Bazı şeriatçı yobaz basının, kadın sporcularımızın kollarını ve bacaklarını mozaikleyerek haber yaptığını biliyor musunuz?
Erkek voleybol takımlarımız, kadınlarımızın gösterdiği başarıyı gösteremiyor. Oysa erkeklere daha çok yatırım yapılıyor!
MELANKOLİZM!
Bazı kültürlerin melankolik bir yapısının olması, yani acıdan zevk alması, dram toplumu yaratır. Hatta sadomazoşistleştirir. Bize zarar veren şeyleri normalleştirir. Mesela seks iişçisinin hayatını izlerken çözüm üretmek yerine, Tanrı kimseyi düşürmesin diyerek, ballandıra ballandıra hikayesini anlatırız. Acılar ve şiddet üzerine çekilen filmler ve diziler raiting rekoları kırar. (Yapımcılar da bunun farkında oldukları için, sanat yerine acılarla masturbasyon yaptırmayı sever!) Şarkılar söz ve müzükleriyle Arabesktir genel yapı itinariyle, vesaire.. Neden; çünkü zevk alır hale gelmişizdir bunlardan. Bu sağlıklı değil, hastalıklı bir ruh halidir ve hastalığımızı sever hale gelmişizdir. Mesela içip içip, aynanın karşısına geçip gözyaşlarımızı seyretmeye bayılırız, kalabalıklar içinde bağıra bağıra ağlarız. Yani acımızı gösteriye bile dönüşürerek bundan psikolojik olarak nemalanma derdine düşmüşüzdür; Bak bak, ne kadar üzülüyor, acı çekiyor desinler diye. Bilinçli ve asil insan herkesin içinde ağlayamaz bile; tutar kendini ve yalnızlığıyla paylaşır gözyaşlarını. Çünkü diğer türlüsü samimi değildir.
Olimpiyatlarda voleybolu kadın ve erkeklerde Avrupa'dan; İtalya, Rusya, Polonya, Sırbistan ve Türkiye takımları temsil edecek.
13 Ocak
BANU ALKAN: BENİM "TOP"LARIN FESTİVALİNDE NE İŞİM VAR ANLAMADIM!
Türkiye'de düzenlenen Queer Fest'e, afişinde yer alan ve festival kapsamında konser verecek olan Banu Alkan'ın seçilmesinin nedeni nedir acaba; 1. Gay ikon olması mı?, 2. Banu Alkan'ın eşcinsel haklarını savunmasını boşverin, eşcinsel haklarına inanan biri olması mı?, 3. Ülkemizdeki toplumsal cinsiyet anlayışına uygun kadınlığın frapan halinin eşcinsellerimiz tarafından ideal hale getirilmesi mi?, 4. Türkiye'deki eşcinsel örgütlerin hak mücadelesine hiçbir sanatçının(eşcinsel sanatçılar dahil) bile inanmayıp el vermemesi mi?, 5. Ülkemiz sanatçılarının(eşcinsel sanatçılar dahil) duyarlılık seviyelerinin daha eşcinsellik mertebesine yükselememesi mi?, 6. Diğer sanatçılar daha yüksek ücret istediler de, orghanizasyonun bütçesi mi yetmedi acaba?, 7. Banu Alkan eşcinsellik konusunda daha çok dikkat çeker diye mi düşünüldü?; sanmıyorum, 8. Banu Alkan olayın/durumun/nereye katıldığının bilincinde mi?, 9. Konunun eleştirilmesinin, Banu Alkan ile kişisel olarak hiçbir alakası yoktur! 10. Bu seviyedeki organizasyonların, halkın eşcinsellik konusundaki önyargılı bakış açısını pekiştirme ihtimali yüksektir.
14 Ocak
İnsanların haklı olduğum konularda tartışırken özgüvenimi 'paran çok galiba' diyerek maddiyata bağlamalarına bi' gülesim geliyor!
Bir erkek karısının, anasının, eşcinsel erkek kardeşinin veya kız kardeşinin, eşcinsel babasının, lezbiyen anasının, kızının veya eşcinsel oğlunun cinsel hayatına karışamaz; SEN KİMSİN ERKEK-LİK! HADDİNİ BİL; tabi sana o yetkiyi verenler de suçlu!
Bir erkek karısının, anasının, eşcinsel erkek kardeşinin veya kız kardeşinin, eşcinsel babasının, lezbiyen anasının, kızının veya eşcinsel oğlunun cinsel hayatına karışamaz; SEN KİMSİN ERKEK-LİK! HADDİNİ BİL; tabi sana o yetkiyi verenler de suçlu!
Erkeklikle övünenler "top" olsun mu; olsuuun!
Bu yobazlar yaptıkları saçma salak davranışlarıyla, biz işte bu kadar salağız demek istediklerinin farkına varamayacak kadar salaklar! Ulan Atatürk'e saldırınca kedninizden başka hiç kimse yara almıyor geri zekalılar!
"Açılıp saçılacaksın, kendini teşhir edeceksin sonra da Tokyo' ya gidiyoruz diye sevineceksin. Dünya şampiyonu olsan ne yazar" demiş Düzce'nin Kaynaşlı İlçesi Belediye Başkanı MHP' li Birol Şahin.
16 Ocak
Ben inanıyorum ki, resmi yetkililer Filenin Sultanları'nın Olimpiyatlara gitmesini, görev icabı tebrik etmiştir.
Yobazlar... Vücut, cinsel organlar veya cinselliğin ayıp- günahla alakası yoktur; bu sizin geri zekalılığınızdır!
Dine inanmıyorum, bireysel bir yaratıcıya da. İbadet de yapmıyorum; Her gün spor yapmak veya müzik dinlemek bana yetiyor!
Eşcinsel ilişki yaşarken hayatım boyunca zerre rahatsızlık duymadım. Hani günah falan fiyorlar ya; miktirin ordan!
Bakınız, bir ülkede gerçek anlamda sanat ve spor yoksa; o ülke geri kalmış ilkel bir toplumdur!
Hande Baladin... Dünyada voleybolunda da en büyük sıkıntı hem manşet alabilen, hem defans yapabilen, hem de hücumda top öldürebilen 4 numara smaçörünün yok denecek kadar az olmasıdır. Ülkemize bugüne kadar nitelikli olarak sadece Esra Gümüş çıkmıştır bu anlamda. Sonra Gözde, Neriman falan gelmiştir ama onların da ya hücum problemi olmuştur, ya da manşet. Günümüzde Şeyma var, Meliha var ama top öldürmede yetersiz kalıyorlar manşet ve defansları mükemmel olsa da. Hande Baladin güç bela bu anlamda yetiştirilmeye çalışılıyor. Hande deli bir smaçör, yani gözü kara. Manşet problemi de epeyce düzelmiş. Hatta kulüp takımındaki 4 numara arkadaşı uluslararası Brezilya'lı Nalatya'yı bile bençe oturtacak kadar iyi konumda şu anda. Olimpiyat elemelerinde final maçında da Almanya'yı onun sayesinde yenip Tokyo biletini alabildik. Şimdi yobaz beyinler bu kızlara laf söyleyip de, yaptıkları işe saygısızlık etmesin. Bu yobazları alacaksın, bu kızların karşısına dizeceksin, ve kızlara saatte 100 kilometreden fazla giden smaçlarıyla kafalarına patlatıp paramparça ettireceksin. Yobaz geri zekalının birisi kızların formalarını eleştirmiş de çıplaklar diye:..
16 Ocak
Bana göre dogmatik kişiler remi görevli olmamalı asla!
Dünyada Eda Erdem, Türkiye'den daha çok tanıyordur biliyor musunuz?
Dünyada Eda Erdem, Türkiye'den daha çok tanıyordur biliyor musunuz? Şu anda dünyanın Bir numarlı orta oyuncusu çünkü!
Oray Eğin: Türkiye'de popüler kültür üzerinde etkili olan bir gay kitlesi var. Bu kuvvetli gay ekonomisi olmasa, Nükhet Duru bunca sene nasıl iş yapardı?
17 Ocak
Gülşen Bubikoğlu en güzel sinema oyuncusu diye Twitter'da liste başı olmuş. Katılmıyorum buna. Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit ve Hülya Avşar'ın güzellikleri tartışılamaz!
Gerçek güzellik yüzündeki çizgilerle her yaşta güzel olabilmektir. Fatma Girik ile kimse boy ölçüşemez bu konuda!
18 Ocak
Ecevitlerin Başbakanlık konutundayken, mutfak masraflarını bile ceplerinden karşıladığını okuyunca, 2019 yılında günümüz devlet başkanlığının ikamet ettiği Saray'ın günlük masrafının 5 milyon, yılda ise 2 milyara yakın olduğunu bilmek çok düşündürücü. Çünkü bu paralar bizim cebimizden çıkıyor. Ben borç ile kendimi idame ettirirken, devlet görevlilerinin rehah içinde yaşaması insana dokunuyor gerçekten. Ama en çok dokunan ne biliyor musunuz; böyle bir gider tablosuna rağmen, milyonlarca duruma normalmiş gibi bakan bir açı! Bu şu demek oluyor aslında; aynı kafadanız; biz iktidar olsak, farklı yapmayız! Bu hiç de insnaca değil bana göre!
En son devlet hastanesinde bir doktorun yavaş çalışmasını eleştirdiğim için mahkemeye verildim ve beraat! Sussaydım iyi miydi?
Evrensel bir diva Lale Belkıs. Hakan Eren teşekkür etmek yetersiz... Milyonlarca kez dinleyebileceğim bir yapıt oluşturulmuş gene...
NÜKHET DURU OLMASA, SEN BİR HİÇTİN ALİ KOCATEPE!
Ali Kocatepe, Nükhet Duru'ya 40 yıl önce verdiği şarkılara söyleme yasağı getirmiş. İkinci bir Kayahan vakası. Kayahan da Nilüfer'e benzerini yapmıştı; Nilüfer onun şarkılarını her söylediğinde, para istiyordu. Evde para sayma makinesi olduğu söylenen Kayahan'ın, Nilüfer'i üzmekten başka ne işe yaradı bu kararı? Kayahan bey, Nilüfer, sen olmadan önce de zaten Nilüfer idi, senin şarkıların olmasa da Nilüfer bu ülkenin en iyi şarkıcılarındandı ve senin şarkıların dışında da bir çok hit şarkısı var Nilüfer'in. Ali Kocatepe'nin gerekçesiyse, şarkıları söylerken, Nükhet Duru'nun izin almaması. Nükhet Duru bu şarkılarla kaç defa albüm yaptı, o zaman aklın neredeydi Ali Kocatepe? Hem sen Nükhet Duru ile varolan bir bestecisin. Eğer Nükhet Duru olmasaydı, seni kim tınlardı? Nükhet Duru'dan başka hangi şarkıcıyı parlattı senin şarkıların? Nükhet Duru osuruğa bile yorumuyla hayat verir, onu bambaşka bir boyuta taşır! Bu neyin izini? Eğer Nükhet Duru senin şarkılarını söylüyorsa, bu bir lütuftur. Yarın öldüğün zaman adın anılacaksa, Nükhet Duru sayesinde anılacak. Bunu düşünemeyecek kadar mı kabardı egoların yaşlandıkça? Nükhet Duru olmadan sen bir hiçsin Ali Kocatepe! Nükhet Duru'nun söylediği şarkıları Ajda Pekkan, Sezen Aksu başta olmak üzere kime verirsen ver, aynı etkiyi yaratmayacağını bilmiyor musun? Ama Nükhet Duru kimin şarkısını söylese, onu Nükhet Duru şarkısı yapar. O şarkılara sen küçük bir dokunuş yapmış olablirsin en fazla Nükhet Duru'nun yorumunun yanında. Tarihe aleyhinde bir karar olarak geçecek bu. Hayır amacın ne bir de gerçekten albümden şarkıları çektirerek; izin alınıp alınmaması mı, yoksa ekonomik mi, yoksa parlatmak istiyorsun bu vesileyle kendini?
Ajda Pekkan da bir tuhaf. Fikret Şeneş projesinden sonra, Atilla Özdemiroğlu projesinden de çekilmiş. Bu neyin havası?
Solda, Bütçesi 300 milyar $ cari fazlası olan, Almanya Başbakanı Merkel. Kendi dairesinde kalıyor. Elektrik, su, doğalgazını kendi maaşından ödüyor
Sağda 457 milyar $ dış borcu olan ülkenin CB'si
1150 odalı sarayı, 14 uçağı var ve elektrik-su-doğalgazı halk ödüyor.
Twitter'dan alıntıdır.... Bana ne ki... AKP'ye oy verenler düşünsün! Çünkü en çok onlar mağdur oluyor...
TRANSSEKSÜEL SPORCULARIN DOĞUŞTAN OLAN BİYOLOJİK CİNSİYETLERİNE GÖRE YARIŞMA ZORUNLULUĞU TRANSFOBİ DEĞİLDİR!
TRANSSEKSÜEL SPORCULARIN DOĞUŞTAN OLAN BİYOLOJİK CİNSİYETLERİNE GÖRE YARIŞMA ZORUNLULUĞU TRANSFOBİ DEĞİLDİR!
19 Ocak
Amerika'da transseksüel sporcular artık, geçiş yaptıktan sonraki cinsiyetlerine göre değil de, doğdukları bedendeki biyolojik cinisyetlerine göre müsabakalara katılabilecekmiş yasa çıktıktan sonra. Amerika'daki karar mekanizmasının savunusu, haksız rekabeti önlemek. Çünkü trans bir kadın ne kadar geçiş ameliyatı olsa da, genel vücut yapısı itibariyle bir erkektir. Trans camiası ise bunu bir korku ve ayrımcılık olarak niteliyor. Ben bunun bir transfobi olduğuna katılmıyorum ve alınan kararı doğru buluyorum. Bakınız, eğer spor karşılaşmalarını izliyorsanız, kadın gücüyle erkek gücü fiziksel anlamda eşit değldir ve bir erkeğin penisini kestirerek kendini kadın olarak tanımlaması onun kadın yapmaz. Çünkü kaslar gene aynı kas, kemikler gene erkek kemiği. Trans erkek sporcular da erkek müsabakalarında yarışırsa çok zayıf kalırlar. Gerçekten trans camiasını anlamak çok zor. Bazen sırf laf olsun diye kafa tutuyorlar bazı şeylere. Mesela diyelim ki siz doğuştan biyolojik bir kadın sporcusunuz ve trans kadın bir sporcu, doğuşatn erkek biyolojisine sahip olduğu için sizi ezdi geçti, ki öyle de olur zaten, ne düşünürsünüz bu konuda? Mesela kadın futbol takımına transfer olan trans kadın bir sporcu, kendinin diğer sporcu kadınlardan fiziksel olarak daha güçlü olmadığını savunuyor. Fiziksel gücün cinsiyetle alakası yokmuş ona göre. Hadi ordan, geri zekalı mısın sen?
Bundan tam 11 yıl önce 17 Ocak'ta ilk haberimi paylaşmışım gay haber bloğumda. Paralelinde de yazılarımın olduğu kendi ismime bloğumda. Ben kendimi bildim bileli, hatta ilkokula başlamadan önce gazeteye, dergilere meraklı bir kişiydim. Farklı bir ortamda doğup büyüseydim, belki gazetecei olarak yetişebilirdim. Haberleri takip etmeyi seviyordum ama kendim yazmayı çok fazla düşünmüyordum. Kaos GL'den Ali Erol'un teşvikleriyle cesaretlendim. Aynı anda hem bloğumda yazıyordum, hem de Kaos GL'de yayınlanıyordu yazılarım. Sonra Radikal gazetesi internet gazetesine dönüşünce içeriğine bloğu da ekledi ve yazılarımın hedef kitleye ulaşmasını asıl o sağladı. Aslında konumuz benim yazıp yazmamam meselesi değil. Ben internet çıktıktan sonra bir şekilde bir şeyler yapmayı hep planlıyordum zaten. O yüzden web tasarım kurslarına falan gittim ama Blogspot.com'u keşfettiktn sonra, zahmetsiz bir şekilde hayallerimi gerçekleştirmem işime geldi. Blogspot'un kullanımını da kendi kendime çözmem biraz zor oldu. Aslında kolay oldu da,etiketler bölümüne takılıp kalmıştım ve onu da çözmüştüm sonunda. Yıllar ne kadar çabuk geçiyor. Tam 11 yıldır haber paylaşıp, yazı yazıyorum. Belki de LGBTİ anlamında, internet dışındakileri de gözönünde bulundurursak en büyük arşive sahibim bile diyebilirim. Mümkün olduğunca paylaşmaya devam edeceğim bloglarımda haber ve yazılarımı. Belki de bir yerlere dokunuyor, küçücük de olsa fayda sağlıyordur. Nice yıllara diyorum kendime...
20 Ocak
Voleybol A Milli Takımımızın hem 2, hem de 4 numarası... EBRAR KARAKURT
Voleybolda bir ilk!
Koçum benim!
Jazzie gidişinin 3. gün sabahında bulundu geldi. Büyük ihtimal halvete girip yangınını söndürmüş rospu. Pedro'nun ayağı yaralandığı için onun dönüşüne sevinç gösterilerinde bulunamadım bile Hatta ne sevgi teması oldu aramızda ne de bir diyalog geçti... Bakışıyoruz ara ara. Kırgın mıyım ne?
ÖNEMLİ BİR MESAJ!
Köpek sevip de kedileri nankörlükle karalayanların gerçek hayvansever olduğuna inanmıyorum. Ulan sizin nankörlük dediğiniz şey, kedilerin asil oluşu ve bağımsızlıklarına düşkün oluşlarından dolayı yalakalık yapmaması mı? Alışmışsınız değil mi iktidarlığa? Keşke kediler kadar dik bir duruşunuz olsaydı; Ödlekliğinizden dolayı saldırgan pitbul köpekleri tasmalayıp sokaklarda arz-ı endam eylemeniz bırakın hayvanseverliği, nasıl bir iğrenç görüntü oluşturuyor bir bilseniz! Ben hiç kedilerin ne saldırganlığıyla karşılaştım, ne de nankörlüğüyle; onlar birer asil sevgi yumakları ama insanların "saldırganlaştırdıkları" köpekler ve sahiplerinden zarar gördüm!
Albümlerin ojinalliğini bozduğu için, şirketlerin veya sitelerin sanatçıların albümlerini harmnanlayıp sunmalarını gerçek albüm bilgisi konusunda kafa karıştırdıkları için kınıyorum. Sanatçının farklı tarzda söylediği şarkıları falan birleştirip farklı bir isimle sunuyorlar. O yüzden ki, sanatçıların sağlıklı birer diskografileri bile yok veri olarak. Mesela Gülden Karaböcek'in kaç stüdyo albümü vardır? İşin sıkı takipçileri bile bunu bilmiyor. Sanatçıya danışılmadığı için, sanatçının zaten hiç bilgisi yok. Ticari amaçlı, şarkıların adını değiştirip, aynı albümü yeni bir albüm gibi sunanlar bile var.
Beğendiğinizi biri homofobikse, asılın; yatağa atmanız çok kolay olacaktır gizli eşcinsel olduğu için! Cayır cayır yanıyordur çünk
Yoksulluğun görüntüsü yoksul olmayanları köşeye sıkıştırır!
Z. Bauman
Anama o kadar çok benziyorum ki, kendime baktıkça sanki o bende yaşıyor gibi...
21 Ocak
BİREYSEL ARAÇ KULLANMAK KEYFİDİR VE LÜZUMSUZDUR!
Ben bisikletle veya toplu taşıma araçlarıyla gideceğim her yere gidebiliyorsam eğer, HERKES GİDEBİLİR. Kişisel ulaşım aracı KEYFİdir bana göre... Kazalar niye oluyor, ÖZELLİKLE HAYVANLAR NİYE EZİLİYOR? Küresel ısınma sebebiyle iklim değişiklikleri niye var ki, bu yüzden Avustralya'da 4 aydır süren yangınlarda 2 milyar hayvan ölüyor ve bazılarının neslinin tükenme tehlikesi söz konusu. Gelecekte insan türü, kendi sonunu da hazırlayacağını bilmiyor mu; bence bilme kapasitesi, dolayısıyla biiinci eksik. Çünkü insan türü şu anki aşamada istisnalar hariç nasıl lüks ve refah yaşayabilirimin derdinde. Mesela lüks bir araba, ev, yeme içme, gezme tozma... Ben herkesin hayalini süsleyen ve bazılarının yaşadığı bu tarza, BU NE YAA? diyorum. Çünkü tüketim toplumu olmanın sonucu, çevrenin katliyle eş anlamlıdır. Ben geri zekalı mıyım da çevredeki hayvanları elimden geldiğince uzun yaşatmaya çalışıyorum? İnsanların % 99'undan daha sosyal insanım ki, öyle yalnızlığımdan falan değil hayvanlara yardımcı olma çabalarım. Onların korunmaya, barınmaya, beslenmeye ihtiyaçları olmasa, bunu niye dert edineyim ki? Ve çevrenin bütünlüğünü korumaya çalışmadığımız sürece, herkes çevrenin her bir parçası için elinden geldiğini yapmadığı sürece, insan türünün geleceği falan olmaz. Şimdi bazıları diyecek ki, "Sen ne diyosun yaa?"! Çünkü insanlar zannediyor ki, dünya böyle dönmeye devam edecek ve biz elimizden geldiğince dünyayı tüketelim, öte dünya için de dogmatik inançlarımızla geleceğimizi garanti altına alalım. Kusura bakmayın yaa, kafanızı şişirdim. Bütün bunları niye yazdım aslında biliyor musunuz; şuursuzca araç kullanıp, sokaktaki kesileri ezen geri zekalı pisliklere nefretimi kusmak için? Ulan elimden gelse var yaa, o pisliklere neler yaparım biliyor musunuz? PEDRO KEDİMİN AYAĞI ŞU ANDA, BİR ARACIN EZMESİ SONUCU SALLANIYOR. İnanıyorum iyileşecek ama o hayvanın psikolojisinde derin bir yara bu! Ben sayfamda kendimce yazıyorum işte, kimsenin anlamasını da beklemiyorum. Elimden gelse evimizin önünden geçen ara yolu trafiğe kapatırım. Niye var ki bu ara yol? Üst ana yoldan gidebilirsiniz gideceğiniz yere. Eğer bir devlet başkanı olsam, bireysel araçları yasaklarım! Herkes bisiklete binmeyi öğrensin! Konuya dikkat çekmek için çok şey yapmak istiyorum ama kime neyi anlatacağım ki..?
Bazı insanlar beni hazmedemeyince eşinselliğimle dalga geçip belden aşağı vurmaya çalışıyorlar, anlamadığımı sanmayın. Umursamadığım için inanın hiç yara almıyorum ama siz karakter ve kişiliğinizi bu berbat davranışlarınızla çok güzel sergilediğiniz için, sizi daha iyi tanıma fırsatı yakalamış oluyorum bu sayede. Size eşcinselliğim üzerinden tepki verirsem eğer, bu beni de sizin seviyenize çeker ki, o hataya bu yaştan sonra asla düşmem; onun yerine dik duruşumla, duymazlıktan gelip basitliğinizi kaale almayarak ve başarılarımla cevap veriyorum; KUDURUN EMİ!
70'lerin sonları ve 80'lerde çocukluğumda Türk Hafifi Müziği başlığı altında TRT'de dinlediğim sanatçıları yıllar yıllar sonra tekrar dinleyebilecğimi 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Işıl Yücesoy üst üste single çalışmalarıyla bizi mutlu etmeye devam ediyor...
22 Ocak
Kedilerle ilgilenemeyen insnaların ben duyarlılık eşiklerinin iyi seviyede olduüğuna inanmıyorum. Çünkü aslında anlatılmaz, yaşanması gerekir ama ben gene de anlatayım kedileri kısaca. Çünkü kediler özgürüklerine daha düşkün oldukları için, onları anlamak biraz daha zor, onlarla birlikte yaşamak gerekir onlamak için. İnsanın konuşamayan bağımsız bir türü gibi bir şey kediler. Evini, birlikte yaşadığı kşileri çok iyi tanıyan ama kişiliklerinden de asla taviz vermeyen bir tür. Onlarla yaşarken keşke bir konuşabilseler diyorsun ama aslında zaten bir süre sonra konuşma dışında da bir iletişim gerçekleştiriyorsunuz. Çünkü onlar insan sesinin tonundan ne demek istediğinizi anlayabiliyorlar. Duyarlı bir insan da zaten onlara göre bir anlayışı çok kısa sürede geliştirebiliyor. Evet zor birlikte yaşamak ama eğer sevgi önceliğinizse, bütün zorluklara değiyor. Ben onlar sayesinde, büyümeyi, gelişmeyi, gerçek bir insanlığın ne demek olduğunu öğrendim; onlar sayesinde insan türünün anlamsız yaşam biçimini o kadar net görebildim ki... Büyük çoğunluk olarak insan yaşamının kediler gibi sadece metabolik olduğunu söyleyebilirim; en azında kediler doğayı katletmiyor!
BİR TRANSSEKSÜELİN ACI FERYADI; KESTİRDİKTEN SONRA CİNSEL HAYATIM BİTTTİ!
Eşcinseldim. Sonra bana sen trasn kadınsın dediler. Çükümü kestirdiğim gün, erkek kimliğimin üstünde tepindim parti vererek. Şimdi cinsellikten nefret ediyorum. Çünkü ilişki anında hiçbir şey hissetmiyorum, zevk alamıyorum. Yanıma cinsel anlamda yaklaşanları öldüresim geliyor. Beynim erkekleri ve cinsellik istiyor ama bedenim "asla" diyor! Çünkü bu, keyif almadığım bir şey için, kendimi kullandırtmaktan başka bir şey değil! Ve kestirdikten sonra geriye dönüş yok asla. Pişman olsam ne olacak ki bu saatten sonra; kendi ellerimle kendi cinsel hayatımı bitirdim işte. Yazıklar olsun bana. Doğanın bahşettiği sağlıklı bir bedenin kıymetini bilemedim, doğa da beni cezalandırıyor anlayacağınız. Anladım ki ben penisimden zevk alıyormuşum kendimi cinsiyet olarak ne hissedersem hissedeyim. Anladım ki o hissettiğim cinsiyeti de doğduğum bedende tatmin edebiliyormuşum ancak. Yani ameliyatla cinsiyet değiştirmek falan, sadece insanın kendini kandırması; bir çük-vajina meselsi değilmiş kadın olmak! Bana demişlerdi ki, çükünü kestirdikten sonra da cinsellikten aynı zevki alacaksın; akıl var mantık var, zevke duyarlı bölgeler kökünden kazındıktan sonra insan neresiyle zevk alabilir ki? Transseksüeller beden bütünlüğünün korunmasını transfobi olarak görüyorlar ama işin aslı öyle değilmiş; onlar düştükleri bataklığa, yalnız kalmamak için diğer eşcinsellleri de çekmek istiyorlarmış! Sakın transseksüellerin ağzıyla hareket etmeyin!!! Bir de göz boyamak için trans geçiş sürecini masal gibi anlatıyorlar. Transseksüeller yalnız kalmak istemiyor, transseksüelliği destekleyenler de örgütler veya doktorlar rant sağlıyorlar-çıkar için yapıyorlar bunu. Eşcinseller birer kurban bunlar için! Siz hiç kestirmediği için pişman olan bir eşcinsel gördünüz mü; ama kestirenlerin neredeyse hepsi aslında pişmanlar ama bunu dile getirmiyorlar!
23 Ocak
BU DA, BU ÜLKEDE YAŞAYIP DA ATATÜRK'TEN NEFRET EDEN GERİ ZEKALI YOBAZLARA KAPAK OLSUN! GERİ ZEKALI YOBAZLAR!!!
Sezonun ilk Grand Slam'i olan Avustralya Açık Tenis Turnuvası'ndaki Lesia Tsurenko-Ashleigh Barty maçında tribündeki Atatürk tişörtlü seyirci herkesin ilgi odağı oldu. Tsurenko’nun Ukraynalı kondisyoneri Denis Vashchuk, "Ulusun babası" ve "reformist" sıfatlarıyla tanımladığı Mustafa Kemal Atatürk'ü, gelişimin ve ilerlemenin sembolü olduğu için maçta onun tişörtünü giymeyi tercih ettiğini açıkladı.
Olimpiyatlarda Türkiye'yi takım sporlarında yarı çıplak diye ahlakçılık yapılan kadın voleybolcularımız temsil ediyor sadece!
24 Ocak
Eğer ben insanlarla iletişimimin evde misafir etme bölümünü kesmeseydim, kedilerim evde sürekli kalamayacağı için, bu kadar uzun ömürlü olamayacaklardı. İlk defa nazar değmesin ortalama 20 kişiyiz uzun zamandır! Çünkü hava almak dışında evde olunca, başlarına da bir şey gelmiyor...
Jazzie&kHalil&Chitoshki
24013030
Sanırım 1 yaşındalar artık kızlarım. Hamile kalma turlarında oldukları için, pencere önündeki mahallenin bıçkın delikanlısına bakıyorlar!
Eskiden radyolar pille çalışırdı. Bitmesin diye de kapatılırdı. Türk Hafif Müziği programı çalarken kapatılınca çok üzülürdüm!
Film yapımcısının tecavüzüne uğrayan oyunclardan biri, neden şikayetçi olmadın sorusuna, o sıralar kafam karışmıştı. Ben tecavüze sokakta ve karanlıkta olur sanıyordum, şeklinde cevap vermiş.
Tecavüz nedir; istemediğin halde birisinin cinsel saldırısına maruz kalmak demektir. Kafa karıştıracak bir şey yok ki bunda!
Hayatımın geri kalan kısmını insanlarla uğraşmadan ve özellikle mahkemeye falan düşmeden yaşamak istiyorum!
TRT Eurovision'a AKP gidince 2024 yılında katılacaktır. 24 zaten eşcinsel rakamı! Hani eşcinsel yarışması diye katılmıyor ya TRT!
25 Ocak
Yıl 2012 idi. İstanbul'da dondurma alırken cebimden paramı düşürmüşüm. Arkamdan gelen bir Suriyeli haber vermişti düşürdüğümü!
Denizli'de İranlı, Suriyeli, Afganistanlı arkadaşlarım oldu; onlar da bizim gibi insan; herkes ekmeğinin derdinde!
Laflarım yanlış anlaşılmasın lütfen. Çevremdeki veya tanıdığım, konuştuğum Kürtler, çekindikleri için biz Doğuluyuz derdi, hala da öyle. Biz de nezaketen Doğulu tabirini kullandık hep. Biz halk olarak birbirimizi seviyorduk ama sorun sanırım siyasetti, çıkar politikalarıydı. Oysa özgürce konuşabilseydik, anlaşamamamız için hiçbir sebep yoktu. Zaten sosyalist olanların, özgürlükçülerin ötekileştirme veya anlaşamamak gibi bir derdi yoktu. Kutuplaştırma üzerinden nemalananları siz, herkes çok iyi biliyor... Bir de bunlar manevi değerlerden, sevgiden bahsederler...
26 Ocak
Yaa, şu doğa olaylarında dogmatizmi bir taraf bırakın artık; Bunun dinle, Tanrı ile alakası yok! Fay hattı kırılmış! KIRILMIŞ!
Türkiye medeni olmadığı için, AB'ye girmeyi falan haketmeyen antidemokratik zihniyette insanlardan oluşan bir ülkedir. Ben ne zamana kadar sokaktaki kedilere mama verdiğim için cahilliklerle kavga ve mücadele etmek zorundayım? Neymiş, kedi bakacaksam, bütün kedileri toplayıp evime götürecekmişim. Bir zararı var mı sana sokaktaki kedinin diyorum; cevap yok. Sen hayvan düşmanı mısın diyorum, hayır diyor. Akıl ve mantık dışı davranışlar... İnsanların bir şey yaparken, ne yaptığını bile bilmemesi ne kadar zavallıca. Yaa, kimseyle tartışmak istemediğim için duymazlıktan geliyorum ama bunu korkaklık zannettikleri için bu sefer hakarete vardırıyorlar laflarını. Tepki gösterince de Halil kavgacı oluyor. İnsan merkezli yaşayanlar, bir zahmet uzak tutun benden nefretinizi, negatif enerjinizi. Eğer bir suç teşkil ediyorsa da hayvanları korumak, onlara yardımcı olmak; gidersiniz, şikayette bulunursunuz. Ben sizin evinize gelip, kapınızın önüne mi mama bırakıyorum? Adamlar sokaktaki kedilerden rahatsız oluyor. Yaa, insanların geneli böyle bee. Bir çoğunun hayvanseverliğine bile inanmıyorum. Hayvanseverlik, evinde süs niyetine bir hayvan bakmak değildir; Doğadaki bütün canlıları düşünmektir. Ama insanlar daha o kadar geniş kapasitede düşünebilecek bir evrim ulaşamamıştır. Sözüm meclisten dışarı..!
Bugün Pazar. Normal bir gün. Rutinlerimi yerine getirdim; günlük temizlik, spor, kedilerin bakımı... Ama adamın biri sokaktaki kedilere mama veremezsin diye moral bozuyor. Ben hiç kimseyi zerre kadar bile rahatsız etmeyi, zarar vermeyi, üzmeyi düşümezken, insanların bana bunu yapmaya hakkı yok; insanların başına gelenlere vicdanen üzülüyorum ama biliyorum ki üzülmemeliyim; BETER OLSUNLR! demeliyim! Evrene havale ediyorum; nasıl biliyorsa öyle yapsın; doğa akıl ve mantık çerçevesinde, bilimsel veriler ışığında kendini gerçekleştirir, gerçekleştiriyor da! AMA İNSANLAR BUNU ANLAYABİLECEK KAPASİTEDE DEĞİL;
27 Ocak
Berna Laçin'e, deprem vergileri nereye gitti dediği için devlet tarafından soruşturma açılmış.
Eşcinsel olduğum için sen AIDSlisindir diye benden kan bağışı kabul etmeyen Kızılay, acaba deprem yardımımı kabul eder mi?
Bu ülkede vergi alınırken cinsel yönelimlerine bakılmayan eşcinsellere, hak verilirken eşcinsellikleri tanınmıyor!
Eşcinselleri top, ibne diye aşağılarken her gün deprem yaşadıklarını, ruhlarında onulmaz fay kırıkları oluştuğunu biliyor musunuz?
Kızılay bana mesaj göndermiş, 10 lira istiyor. Ben eşcinselim ayol; Zorda kalınca mı aklınıza geliyorum! Depremzedelere canım feda
28 Ocak
Mahkeme Ankara'da köpekleri zehirleyerek öldürenlere 10'ar yıl hapis cezası vermiş. Hayvan düşmanları şimdi korkun benden!
Hayvanlara zarar verenlere karşı, kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğime and içerim! Yaşasın hayvanlar!
4, 4 daha 8,
2, 4, 6, 8,
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8,
8 ay kaldı emekliliğime!
29 Ocak
”Kadın Doğulmaz, Kadın Olunur!” diyen Simone de Beauvoir'a göre kadın olmak doğal bir gerçeklik değil, medeniyetin bir ürünüdür.
Türkiye'de insanların depremden zarar görmesinin sebebi, "Tanrı'nın işi" diyip, gerekli önlemlerin alınmamasındandır. Japonya'da insanlar dinsiz olmalarına rağmen, olaya bilimsel yaklaştıkları için, daha fazla ve şiddette deprem olduğu halde zarar görmüyorlar. Daha biz, deprem vergilerinin nereye gttiğini bile soramıyoruz hakkımızda soruşturma başlatıldığı için. Veya yobazlar depremin sebebini çocuk yaşta evlilik gibi ahlaksızlıkların yasaklanmasına falan bağlıyorlar...
Dinsiz Japonya'da 7.5 şiddetinde deprem oluyor, kimsenin burnu bile kanamıyor ama Tanrı Türkiye'de 7'nin altındaki bir depremle kimseye acımıyor! NEDEN? Tanrı dinsizleri mi daha çok seviyor, yoksa bu işin Tanrı ile bir alakası yok mu?
Sokak hayvanlarına bakanlara tepki gösterenlere artık ceza var!
Eğer insan çocuklarım olsaydı, onları kedilerimden daha çok sevemezdim...
İnsanlar o kadar egosantrik ki, komşusunun başına bir şey gelse o bile umrunda olmuyor. Yani acımıyor bu insanların içi. Yani duyarlılık yok vicdan olmadığı için. Acımasızlar hatta o yüzden. Ki hayvanlar hiç umurlarında değil. Kapasiteleri yetersiz oldukları için, hayvanların da insanlar gibi bir canları, yaşama arzuları, kendilerini gerçekleştirme hedefleri olduklarını düşünemiyorlar ki, şu dediklerimi bile anlamaları imkansız. Gene Halil zırvalıyor diyecekler. Tabi ben, beni, gerçek hayvanseverleri kimsenin anlamasını beklemiyorum. Çünkü anlama yeterlilikleri olsa, başkalarının sözlerine bile ihtiyaçları olmaz, kendi kendileirrine keşfederler duyarlı olmayı, empati kumayı, acıyma duygusunu vesaireyi. Böyle insanlarda ben sadece nefret hissediyorum. Hep lafla veya fiziksel olarak birilerini vursalar. Çünkü bununla beleniyorlar, bununla tatmin oluyorlar; SEVGİ YOK AYOL BUNLARDA!
Pırıl kızım engelli bir kedi olmasına ve bu engelliliği yüzünden evin diğer kedileri güç yeterliliği yapsa da mutlu sayılır. Çünkü yalnız olsa çok daha kötü. Ayı Pedro'ma nazar değdi sanırım ki, yaralanan ayağı artık iyileşmey başladı, üzerine basabiliyor. Bak yaralanınca hiç bahsetmedik bundan; çünkü iyileşme umudumuza zeval gelmesini istemediğimiz için dillendirmedik fazla. Bu süreçte kocaman bir bebek gibiydi oğluşum. Nasıl nazlar yaptı bana mırıl mırıl.
30 Ocak
Cem Yılmaz'a kahkaha efektine bağlanmış gibi gülüyorlar; bana neden hiç gülmek gelmiyor acaba? Çünkü Cem Yılmaz vesairelere gülmek, mizahla alakası olmadığı için osuruğa gülmek gibi geliyor bana
80 Milyonluk bir Türkiye'de insanların umdunun sadaka gibi aylık 200-300 Dolar olması utanç verici; yaşanmamış acı bir hayat!
Ölümlü dünyada mülkiyetçilik kadar lüzumsuz bir şey yok; hayat paylaşınca güzel!
Hayır, hiç de o yaşıma dönmek gibi bir özlemim yok... Elbette başa sarıp daha dolu dolu ve bilinçli yaşamak ister insan ama bunun yaşla alakası yok.
31 Ocak
Gelecekte insan türü cinsiyetsiz olacak diye korkulması, aslında öze dönmektir. Cinsiyet kimliği doğuştan olsa niye korkulsun ki?!
Hemcinslerinden hoşlanan kadın ve erkek eşcinselllerin, kadın veya erkek olmak ve davranmak gibi zorunlulukları yoktur!
Asgari ücret 2.300, milletvekili maaşı 22.200 lira. Yani işçi maaşının 10 katı; Milletvekilleri işçiden daha mı çok çalışıyor?
Şarkının melodisi gerçekten çok güzel. Kliple çok daha hoşuma gitti. Ama şarkıya biraz tempo verilse, 70-80'lerin disko saoundu biraz daha hissettirilse daha vurucu şarkı olablirmiş gibime geldi!
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ; YUNALILAR, ERMENİLER, HERKES KARDEŞTİR, KARDEŞİMİZDİR. BU DÜŞÜNCEMİ HİÇBİR ŞEY DEĞİŞTİREMEZ. ÇÜNKÜ NEFRET DUYGUSU ZORLAMAYALA OLMUYOR!
Neden bazıları koşulsuz bir şekilde itaatkar olur? Sanırım akıldan yoksun oldukları için. Şimdi kimse bana bir insanı öldürtemez; ne pahasına olursa olsun. Bu can yaa; geri getirilebilecek bir şey değil ki. Savaş çıkartan politikacıları süreceksin savaşa. Oturdukları yerden karar veriyorlar, sanki barıştan daha değerliymiş gibi düşüceleri!
NÜKHET DURU İLE İLGİLİ KONUŞMAK İÇİN, ÖNCE DÜNYA MÜZİĞİNİ HATMETMENİZ GEREKİR!
27 Ocak 200 facebook
"Ben Gene Sana Vurgunum", "Melankoli", "Beni Benimle Bırak", vesaire... Hepsi pop müziğimizin dönüm noktası şarkılarıdır. Hiç düşündünüz mü Nükhet Duru'nun şarkılarını yorumladığı müziyenlerin, Nükhet Duru dışında tek bir şarkılık dahi olsa varlık gösterememe nedenlerini? Aynı söz, aynı müzik ve diğer söyleyenler de ülkenin starları! Nükhet Duru'nun söylediği bazı şarkılar Nükhet Duru'ya gitmeden önce, Ajda Pekkan gibi isimlere gidip beğenilmeyip reddedildiğini, Nükhet Duru klasiği olan Yasaksa Yasak şarkısını, Sezen Aksu'nun Sertab Erener dahi kimseyi söylemeye ikna edemediğini, vesaire... Herkesin ayılıp bayıldığı Sezen Aksu ve Selda Bağcan'ın en iyi youmcu olarak Nükhet Duru'yu gördüğünü bilmiyor musunuz hala? Vakti zamanında Türkiye'nin en iyi müzisyenleirnden oluşan 40 kişilik bir jürü üyesi tarafından, Türkiye'de tüm zamanların en iyi yorumcusunun Nükhet Duru seçidliğinden de haberiniz yoktur sanırım. Türk Pop Müziği, yabancı şarkılara Türkçe söz yazılıp aranjman denilen adaptasyondan Nükhet Duru ile 1977 yılında kurtulduğunu, müziğimizde Nükhet Duru'nun bir dönüm noktası olduğunu da bilmiyorsunuzdur. Malum müzisyenler ve söz yazarları olmasaydı da Nükhet Duru gene bir Nükhet Duru yaratırdı hiç şüpheniz olmasın Ve o ismi geçen ve Nükhet Duru'ya şarkısını söyletmeyen dahil olmak üzere Nükhet Duru sayesinde ön plana çıkan söz ve bestecier dışında da Nükhet Duru varolmuştur zaten eğer diskogradisine bir bakarsanız. Haa, sizin görünen dışında daha da büyük Nükeht Duru çalışmalarından haberiniz yoksa, o zaman kendinizi Nükhet Duru ile ilgili tartışmaların dışında tutacaksınız. Nükhet Duru'nun bir sanatsal şarkıları vardır kimsenin anlayamayacağı için sadece albüm üzerinde kalmış olan, bir de dinleyicilerinin anlayabileceği kalitede olan ve sahnelerini yürüttüğü şarkıları vardır. Hatta bazı onu çok sevenler, neden bazı şarkılarının üzerine gitmediğini, onları parlatmaya çalışmadığını sürekli sorar. Çünkü içinde bulunduğumuz sanat çıtasından ve söylediği şarkıların anlaşılmayacak olamsından dolayı, sahne de ülkemizde daha çok ticari olduğu ve talebe göre arz edilen bir şey olduğu için, Nükhet Duru da bunun blinciyle hareket eder. Ben size şimdi geri planda kalmış 300 küsur şarkı arasından böyle kimsenin anlayamayacağı geri planda kalmış onlarca şarkı ismi versem ne olacak ki? Nükhet Duru ile ilgili yorum yapmak için, şarkılarını, yorumunu, tarzını, ne kadar deneysel ve eklektik bir sanatçı oduğunu özümsemeniz gerekir. Sözün özü demek istediğim, malum söz ve nesteciler dışında da çok daha iyi şekilde Nükhet Duru vardır ama bundan sizin haberiniz yoksa, bunun sorumlusu Nükhet Duru değildir. O yüzden Nükhet Duru'nun birileirnin şarkılarını söylemesi, onlara bir lütuftur. O kadar şarkılarınıza güveniyorsanız, alırsınız o şarkıları, başkalarına da SATARSINIZ değerini öğrenirsiniz; yani Nükhet Duru'suz bir manası ne kadar olabilecek anlarsınız! Zaten Nükhet Duru dışında da söylenmiştir bu şarkılar ve Nükhet Duru'nun ne olduğunu, o şarkıların bestecilerinin de ne olduğunu ispat etmiştir. Bakınız ben Nükhet Duru'nun söylediği şarkılar kötü demek istemiyorum, Nükhet Duru sayesinde anlam kazanmıştır dmek istiyorum. Nükhet Duru anlamdıracağı şarkıları öyle veya bulurdu. Zaten o bestecilerle de Nükhet Duru kendi çabasıyla iletişim kurmamış mı? A olmazsa B olurdu, B olmazsa C olurdu, hiç olmadı Nükhet Duru Folk Caz söylerdi, Pop Caz söylerdi, Pop Opera söylerdi, olmadı Fado olmadı Latin, olmadı Senfonik Rock, olmadı, olmadı Alaturka Caz... Örnekleri de vardır zaten çalışmalarında...
Son olarak... Nükhet Duru eğer Ali Kocatepe, Cenk taşkan, Mehmet Teoman, Selim Atakan, vesaire olmasaydı, hiç şüpheniz olmasın gene bir Nükhet Duru yaratırdı. Kimbilir belki de uluslararası olmasının önünde bir engel bile teşkil etmiş olabilir bu isimler. Nükhet Duru bu ülkede bir çıkış yolu bulmasaydı, Amerika veya Avrupa'dan bir çıkış yolu bulurdu mutlaka... Bakınız 1974 yılında bile Folk Caz ve Alaturka Caz ile çıkmıştır piyasaya...
"Ben Gene Sana Vurgunum", "Melankoli", "Beni Benimle Bırak", vesaire... Hepsi pop müziğimizin dönüm noktası şarkılarıdır. Hiç düşündünüz mü Nükhet Duru'nun şarkılarını yorumladığı müziyenlerin, Nükhet Duru dışında tek bir şarkılık dahi olsa varlık gösterememe nedenlerini? Aynı söz, aynı müzik ve diğer söyleyenler de ülkenin starları! Nükhet Duru'nun söylediği bazı şarkılar Nükhet Duru'ya gitmeden önce, Ajda Pekkan gibi isimlere gidip beğenilmeyip reddedildiğini, Nükhet Duru klasiği olan Yasaksa Yasak şarkısını, Sezen Aksu'nun Sertab Erener dahi kimseyi söylemeye ikna edemediğini, vesaire... Herkesin ayılıp bayıldığı Sezen Aksu ve Selda Bağcan'ın en iyi youmcu olarak Nükhet Duru'yu gördüğünü bilmiyor musunuz hala? Vakti zamanında Türkiye'nin en iyi müzisyenleirnden oluşan 40 kişilik bir jürü üyesi tarafından, Türkiye'de tüm zamanların en iyi yorumcusunun Nükhet Duru seçidliğinden de haberiniz yoktur sanırım. Türk Pop Müziği, yabancı şarkılara Türkçe söz yazılıp aranjman denilen adaptasyondan Nükhet Duru ile 1977 yılında kurtulduğunu, müziğimizde Nükhet Duru'nun bir dönüm noktası olduğunu da bilmiyorsunuzdur. Malum müzisyenler ve söz yazarları olmasaydı da Nükhet Duru gene bir Nükhet Duru yaratırdı hiç şüpheniz olmasın Ve o ismi geçen ve Nükhet Duru'ya şarkısını söyletmeyen dahil olmak üzere Nükhet Duru sayesinde ön plana çıkan söz ve bestecier dışında da Nükhet Duru varolmuştur zaten eğer diskogradisine bir bakarsanız. Haa, sizin görünen dışında daha da büyük Nükeht Duru çalışmalarından haberiniz yoksa, o zaman kendinizi Nükhet Duru ile ilgili tartışmaların dışında tutacaksınız. Nükhet Duru'nun bir sanatsal şarkıları vardır kimsenin anlayamayacağı için sadece albüm üzerinde kalmış olan, bir de dinleyicilerinin anlayabileceği kalitede olan ve sahnelerini yürüttüğü şarkıları vardır. Hatta bazı onu çok sevenler, neden bazı şarkılarının üzerine gitmediğini, onları parlatmaya çalışmadığını sürekli sorar. Çünkü içinde bulunduğumuz sanat çıtasından ve söylediği şarkıların anlaşılmayacak olamsından dolayı, sahne de ülkemizde daha çok ticari olduğu ve talebe göre arz edilen bir şey olduğu için, Nükhet Duru da bunun blinciyle hareket eder. Ben size şimdi geri planda kalmış 300 küsur şarkı arasından böyle kimsenin anlayamayacağı geri planda kalmış onlarca şarkı ismi versem ne olacak ki? Nükhet Duru ile ilgili yorum yapmak için, şarkılarını, yorumunu, tarzını, ne kadar deneysel ve eklektik bir sanatçı oduğunu özümsemeniz gerekir. Sözün özü demek istediğim, malum söz ve nesteciler dışında da çok daha iyi şekilde Nükhet Duru vardır ama bundan sizin haberiniz yoksa, bunun sorumlusu Nükhet Duru değildir. O yüzden Nükhet Duru'nun birileirnin şarkılarını söylemesi, onlara bir lütuftur. O kadar şarkılarınıza güveniyorsanız, alırsınız o şarkıları, başkalarına da SATARSINIZ değerini öğrenirsiniz; yani Nükhet Duru'suz bir manası ne kadar olabilecek anlarsınız! Zaten Nükhet Duru dışında da söylenmiştir bu şarkılar ve Nükhet Duru'nun ne olduğunu, o şarkıların bestecilerinin de ne olduğunu ispat etmiştir. Bakınız ben Nükhet Duru'nun söylediği şarkılar kötü demek istemiyorum, Nükhet Duru sayesinde anlam kazanmıştır dmek istiyorum. Nükhet Duru anlamdıracağı şarkıları öyle veya bulurdu. Zaten o bestecilerle de Nükhet Duru kendi çabasıyla iletişim kurmamış mı? A olmazsa B olurdu, B olmazsa C olurdu, hiç olmadı Nükhet Duru Folk Caz söylerdi, Pop Caz söylerdi, Pop Opera söylerdi, olmadı Fado olmadı Latin, olmadı Senfonik Rock, olmadı, olmadı Alaturka Caz... Örnekleri de vardır zaten çalışmalarında...
Son olarak... Nükhet Duru eğer Ali Kocatepe, Cenk taşkan, Mehmet Teoman, Selim Atakan, vesaire olmasaydı, hiç şüpheniz olmasın gene bir Nükhet Duru yaratırdı. Kimbilir belki de uluslararası olmasının önünde bir engel bile teşkil etmiş olabilir bu isimler. Nükhet Duru bu ülkede bir çıkış yolu bulmasaydı, Amerika veya Avrupa'dan bir çıkış yolu bulurdu mutlaka... Bakınız 1974 yılında bile Folk Caz ve Alaturka Caz ile çıkmıştır piyasaya...
Aralık ayı 2019 facebook notlarım
4 Aralık
Ben "hayır" diyince o an evet olmayacağı gibi, sonraki zamanlardaki "evet"i de kaybedersiniz! Özgür birine hiçbir şey dayatılamaz!
Batı'daki ölen sanatçılarla ilgili şehir efsaneleri bana çok klişe geliyor. Mesela Michael Jackson veya Elvis Presley hala yaşıyor, Marilyn
Monroe intihar etmedi öldürüldü vesaire. Oysa hepsi bunalımlı, uyuşturucu müptelası ve de intihar etmiş kişiler. Revaçtan düştükten sonra
zaten kendilerini ölmüş gibi hissediyorlar. O yüzden ne üzülüyorum bu tür vakalara, ne de çok da ilgimi çekiyor. Yaşarken ürettikleri mühim
olan benim için...
Mikroskobik Deniz Ayı'sı! 300 mikrometre boyutunda. Milimetreyi baz alırsanız, ne kadar küçük olduğunu tahmin edebilirsiniz! Sulu ortamlarda
yaşıyor ve kendinden küçük canlılarla besleniyor. 150 ile -272 dereceye kadar dayanıklı. Bu canlı türü 520 milyon yıldır hayatta olduğuna
göre, eğer biraz mantıklı düşünürsek, bilimsel olup, din veya öte dünya gibi dogmatik şeylerle kendimizi kandırmamamız gerekir.
5 Aralık
İki modern görünümlü genç kadın kaldırımın ortasında yolu kapatıp sohbet ederken orta yaşlı bir adam yol istedi. Kadınlar adamın ne geri
zekalılığını, ne de sapıklığını bıraktılar. Adamın yanına gittim, boşverin dedim... Boşver kelimesinin altını öyle kocaman doldurabilirim ki bu
ülkede. Boşver bir vurdumduymazlık ifadesi olabilir ama bu ülkede insanlığın ve adaletin olmadığına denk düşer tam da. Çünkü bu ülkede
duyarlı olursan, insanları uyarırsan, hakkını arar ve savunursan; haklıyken haksız çıkabilirsin ama ben bunu ülkemizin çok demokratik
olduğunu düşünenlere anlatamam; inanmazlar! Ülkemize gelen Japon turistlere bakıyorum da, sanki kamptaymış gibi tek sıra halinde
yürüyorlar yolu işgal etmemek için; maşallah bizimkiler sanki yol ortasını oturma odası zannediyorlar! Yaya geçidine veya kaldırıma park
eden arabaları söylemiyorum bile...
Not: Kadınların söylediği hakaret kelimelerini, adam kadınlara söyleseydi sonucunu tahmin edebiiyor musunuz? Polis çağrılır veya etraftaki
insanlar tarafından o adam linç edilmeye kalkışılabilirdi! Hayır demeyin; ben bunun örneklerini bizzat kendim yaşadım. Evde karısını döven
erkekıer, sokakta kadınlar için kahraman kesilirler! Ben, kadın bir doktorla diyaloğa girmediğim halde, aynı numaralı hastada yarım saat
kalınmasına salonda söylendiğim için, psikolojik baskı, iş düzenini bozma ve de ve halkı galeyana getirme iftirası yüzünden, o kadın doktor
yüzünden mahkemeye verildim. Artık bundan sonra benim için hayat ölsem de BOŞVER üzerine kurulu. Dünya yansa da BOŞVEEER!
Müziğimizin uluslararası olamaamsının tek sebebi çok sesli olamamasındandır!
6 Aralık
Piyango nedir?
Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın imkansız denilebilecek bir ihtiyacının mucize niteliğinde "şok şok şok" giderilmesidir! Çünkü Yılbaşı için
aldığım biletten ne çıkarsa, çıkarsa eğer, bu arkadaşımın sağlık ihtiyacını karşılayacaktım. Bunu dile getirdikten hemen sonra bu ihtiyaç bir
şekilde giderildi. O meleke teşekkür ediyorum!
Çok sevdiğiniz aşk ürünü kedi kızınız Cazibe'nin kaybolup, kabus dolu bir geceden sonra pat diye pencerede belirmesidir.
Gerçekten sabaha kadar bölük pörçük uykularım kabus rüyalarımda kedimi aramakla geçti!
20 kedinizle sıcacık sobanın başında mırıltılar arasında huzrlu bir kış mevsimidir piyango!
Belki de çok büyük olaylara sebep olabilecek bir ortamı Pozitife dönüştürmenin mükafatı olarak, bu olayın eve dönüşümü geciktirip tam
kedim Melek kızımın akşam trafiğinin önünden karşıdan karşıya geçerken benim durumu görüp bağırmam ve arabanın yavaşlaması, Melek
kızımın ezilmeden karşıya geçebilmesidir.
Bugün yavru kedilerimi de serbest bıraktım ve bir süre dolaştıktan sonra jhepsi de eve döndüler. İşte en büyük piyango budur!
Tarih: 06122019
Yılbaşı için aldığım biletimin piyangosunu peşin olarak almış oldum. Teşekkür ederim evrenim!
Hepimiz hayvanız; bazı akıllımlar kendini bir şey sanıyor!
İçtiğiniz bir paket sigaraya, dışarıda yediğiniz yabancı marka pizzalara veya içtiğiniz Amerikan kahvelere ödediğiniz paralarla günde kaç kilo
kedi maması alabileceğinizi ve kaç kedinin karnını doyurabileceğinizi biliyor musunuz? Bir insanın günlük kalori ihtiyacı 2000-2500'dür ve lüks
bir restoranda aldığınız karbobhidrat ile bir dilim ekmekteki karbonhidrat aynı işlevi görmektedir. Yengeç veya ahtapot bacağındaki protein ile
bakliyattaki protein de aynı işlevi görmektedir. Bünye dediğimiz metabolizma, görgüsüz değil anlayacağınız! Düğünlerde takı takacağınıza,
açılışlara çiçek göndereceğinize kedilere mama alın! ANLATABİLİYOR MUYUM? Tamam insan denilen tür sosyal bir varlıktır; iyi ya, bu daha
duyarlı olmanızı gerektirmez mi?
Evinde kedi besleyenler, siz gerçekten hayvansever olduğunuza inanıyor musunuz? Sokaktaki hayvanlar umrunuzda mı?
İntihar eden eşcinsel bir mültecinin cenazesinin ülkesine gönderilmesi için eşcinseller arası para toplamakta zorlanılırken, başka bir eşcinsel
arkadaşımızın sağlık gideri olan 5 bin lirayı tanımadığımız bir heteroseküel gözünü kırpmadan bile karşıladı. Bu heteroseksüel acaba gökten
inmiş melek mi diye düşündüm! Eşcinsellerin yaptığı imkansızlık değil, duyarsızlık!
7 Aralık
Yobaz şarlatanların vaazlarını dinleyip, direktiflerini yerine getireceğinize; bilimsel yazıları okuyun.
Ne zaman medeni oluruz; her insan en azından bir sokak hayvanının sorumluluğunu üstlenip,hayvanların da canlı olduğunu anladığında
Ben kışları hala soba ile ısınıyorum. Tüpten tasarruf etmek için de, sobanın üzerinde kuru bakliyat pişiriyorum. Soba ateşinde çok lezzetli
oluyor. EN ÖNEMLİSİ DE NE BİLİYOR MUSUNUZ; KURU BAKLİYAT SAYESİNDE PROTEİNİ ETTEN DEĞİL, BİTKİLERDEN ALMIŞ
OLUYORUM. BÖYLECE CANLILAR KURBAN EDİLMEMİŞ OLUYOR!
Et yemeyiniz lütfen, canlıların yaşama hakkına saygı duymayı bir deneyin! İnanın bir şey kaybetmezsiniz. Hani et yemeyince unutkanlık oluyor
falan deniyor ya; unutkan oluverin, ne olacak; nasıl olsa siz bilim, kültür, sanat veya edebiyatla mı uğraşıyorsunuz; onun bunun dedikodusunu
yapmayıveririsiniz unutkanlık sayesinde!
Ben dinsiz birisiyim ve yılbaşı kutlamalarına karşı değilim elbet ama kutlamayacağım; 20 kedimle geçireceğim soba başında!
Ve huzurlarınızda Gökben... Günümüz popçuları ne kadar eğreti kalıyorlar 70'lerin popçularının yanında!
8 Aralıık
Geminizi yüzdürürken Allah-Peygamber aklınıza gelmiyor; çıkarınıza ters düşünce, Allah-Peygamber şöyle emrediyor diyorsunuz!.
9 Aralık
Kediler... Daha hepsi karede değil. Dışarıdan gelen 4'ü hariç hepsi kardeş... Siz evinizdeki aile bireylerini fazla diye atıyor musunuz sokağa
veya evlatlık veriyor musunuz?
Bazı paylaşımlara bakıyorum da, tek bir noktalama işareti bile yok: Büyük küçük harfi boşverdim. Biraz çeki düzen verin kendinize!
"Evde" ile, "ev de" arasındaki farkı, "de" ekinin birleşik veya ayrı yazılışı belirler. İksi arasındaki farkı kaç kişi biliyor?!
Sevilmek ve sayılmak gibi bir kaygım olmadı asla hayatta; nezaketsiz ve samimiyetsiz insanların da yeri olmadı hayatımda!
Uzaktan bir kedi yığını ama ayrıntılarda gerçek sevgi saklı!
Kedilerin güvenini kazanırsanız, uyurken sevseniz bile rüya görmeye devam ederler...
10 Aralık
Yaşım 50 ama oyunla karnını doyuran 11 yaşında bir çocuk ruhuna sahibim. Akşama kadar aç karına spor yaptım!
İnsanların beğenmediğim davranışlarına, anlayacak olana ya anında tepki gösteririm, anlamayacaksa notumu veririm sadece!
Askerdeyken de eşcinsel olduğumu anlayanlar ya dalga geçiyordu, ya da arkamdan konuşuyorlardı. Bir gün çavuşlardan birine bahsedip
beni çağırttılar; yani bir köle veya herhangi bir öteki gibi onca taburun önünde eşcinselliğimi incelediler, tartıştılar. Takmadım kafaya... Dedim
ya; kişilerle hiçbir zaman işim olmadı. Çünkü yapılan ayrımcılklarda bir düşünce, bir felsefe yoktur. Basit bir "içgüdü"selliktir! Keşke yardımcı
olabilsem bu tür kafalara; ama takoza ne anlatabilirsin ki?!
Eskiden görüştüğüm, arkadaş bile diyemeyeceğim bir kişi, facebook'ta paylaşımlarının beğenilmesi için, kendsinde ekli olanlara, beğenin
diye baskı yapıyordu. Bu şekilde varolmaya çalışan beyinleri düşününce, yüzümü elimle kapatıyorum nasıl bir dünyada yaşadığmız için...
Paylaşımın bir fikir beyan ediyorsa tepkiyi anlayabilmek adına belki merak edebilirsin like sonuçlarını ama bu da bir ölçüt sayılmaz ki... Ben
Türkiye'deki beğenileri "al gülüm ver gülüm" olarak görüyorum! Bir şeyleri teşvik amaçlı beğeni olsa, gene de anlayabilirim ama adam yediği
yemekleri paylaşıp, görgüsüzlüğüne beğeni bekliyor!
11 Aralık
Tanrı'ya hiçbir zaman inanmadım! Çünkü çok ihtiyaç duyduğum halde bana hiçbir zaman Milli Piyango'dan para kazandırmadı!
12 Aralıık
Hastalanan kedilerimi veterinere götürsem ne yapacaklar. Götürmedim de değil daha önce. Muayene ücreti şu kadar. İç ve dış parazit aşısı
bu kadar. Kan tahlilleri zaten formalite. Sonuç ne; cebinden çıkan bir kedinin 2-3 yıllık mama ücreti. Kediler için gerekli sağlık ürünlerini
eczaneden alabilirsiniz. Parazit şurubu, ishal şurubu, göz damlası ve kremi... Beslenme dışında da bol bol seveceksiniz hayvanları ki,
hayata küsmesinler. Ama en önemlisi beslenme; çünkü bağışıklı sistemleri bu sayede güçlü oluyor... Camgöz oğlumun dün hastaykenki
bana mırıltıları, kendisini beslerkenki kabul edişleri... Onlar beni zaten büyük kedi zannettikleri için, aynı evde yaşamanın verdiği güven
duygusuyla da, onların hayatta kalmaları için çabama öyle güzel cevap veriyorlar ki... Veterinerler için söylediklerim, meclis dışarı; arada
istisna gerçekten hayvanları ticaretsiz düşünenler de vardır mutlaka. Ben veteriner olsaydım, hayvanlar için imkanı olanlardan gönlünden ne
koparsa, bağış usulü hizmet verirdim. Veterinerlik bir gönül işidir. Başka türlüsünden doğaya bir katkı ne derece beklenebilir, bana göe
şüpheli.
Ebeveynleri eşcinsel olan 34 yaşındaki bir kadın Finlandiya'nın başbakanı seçilmiş. N'aber; hani eşcinseller sapıktı! Eşcinsellerin,
heteroseksüellerden daha iyi çocuk yetiştirdiği bilimsel bir gerçektir. Eğer ben bir çocuk yetiştirseydim, kesin Nobel alırdı!
Kahvecinin oğlu ben çocukken 7 Gün dergisi alır ve posterlerini kahvenin duvarlaına asardı... Patenli Pakize Suda aklımda kalanlardan.
Sonra bu Tarık Akan posterini de görmüştüm onlarda. Bir gün üzeinde karpuz yenildikten sonra karpuz kabuğu ve çekirdekleriyle çöpte
görmüştüm bu posteri. Çok üzülmüştüm... Oysa benim olmasını o kadar çok isterdim ki...
Zeki Müren'e bakınca kendmi buluyorum! Erkek bedeninde kadın!
14 Aralık
ARABA SEVDASI GÖRGÜSÜZLÜK, SAVAŞLAR VİCDANSIZLIKTIR! KISACA CAHİLLİKTİR HEPSİ, YAŞAMA VE DOĞAYA DÜŞMANLIKTIR!
Ayşegül hanım gittikten sonra, sokağımızdaki kediler de dağıldı sanki. Mama vermeye gidiyorum ama o kedi yığılması yok artık. Sonunda
mahalleli kötü amacına ulaştı sanırım.
Bizim bina ana cadde ile ara sokağın tam kesiştiği noktada. Ara sokaktan ana caddeye çıkan araçlar öyle sorumsuzca hız yapıyorlar ki, bir
çok kedim bu hız manyakları yüzünden hayatını kaybeti. Bugün de sokak kedilerine mama vermekten dönerken, araçların hızını yavaşlatmak
için bilerek yolun ortasından salına salına yürüyorum ama beni solladıktan sonra ana caddeye kalan 10 metre için bile gaza basıyorlar; hem
de kadını erkeği. Ulan zaten caddeye girerken duracaksınız, saliselerle ne işiniz var da o kadar hız yapıyorsunuz? Sokağımıza boydan boya
"kedi çıkabilir" yazmayı, kedi resimleri boyamayı falan düşündüm ama takozlar bundan anlamaz ki. Hatta bırakın insanları, hatta birbirini
ezebilirler hiç umrumda değil, hayvanların hız kurbanı olmaması için biraz vicdana gelmelerine dair pankart veya tişörtlerle konuya dikkat
çekmeyi düşünüyorum ama hayvan öldürmeyi av başlığ altında bir spor olarak gören veya hayvanları Tanrı'ya adayanlara ne anlatabilirim ki?
Araba yarışları da artık bayağı bayağı önemli spor etkinliği olarak görülüyor her ne hikmetse! Pardon rencide mi oldunuz; sizin
rencidenizden, benim için hayvanların yaşama hakkı daha önemli. Gidin mahkemeye verin isterseniz; idamımı isteseler kaç yazar benim
içimm kan ağlarken.
İnsanlık, 50 yaşındayım, bu süreçte tekonoloji olarak ilerlemiş olabilir ama insanlık adına bir gıdım yol lamamıştır bana göre. hatta duyarsızlık,
görgüsüzlük, saygısızlık daha da artmıştır. Bakınız, birazcık aklınız varsa mantıklı düşünebiirsiniz; araba ve savaşlar birer lükstür,
lüzumsuzluktur, vicdansızlıktır. Arabalara ve silahlara harcanan paralar ihtiyaçlara harcansa; vicdanlar gelişir, insanlık gelişir, duyarlılık artar,
dünyaya huzur ve barış gelir, hem de çevre dengesini korur.
Benim söylediklermi liderleriniz söylese, belki uygulayabilirdiniz ama belki de öyle olmayan-kendi kafanızdan olmayan birini lider
seçmezdiniz. Atatürk boşuna Atatürk değil! Eşitliği, özgürlüğü, barışı istemek sanırım yüksek bir insanlık gerektiriyor.
Yaa soruyorum ben kendime; ben niye araba sahibi olmak issitemiyorum. Çünkü ihtiyacım yok; insanların hiçbirinin de toplu taşıma araçları
dışında özel araçlara ihtiyacı yok. Dediğim gibi arba sevdası görgüsüzlüktür. Pahalı telefonlar, kapitalizme birer köleliktir, daha açıkçası
kapitalizm insnaları kendine köle yapmak için, teknolojiyi çok güzel alet ediyor hedeflerine. Bir de ner'de eğitim ve gelir düzeyi düşük insan
varsa, onlarda görürsünüz en pahalı teknolojiyi.
POP GAY'DİR!
Türkiye'nin erkek pop starlarını sıralamak istiyorum. Görsel olarak hayal edin. 90'lardan sonraki popçulardan bahsediyorum. Burak Kut, Hakan
Peker, Tarkan, Kenan Doğulu, Mustafa Sandal, Serdar Ortaç, Mirkelam, Ali Güven, Çelik, Gökhan Özen, Metin Arolat, Tepe'yi de ilave
edebiliriz. Bana hepsi Zeki Müren'in ve de 70'lerden ise Erol Evgin ve Barış Manço'nun devamı gibi geliyorlar. Son dönem popçuları ise,
Cem Adrian veya Mabel Matiz gibileri daha net ama 90'ların devamı olarak da Murat Boz, Murat Dalkılıç, Soner Sarıkabadayı, Ediz, Buray,
Gökhan Türkmen gibiler de var ama yeni nesil popçuların hepsinin ismi aklıma gelmiyor. Hatta Tarık Mengüç!
Tarkan, kendisi için eşcinsel denmesine bakın nasıl cevaplar vermiş bazı yıllar itibariyle...
1997
Hem kadın hem erkek, androjenim!
2001
Gay yada değilim; bu hiç kimsey ilgilendirmez.
2006
Gay ya da eşcinsel de değilim. Türkiye’de 5 yıldır psikanaliz uzmanına gidiyorum. Terapiyle geçmişim üzerinde çalışıyoruz.
2017
Tarkan son olarak evlenerek cevap verdi eşcinsellik dedikodularına.
Oysa Türkiye'de eşcinsellerin % 99'u evleniyor zaten...
Eşcinsel erkek biraz kadın biraz erkektir; eşcinsel kadın da biraz erkek biraz kadındır. Kendisiyle barışamayanlar kendilerini transseksüel
olarak tanımlayabilirler. Bazıları da içinde her iki cinsel kimliği barındırmayı androjenlik olarak tanımlayabilir. Burada cinsiyet kavramını iyi
anlamak ve bazı şeyleri birbirine karıştırmama gerekiyor.. Cinsiyet kişinin içinden gelen davranışı mıdır yoksa toplumun erkekliğe ve
kadınlığa biçtiği roller midir. İçten gelen davranışlara amenna ama bunu toplumsal cinsiyet rolleriyle bütünleştirmek cinisyetçiliktir ve farklılıkları
öldüren bir şeydir.
Buradan konuyu sporda cinsiyete bağlamak istiyorum. Evet bazı sporların cinsiyeti vardır bana göre de. Mesela tenis bir kadın sporudur ve
eşcinsel erkekler tenis oynamayı seçebilirler. Voleybol da öyle. Çünkü centilmen sporlar bunlar. İçinde fazla testosteron barındırmıyorlar.
Mesela futbol veya basketbol erkek sporudur ve bunları seçen kadınların lezbiyen olma ihtimali yüksektir ve bazıları kendilerini trans erkek
olarak tanımlama boyutundadır.
Futbolcu gay yok mudur; vardır ama istisna. Heteroseksüel voleybolcu veya tenisçi yok mudur; vardır elbet! Hatta çoğu kendini
heteroseksüel olarak tanımlayan sınıfındandır.
Heteroseksüel balet yok mudur; bilmem ki, vardır elbette! Ama ateş omayan yerden de duman çıkmaz değil mi?
Biliyor musunuz, lezbiyen veya trans erkek konumundaki lezbiyen sporcular, kadın sporculara göre daha güçlü olabiliyorlar.
Kadın sporlarındaki heteroseksüel erkekler de diğer eşcinsel diyebilieceğimiz diğer erkek sporculara fark atıyorlar.
Prezervatif ayıp değil sağlıktır, cinsellik ayıp değil bir ihtiyaçtır! Bunu kafanıza sokun artık!
15 Aralık
Bana diyorlar ki, o kadar kedinin hepsini tek tek ayırt edebiliyor musun? İnsan ebelik yaptığı ve annelerinden daha çok baktığı, gözlerini
açınca bile annelerinden önce beni gören, bir süre sonra onlara baktığı için beni ebeveyni sanan kedilerin hangisinin, hangisi olduğunu
bilmez mi? Dışarıya saldığım zaman bile, döndükten sonra sayarak hesap yapmıyorum; tek tek hangisinin evde olup olmadığına bakıyorum;
Kınalı nerde, Boziş burda, Ceyzi, Pedro, Krem, Pırıl, Bilal, Zehra, Ruzi, Çitoşki, Melek, Camgöz, vesaire..
Onlarca kedim oldu ve onlarca öldü... "Karam" kedim en büyük acıyı yaşatanlardan oldu zehirlenerek!
Şubat 2011
Seni çok özlüyorum yaramaz oğlum...
Salağın biri de demşi ki, intihar etmemek için mi bu kadar çok kediye bakıyorsun? Tanrım ne kadar çok ruh hastası var hayatta...Ulan ben
kendine bu kadar saygı duyarken, bu kadar severken, bu kadar aşıkken, bu kadar yaşam tutkunuyken, hatta ölümsüz olmak için beynini
robotlara aktartmak isteyen biriyken, nerden aklınıza gelir ki böyle saçmalıklar? Ben sadece yaşatmak için hayvanseverim; bundan başka bir
şey değil asla. Ben yalnızlıktan bunalıma giren biri değilim ki; keşke herkes benim kadar hayatı çok sevse ve dolu dolu yaşamasını bilse..
Birisi de çok negatif düşündüğümü yazmış. Ben pozitif bakıyorum hayata, sadace çoğunluğun yanlışlarını eleştiriyorum korkusuzca; negatif
olan ben değil, eleştirdiklerim!
50 yaşından sonra bir şey yapmaya ne takatim oluyor bazen, ne de yapma isteğim... Pesimist pesimist, bezmiş bezmiş yaşamak istiyorum
malankolik melankolik... Şarkılar susmasın sadece...Bir gün ölürsem ve eve geldiklerinde hem yatak odamda, hem de bilgisayarımda müzik
eşliğinde gittiğime şahit olabilirler... Zaten sessizce gideceğime o kadar eminim ki... Varlığım kimseye yük omadı ki, giderken yük olayım...
Balerin kızı öldüren katil, haftada bir kedinin başını taşla ezerek öldürüyordum demiş. Ne demek istediğimi anlayabiliyor musunuz?
Diyorlar ki, kedilerden, tüylerinden hastalık kaparsın. Burnumu göbüşlerine gömüp derin derin öyle bir nefes çekiyorum ki; cennet!
Kedilerden insanlara hastalık geçmez. 50 senedir kedi sevdalısıyım, hiç hastalık geçmedi! Nefretinize kedileri bahane etmeyin!
Bit-pire asalak değil, doğa zincirinin halkalarından biridir. Ama insan türü dünyaya zarar veren gerçek bir asalağa dönüşmüştür!
Sofie'nin Dünyası'nı 1996 senesinde okumuştum ve hala saklarım. Orada da insanların, dünyanın asalakları olduğu anlatılmaktadır!
16 Aralık
Asalak insanları kendinize sakın bulaştırmayın. Çünkü sizi enayi gibi kullanmaktan vazgeçmek istemeyeceklerdir!
Daha güzel görünmek için dudağına estetik yaptıran kadının alt dudağı çürüyüp kopmuş. Tanrım herkese önce akıl güzelliği versin! Eğer ben
göril gibi doğsaydım, gene kendime aşık olurdum. Çünkü doğa bildiği gibi yaratır, sen ona müdahale edersen, işte böyle ters teper!
Yobaz kesim, eşcinselliği meşrulaştırmaya çalışıyorlar diye veryansın ediyor; eşcinsellik meşru zaten, siz geri zekalısınız!
18 Aralık
Gökben'e dair bütün işitsel ve görsel materyallere sahip olmayı çok isterdim...
Pop müziğimizin en batı yüzü... Gökben... Yaa, 70'lerde sanatçılarımız çok stilmiş. Şimdiki popstarlarımıza bakıyorum da, ne kadar avamlar!
19 Aralık
Bugün yüzme sonrası, tenis sonrası, kahvaltı sonrası, AVM öncesi miyav ve AVM sonrası, tekrar tenis öncesi... Ve akşam tenisi...
20 Aralık
Yılbaşı gecesi alkol alarak ve eşcinsel seks yaparak geçirip sevap işleyeceğim inadına inadına! Hahahah! Tahrik mi oldunuz?
Diyebilirsiniz ki, Halil sen de eşcinsellikten çok bahsediyorsun! Ne yapayım yani; yapılan hakzılıkları ve ayrımcılıkları sineye mi çekeyim?
Siz hiç erkek olduğunuz için hastalık muamelesi görüp, tedavi ettirilmeye çalışıldınız mı,
Sapık, ahlaksız, günahkar muamelesi gördünüz mü?
Erkek olduğunuz için sırf cinsel yöneliminizden dolayı, yani bir kadını sevdiğiniz için dayak yediniz mi veya öldürüldünüz mü?
Erkek olduğunuz için işten atıldınız mı?
Erkek olduğunuz için eğitimizin aksadı mı?
Erkekliğinizden dolayı arkanızdan konuşuldu mu?
Erkek olduğunuz için aşağılandınız, dışlandınız mı?
Erkek olduğunuz için toplumdan eliniz ayağınız çektirildi mi?
Erkek olduğunuz için, erkeğe bak, diye parmakla işaret edildiniz mi?
Erkek olduğunuz için aşksız kaldınız mı, evlenmenizin önüne geçildi mi, çocuk sahibi olma hakkınız elinizdrn alındı mı?
Erkekler koskoca bir ailenin sosyal haklarını devlet tarafından karşılatırken, bırakın devletin sosyal hizmet ve güvencesini, eşcinsellerin
sevdiği insana miras bırakma hakkının bile olmadığını biliyor musunuz?
İlk aklıma gelenler bunlar...
Heteroseksüellerin hiçbiri, cinsel yönelimleirndne dolayı, bu saydıklarıma maruz kalmıyorlar.
Haa, ben veya bazıları bu ayrımcılıkların üstesinden geliyor olabilir...
Benim anlatmak istediğim şey başka;
neden eşcinsellerle heteroseksüeller aynı haklara sahip değiller?
Eşcinseller de heteroseksüeler gibi insanlar ve heteroseksüeller kadar üzerlerine düşen görevlerin aynısını yapıyorlar;
vergiyse vergi, askerlikse askerlik...
Eee, sorun ne öyleyse;
sizin cahilliğiniz mi yoksa nefretiniz mi, yoksa korkularınız mı?
Oysa eşcinsellik canlı tarihinden beri var ve hiç kimseye ve hiçbir şeye bir zararları yok.
Eeee, sorun n e o zaman; sizin cahilliğinizden başka bir şey değil...
İşte sizleri kafanızda bir ışık yakabilmek için anlatıyorum eşcinselliği;
anlayabiliyor musunuz, anlamak mı istemyorsunuz?
Sanırım her iki durum da mevcut!
Cahilliğinizden dolayı gelenekleri, örf ve adeleri nefretinize bahane etmeyin olur mu?
Demokrasiden, eşitlik ve özgürlükten bahsediyorsunuz ya;
bir canlının, insanca yaşama hakkından gaha üstün hiçbir şey olamaz;
Nefretinize bahanelerinizi kendinize saklayın!
Hayalim, çocukluğumdan beri hep bir müzik detgisi çıkarmaktı ama hiç gerçekleştiremedim... Yanlış coğrafya, imkansızlıktan eğitime vakit
ayıramamak... Tabi bunlar bahane olabilir... Tesadüfler veya şans gibi faktörler de belirleyici olabiliyor hayallerin gerçekleşmesinde... Çok
büyük ihtimal fotoğrafçılık, belki de en büyük ihtimal aranjörlük...
"Hayır" demenizden anlamayan bir insana eğer yüz verirseniz, bir gün katiliniz bile olabilir!
22 Aralık
Pırıl, kapımın önüne bırakıldığında küçük sayılırdı. Arka bacaklarının güçsüz-engelli olduğunu sonradan farkettim. Evden çok defa kaçtı Pırıl
ama döndü. Çünkü sahiplenmişti yaşadığı evi diğer 20 kedi ona güç yeterliliği yaptığı halde. Bir keresinde bacağı ve kuyruğu yaralı döndü.
Sanırım çok defa girdiği araba kaportalarından birinin kurbanı oldu araba hareket edince. 3-4 ay iyileşme süreci yaşadık her gün
pansumanlarla. Çünkü bacağının ve kuyruğunun derileri 5-6 cm. uzunluğunda yüzülmüştü. Kırmızı ete kadar inmişti yüzülme. Bacağı iyileşti
ama kuyruğu o kadar zor iyileşti ki. Hergün pansumana alışmıştı artık Pırıl. Bunun kendi yararına olduğunu biliyordu. Tam iyileşti derken tekrar
iltihap, şişme vs. durumlar yaşadık ama sonun da iyileşti. Şimdi evden kaçmıyor artık Pırıl.
Biromans, yani erkek erkeğe birlikte vakit geçirmek; aslında gizli eşcinsel olup birbiriyle çatır çatır mikişmek isteyen ama toplumsal
sebeplerle veya içselleştirilmiş homofobi sebebiyle zamanlarının büyük bölümünü götgöte geçiren yakın temas halinde ve kanki başlığı
altında duygusal takılma ve bundan mümkün olduğunca eşcinsellik adına verim alabilme eylemidir. Bunlara sorsan, sapına kadar erkektir.
Biyolojik erkekliğinize laf eden yok; eşcinsellik zaten kadınlık veya edilgenlik değil ki sadece; hemcinsine yönelim, eğilim, ondan
hoşlanmadır! Kendinizi kandırmayın; arkadaşlıktan çok öte bir meseledir bu kankilik. Ulan siz birbirinizi delice kıskanıyorsunuz başkalarından!
Kimsenin görmediği yerde ağlayın, güvendiğiniz insanlar gözyaşlarınızı bile satarlar...
Tşk. Namık Erol
23 Aralık 2020
Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.
Okey mi?!
Ruhani inancım olmadığı ve hiçbir dini ritüeli yerine getirmediğim için rahatsızlık duymuyorum ama canlılara yardım etmezsem, o gün başımı
yastığa huzurla koyamam!
Dindar insanlar görüyorum etrafımda ama kedilerden nefret eden! Oysa kediler bile onlardan nefret etmiyor!
Yağmur uykum geldi, uyusam mı ne?!
24 Aralık
Beden, müzik, görsel sanatlar ve bilgisayar dersleri kaldırılmış. Bence okullar kpatılsın, sadece kuran kurslarına gidilse yeter!
Bir iktidar düşünün ki; bilim, sanat, spor, teknoloji, yabancı dil, matematik, felsefe ve vesaireye karşı; cahil kalsınlar diye!
25
50 yaşındayım, hayatımda hiç yokluktan seri şekilde intihar vakalarıyla karşılaşmamıştım bu iktidara kadar. Milletin vekilleri, keşke parti
liderlerinin dediklerini koşulsuz yerine getirmek yerine, kendilerini seçen milletinin çığlıklarına kulak verseler. İstanbul bilmem ne projesinden
faln bahsediyorlar, dünynın en büyük hava limanını açıyorlar, köprüler yapıyorlar; gerçekten açlık sınırının altında yaşayan vatandaşın ihtiyacı
olan şeyler bunlar mı, yoksa ekmek mi? Temel ihtiyaç maddeleri son bir yılda birden dolar yükseldi diye 3-5 katına fırladı, bir daha inmedi ve
hala fiyatlar yükselmeye devam ediyor. 5-10 lira öediğim elektirk faturam artık hiçbir şey kullanmadığım halde 110 lira geliyor...
Çocukluğumda açlık sınırının da altında bir yaşam vardı hayatımızda. Sonra asgari ücretli işçi olarak yaşadım. Emekliliğimi hak ettim. sonra da
7 yıl sallandırdılar bu yaşta emekli olunmaz diye. Sonra yaşlısın dedikleri için iş bulmadım. 9 ay sonra emekli olacağım eğer bir değişiklik
olmazsa. Alacağım para da 2 bin lira olacak taş çatlasın. Yani, gene açlık sınırının altında yaşamaya devam edeceğim, yaşayabildiğim
kadar... Çok üzülmüyorum; bi' başınayım çünkü; ama aile geçindirip de yaşadıkları bu sıkıntılı süreci onaylayanlara, pekiştirenlere üzülüyorum
en çok; kendi düşen ağlamaz diyorlar, herkes hak ettiği yaşamı yaşar diyorlar ama olan bize de oluyor işte bu yüzden...
Kafa olarak sağlıklı yaşamanın formülü; kitap okuyun, yabancı dil öğrenin, bir enstrüman çalın-sanatla uğraşın, spor yapın...
Sizi üzen insanları hayatınızdan çıkardığınız gibi, beyninizden de tamamen silin; onları hatırlatacak hiçbir şey kalmasın...
Bir insanla iletişimimi bana yanlış yaptığından değil, onun yanlış karakter ve kişiliğinden dolayı keserim ve dönüşü olmaz!
İnsanlar alışmış karşısındakinin zaaflarını fırsat bilerek istediği şekilde davranmaya.Ama ben zaaflarıma yenik düşen biri değilim
26 Aralık
Mantıklı bir din benim eşcinselliğime karışmaz ki! Çünkü eşcinsellik zararlı değil ve beni mutlu ediyor!
AKP'liler neden AKP'nin her dediğini doğru ve haklı buluyor; hiç düşündünüz mü?! Konuşturmayın beni!
Arabasının üstüne çıkıyor diye kedilerden rahatsız olan karşı apartman balkoncu komşu, "Halil ne yapıyorsun?" diyor. Elimde de kedi maması bakracı var. "Sokak kedilerinin mamasını vermeye gidiyorum." diyorum. "Onlara da mı sen bakıyorsun?" diyor. Suratı başkasına nasıl gözüküyor bilmiyorum ama o anda ben sevigiye dair bir şey göremedim. Nefreti dile bile getirmek istemiyorum... Duyarlılık anormal, duyarsızlık marifet sanılıyor bu ülkede!
Asgari ücreti belirleyenler, asgari ücret mi alıyorlar? O zaman çalışma saatlerini de asgari ücreti alanlar belirlesin.
Seks işçiliği, zevkini kolay yoldan paraya dönüştürme işidir. Dürüst olanlar bunu itiraf ediyor zaten. Mecburiyet diye bir şey yok
Travestilerde hiç zorla veya mecburiyetten seks işçiliği yapacak göz var mı sizce? Hem hak, hem de mecburiyet derken çelişiyorlar!
27 Aralık
2019 yılını spor anlamında layığıyla yaşadık; engellere rağmen arkadaşlarımız kendi çabaları ve fedakarlıklarıyla badminton oynamaya devam ederek, bu sporun şehrimizde yaşmasına katkı sağladılar. Hepisine teşekkürler ve Denizli Badminton Topluluğu olarak herkese sağlıklı, huzurlu ve mutlu spor dolu bir 2020 yılı diliyoruz... Yaşasın Badminton!
28 Aralık
İnsanlar mı bölgeleri şekillendiriyor, bölgeler mi insnaları; önce insanlar, sonra bölgeler...
Cinselliği serbest bırakın, ayıp günah demeyi bırakın, bakalım 1 tane tecavüz olacak mı?
30 Aralık
Kedilerin ıslak burunlarını teninizde hissetiniz mi hiç? Pompiş göbüşlerine burnunuzu gömüp cennet kokularını içinize çektiniz mi?
Bu yıl yeni yıla ilk defa en kalabalık gireceğim 20 kişilik kedi ailemle!Kendi kan bağım ve türüm ailemden daha çok seviyorl beni!
Kendi türümden utanıyorum ben. Ebeveynleri sağlıklıyken çok seviyorlar onları ama yatağa düştükleri zaman ölse de kurtulsak diye bakıyorlar. Sonra utanmadan bir de mirasını paylaşıyorlar...
Kimisi yeni yıla parasını sayarak girecek, kimisi benim gibi sokaktaki hayvanlara mama parasını nasıl temin ederim diye düşünerek!
Eğer bir kedi kucağınızda mırıl mırıl mutluysa, siz onun ailsesinizdir artık; Ne o öyle sahiplendirmek falan!
Bir yıl daha bitiyor... Bu yıl hayatımdan bütün negatif insanları çıkarmama rağmen, içinde yaşadığımız kültürden dolayı, gene de soyutlayamıyorsun kendini olumsuzluklardan. Ama, tınnnn! diyorum, anlayabiliyor musunuz? Çünkü insan ömrü çok kısa ve hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi kafaya takmaya değmez eğer ucunda ölüm yoksa. Bu kültürde yaşıyorsam, başıma gelecekleri de göze alıyorum demektir ve karşıma çıkan pürüzler, sadece bir kir, bir leke benim için su ile temizlenebilecek gibi. 2 yıl önce bugünlerde geçirdiğim ameliyattan dolayı hastanede idim ve şu anda nazar değmesin sağlığım yerinde. Dolayısıyla maddi anlamda borç içinde olsam da, kendimi çok şanslı ve zengin hissediyorum. Sevgi var hayatımda, arkadaşlık ve dostluklarım var, hayvanlar var, kendimi oyalayacak meşgalelerim var... Daha ne olsun. Zaten şu kapitalist-sömürgeci düzende maddi anlamda ben iyi olsam da, vicdanım rahat olmayacak ki. Çünkü herkes eşitlikçi ve paylaşımcı olmadığı sürece, herkes aynı imkanlara sahip olmayacağı için mutluluk ve huzura içinde olamayacak. Biliyorum hakkınız yılbaşında eğlenmek ama başkalarını da düşünmeyi ihmal etmeyin olur mu? Hayattaki ihtiyaç sahiplerinin muhtaçlıkları beceriksiz veya tembel oldukları için değil, sömürüldükleri için!
En büyük hayallerimden biri, önü bahçeli ahşap bir evde, kedilerimle kapitalist yaşamdan soyutlanmış huzurlu bir hayat!
Geri zekalı cahil yobazlar... Yılbaşı Hristiyan geleneği olsa bile niye haram veya günah olsun ki; insanların gönlünce yaşama hakkı sadece Müslümanlığın tekelinde mi? Sen istediğine inan, istediğin şekilde yaşa ama bana müdahale edersen, alırım o aklını fikrini, gerisini siz tamamlayın artık. Müslüman ülke anlayışını reddediyorum. Sınırları çizilmiş ülkeler olabilir ama o ülkede her çeşit insan yaşayabilir; hani Müslümanlık hoşgörü diniydi?; eğer takoz beynin bunu kabul edemiyorsa, miktir olup gidersin, kendine uzayda başka bir yer tahsis edersin. Bu ülkede ateist atesist ve ibnece çatır çatır yaşayacağım ve her tür yaşam biçimine de saygı duyacağım; var mı itirazı olan?! Herkesin yeni yılı kutlu olsun, Noel'i kutlu olsun, Hristiyan bayramı kutlu olsun; sevgiden zarar gelmez; korkmayın yobaz beyinler! Ama sizinki gibi her şeye, özellikle özgrülüğe karşıt olan şeriatçı beyinlerin faaliyetleri ve yansımaları resmen kin ve nefret kokuyor!
Eve, pis diye kedi sokulmaz diyenler; siz gerçek sevgi nedir biliyor musunuz? Sizin de bokunuz sidiğiniz var ayol!
Ben "hayır" diyince o an evet olmayacağı gibi, sonraki zamanlardaki "evet"i de kaybedersiniz! Özgür birine hiçbir şey dayatılamaz!
Batı'daki ölen sanatçılarla ilgili şehir efsaneleri bana çok klişe geliyor. Mesela Michael Jackson veya Elvis Presley hala yaşıyor, Marilyn
Monroe intihar etmedi öldürüldü vesaire. Oysa hepsi bunalımlı, uyuşturucu müptelası ve de intihar etmiş kişiler. Revaçtan düştükten sonra
zaten kendilerini ölmüş gibi hissediyorlar. O yüzden ne üzülüyorum bu tür vakalara, ne de çok da ilgimi çekiyor. Yaşarken ürettikleri mühim
olan benim için...
Mikroskobik Deniz Ayı'sı! 300 mikrometre boyutunda. Milimetreyi baz alırsanız, ne kadar küçük olduğunu tahmin edebilirsiniz! Sulu ortamlarda
yaşıyor ve kendinden küçük canlılarla besleniyor. 150 ile -272 dereceye kadar dayanıklı. Bu canlı türü 520 milyon yıldır hayatta olduğuna
göre, eğer biraz mantıklı düşünürsek, bilimsel olup, din veya öte dünya gibi dogmatik şeylerle kendimizi kandırmamamız gerekir.
5 Aralık
İki modern görünümlü genç kadın kaldırımın ortasında yolu kapatıp sohbet ederken orta yaşlı bir adam yol istedi. Kadınlar adamın ne geri
zekalılığını, ne de sapıklığını bıraktılar. Adamın yanına gittim, boşverin dedim... Boşver kelimesinin altını öyle kocaman doldurabilirim ki bu
ülkede. Boşver bir vurdumduymazlık ifadesi olabilir ama bu ülkede insanlığın ve adaletin olmadığına denk düşer tam da. Çünkü bu ülkede
duyarlı olursan, insanları uyarırsan, hakkını arar ve savunursan; haklıyken haksız çıkabilirsin ama ben bunu ülkemizin çok demokratik
olduğunu düşünenlere anlatamam; inanmazlar! Ülkemize gelen Japon turistlere bakıyorum da, sanki kamptaymış gibi tek sıra halinde
yürüyorlar yolu işgal etmemek için; maşallah bizimkiler sanki yol ortasını oturma odası zannediyorlar! Yaya geçidine veya kaldırıma park
eden arabaları söylemiyorum bile...
Not: Kadınların söylediği hakaret kelimelerini, adam kadınlara söyleseydi sonucunu tahmin edebiiyor musunuz? Polis çağrılır veya etraftaki
insanlar tarafından o adam linç edilmeye kalkışılabilirdi! Hayır demeyin; ben bunun örneklerini bizzat kendim yaşadım. Evde karısını döven
erkekıer, sokakta kadınlar için kahraman kesilirler! Ben, kadın bir doktorla diyaloğa girmediğim halde, aynı numaralı hastada yarım saat
kalınmasına salonda söylendiğim için, psikolojik baskı, iş düzenini bozma ve de ve halkı galeyana getirme iftirası yüzünden, o kadın doktor
yüzünden mahkemeye verildim. Artık bundan sonra benim için hayat ölsem de BOŞVER üzerine kurulu. Dünya yansa da BOŞVEEER!
Müziğimizin uluslararası olamaamsının tek sebebi çok sesli olamamasındandır!
6 Aralık
Piyango nedir?
Çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın imkansız denilebilecek bir ihtiyacının mucize niteliğinde "şok şok şok" giderilmesidir! Çünkü Yılbaşı için
aldığım biletten ne çıkarsa, çıkarsa eğer, bu arkadaşımın sağlık ihtiyacını karşılayacaktım. Bunu dile getirdikten hemen sonra bu ihtiyaç bir
şekilde giderildi. O meleke teşekkür ediyorum!
Çok sevdiğiniz aşk ürünü kedi kızınız Cazibe'nin kaybolup, kabus dolu bir geceden sonra pat diye pencerede belirmesidir.
Gerçekten sabaha kadar bölük pörçük uykularım kabus rüyalarımda kedimi aramakla geçti!
20 kedinizle sıcacık sobanın başında mırıltılar arasında huzrlu bir kış mevsimidir piyango!
Belki de çok büyük olaylara sebep olabilecek bir ortamı Pozitife dönüştürmenin mükafatı olarak, bu olayın eve dönüşümü geciktirip tam
kedim Melek kızımın akşam trafiğinin önünden karşıdan karşıya geçerken benim durumu görüp bağırmam ve arabanın yavaşlaması, Melek
kızımın ezilmeden karşıya geçebilmesidir.
Bugün yavru kedilerimi de serbest bıraktım ve bir süre dolaştıktan sonra jhepsi de eve döndüler. İşte en büyük piyango budur!
Tarih: 06122019
Yılbaşı için aldığım biletimin piyangosunu peşin olarak almış oldum. Teşekkür ederim evrenim!
Hepimiz hayvanız; bazı akıllımlar kendini bir şey sanıyor!
İçtiğiniz bir paket sigaraya, dışarıda yediğiniz yabancı marka pizzalara veya içtiğiniz Amerikan kahvelere ödediğiniz paralarla günde kaç kilo
kedi maması alabileceğinizi ve kaç kedinin karnını doyurabileceğinizi biliyor musunuz? Bir insanın günlük kalori ihtiyacı 2000-2500'dür ve lüks
bir restoranda aldığınız karbobhidrat ile bir dilim ekmekteki karbonhidrat aynı işlevi görmektedir. Yengeç veya ahtapot bacağındaki protein ile
bakliyattaki protein de aynı işlevi görmektedir. Bünye dediğimiz metabolizma, görgüsüz değil anlayacağınız! Düğünlerde takı takacağınıza,
açılışlara çiçek göndereceğinize kedilere mama alın! ANLATABİLİYOR MUYUM? Tamam insan denilen tür sosyal bir varlıktır; iyi ya, bu daha
duyarlı olmanızı gerektirmez mi?
Evinde kedi besleyenler, siz gerçekten hayvansever olduğunuza inanıyor musunuz? Sokaktaki hayvanlar umrunuzda mı?
İntihar eden eşcinsel bir mültecinin cenazesinin ülkesine gönderilmesi için eşcinseller arası para toplamakta zorlanılırken, başka bir eşcinsel
arkadaşımızın sağlık gideri olan 5 bin lirayı tanımadığımız bir heteroseküel gözünü kırpmadan bile karşıladı. Bu heteroseksüel acaba gökten
inmiş melek mi diye düşündüm! Eşcinsellerin yaptığı imkansızlık değil, duyarsızlık!
7 Aralık
Yobaz şarlatanların vaazlarını dinleyip, direktiflerini yerine getireceğinize; bilimsel yazıları okuyun.
Ne zaman medeni oluruz; her insan en azından bir sokak hayvanının sorumluluğunu üstlenip,hayvanların da canlı olduğunu anladığında
Ben kışları hala soba ile ısınıyorum. Tüpten tasarruf etmek için de, sobanın üzerinde kuru bakliyat pişiriyorum. Soba ateşinde çok lezzetli
oluyor. EN ÖNEMLİSİ DE NE BİLİYOR MUSUNUZ; KURU BAKLİYAT SAYESİNDE PROTEİNİ ETTEN DEĞİL, BİTKİLERDEN ALMIŞ
OLUYORUM. BÖYLECE CANLILAR KURBAN EDİLMEMİŞ OLUYOR!
Et yemeyiniz lütfen, canlıların yaşama hakkına saygı duymayı bir deneyin! İnanın bir şey kaybetmezsiniz. Hani et yemeyince unutkanlık oluyor
falan deniyor ya; unutkan oluverin, ne olacak; nasıl olsa siz bilim, kültür, sanat veya edebiyatla mı uğraşıyorsunuz; onun bunun dedikodusunu
yapmayıveririsiniz unutkanlık sayesinde!
Ben dinsiz birisiyim ve yılbaşı kutlamalarına karşı değilim elbet ama kutlamayacağım; 20 kedimle geçireceğim soba başında!
Ve huzurlarınızda Gökben... Günümüz popçuları ne kadar eğreti kalıyorlar 70'lerin popçularının yanında!
8 Aralıık
Geminizi yüzdürürken Allah-Peygamber aklınıza gelmiyor; çıkarınıza ters düşünce, Allah-Peygamber şöyle emrediyor diyorsunuz!.
9 Aralık
Kediler... Daha hepsi karede değil. Dışarıdan gelen 4'ü hariç hepsi kardeş... Siz evinizdeki aile bireylerini fazla diye atıyor musunuz sokağa
veya evlatlık veriyor musunuz?
Bazı paylaşımlara bakıyorum da, tek bir noktalama işareti bile yok: Büyük küçük harfi boşverdim. Biraz çeki düzen verin kendinize!
"Evde" ile, "ev de" arasındaki farkı, "de" ekinin birleşik veya ayrı yazılışı belirler. İksi arasındaki farkı kaç kişi biliyor?!
Sevilmek ve sayılmak gibi bir kaygım olmadı asla hayatta; nezaketsiz ve samimiyetsiz insanların da yeri olmadı hayatımda!
Uzaktan bir kedi yığını ama ayrıntılarda gerçek sevgi saklı!
Kedilerin güvenini kazanırsanız, uyurken sevseniz bile rüya görmeye devam ederler...
10 Aralık
Yaşım 50 ama oyunla karnını doyuran 11 yaşında bir çocuk ruhuna sahibim. Akşama kadar aç karına spor yaptım!
İnsanların beğenmediğim davranışlarına, anlayacak olana ya anında tepki gösteririm, anlamayacaksa notumu veririm sadece!
Askerdeyken de eşcinsel olduğumu anlayanlar ya dalga geçiyordu, ya da arkamdan konuşuyorlardı. Bir gün çavuşlardan birine bahsedip
beni çağırttılar; yani bir köle veya herhangi bir öteki gibi onca taburun önünde eşcinselliğimi incelediler, tartıştılar. Takmadım kafaya... Dedim
ya; kişilerle hiçbir zaman işim olmadı. Çünkü yapılan ayrımcılklarda bir düşünce, bir felsefe yoktur. Basit bir "içgüdü"selliktir! Keşke yardımcı
olabilsem bu tür kafalara; ama takoza ne anlatabilirsin ki?!
Eskiden görüştüğüm, arkadaş bile diyemeyeceğim bir kişi, facebook'ta paylaşımlarının beğenilmesi için, kendsinde ekli olanlara, beğenin
diye baskı yapıyordu. Bu şekilde varolmaya çalışan beyinleri düşününce, yüzümü elimle kapatıyorum nasıl bir dünyada yaşadığmız için...
Paylaşımın bir fikir beyan ediyorsa tepkiyi anlayabilmek adına belki merak edebilirsin like sonuçlarını ama bu da bir ölçüt sayılmaz ki... Ben
Türkiye'deki beğenileri "al gülüm ver gülüm" olarak görüyorum! Bir şeyleri teşvik amaçlı beğeni olsa, gene de anlayabilirim ama adam yediği
yemekleri paylaşıp, görgüsüzlüğüne beğeni bekliyor!
11 Aralık
Tanrı'ya hiçbir zaman inanmadım! Çünkü çok ihtiyaç duyduğum halde bana hiçbir zaman Milli Piyango'dan para kazandırmadı!
12 Aralıık
Hastalanan kedilerimi veterinere götürsem ne yapacaklar. Götürmedim de değil daha önce. Muayene ücreti şu kadar. İç ve dış parazit aşısı
bu kadar. Kan tahlilleri zaten formalite. Sonuç ne; cebinden çıkan bir kedinin 2-3 yıllık mama ücreti. Kediler için gerekli sağlık ürünlerini
eczaneden alabilirsiniz. Parazit şurubu, ishal şurubu, göz damlası ve kremi... Beslenme dışında da bol bol seveceksiniz hayvanları ki,
hayata küsmesinler. Ama en önemlisi beslenme; çünkü bağışıklı sistemleri bu sayede güçlü oluyor... Camgöz oğlumun dün hastaykenki
bana mırıltıları, kendisini beslerkenki kabul edişleri... Onlar beni zaten büyük kedi zannettikleri için, aynı evde yaşamanın verdiği güven
duygusuyla da, onların hayatta kalmaları için çabama öyle güzel cevap veriyorlar ki... Veterinerler için söylediklerim, meclis dışarı; arada
istisna gerçekten hayvanları ticaretsiz düşünenler de vardır mutlaka. Ben veteriner olsaydım, hayvanlar için imkanı olanlardan gönlünden ne
koparsa, bağış usulü hizmet verirdim. Veterinerlik bir gönül işidir. Başka türlüsünden doğaya bir katkı ne derece beklenebilir, bana göe
şüpheli.
Ebeveynleri eşcinsel olan 34 yaşındaki bir kadın Finlandiya'nın başbakanı seçilmiş. N'aber; hani eşcinseller sapıktı! Eşcinsellerin,
heteroseksüellerden daha iyi çocuk yetiştirdiği bilimsel bir gerçektir. Eğer ben bir çocuk yetiştirseydim, kesin Nobel alırdı!
Kahvecinin oğlu ben çocukken 7 Gün dergisi alır ve posterlerini kahvenin duvarlaına asardı... Patenli Pakize Suda aklımda kalanlardan.
Sonra bu Tarık Akan posterini de görmüştüm onlarda. Bir gün üzeinde karpuz yenildikten sonra karpuz kabuğu ve çekirdekleriyle çöpte
görmüştüm bu posteri. Çok üzülmüştüm... Oysa benim olmasını o kadar çok isterdim ki...
Zeki Müren'e bakınca kendmi buluyorum! Erkek bedeninde kadın!
14 Aralık
ARABA SEVDASI GÖRGÜSÜZLÜK, SAVAŞLAR VİCDANSIZLIKTIR! KISACA CAHİLLİKTİR HEPSİ, YAŞAMA VE DOĞAYA DÜŞMANLIKTIR!
Ayşegül hanım gittikten sonra, sokağımızdaki kediler de dağıldı sanki. Mama vermeye gidiyorum ama o kedi yığılması yok artık. Sonunda
mahalleli kötü amacına ulaştı sanırım.
Bizim bina ana cadde ile ara sokağın tam kesiştiği noktada. Ara sokaktan ana caddeye çıkan araçlar öyle sorumsuzca hız yapıyorlar ki, bir
çok kedim bu hız manyakları yüzünden hayatını kaybeti. Bugün de sokak kedilerine mama vermekten dönerken, araçların hızını yavaşlatmak
için bilerek yolun ortasından salına salına yürüyorum ama beni solladıktan sonra ana caddeye kalan 10 metre için bile gaza basıyorlar; hem
de kadını erkeği. Ulan zaten caddeye girerken duracaksınız, saliselerle ne işiniz var da o kadar hız yapıyorsunuz? Sokağımıza boydan boya
"kedi çıkabilir" yazmayı, kedi resimleri boyamayı falan düşündüm ama takozlar bundan anlamaz ki. Hatta bırakın insanları, hatta birbirini
ezebilirler hiç umrumda değil, hayvanların hız kurbanı olmaması için biraz vicdana gelmelerine dair pankart veya tişörtlerle konuya dikkat
çekmeyi düşünüyorum ama hayvan öldürmeyi av başlığ altında bir spor olarak gören veya hayvanları Tanrı'ya adayanlara ne anlatabilirim ki?
Araba yarışları da artık bayağı bayağı önemli spor etkinliği olarak görülüyor her ne hikmetse! Pardon rencide mi oldunuz; sizin
rencidenizden, benim için hayvanların yaşama hakkı daha önemli. Gidin mahkemeye verin isterseniz; idamımı isteseler kaç yazar benim
içimm kan ağlarken.
İnsanlık, 50 yaşındayım, bu süreçte tekonoloji olarak ilerlemiş olabilir ama insanlık adına bir gıdım yol lamamıştır bana göre. hatta duyarsızlık,
görgüsüzlük, saygısızlık daha da artmıştır. Bakınız, birazcık aklınız varsa mantıklı düşünebiirsiniz; araba ve savaşlar birer lükstür,
lüzumsuzluktur, vicdansızlıktır. Arabalara ve silahlara harcanan paralar ihtiyaçlara harcansa; vicdanlar gelişir, insanlık gelişir, duyarlılık artar,
dünyaya huzur ve barış gelir, hem de çevre dengesini korur.
Benim söylediklermi liderleriniz söylese, belki uygulayabilirdiniz ama belki de öyle olmayan-kendi kafanızdan olmayan birini lider
seçmezdiniz. Atatürk boşuna Atatürk değil! Eşitliği, özgürlüğü, barışı istemek sanırım yüksek bir insanlık gerektiriyor.
Yaa soruyorum ben kendime; ben niye araba sahibi olmak issitemiyorum. Çünkü ihtiyacım yok; insanların hiçbirinin de toplu taşıma araçları
dışında özel araçlara ihtiyacı yok. Dediğim gibi arba sevdası görgüsüzlüktür. Pahalı telefonlar, kapitalizme birer köleliktir, daha açıkçası
kapitalizm insnaları kendine köle yapmak için, teknolojiyi çok güzel alet ediyor hedeflerine. Bir de ner'de eğitim ve gelir düzeyi düşük insan
varsa, onlarda görürsünüz en pahalı teknolojiyi.
POP GAY'DİR!
Türkiye'nin erkek pop starlarını sıralamak istiyorum. Görsel olarak hayal edin. 90'lardan sonraki popçulardan bahsediyorum. Burak Kut, Hakan
Peker, Tarkan, Kenan Doğulu, Mustafa Sandal, Serdar Ortaç, Mirkelam, Ali Güven, Çelik, Gökhan Özen, Metin Arolat, Tepe'yi de ilave
edebiliriz. Bana hepsi Zeki Müren'in ve de 70'lerden ise Erol Evgin ve Barış Manço'nun devamı gibi geliyorlar. Son dönem popçuları ise,
Cem Adrian veya Mabel Matiz gibileri daha net ama 90'ların devamı olarak da Murat Boz, Murat Dalkılıç, Soner Sarıkabadayı, Ediz, Buray,
Gökhan Türkmen gibiler de var ama yeni nesil popçuların hepsinin ismi aklıma gelmiyor. Hatta Tarık Mengüç!
Tarkan, kendisi için eşcinsel denmesine bakın nasıl cevaplar vermiş bazı yıllar itibariyle...
1997
Hem kadın hem erkek, androjenim!
2001
Gay yada değilim; bu hiç kimsey ilgilendirmez.
2006
Gay ya da eşcinsel de değilim. Türkiye’de 5 yıldır psikanaliz uzmanına gidiyorum. Terapiyle geçmişim üzerinde çalışıyoruz.
2017
Tarkan son olarak evlenerek cevap verdi eşcinsellik dedikodularına.
Oysa Türkiye'de eşcinsellerin % 99'u evleniyor zaten...
Eşcinsel erkek biraz kadın biraz erkektir; eşcinsel kadın da biraz erkek biraz kadındır. Kendisiyle barışamayanlar kendilerini transseksüel
olarak tanımlayabilirler. Bazıları da içinde her iki cinsel kimliği barındırmayı androjenlik olarak tanımlayabilir. Burada cinsiyet kavramını iyi
anlamak ve bazı şeyleri birbirine karıştırmama gerekiyor.. Cinsiyet kişinin içinden gelen davranışı mıdır yoksa toplumun erkekliğe ve
kadınlığa biçtiği roller midir. İçten gelen davranışlara amenna ama bunu toplumsal cinsiyet rolleriyle bütünleştirmek cinisyetçiliktir ve farklılıkları
öldüren bir şeydir.
Buradan konuyu sporda cinsiyete bağlamak istiyorum. Evet bazı sporların cinsiyeti vardır bana göre de. Mesela tenis bir kadın sporudur ve
eşcinsel erkekler tenis oynamayı seçebilirler. Voleybol da öyle. Çünkü centilmen sporlar bunlar. İçinde fazla testosteron barındırmıyorlar.
Mesela futbol veya basketbol erkek sporudur ve bunları seçen kadınların lezbiyen olma ihtimali yüksektir ve bazıları kendilerini trans erkek
olarak tanımlama boyutundadır.
Futbolcu gay yok mudur; vardır ama istisna. Heteroseksüel voleybolcu veya tenisçi yok mudur; vardır elbet! Hatta çoğu kendini
heteroseksüel olarak tanımlayan sınıfındandır.
Heteroseksüel balet yok mudur; bilmem ki, vardır elbette! Ama ateş omayan yerden de duman çıkmaz değil mi?
Biliyor musunuz, lezbiyen veya trans erkek konumundaki lezbiyen sporcular, kadın sporculara göre daha güçlü olabiliyorlar.
Kadın sporlarındaki heteroseksüel erkekler de diğer eşcinsel diyebilieceğimiz diğer erkek sporculara fark atıyorlar.
Prezervatif ayıp değil sağlıktır, cinsellik ayıp değil bir ihtiyaçtır! Bunu kafanıza sokun artık!
15 Aralık
Bana diyorlar ki, o kadar kedinin hepsini tek tek ayırt edebiliyor musun? İnsan ebelik yaptığı ve annelerinden daha çok baktığı, gözlerini
açınca bile annelerinden önce beni gören, bir süre sonra onlara baktığı için beni ebeveyni sanan kedilerin hangisinin, hangisi olduğunu
bilmez mi? Dışarıya saldığım zaman bile, döndükten sonra sayarak hesap yapmıyorum; tek tek hangisinin evde olup olmadığına bakıyorum;
Kınalı nerde, Boziş burda, Ceyzi, Pedro, Krem, Pırıl, Bilal, Zehra, Ruzi, Çitoşki, Melek, Camgöz, vesaire..
Onlarca kedim oldu ve onlarca öldü... "Karam" kedim en büyük acıyı yaşatanlardan oldu zehirlenerek!
Şubat 2011
Seni çok özlüyorum yaramaz oğlum...
Salağın biri de demşi ki, intihar etmemek için mi bu kadar çok kediye bakıyorsun? Tanrım ne kadar çok ruh hastası var hayatta...Ulan ben
kendine bu kadar saygı duyarken, bu kadar severken, bu kadar aşıkken, bu kadar yaşam tutkunuyken, hatta ölümsüz olmak için beynini
robotlara aktartmak isteyen biriyken, nerden aklınıza gelir ki böyle saçmalıklar? Ben sadece yaşatmak için hayvanseverim; bundan başka bir
şey değil asla. Ben yalnızlıktan bunalıma giren biri değilim ki; keşke herkes benim kadar hayatı çok sevse ve dolu dolu yaşamasını bilse..
Birisi de çok negatif düşündüğümü yazmış. Ben pozitif bakıyorum hayata, sadace çoğunluğun yanlışlarını eleştiriyorum korkusuzca; negatif
olan ben değil, eleştirdiklerim!
50 yaşından sonra bir şey yapmaya ne takatim oluyor bazen, ne de yapma isteğim... Pesimist pesimist, bezmiş bezmiş yaşamak istiyorum
malankolik melankolik... Şarkılar susmasın sadece...Bir gün ölürsem ve eve geldiklerinde hem yatak odamda, hem de bilgisayarımda müzik
eşliğinde gittiğime şahit olabilirler... Zaten sessizce gideceğime o kadar eminim ki... Varlığım kimseye yük omadı ki, giderken yük olayım...
Balerin kızı öldüren katil, haftada bir kedinin başını taşla ezerek öldürüyordum demiş. Ne demek istediğimi anlayabiliyor musunuz?
Diyorlar ki, kedilerden, tüylerinden hastalık kaparsın. Burnumu göbüşlerine gömüp derin derin öyle bir nefes çekiyorum ki; cennet!
Kedilerden insanlara hastalık geçmez. 50 senedir kedi sevdalısıyım, hiç hastalık geçmedi! Nefretinize kedileri bahane etmeyin!
Bit-pire asalak değil, doğa zincirinin halkalarından biridir. Ama insan türü dünyaya zarar veren gerçek bir asalağa dönüşmüştür!
Sofie'nin Dünyası'nı 1996 senesinde okumuştum ve hala saklarım. Orada da insanların, dünyanın asalakları olduğu anlatılmaktadır!
16 Aralık
Asalak insanları kendinize sakın bulaştırmayın. Çünkü sizi enayi gibi kullanmaktan vazgeçmek istemeyeceklerdir!
Daha güzel görünmek için dudağına estetik yaptıran kadının alt dudağı çürüyüp kopmuş. Tanrım herkese önce akıl güzelliği versin! Eğer ben
göril gibi doğsaydım, gene kendime aşık olurdum. Çünkü doğa bildiği gibi yaratır, sen ona müdahale edersen, işte böyle ters teper!
Yobaz kesim, eşcinselliği meşrulaştırmaya çalışıyorlar diye veryansın ediyor; eşcinsellik meşru zaten, siz geri zekalısınız!
18 Aralık
Gökben'e dair bütün işitsel ve görsel materyallere sahip olmayı çok isterdim...
Pop müziğimizin en batı yüzü... Gökben... Yaa, 70'lerde sanatçılarımız çok stilmiş. Şimdiki popstarlarımıza bakıyorum da, ne kadar avamlar!
19 Aralık
Bugün yüzme sonrası, tenis sonrası, kahvaltı sonrası, AVM öncesi miyav ve AVM sonrası, tekrar tenis öncesi... Ve akşam tenisi...
20 Aralık
Yılbaşı gecesi alkol alarak ve eşcinsel seks yaparak geçirip sevap işleyeceğim inadına inadına! Hahahah! Tahrik mi oldunuz?
Diyebilirsiniz ki, Halil sen de eşcinsellikten çok bahsediyorsun! Ne yapayım yani; yapılan hakzılıkları ve ayrımcılıkları sineye mi çekeyim?
Siz hiç erkek olduğunuz için hastalık muamelesi görüp, tedavi ettirilmeye çalışıldınız mı,
Sapık, ahlaksız, günahkar muamelesi gördünüz mü?
Erkek olduğunuz için sırf cinsel yöneliminizden dolayı, yani bir kadını sevdiğiniz için dayak yediniz mi veya öldürüldünüz mü?
Erkek olduğunuz için işten atıldınız mı?
Erkek olduğunuz için eğitimizin aksadı mı?
Erkekliğinizden dolayı arkanızdan konuşuldu mu?
Erkek olduğunuz için aşağılandınız, dışlandınız mı?
Erkek olduğunuz için toplumdan eliniz ayağınız çektirildi mi?
Erkek olduğunuz için, erkeğe bak, diye parmakla işaret edildiniz mi?
Erkek olduğunuz için aşksız kaldınız mı, evlenmenizin önüne geçildi mi, çocuk sahibi olma hakkınız elinizdrn alındı mı?
Erkekler koskoca bir ailenin sosyal haklarını devlet tarafından karşılatırken, bırakın devletin sosyal hizmet ve güvencesini, eşcinsellerin
sevdiği insana miras bırakma hakkının bile olmadığını biliyor musunuz?
İlk aklıma gelenler bunlar...
Heteroseksüellerin hiçbiri, cinsel yönelimleirndne dolayı, bu saydıklarıma maruz kalmıyorlar.
Haa, ben veya bazıları bu ayrımcılıkların üstesinden geliyor olabilir...
Benim anlatmak istediğim şey başka;
neden eşcinsellerle heteroseksüeller aynı haklara sahip değiller?
Eşcinseller de heteroseksüeler gibi insanlar ve heteroseksüeller kadar üzerlerine düşen görevlerin aynısını yapıyorlar;
vergiyse vergi, askerlikse askerlik...
Eee, sorun ne öyleyse;
sizin cahilliğiniz mi yoksa nefretiniz mi, yoksa korkularınız mı?
Oysa eşcinsellik canlı tarihinden beri var ve hiç kimseye ve hiçbir şeye bir zararları yok.
Eeee, sorun n e o zaman; sizin cahilliğinizden başka bir şey değil...
İşte sizleri kafanızda bir ışık yakabilmek için anlatıyorum eşcinselliği;
anlayabiliyor musunuz, anlamak mı istemyorsunuz?
Sanırım her iki durum da mevcut!
Cahilliğinizden dolayı gelenekleri, örf ve adeleri nefretinize bahane etmeyin olur mu?
Demokrasiden, eşitlik ve özgürlükten bahsediyorsunuz ya;
bir canlının, insanca yaşama hakkından gaha üstün hiçbir şey olamaz;
Nefretinize bahanelerinizi kendinize saklayın!
Hayalim, çocukluğumdan beri hep bir müzik detgisi çıkarmaktı ama hiç gerçekleştiremedim... Yanlış coğrafya, imkansızlıktan eğitime vakit
ayıramamak... Tabi bunlar bahane olabilir... Tesadüfler veya şans gibi faktörler de belirleyici olabiliyor hayallerin gerçekleşmesinde... Çok
büyük ihtimal fotoğrafçılık, belki de en büyük ihtimal aranjörlük...
"Hayır" demenizden anlamayan bir insana eğer yüz verirseniz, bir gün katiliniz bile olabilir!
22 Aralık
Pırıl, kapımın önüne bırakıldığında küçük sayılırdı. Arka bacaklarının güçsüz-engelli olduğunu sonradan farkettim. Evden çok defa kaçtı Pırıl
ama döndü. Çünkü sahiplenmişti yaşadığı evi diğer 20 kedi ona güç yeterliliği yaptığı halde. Bir keresinde bacağı ve kuyruğu yaralı döndü.
Sanırım çok defa girdiği araba kaportalarından birinin kurbanı oldu araba hareket edince. 3-4 ay iyileşme süreci yaşadık her gün
pansumanlarla. Çünkü bacağının ve kuyruğunun derileri 5-6 cm. uzunluğunda yüzülmüştü. Kırmızı ete kadar inmişti yüzülme. Bacağı iyileşti
ama kuyruğu o kadar zor iyileşti ki. Hergün pansumana alışmıştı artık Pırıl. Bunun kendi yararına olduğunu biliyordu. Tam iyileşti derken tekrar
iltihap, şişme vs. durumlar yaşadık ama sonun da iyileşti. Şimdi evden kaçmıyor artık Pırıl.
Biromans, yani erkek erkeğe birlikte vakit geçirmek; aslında gizli eşcinsel olup birbiriyle çatır çatır mikişmek isteyen ama toplumsal
sebeplerle veya içselleştirilmiş homofobi sebebiyle zamanlarının büyük bölümünü götgöte geçiren yakın temas halinde ve kanki başlığı
altında duygusal takılma ve bundan mümkün olduğunca eşcinsellik adına verim alabilme eylemidir. Bunlara sorsan, sapına kadar erkektir.
Biyolojik erkekliğinize laf eden yok; eşcinsellik zaten kadınlık veya edilgenlik değil ki sadece; hemcinsine yönelim, eğilim, ondan
hoşlanmadır! Kendinizi kandırmayın; arkadaşlıktan çok öte bir meseledir bu kankilik. Ulan siz birbirinizi delice kıskanıyorsunuz başkalarından!
Kimsenin görmediği yerde ağlayın, güvendiğiniz insanlar gözyaşlarınızı bile satarlar...
Tşk. Namık Erol
23 Aralık 2020
Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.
Okey mi?!
Ruhani inancım olmadığı ve hiçbir dini ritüeli yerine getirmediğim için rahatsızlık duymuyorum ama canlılara yardım etmezsem, o gün başımı
yastığa huzurla koyamam!
Dindar insanlar görüyorum etrafımda ama kedilerden nefret eden! Oysa kediler bile onlardan nefret etmiyor!
Yağmur uykum geldi, uyusam mı ne?!
24 Aralık
Beden, müzik, görsel sanatlar ve bilgisayar dersleri kaldırılmış. Bence okullar kpatılsın, sadece kuran kurslarına gidilse yeter!
Bir iktidar düşünün ki; bilim, sanat, spor, teknoloji, yabancı dil, matematik, felsefe ve vesaireye karşı; cahil kalsınlar diye!
25
50 yaşındayım, hayatımda hiç yokluktan seri şekilde intihar vakalarıyla karşılaşmamıştım bu iktidara kadar. Milletin vekilleri, keşke parti
liderlerinin dediklerini koşulsuz yerine getirmek yerine, kendilerini seçen milletinin çığlıklarına kulak verseler. İstanbul bilmem ne projesinden
faln bahsediyorlar, dünynın en büyük hava limanını açıyorlar, köprüler yapıyorlar; gerçekten açlık sınırının altında yaşayan vatandaşın ihtiyacı
olan şeyler bunlar mı, yoksa ekmek mi? Temel ihtiyaç maddeleri son bir yılda birden dolar yükseldi diye 3-5 katına fırladı, bir daha inmedi ve
hala fiyatlar yükselmeye devam ediyor. 5-10 lira öediğim elektirk faturam artık hiçbir şey kullanmadığım halde 110 lira geliyor...
Çocukluğumda açlık sınırının da altında bir yaşam vardı hayatımızda. Sonra asgari ücretli işçi olarak yaşadım. Emekliliğimi hak ettim. sonra da
7 yıl sallandırdılar bu yaşta emekli olunmaz diye. Sonra yaşlısın dedikleri için iş bulmadım. 9 ay sonra emekli olacağım eğer bir değişiklik
olmazsa. Alacağım para da 2 bin lira olacak taş çatlasın. Yani, gene açlık sınırının altında yaşamaya devam edeceğim, yaşayabildiğim
kadar... Çok üzülmüyorum; bi' başınayım çünkü; ama aile geçindirip de yaşadıkları bu sıkıntılı süreci onaylayanlara, pekiştirenlere üzülüyorum
en çok; kendi düşen ağlamaz diyorlar, herkes hak ettiği yaşamı yaşar diyorlar ama olan bize de oluyor işte bu yüzden...
Kafa olarak sağlıklı yaşamanın formülü; kitap okuyun, yabancı dil öğrenin, bir enstrüman çalın-sanatla uğraşın, spor yapın...
Sizi üzen insanları hayatınızdan çıkardığınız gibi, beyninizden de tamamen silin; onları hatırlatacak hiçbir şey kalmasın...
Bir insanla iletişimimi bana yanlış yaptığından değil, onun yanlış karakter ve kişiliğinden dolayı keserim ve dönüşü olmaz!
İnsanlar alışmış karşısındakinin zaaflarını fırsat bilerek istediği şekilde davranmaya.Ama ben zaaflarıma yenik düşen biri değilim
26 Aralık
Mantıklı bir din benim eşcinselliğime karışmaz ki! Çünkü eşcinsellik zararlı değil ve beni mutlu ediyor!
AKP'liler neden AKP'nin her dediğini doğru ve haklı buluyor; hiç düşündünüz mü?! Konuşturmayın beni!
Arabasının üstüne çıkıyor diye kedilerden rahatsız olan karşı apartman balkoncu komşu, "Halil ne yapıyorsun?" diyor. Elimde de kedi maması bakracı var. "Sokak kedilerinin mamasını vermeye gidiyorum." diyorum. "Onlara da mı sen bakıyorsun?" diyor. Suratı başkasına nasıl gözüküyor bilmiyorum ama o anda ben sevigiye dair bir şey göremedim. Nefreti dile bile getirmek istemiyorum... Duyarlılık anormal, duyarsızlık marifet sanılıyor bu ülkede!
Asgari ücreti belirleyenler, asgari ücret mi alıyorlar? O zaman çalışma saatlerini de asgari ücreti alanlar belirlesin.
Seks işçiliği, zevkini kolay yoldan paraya dönüştürme işidir. Dürüst olanlar bunu itiraf ediyor zaten. Mecburiyet diye bir şey yok
Travestilerde hiç zorla veya mecburiyetten seks işçiliği yapacak göz var mı sizce? Hem hak, hem de mecburiyet derken çelişiyorlar!
27 Aralık
2019 yılını spor anlamında layığıyla yaşadık; engellere rağmen arkadaşlarımız kendi çabaları ve fedakarlıklarıyla badminton oynamaya devam ederek, bu sporun şehrimizde yaşmasına katkı sağladılar. Hepisine teşekkürler ve Denizli Badminton Topluluğu olarak herkese sağlıklı, huzurlu ve mutlu spor dolu bir 2020 yılı diliyoruz... Yaşasın Badminton!
28 Aralık
İnsanlar mı bölgeleri şekillendiriyor, bölgeler mi insnaları; önce insanlar, sonra bölgeler...
Cinselliği serbest bırakın, ayıp günah demeyi bırakın, bakalım 1 tane tecavüz olacak mı?
30 Aralık
Kedilerin ıslak burunlarını teninizde hissetiniz mi hiç? Pompiş göbüşlerine burnunuzu gömüp cennet kokularını içinize çektiniz mi?
Bu yıl yeni yıla ilk defa en kalabalık gireceğim 20 kişilik kedi ailemle!Kendi kan bağım ve türüm ailemden daha çok seviyorl beni!
Kendi türümden utanıyorum ben. Ebeveynleri sağlıklıyken çok seviyorlar onları ama yatağa düştükleri zaman ölse de kurtulsak diye bakıyorlar. Sonra utanmadan bir de mirasını paylaşıyorlar...
Kimisi yeni yıla parasını sayarak girecek, kimisi benim gibi sokaktaki hayvanlara mama parasını nasıl temin ederim diye düşünerek!
Eğer bir kedi kucağınızda mırıl mırıl mutluysa, siz onun ailsesinizdir artık; Ne o öyle sahiplendirmek falan!
Bir yıl daha bitiyor... Bu yıl hayatımdan bütün negatif insanları çıkarmama rağmen, içinde yaşadığımız kültürden dolayı, gene de soyutlayamıyorsun kendini olumsuzluklardan. Ama, tınnnn! diyorum, anlayabiliyor musunuz? Çünkü insan ömrü çok kısa ve hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi kafaya takmaya değmez eğer ucunda ölüm yoksa. Bu kültürde yaşıyorsam, başıma gelecekleri de göze alıyorum demektir ve karşıma çıkan pürüzler, sadece bir kir, bir leke benim için su ile temizlenebilecek gibi. 2 yıl önce bugünlerde geçirdiğim ameliyattan dolayı hastanede idim ve şu anda nazar değmesin sağlığım yerinde. Dolayısıyla maddi anlamda borç içinde olsam da, kendimi çok şanslı ve zengin hissediyorum. Sevgi var hayatımda, arkadaşlık ve dostluklarım var, hayvanlar var, kendimi oyalayacak meşgalelerim var... Daha ne olsun. Zaten şu kapitalist-sömürgeci düzende maddi anlamda ben iyi olsam da, vicdanım rahat olmayacak ki. Çünkü herkes eşitlikçi ve paylaşımcı olmadığı sürece, herkes aynı imkanlara sahip olmayacağı için mutluluk ve huzura içinde olamayacak. Biliyorum hakkınız yılbaşında eğlenmek ama başkalarını da düşünmeyi ihmal etmeyin olur mu? Hayattaki ihtiyaç sahiplerinin muhtaçlıkları beceriksiz veya tembel oldukları için değil, sömürüldükleri için!
En büyük hayallerimden biri, önü bahçeli ahşap bir evde, kedilerimle kapitalist yaşamdan soyutlanmış huzurlu bir hayat!
Geri zekalı cahil yobazlar... Yılbaşı Hristiyan geleneği olsa bile niye haram veya günah olsun ki; insanların gönlünce yaşama hakkı sadece Müslümanlığın tekelinde mi? Sen istediğine inan, istediğin şekilde yaşa ama bana müdahale edersen, alırım o aklını fikrini, gerisini siz tamamlayın artık. Müslüman ülke anlayışını reddediyorum. Sınırları çizilmiş ülkeler olabilir ama o ülkede her çeşit insan yaşayabilir; hani Müslümanlık hoşgörü diniydi?; eğer takoz beynin bunu kabul edemiyorsa, miktir olup gidersin, kendine uzayda başka bir yer tahsis edersin. Bu ülkede ateist atesist ve ibnece çatır çatır yaşayacağım ve her tür yaşam biçimine de saygı duyacağım; var mı itirazı olan?! Herkesin yeni yılı kutlu olsun, Noel'i kutlu olsun, Hristiyan bayramı kutlu olsun; sevgiden zarar gelmez; korkmayın yobaz beyinler! Ama sizinki gibi her şeye, özellikle özgrülüğe karşıt olan şeriatçı beyinlerin faaliyetleri ve yansımaları resmen kin ve nefret kokuyor!
Eve, pis diye kedi sokulmaz diyenler; siz gerçek sevgi nedir biliyor musunuz? Sizin de bokunuz sidiğiniz var ayol!
Kasım ayı 2019 facebook notlarım
1 Kasım
Melek isimli kızım sokak kızı İrma'nın yadigarı bana. Yani bu evde doğdu, bu evin kişilerinden. 2 yaşında. İki kere doğurdu ama hiçbir yavrusu yaşamadı ama ona rağmen evdeki 220 yavruya annelik yaptı onları emzirerek. Evde kedi çoğalınca, o da üvey annesi Lilly gibi kurtuluşu kendini sokağa atmakta buldu. Çünkü yavrular anneleri izin verdiği sürece, sonsuza kadar bile emiyorlar. Çünkü yavrular annelerini belli bir süre sonra süt deposu gibi görüyorlar. Lilly gibi Melek de dışarıda daha fazla vakit geçirince kendini topladı ve daha sağlıklı oldu. Çünkü yavruların sömürüsü bitti. Bu sabah yağmurlu bir havada ıslak ıslak döndü. Şimdi kucağımda özlem gideriyoruz bu satırları yazarken...
1 paket sigara 15 lira mı? Vicdansızlar! İnternetten 2 kilo kedi maması parası! Bana verseniz ya o parayı! 22 kedim var!
Cenneti gördüm! Artık ölebilirim ama kediler bensiz yapabilirler mi ki?
Samimiyetsiz "hayırlı Cumalar" dileğini ve "nasılsın?" hal hatır sormasını sevmiyorum! Bunu bana yapmayın! Direkt konuya lütfen!
Yoğurt ve peyniri çok seviyorum ama sütü ancak kedilere aldığım için içiyorum. Beni bira kutusu ve rakı şişsesiye, şarap kadehiyle göremeyeceksiniz. Çünkü ihtiyacım yok!
Dün bir video izledim... Cumhurbaşkanının milyarlaca dolarlık servetinden bahsediyordu. Benim servetim yok, borcum var ve kendimi zor idare ediyorum ama tek derdim dünyadaki hayvanları kurtarabilmek. Çok merak ediyorum gerçekten; bu zenginler çok servet yapma sevdasıyla nasıl mutlu olabiliyorlar; dünyada o kadar bakıma muhtaç insan ve hayvan varken? Bunlar ölürken, öleceklerinden çok arkada bıraktıkları servete üzülüyorlardır inanın!
Bugün"insan"lardan biri kedilerim için 15 kilo mama yardımı teklifinde bulundu. Cennetin kapısı işte bu kişilere açılacak!
Bugün kedilerimin şanslı günüyd. Üniversite öğrencileri yardım kampanyası başlatmış. Evdeki 22 kişilik ailemizden bahsettim ve yapılan yardımlardan mama bana da yönlendirecekler. UMARIM!
Keşke sesim olsaydı da bir erkek olarak bile soprano olarak ve opera söyleyerek herkesin kulaklarının zarını patlatsaydım!
2 Kasım
Eşcinsellik denilince günah, Lut Kavmi diyorlar. Hak yiyerek milyonlarca dolarlık servet yaparken Tanrı aklınıza gelmiyor ama?
Alın teriyle servet yapılsaydı, herkes milyarder olurdu. Tabi aptal çok dünyada sırtından milyarlar kazandıran!
Yaaa, canı sıkılınca, insanların müzik konusunda eleştirecekleri ilk iki isim Demet Akalın ve Gülben Ergen oluyor. Kadınlar güzel ve de kariyerlerinin başında mankenlik yapmışlarsa suç mu? Bu manasız eleştirinin tek sebebi tartışmasız bu iki sanatçının, evet sanatçıdır bu kişiler, ses sanatçısıdırlar, şov sanatçısıdırlar, müzik adına bir şeyler icra etmektedirler, işlerine saygı duymaları sonucu emek verip çok başarılı olmaları, hatta müzik tarihimizin en başarılı iki kadın sanatçısıdır. Başarı nedir; istikrardır. Maşallah ilk albümlerinden beri hiç düşmediler ve hep zirvedeler. Ve yaptıkları işlere bakın; bir standart var; basit değiller; beste olarak melodik, düzenleme olarak uzun vadeli... İşin içine görselliklerini katmalarıysa şaşırtıcı olmamalı.
Müzik albümleri satmıyor diye albüm yapmamak kadar saçma bir şey olamaz. Albüm bir sanatçının kartviziti, referansıdır. Albüm maliyetli mi dediniz; bu iki kadın niye harcama yapıyor öyleyse albümlerine? Şu anda en iyi besteciler kimlerse, basıyorlar parayı, alıyorlar; çünkü emkleirnin karşılığını konser olarak, vesaire olarak alıyorlar. Gerçekten sadece ses yetmiyor bu işler için. Bana göre bu iki isim Ajda Pekkan'dan daha değerlidir. Ajda Pekkan 80'lerde yaptığı işlerle kalmıştır, sonrası fiyaskodur! Çünkü Ajda gibi sadece isimleriyle varolmuyorlar; üretiyorlar!
Lilly Gudubet hanımın kızı.. Annesi Gudubet rahmetli olmuştur büyük ihtimal. O da zor koşullarda ayakta kalabilen kedilerdendi. Doğaya çok katkı sağladı türünün neslini sürdürerek. Lilly 3 yaşında ve bu yıl iki kere yavruladı. Son yavrularını dışarıda yapıp, 2 aylık olduktan sonra bana bırakıp gitti. Artık sokakları tercih etti evde 22 kedi olunca. Arada bir geliyor. Gelince de çığlık kıyamet. Çünkü evdeki kedi kalabalıklığında rahatsız oluyor. Bugün de gene çığlık kıyamet koptu. Lilly çok akıllı ve de yavrularına karşı çok fedakar ve koruyucu. Mesela yavruları için bir insna saldırabilir. Ben sahibi olmama rağmen bana saldırmış, hatta üzerime yürümüştür ve ben kendimi bir cisimle savunmak zorunda kalmışımdır. Yani ev kedisi ama bir kaplan özgüvenine sahip.
Hit şarkıların arkasında Nazan Öncel ve Serdar Ortaç'ın olması bir tesadüf olamaz!
Emekliliğime 333 gün kaldı. Geçecek ve o gün bana ne o günden, ne de yarından bahsedin; dünü soracağım ben size o gün!
Kral vatandaşa bugün 1 lira mı istersin yarın 3 lira mı demiş. Vatandaş hiçbirini istemem, keşke dün 50 kuruş verseydin demiş!
Ben ne bal severim, ne de balık; yemem hiç. Ama sokaktan gelen kalçası engelli bal kızım PIRIL baldan tatlıdır. Onu dünyalara değişmem. Eğer insan çocuklarım olsaydı, kedilerden daha fazla sevmezdim. Kendimi çok iyi tanıyorum!
Önyargıya karşı savunu yapmak hem imkansız, hem de manasızdır; çünkü önyargılı kişiler cahil oldukları için önyargıyla beslenir.
"O kadar paylaşımı kimse beğenmediği için boşuna yapıyorsun" diyorlar. Çok beğenilecek olsa, niye paylaşım yapayım ki?
5 Kasım
Eğer kedilerin güvenini kazanırsanız, sizden asla vazgeçmezler; aşkla bağlanırlar size!
6 Kasım
Uzun süredir hazırlıkları devam eden filmin Denizli ve ben ile ilgili böülümü çekildi. Güzel bir deyimdi, kendimi anlatma fırsatı bulduğum bir çalışmaydı, keyifliydi, çalışma arkadaşlarımız tanımaktan çok mutluluk duyduğum karakterde inanlardı ve nihayet uzun süredir tanıştığımız ve yüzyüze nihayet görüşebildiğimiz H. arkadaşımla Denizli'de bu fırsatı yakalamak ayrıca mutluluk vericiydi. Herkese, her şey için çok teşekkürler. Mustafa Zini yi de bekliyorduk ama gelememiş. Ona da kocaman sevgiler bu projeye önayak olduğu için. Umarım amacına ulaşır bu emekler. Projeden bahsedemiyorum, festivallerde görüşmek dileğiyle..
7 Kasım
Kedilerimi neden sahiplendirmiyorum;
1. İnsanara karşı bir güvensizlik var; nereden bileyim ki onları benim kadar içten bir şekilde seveceklerini; bana göre kedi bakmak iç ve dış parazit aşılarını yaptırmak değil, onları kendi çocukların gibi içten bir şekilde sevebilmektir.
2. Sahiplenilen kedilerin hayat boyu eve kapalı olma durumu söz konusu; oysa bende büyüdükten sonra sokağa karışma şansları var ömürleri sokakta çok uzun olmaması riskine rağmen ama uzun süre yaşayabilme şansları da mevcıt.
3. Ben kedilere hayvan sevmek isteyince, bir süs eşyası gibi sahiplenilmesi gereken bir şey olarak düşünmüyorum; onların yaşama haklarına saygı adına ilgileniyorum onlarla; gerçekten bakıma ihtiyaçları olmasa ve hayatlarını güvenli bir şekilde sürdürebilme imkanları olsa, evde asla kedi beslemem.Çünkü onlar birer birey; bizim hükümlerimize göre yaşamak zorunda değiller.
4. Bugün sahiplenip de, sonra bakması zor olunca elden çıkarmayı düşünenlere de rastlamıyor muyuz?
8 Kasım
Eşcinsellik bir hastalık değil, tedavi gerektirmiyor ama eşcinselliğe karşı çıkmak bir hastalıktır, tedavi gerektiriyor!
Doğanın değiştirilemez genetiksel bir gerçeği olan eşcinselliğe karşı çıkmak, tedavi gerektiren psikolojik bir rahatsızlıktır!
Bugün sağlık kontolü günüydü. Şükür bir şey çıkmadı. Sonra sağlıklı olmanın koşulu sporumuzu yaptık tenis oynayarak... Akşaam da badminton var bir engel çıkmazsa... Yüzmeye de başlıyorum yeniden... E bisikle sorumuz 7/24...
9 Kasım
İzmir'de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu'nda yer alan AKP Meclis Kadın Üyeleri eşcinselliğe tahammül edemedikleri için istifa etmişler. Sormayın, bi üzüldük, bi üzüdük, bi daha üzüldük. Deniz Çakı'a saygılar bu arada. Burası Atatürk'ün kurduğu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'dir. Ve doğmatizmle işimiz olamaz. Homofibik olacağınıza, cahilliğinizden utanın!
Türkiye'de 35 yıldır AIDS'i ne patladabildiler, ne de eşcinsel hastalığı yapabildiler. AIDS'li sayısı 1335; eşcinsel AIDS'li sayısı sadece 102, AIDS'li heteroseksüel erkek ve kadın sayısı 675.ve diğer yollarla bulaştıranlar..! Ahlakçılar size söylüyorum; ne AIDS'i patlatabileceksiniz, ne de eşcinsel hastalığı yapabileceksiniz!
Bulaşıcı hastalıklar tahlillerinizi belli aralıklarla yaptırın. Devlet hastanelerinde sigorta kapsamında bedava! Utanmayın!
AIDS'e eşcinsel hastalığı diyen heteroseksüel cahil homofobikler; size de bi ' HIV virüsü basalım da, görün ebenizin apartını!
HIV Virüsü vücuda girerken, bu eşcinsel diye ne cinsel yönelim seçiyor, ne de ahlakçılık yapıyor; geri zekalı olmayın!
Bir arkadaşım umreye gitti eşcinsellikten kurtulmak için, birkaç arkadaşım evlendi, bir arkadaşım her Cuma namaza başladı, bir arkadaşım dine yönelerek kafayı yedi, bazı arkadaşlarımı ailelere doktora götürdü, bazılarını hocaya muska yaptırmaya, bazılarını da geneleve-kadınla ilişkiye girerse düzelir diye ama çükleri kalkmamış zaten kadına ama hepsi de hala eşcinsel, hepsi de anlayın işte..! Bazı aileler de çocuklarını öldürdü eşcinsel diye veya yaşayan birer ölü hailne getirdiler ama eşcinsellik hala baki! Bazı aileler de çocuklarını travesti yaptı erkek olamıyorsa bari kadın olsun diye ama onlar da hadım edildikleri için mutsuz oldular!
Atatürk olmasaydı bağımsız bir Türkiye olmayacaktı ve ne ben ben olabilirdim, ne de kendimi bu kadar özgürce ifade edebilirdim!
10 Kasım
Atatürk'ü sevmeyenler... Sevseniz ne olur, sevmeseniz ne olur; siz kedinizi ve hayatı bile sevmiyorsunuz ayol!
Atatürk'ü sevmeyenler, Atatürk'ün kendilerine kazandırdığı özgürlük ve demokrasinin bile kıymetini bilmeyecek dogmatik kişiler..!
Bir Gözlük Hikayesi...
Bugün yakın gözlüğümü kaybettiğimi farkettim. Büyük ihtimal hastaneye cildiye için gittiğimde, aslında gözlüğümün değiştirme zamanının gelmesinden dolayı, o gün göz doktoruna gitmem gerektiğini bir kez daha ihmal ettiğimi hatırladığım Cuma günü kaybettim. Değişme zamanının gelmesinden dolayı üzülmemem gerekmesine rağmen, kaybetme olayını kabul edemediğimden, kafaya taktım işte. İlk başta nasıl, nerede kaybettiğime dair aklıma hiçbir şey gelmedi. Sonra en son hangi zaman diliminde gözlüğümün bende olduğunu hatırladım. Doktorun yazdığı reçeteyi düşürdüğüm için, panikle çantamda reçeteyi ararken elime geçmişti. Ondan sonra gözlüğün bende olduğuna ve ne zaman, nasıl düştüğüne dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Ya reçeteyi ararken çantadan çıkardığım noktada unuttum ama sanmıyorum, ya da reçeteyi tekrar yazdırmak için doktorun kapısında içerideki hastanın çıkmasını beklerken çantayı tekrar karıştırıken, ya eczanede ilaç alırken, ya da yolda giderken çantanın ağzının açık kalmasından dolayı bisikletle gittiğim için düştüğünü farketmedim ya da yollarda fotoğra çekmek için iki de bir cep telefonumu çantadan çıkartırken gözlük de takılıp düştü ya da fotoğrafını çektiğim sokak çagıcısı çocuğa para verirken, ya da ya da tenis oynamaya gidince kortta çantadan malzemeleri çıkartıp yerine koyarken, son ihtimal olarak da badminton oynamaya gittiğim lisenin salonunda, dönüşte uğradığımız Emirlerde de unutmamışım zaten... Hızımı alamayıp 2 gün sonra Cuma günü hastaneden dönerkenki yollarda aradım gözlüğü ama bulamadım. Bu bahaneyle yarın ihmal ettiğim gözlük değişimi için yeninden gözlük alacağım artık. Bu kaybetme olayı, ihmali önleyerek sağlık için gözlük değişimini gerçekleştirmiş olacak aslında.
Eve dönerken birisine takıldım. Çok hoştu. Sakallıydı, entel bir görüntüsü vardı. Ve kalın camlı gözlükleri vardı. Fizik tam benim istediğim gibi zayıf, giyim tarzı açık siyah kot, üstünde örme ceket , klasik siyah ayakkabı falan... Yani stil bir erkekti, daha doğrusu benim erkek stilime tıpatıp gibiydi. Bisikletten inip onu takip ettim, oturduğu yerde oturdum ve tekrar yürümeye başladığında tekrar takip ettim. Sonra karşıma sarman bir kedi çıktı ve ona bakarken saniyeler içersinde erkek kayboldu. Sanırım caddedeki apartmanlardan birine girdi. Aradım ama bulamadım gözlüğüm gibi.
11 Kasım
Homofobiklere sert tepki verince, haklıyken haksız çıkıyorsun diyorlar. Sanki susunca haklı görüyorlar. Bari hadlerini bildirelim de haksız çıkalım daha iyi!
12 Kasım
DÜN DİBE VURMUŞTUM, BUGÜN HAYATA DÖNDÜM!
Hayatımın en dibe vurduğum günlerinden birini yaşadım dün... Deyim yerindeyse, hayata küstüm resmen, kızdım birilerine, ama en çok da kendime... Bu dünyayı öğrenemedin mi Halil dedim kendi kendime? Hak hukuk diye bir şey var mı bu ülkede, vicdan var mı, insanlık var mı, ifade özgürlüğü falan var mı da konuşuyorsun, yanlışları dile getiriyorsun? Bir şeyler olmuyorsa, bas git, bırak olduğu kadar olsun. Olmuyorsa, yarın bir daha denersin. Çünkü bu ülkede ne doğru düzgün ilerliyor ki?Cumhuriyet kurulalı 100 sene olacak yakında, hala bir karmaşa hakim coğrafyaya. Gerçekten bu ülkede yanlışları dile getiremiyorsun, hakkını savunamıyorsun, yeri geliyor konuşamıyorsun bile. Dün yaşadıklarımdan dolayı çok üzgünüm. Keşke bandı geri sarabilsek de yaşamasaydım. Çünkü gerçekten dün moralmen çok çöktüm. 15 saat yataktan çıkmadım ve kabusların en büyüklerinden birini yaşadım... Olayı çok kısa anlatmaya çalışacağım ama uzatacağım gene biliyorum. Dün yakın gözlüğümü yeniden yazdırmak için göz doktoruna gittim. Ölçümümü yaptırdım, muayene sıramı beklemeye başladım. Bakınız beklemek de sorun değil benim için. 100 yıldır halledemediğimiz hasta kuyruğunu artık kanıksadık, normalleştirdik. Bir mucize beklemiyoruz! Muayene olacağım doktorun monütördeki sıra numarası randevulu hasta olan 36. numaraya takıldı kaldı, hem de 30 küsur dakika. Önümde daha 20 kişiden fazla var. Sıra numaram 40 bu arada 36 randevulu hasta olduğu için, normal sıra 36 değil anlayacağınız. Normal sıra 20'deydi. 30 dakika da 1 numara atıyorsa öğle yemeği olan 12'ye kalan 1 saatte bana sıra gelmez diye düşündüm. Danışmaya öğleden sonra sıra hakkımı kullanabiir miyim dedim. Doktora sor dedi. Doktorun sekreterine sordum 40. numaraya sıra gelip gelmeyeceğini, yetiştirmeye çalışacağız dedi. Öğleden sonra hakkımı kullanabilir miyim dedi. Döndü doktor cevap verdi bu sefer. Öğleden sonra olmayabilirim, cenazem var!!! Odadan çıktım ve bekleme salonunda söylenmeye başladım, "Öğleden sonra olmayacaktınız, o zaman baştan bilseydik de, doktor tercihimizi ona göre yapsaydık. Diğer doktorlar 45. veya 50. hastaya bakıyor, bu doktar daha 20'de. Aynı numarada yarım saat takılı kalınır mı?" diye. Duymuş olmalı ki, kapıyı açtı ve "Ben bu kadar hızda çalışıyorum, seni muayene etmeyeceğim, beyaz koda bastım, polis çağırdım, kaçma!" dedi öfkeyle. Beyaz kodun ne demek olduğunu da bilmiyorum. Oysa doktor, hastalar onu zor durumda bıraktığı zaman polis çağrısıymış. Polisler sanki katil varmış gibi koşarak geldiler. Sanırım beni arıyorsunuz dedim. Sonra resmi süreç başladı işte. Polislerin beni darp edip etmediğine dair doktor geldi, karakola götürdüler beni, orada doktor ifade verdikten sonra ifade vereceğim için 2.5 saatten fazla süre bekletildim. Kendi kendime o kadar hayıflandım ki orada. Ulan burada 2.5 saat bekleyeceğine, bu süreci yaşayacağına, çekip gitseydin hastaneden, o gün muayene olmasaydın dedim. Daha yaşayacaklarımdam keri. İfademi verdim doktorun ifadesi geldikten sonra. Doktor; "işi aksatma, psikolojik baskı ve halkı galeyana getirme" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş. Tabi sözlü diyalog yok, fiziksel bir hareket yok, nelerden şikayetçi olacak değil mi? Hastaneye geldim ve hasta hakları bölümünde ben de doktordan şikayetçi oldum Sağlık Bakanlığı'na iletilmek üzere. Bu arada doktor, öğleden sonra olmayabilirim dedi ya, poliklinikte hasta bakmaya devam ediyordu. Oysa öğleden sonra olmayacağım demeseydi, ben eve gidecek, kargo, kurs kaydı ve kedilerimin yemek işini halledip, tekrar geri gelecektim ve bu sıkıntılı süreç yaşanmayacaktı. Polisler, tanıdığım herkes dahil bu işten bir iş çıkmayacağını söyledi. Bugün Sağlık Müdürlüğü'ne de gittim bu arada ek şikayet edilebilecek bir merci daha var mı diye, onlar da resmi kurumlara benzer ikinci bir şikayete gerek olmadığını söylediler. Onlar da bu hukuki sürecin benim alyehime sonuçlanmayacağını söyledi doktorla aramda bir şey geçmediği için. Çünkü dün ben, salonda sadece rahatsız olduğum konuları dile getirdim, o da kapıyı açıp beni tutuklattı. Konu bundan ibaret. Ve de dediği gibi benim söylemlerim ne psikolojik baskı yaratacak türdendi, ne iş düzenini aksatmış olabilir, ne de halk galeyana geldi. Çünkü doktor muayene sürecine devam etti. Tek rahatsız olduğum ve beni en çok üzen durum ne biliyor musunuz; adalete güvenmeyiş oluşum. Hani bizde bir atasözü vardır ya ("bir canlı türü" "bir canlı türü"nü ısırmaz) diye!
Bu ülkenin bir doktorunun "seni muayene etmeyeceğim" demesini asla unutmayacağım ve affetmeyeceğim.
Doktorun hastasını muayene etmeme hakkı insanlık dışıdır!
Dün dipsiz bir kuyuya düşmüşüm de, çıkamayacakmışım gibi hissetmiştim. Bana bu duyguyu yaşatanları evrene havale ediyorum!
Hasta olan bir kişi hastaneye keyfinden gelmiyor. Çok hastaya bakıyorlar diye doktorlara anlayış bekleniyor ama asıl anlayış gösterilmesi gereken hastalardır. Doktorlara diyeceğim o ki, siz hasta olup hiç saatlerce kuyrukta beklediniz mi? Hastalar koyun sürüsü değil, insandır unutmayın! Doktorlara bakıyorum da, sanki görevlerini yapmıyorlar da, binbir minnetle oraya gelmişler gibi. Bi severek yapın işinizi be!
13 Kasım 2020
Bazı insanlara yetkiler verilmesi veya ayrıcalıklar tanınması, onları diğer insanlardan üstün veya haklı kılamaz, kılmamalı!
Bana Türkiye'de adaletten bahsederseniz, bu, siz de adaletsizsiniz demektir!
Eşcinsel ilişkiye giren bir adamın, çocuğunun eşcinsel olmasını kabul etmemesi homofobinin ne menem bir şey olduğunun göstergesi
Bana ağarmış sakallarını kes, yaşlı gösteriyorsun diyorlar ama ben yaşlı görünmeyi seviyorum da, daha da ötesi yaşam sürecinin izlerini üzerimde görmek apayrı heyecanlandırıyor beni. Bana şu anda 20 yaş görüntüsüne dönme şansı verseler kabul etmem!
Siz hiç oral seks yapmıyor musunuz; doğanın, hayatın gerçeği bir şey bu!
Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf hoşuma gidiyor diye oral seks yaptım!
Yasak ne ayol! Ahlaksızsa ahlaksız, dibine kadar devam edeceğim yalamaya!
15 Kasım
Çitoş kızımın 5 yavrusundan biri dün gece melek oldu... 21 kişi kaldılar böylece kedi ailem!
Apartmanının bahçesinde kedi istemeyen, bunun için savaş veren ve o kedileri yok eden insancıklarla aynı dünyada yaşamak utanç v..
Hayatta hiç kimseye bel bağlamayın, imkansız da olsa kendiniz yapmaya çalışın!
50 yıllık hayatımda öğrenemediğim tek ders,insanlarla ben haklı olsam da uğraşmamam gerektiğiydi!Bırak ne halleri varsa görsünler!
İnsan her gün bir film izlemeli, sürekli müzik dinlemeli, fotoğraf çekmeli, resim bakmalı, biraz kitap okumalı, şiir okumalı, dergi sayfalarını karıştırmalı, bi branşta spor yapıp mücadele vermeli, doğanın oksijenini içine çekip nefesini açmalı, hayvanları sevip onlarla ilgilenmeli, birilerine menfaatsiz yardımcı olmalı, bisiklete atlayıp turlamalı falan... Ben böyle hayat buluyorum şu kısa yaşamda. ParaymışPulmuş, hırsmış, mevkiymiş; hepsi fasa fiso! Soruyorum çok çalışıp servet yapanlara; nereye götüreceksiniz bir "kültür sanat spor merkezi" falan açsanız da insanlar aydınlansa! Bankadaki hesaplarınızla, kapitalist sistem insanların hayatlarını sömürüyor, farkında değil misiniz? benim param yok, servetim yok, borcum var ama huzurlu bir şekilde yaşamaya çalışıyorum, hayvanları hayata tutundurmaya çalışıyorum, hayatı paylaşmak isteyenlerle bir şeyler yapmaya çalışıyorum... Koskoca 50 yıl bir solukta geçip gitmiş. Gerçekten insanın yanında taşıyabileceği, sadece hayatta öğrendikleri...
Domalarak yatıyor ve parçala beni diyor. Sözde sapına kadar heteroseksüel!
17 Kasım
Protesto ifade özgürlüğü kapsamında demokratik bir haktır ama diktatör zihniyetlerin olduğu ülkelerde suç sayılabilir!
18 Kasım
Hayatın 1 tane olduğuna inanıyordu ve sonsuza kadar yaşauacak bir isim bıraktı evrene!
Gerçek sanatçılar ölmez. Bana şu anda Yıldız Kenter ölmüş gibi gelmiyor! Çünkü koskoca bir "Yıldız Kenter" var yaşayan.
Bir dönem ölüm tehlikesi atlatan kan verdiğim bir lezbiyen, sanki benim kanım kirliymiş gibi, zaten senin kullanılmadı demişti!
İki haber.. Avustralya'daki yngınların sebebi eşcinsellik.. Fransa'da kilise eşcinsel evlilikleri de kutsayacak.. Geri zekalılar!
20 Kasım
Evime kimsenin gelmeMesinden çok memnumum. Çünkü beni kendileriyle kedilerim arasında bırakacaklar. "Ne bu kadar kedi, içerisi çok pis kokuyor" diyecekler. Bir dakika; benim kedilere karşı vicdanım, her şeyin üstünde. siz kimsiniz yaa.?! DIŞ KAPININ DIŞ MANDALI!
Dün sevişirken ikinci bir erkeğim daha geldi ve dahil omak istedi. İki sözde veya değil heteronun birbirne tedirgin tedirgin teması ve testoteron oranlarının tavan yapması çok büyük bir zaferdi benim için. İkisi için de unutamayacakları, akıllarına geldikçe heyecan duyacakları bir anı oldu!
24 Kasım
Eşcinsellik döt meselesi değil; kafa meselesi, hangi cinsten hoşlandığındır!
Eşcinselliğinden şüphelendiğiniz bütün sanatçılar, hatta konduramadıklarınız bile eşcinsel; içiniz rahat olsun! Bi' sayarsam..!
Ben, bir erkek gay diyorsam, % 200 gay'dir. Eşcinsel, eşcinselin ciğerini bilir!
Sap gibi hiçbir işe yaramayan hetero olacağıma, homofobiye karşı mücadele veren eşcinsel olmayı her zaman tercih ederdim!
Uzaktan akrabalardan birisi bana, eşcinsel olduğum için ailenin yüz karası demiş. Ulan sen kendine baksana dolandırıcı mafya!
Benimle telefonda konuşan sözde arkadaşım, telefonu kapatmayı unutunca ne ibneliğimi koyuyor, ne döt verenliğimi! 2 yüzlüler sizi!
26 Kasım
Denizli'deki moda günlerini halka açık olmadığı, sadece özel davetlilere açık olduğu için izleyemedim. Alın kafanıza sokun moda günlerinizi...
ACİLEN KURTARILMASI GEREKENLER!
Kanadalılar levyelerle Fok balıklarını, Avustralyalılar sayıları fazla diye Kanguruları, o modern bildiğimiz Japonlar Yunus balıklarını, insanlar buzulları eriterek Penguenleri, Çinliler Uygur Türklerini katletmekten ne zaman vazgeçecekler acaba?
Bana bir tane Taylor Swift şarkısı söyler misin deseler, inanın bir tane bile aklımda yok!
Gururmuzsun Haluk Bilginer... Bunu senden başka kimse başaramazdı biliyorum... Çünkü oyunculuk bir bakış açısıdır da... Öyle duyarlı, öyle hümanistsin ki... En iyi erkek oyuncu ödülü Emmy!
27 Kasım
İKİ KEDİM KAYIP, MAHALLELELİ ORGANİZE ŞEKİLDE KEDİ DÜŞMANLIĞINA MI BAŞLADI?
Bugünlerde ben kaçtıkça bütün belalar üstüme geliyor... Karşı apartmandaki adam kedilerimden şkayet etti. Güya onun üstündeki apartman sahibi şikayetçi olmuş. Oysa kediler bu senenin yavruları olduğu için dışarıya çıkmıyorlar ki daha. Neymiş, apartmanının önüne park ettiği arabasının üstüne kediler çıkıyormuş da, onlar benim kedim olabilirmiş. Benden şikayetçi olacaklarmış. Çok sinirlendim. "Ben kendi dünyasında yaşayan, gerekmedikçe rahatsız etmemek için tanıdıklarıma bile selam vermekten çekinen bir insanken, bu iyiniyetliliğimin suistimal edilmesi karşısında beni delirtirsiniz ve bırakın şikayet ettiğiniz mercileri, bütün dünyayı karşıma bile alabilirim bu yüzden." dedim. Sonrasında içime bir kurt düştü. Bu adamı ben 10 küsur senedir tanıyorum ve kedileirmle ilgili hiçbir söylemde bulunmazdı. Ne oldu da böyle oldu diye merak etmeye başladım. Ve dünden beri iki anne kedim yok. Belki paranoya etmiş olabilirim, sokaklarda da sanki hiç kedi yok gibi. Mahallemizdeki kedilerin bakımını üstlenen Ayşegül hanımı aradım, belediyenin kedileri toplama gibi bir faaliyetinin olup olmadığına dair. Bilgisi olmadığını söyledi ama mahallede ona karşı imza kampanyası toplayacaklarmış kedilere bakmaması için. Aynı sokaktayız zaten. Acaba organize bir kedi düşmanlığı mı başlamıştı mahallede?
Gerçekten hayvan düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyorum. Bu hayvanlar evde beslenmeyecek, sokakta beslenmeyecek, ne yapsınlar öyleyse? Kuş beyinli mi bunlar acaba diyorum? Artık bir de şu başladı. Kedi köpek düşmanı mahalleli, hayvanseverlerin ev sahiplerine baskı yapıyorlar evden attırmak için. Mahallemizdeki kedilere bakan Ümran hanımda taşınmış köye ve kaldığı apartmanın giriş kapısının kediler için açılan deliğini kapatmışlar. Ayşegül hanım da yorulmuş mahalle baskısından. Gitmeyi düşünüyor ama mahalledeki kedilere kim bakacak ben gidersem diyor?
29 Kasım
Rap kesinlikle bir müzik değildir; dilin anlaşılamaz hale getirilmesidir; hatta seviyesizliktir.
Hayvanlara hizmet insnalara hizmet etmekten elbette daha iyi; en azından yedirip içirdikten sonra arkanızdan eksik yazmıyorlar!
Melek isimli kızım sokak kızı İrma'nın yadigarı bana. Yani bu evde doğdu, bu evin kişilerinden. 2 yaşında. İki kere doğurdu ama hiçbir yavrusu yaşamadı ama ona rağmen evdeki 220 yavruya annelik yaptı onları emzirerek. Evde kedi çoğalınca, o da üvey annesi Lilly gibi kurtuluşu kendini sokağa atmakta buldu. Çünkü yavrular anneleri izin verdiği sürece, sonsuza kadar bile emiyorlar. Çünkü yavrular annelerini belli bir süre sonra süt deposu gibi görüyorlar. Lilly gibi Melek de dışarıda daha fazla vakit geçirince kendini topladı ve daha sağlıklı oldu. Çünkü yavruların sömürüsü bitti. Bu sabah yağmurlu bir havada ıslak ıslak döndü. Şimdi kucağımda özlem gideriyoruz bu satırları yazarken...
1 paket sigara 15 lira mı? Vicdansızlar! İnternetten 2 kilo kedi maması parası! Bana verseniz ya o parayı! 22 kedim var!
Cenneti gördüm! Artık ölebilirim ama kediler bensiz yapabilirler mi ki?
Samimiyetsiz "hayırlı Cumalar" dileğini ve "nasılsın?" hal hatır sormasını sevmiyorum! Bunu bana yapmayın! Direkt konuya lütfen!
Yoğurt ve peyniri çok seviyorum ama sütü ancak kedilere aldığım için içiyorum. Beni bira kutusu ve rakı şişsesiye, şarap kadehiyle göremeyeceksiniz. Çünkü ihtiyacım yok!
Dün bir video izledim... Cumhurbaşkanının milyarlaca dolarlık servetinden bahsediyordu. Benim servetim yok, borcum var ve kendimi zor idare ediyorum ama tek derdim dünyadaki hayvanları kurtarabilmek. Çok merak ediyorum gerçekten; bu zenginler çok servet yapma sevdasıyla nasıl mutlu olabiliyorlar; dünyada o kadar bakıma muhtaç insan ve hayvan varken? Bunlar ölürken, öleceklerinden çok arkada bıraktıkları servete üzülüyorlardır inanın!
Bugün"insan"lardan biri kedilerim için 15 kilo mama yardımı teklifinde bulundu. Cennetin kapısı işte bu kişilere açılacak!
Bugün kedilerimin şanslı günüyd. Üniversite öğrencileri yardım kampanyası başlatmış. Evdeki 22 kişilik ailemizden bahsettim ve yapılan yardımlardan mama bana da yönlendirecekler. UMARIM!
Keşke sesim olsaydı da bir erkek olarak bile soprano olarak ve opera söyleyerek herkesin kulaklarının zarını patlatsaydım!
2 Kasım
Eşcinsellik denilince günah, Lut Kavmi diyorlar. Hak yiyerek milyonlarca dolarlık servet yaparken Tanrı aklınıza gelmiyor ama?
Alın teriyle servet yapılsaydı, herkes milyarder olurdu. Tabi aptal çok dünyada sırtından milyarlar kazandıran!
Yaaa, canı sıkılınca, insanların müzik konusunda eleştirecekleri ilk iki isim Demet Akalın ve Gülben Ergen oluyor. Kadınlar güzel ve de kariyerlerinin başında mankenlik yapmışlarsa suç mu? Bu manasız eleştirinin tek sebebi tartışmasız bu iki sanatçının, evet sanatçıdır bu kişiler, ses sanatçısıdırlar, şov sanatçısıdırlar, müzik adına bir şeyler icra etmektedirler, işlerine saygı duymaları sonucu emek verip çok başarılı olmaları, hatta müzik tarihimizin en başarılı iki kadın sanatçısıdır. Başarı nedir; istikrardır. Maşallah ilk albümlerinden beri hiç düşmediler ve hep zirvedeler. Ve yaptıkları işlere bakın; bir standart var; basit değiller; beste olarak melodik, düzenleme olarak uzun vadeli... İşin içine görselliklerini katmalarıysa şaşırtıcı olmamalı.
Müzik albümleri satmıyor diye albüm yapmamak kadar saçma bir şey olamaz. Albüm bir sanatçının kartviziti, referansıdır. Albüm maliyetli mi dediniz; bu iki kadın niye harcama yapıyor öyleyse albümlerine? Şu anda en iyi besteciler kimlerse, basıyorlar parayı, alıyorlar; çünkü emkleirnin karşılığını konser olarak, vesaire olarak alıyorlar. Gerçekten sadece ses yetmiyor bu işler için. Bana göre bu iki isim Ajda Pekkan'dan daha değerlidir. Ajda Pekkan 80'lerde yaptığı işlerle kalmıştır, sonrası fiyaskodur! Çünkü Ajda gibi sadece isimleriyle varolmuyorlar; üretiyorlar!
Lilly Gudubet hanımın kızı.. Annesi Gudubet rahmetli olmuştur büyük ihtimal. O da zor koşullarda ayakta kalabilen kedilerdendi. Doğaya çok katkı sağladı türünün neslini sürdürerek. Lilly 3 yaşında ve bu yıl iki kere yavruladı. Son yavrularını dışarıda yapıp, 2 aylık olduktan sonra bana bırakıp gitti. Artık sokakları tercih etti evde 22 kedi olunca. Arada bir geliyor. Gelince de çığlık kıyamet. Çünkü evdeki kedi kalabalıklığında rahatsız oluyor. Bugün de gene çığlık kıyamet koptu. Lilly çok akıllı ve de yavrularına karşı çok fedakar ve koruyucu. Mesela yavruları için bir insna saldırabilir. Ben sahibi olmama rağmen bana saldırmış, hatta üzerime yürümüştür ve ben kendimi bir cisimle savunmak zorunda kalmışımdır. Yani ev kedisi ama bir kaplan özgüvenine sahip.
Hit şarkıların arkasında Nazan Öncel ve Serdar Ortaç'ın olması bir tesadüf olamaz!
Emekliliğime 333 gün kaldı. Geçecek ve o gün bana ne o günden, ne de yarından bahsedin; dünü soracağım ben size o gün!
Kral vatandaşa bugün 1 lira mı istersin yarın 3 lira mı demiş. Vatandaş hiçbirini istemem, keşke dün 50 kuruş verseydin demiş!
Ben ne bal severim, ne de balık; yemem hiç. Ama sokaktan gelen kalçası engelli bal kızım PIRIL baldan tatlıdır. Onu dünyalara değişmem. Eğer insan çocuklarım olsaydı, kedilerden daha fazla sevmezdim. Kendimi çok iyi tanıyorum!
Önyargıya karşı savunu yapmak hem imkansız, hem de manasızdır; çünkü önyargılı kişiler cahil oldukları için önyargıyla beslenir.
"O kadar paylaşımı kimse beğenmediği için boşuna yapıyorsun" diyorlar. Çok beğenilecek olsa, niye paylaşım yapayım ki?
5 Kasım
Eğer kedilerin güvenini kazanırsanız, sizden asla vazgeçmezler; aşkla bağlanırlar size!
6 Kasım
Uzun süredir hazırlıkları devam eden filmin Denizli ve ben ile ilgili böülümü çekildi. Güzel bir deyimdi, kendimi anlatma fırsatı bulduğum bir çalışmaydı, keyifliydi, çalışma arkadaşlarımız tanımaktan çok mutluluk duyduğum karakterde inanlardı ve nihayet uzun süredir tanıştığımız ve yüzyüze nihayet görüşebildiğimiz H. arkadaşımla Denizli'de bu fırsatı yakalamak ayrıca mutluluk vericiydi. Herkese, her şey için çok teşekkürler. Mustafa Zini yi de bekliyorduk ama gelememiş. Ona da kocaman sevgiler bu projeye önayak olduğu için. Umarım amacına ulaşır bu emekler. Projeden bahsedemiyorum, festivallerde görüşmek dileğiyle..
7 Kasım
Kedilerimi neden sahiplendirmiyorum;
1. İnsanara karşı bir güvensizlik var; nereden bileyim ki onları benim kadar içten bir şekilde seveceklerini; bana göre kedi bakmak iç ve dış parazit aşılarını yaptırmak değil, onları kendi çocukların gibi içten bir şekilde sevebilmektir.
2. Sahiplenilen kedilerin hayat boyu eve kapalı olma durumu söz konusu; oysa bende büyüdükten sonra sokağa karışma şansları var ömürleri sokakta çok uzun olmaması riskine rağmen ama uzun süre yaşayabilme şansları da mevcıt.
3. Ben kedilere hayvan sevmek isteyince, bir süs eşyası gibi sahiplenilmesi gereken bir şey olarak düşünmüyorum; onların yaşama haklarına saygı adına ilgileniyorum onlarla; gerçekten bakıma ihtiyaçları olmasa ve hayatlarını güvenli bir şekilde sürdürebilme imkanları olsa, evde asla kedi beslemem.Çünkü onlar birer birey; bizim hükümlerimize göre yaşamak zorunda değiller.
4. Bugün sahiplenip de, sonra bakması zor olunca elden çıkarmayı düşünenlere de rastlamıyor muyuz?
8 Kasım
Eşcinsellik bir hastalık değil, tedavi gerektirmiyor ama eşcinselliğe karşı çıkmak bir hastalıktır, tedavi gerektiriyor!
Doğanın değiştirilemez genetiksel bir gerçeği olan eşcinselliğe karşı çıkmak, tedavi gerektiren psikolojik bir rahatsızlıktır!
Bugün sağlık kontolü günüydü. Şükür bir şey çıkmadı. Sonra sağlıklı olmanın koşulu sporumuzu yaptık tenis oynayarak... Akşaam da badminton var bir engel çıkmazsa... Yüzmeye de başlıyorum yeniden... E bisikle sorumuz 7/24...
9 Kasım
İzmir'de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu'nda yer alan AKP Meclis Kadın Üyeleri eşcinselliğe tahammül edemedikleri için istifa etmişler. Sormayın, bi üzüldük, bi üzüdük, bi daha üzüldük. Deniz Çakı'a saygılar bu arada. Burası Atatürk'ün kurduğu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'dir. Ve doğmatizmle işimiz olamaz. Homofibik olacağınıza, cahilliğinizden utanın!
Türkiye'de 35 yıldır AIDS'i ne patladabildiler, ne de eşcinsel hastalığı yapabildiler. AIDS'li sayısı 1335; eşcinsel AIDS'li sayısı sadece 102, AIDS'li heteroseksüel erkek ve kadın sayısı 675.ve diğer yollarla bulaştıranlar..! Ahlakçılar size söylüyorum; ne AIDS'i patlatabileceksiniz, ne de eşcinsel hastalığı yapabileceksiniz!
Bulaşıcı hastalıklar tahlillerinizi belli aralıklarla yaptırın. Devlet hastanelerinde sigorta kapsamında bedava! Utanmayın!
AIDS'e eşcinsel hastalığı diyen heteroseksüel cahil homofobikler; size de bi ' HIV virüsü basalım da, görün ebenizin apartını!
HIV Virüsü vücuda girerken, bu eşcinsel diye ne cinsel yönelim seçiyor, ne de ahlakçılık yapıyor; geri zekalı olmayın!
Bir arkadaşım umreye gitti eşcinsellikten kurtulmak için, birkaç arkadaşım evlendi, bir arkadaşım her Cuma namaza başladı, bir arkadaşım dine yönelerek kafayı yedi, bazı arkadaşlarımı ailelere doktora götürdü, bazılarını hocaya muska yaptırmaya, bazılarını da geneleve-kadınla ilişkiye girerse düzelir diye ama çükleri kalkmamış zaten kadına ama hepsi de hala eşcinsel, hepsi de anlayın işte..! Bazı aileler de çocuklarını öldürdü eşcinsel diye veya yaşayan birer ölü hailne getirdiler ama eşcinsellik hala baki! Bazı aileler de çocuklarını travesti yaptı erkek olamıyorsa bari kadın olsun diye ama onlar da hadım edildikleri için mutsuz oldular!
Atatürk olmasaydı bağımsız bir Türkiye olmayacaktı ve ne ben ben olabilirdim, ne de kendimi bu kadar özgürce ifade edebilirdim!
10 Kasım
Atatürk'ü sevmeyenler... Sevseniz ne olur, sevmeseniz ne olur; siz kedinizi ve hayatı bile sevmiyorsunuz ayol!
Atatürk'ü sevmeyenler, Atatürk'ün kendilerine kazandırdığı özgürlük ve demokrasinin bile kıymetini bilmeyecek dogmatik kişiler..!
Bir Gözlük Hikayesi...
Bugün yakın gözlüğümü kaybettiğimi farkettim. Büyük ihtimal hastaneye cildiye için gittiğimde, aslında gözlüğümün değiştirme zamanının gelmesinden dolayı, o gün göz doktoruna gitmem gerektiğini bir kez daha ihmal ettiğimi hatırladığım Cuma günü kaybettim. Değişme zamanının gelmesinden dolayı üzülmemem gerekmesine rağmen, kaybetme olayını kabul edemediğimden, kafaya taktım işte. İlk başta nasıl, nerede kaybettiğime dair aklıma hiçbir şey gelmedi. Sonra en son hangi zaman diliminde gözlüğümün bende olduğunu hatırladım. Doktorun yazdığı reçeteyi düşürdüğüm için, panikle çantamda reçeteyi ararken elime geçmişti. Ondan sonra gözlüğün bende olduğuna ve ne zaman, nasıl düştüğüne dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Ya reçeteyi ararken çantadan çıkardığım noktada unuttum ama sanmıyorum, ya da reçeteyi tekrar yazdırmak için doktorun kapısında içerideki hastanın çıkmasını beklerken çantayı tekrar karıştırıken, ya eczanede ilaç alırken, ya da yolda giderken çantanın ağzının açık kalmasından dolayı bisikletle gittiğim için düştüğünü farketmedim ya da yollarda fotoğra çekmek için iki de bir cep telefonumu çantadan çıkartırken gözlük de takılıp düştü ya da fotoğrafını çektiğim sokak çagıcısı çocuğa para verirken, ya da ya da tenis oynamaya gidince kortta çantadan malzemeleri çıkartıp yerine koyarken, son ihtimal olarak da badminton oynamaya gittiğim lisenin salonunda, dönüşte uğradığımız Emirlerde de unutmamışım zaten... Hızımı alamayıp 2 gün sonra Cuma günü hastaneden dönerkenki yollarda aradım gözlüğü ama bulamadım. Bu bahaneyle yarın ihmal ettiğim gözlük değişimi için yeninden gözlük alacağım artık. Bu kaybetme olayı, ihmali önleyerek sağlık için gözlük değişimini gerçekleştirmiş olacak aslında.
Eve dönerken birisine takıldım. Çok hoştu. Sakallıydı, entel bir görüntüsü vardı. Ve kalın camlı gözlükleri vardı. Fizik tam benim istediğim gibi zayıf, giyim tarzı açık siyah kot, üstünde örme ceket , klasik siyah ayakkabı falan... Yani stil bir erkekti, daha doğrusu benim erkek stilime tıpatıp gibiydi. Bisikletten inip onu takip ettim, oturduğu yerde oturdum ve tekrar yürümeye başladığında tekrar takip ettim. Sonra karşıma sarman bir kedi çıktı ve ona bakarken saniyeler içersinde erkek kayboldu. Sanırım caddedeki apartmanlardan birine girdi. Aradım ama bulamadım gözlüğüm gibi.
11 Kasım
Homofobiklere sert tepki verince, haklıyken haksız çıkıyorsun diyorlar. Sanki susunca haklı görüyorlar. Bari hadlerini bildirelim de haksız çıkalım daha iyi!
12 Kasım
DÜN DİBE VURMUŞTUM, BUGÜN HAYATA DÖNDÜM!
Hayatımın en dibe vurduğum günlerinden birini yaşadım dün... Deyim yerindeyse, hayata küstüm resmen, kızdım birilerine, ama en çok da kendime... Bu dünyayı öğrenemedin mi Halil dedim kendi kendime? Hak hukuk diye bir şey var mı bu ülkede, vicdan var mı, insanlık var mı, ifade özgürlüğü falan var mı da konuşuyorsun, yanlışları dile getiriyorsun? Bir şeyler olmuyorsa, bas git, bırak olduğu kadar olsun. Olmuyorsa, yarın bir daha denersin. Çünkü bu ülkede ne doğru düzgün ilerliyor ki?Cumhuriyet kurulalı 100 sene olacak yakında, hala bir karmaşa hakim coğrafyaya. Gerçekten bu ülkede yanlışları dile getiremiyorsun, hakkını savunamıyorsun, yeri geliyor konuşamıyorsun bile. Dün yaşadıklarımdan dolayı çok üzgünüm. Keşke bandı geri sarabilsek de yaşamasaydım. Çünkü gerçekten dün moralmen çok çöktüm. 15 saat yataktan çıkmadım ve kabusların en büyüklerinden birini yaşadım... Olayı çok kısa anlatmaya çalışacağım ama uzatacağım gene biliyorum. Dün yakın gözlüğümü yeniden yazdırmak için göz doktoruna gittim. Ölçümümü yaptırdım, muayene sıramı beklemeye başladım. Bakınız beklemek de sorun değil benim için. 100 yıldır halledemediğimiz hasta kuyruğunu artık kanıksadık, normalleştirdik. Bir mucize beklemiyoruz! Muayene olacağım doktorun monütördeki sıra numarası randevulu hasta olan 36. numaraya takıldı kaldı, hem de 30 küsur dakika. Önümde daha 20 kişiden fazla var. Sıra numaram 40 bu arada 36 randevulu hasta olduğu için, normal sıra 36 değil anlayacağınız. Normal sıra 20'deydi. 30 dakika da 1 numara atıyorsa öğle yemeği olan 12'ye kalan 1 saatte bana sıra gelmez diye düşündüm. Danışmaya öğleden sonra sıra hakkımı kullanabiir miyim dedim. Doktora sor dedi. Doktorun sekreterine sordum 40. numaraya sıra gelip gelmeyeceğini, yetiştirmeye çalışacağız dedi. Öğleden sonra hakkımı kullanabilir miyim dedi. Döndü doktor cevap verdi bu sefer. Öğleden sonra olmayabilirim, cenazem var!!! Odadan çıktım ve bekleme salonunda söylenmeye başladım, "Öğleden sonra olmayacaktınız, o zaman baştan bilseydik de, doktor tercihimizi ona göre yapsaydık. Diğer doktorlar 45. veya 50. hastaya bakıyor, bu doktar daha 20'de. Aynı numarada yarım saat takılı kalınır mı?" diye. Duymuş olmalı ki, kapıyı açtı ve "Ben bu kadar hızda çalışıyorum, seni muayene etmeyeceğim, beyaz koda bastım, polis çağırdım, kaçma!" dedi öfkeyle. Beyaz kodun ne demek olduğunu da bilmiyorum. Oysa doktor, hastalar onu zor durumda bıraktığı zaman polis çağrısıymış. Polisler sanki katil varmış gibi koşarak geldiler. Sanırım beni arıyorsunuz dedim. Sonra resmi süreç başladı işte. Polislerin beni darp edip etmediğine dair doktor geldi, karakola götürdüler beni, orada doktor ifade verdikten sonra ifade vereceğim için 2.5 saatten fazla süre bekletildim. Kendi kendime o kadar hayıflandım ki orada. Ulan burada 2.5 saat bekleyeceğine, bu süreci yaşayacağına, çekip gitseydin hastaneden, o gün muayene olmasaydın dedim. Daha yaşayacaklarımdam keri. İfademi verdim doktorun ifadesi geldikten sonra. Doktor; "işi aksatma, psikolojik baskı ve halkı galeyana getirme" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş. Tabi sözlü diyalog yok, fiziksel bir hareket yok, nelerden şikayetçi olacak değil mi? Hastaneye geldim ve hasta hakları bölümünde ben de doktordan şikayetçi oldum Sağlık Bakanlığı'na iletilmek üzere. Bu arada doktor, öğleden sonra olmayabilirim dedi ya, poliklinikte hasta bakmaya devam ediyordu. Oysa öğleden sonra olmayacağım demeseydi, ben eve gidecek, kargo, kurs kaydı ve kedilerimin yemek işini halledip, tekrar geri gelecektim ve bu sıkıntılı süreç yaşanmayacaktı. Polisler, tanıdığım herkes dahil bu işten bir iş çıkmayacağını söyledi. Bugün Sağlık Müdürlüğü'ne de gittim bu arada ek şikayet edilebilecek bir merci daha var mı diye, onlar da resmi kurumlara benzer ikinci bir şikayete gerek olmadığını söylediler. Onlar da bu hukuki sürecin benim alyehime sonuçlanmayacağını söyledi doktorla aramda bir şey geçmediği için. Çünkü dün ben, salonda sadece rahatsız olduğum konuları dile getirdim, o da kapıyı açıp beni tutuklattı. Konu bundan ibaret. Ve de dediği gibi benim söylemlerim ne psikolojik baskı yaratacak türdendi, ne iş düzenini aksatmış olabilir, ne de halk galeyana geldi. Çünkü doktor muayene sürecine devam etti. Tek rahatsız olduğum ve beni en çok üzen durum ne biliyor musunuz; adalete güvenmeyiş oluşum. Hani bizde bir atasözü vardır ya ("bir canlı türü" "bir canlı türü"nü ısırmaz) diye!
Bu ülkenin bir doktorunun "seni muayene etmeyeceğim" demesini asla unutmayacağım ve affetmeyeceğim.
Doktorun hastasını muayene etmeme hakkı insanlık dışıdır!
Dün dipsiz bir kuyuya düşmüşüm de, çıkamayacakmışım gibi hissetmiştim. Bana bu duyguyu yaşatanları evrene havale ediyorum!
Hasta olan bir kişi hastaneye keyfinden gelmiyor. Çok hastaya bakıyorlar diye doktorlara anlayış bekleniyor ama asıl anlayış gösterilmesi gereken hastalardır. Doktorlara diyeceğim o ki, siz hasta olup hiç saatlerce kuyrukta beklediniz mi? Hastalar koyun sürüsü değil, insandır unutmayın! Doktorlara bakıyorum da, sanki görevlerini yapmıyorlar da, binbir minnetle oraya gelmişler gibi. Bi severek yapın işinizi be!
13 Kasım 2020
Bazı insanlara yetkiler verilmesi veya ayrıcalıklar tanınması, onları diğer insanlardan üstün veya haklı kılamaz, kılmamalı!
Bana Türkiye'de adaletten bahsederseniz, bu, siz de adaletsizsiniz demektir!
Eşcinsel ilişkiye giren bir adamın, çocuğunun eşcinsel olmasını kabul etmemesi homofobinin ne menem bir şey olduğunun göstergesi
Bana ağarmış sakallarını kes, yaşlı gösteriyorsun diyorlar ama ben yaşlı görünmeyi seviyorum da, daha da ötesi yaşam sürecinin izlerini üzerimde görmek apayrı heyecanlandırıyor beni. Bana şu anda 20 yaş görüntüsüne dönme şansı verseler kabul etmem!
Siz hiç oral seks yapmıyor musunuz; doğanın, hayatın gerçeği bir şey bu!
Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf hoşuma gidiyor diye oral seks yaptım!
Yasak ne ayol! Ahlaksızsa ahlaksız, dibine kadar devam edeceğim yalamaya!
15 Kasım
Çitoş kızımın 5 yavrusundan biri dün gece melek oldu... 21 kişi kaldılar böylece kedi ailem!
Apartmanının bahçesinde kedi istemeyen, bunun için savaş veren ve o kedileri yok eden insancıklarla aynı dünyada yaşamak utanç v..
Hayatta hiç kimseye bel bağlamayın, imkansız da olsa kendiniz yapmaya çalışın!
50 yıllık hayatımda öğrenemediğim tek ders,insanlarla ben haklı olsam da uğraşmamam gerektiğiydi!Bırak ne halleri varsa görsünler!
İnsan her gün bir film izlemeli, sürekli müzik dinlemeli, fotoğraf çekmeli, resim bakmalı, biraz kitap okumalı, şiir okumalı, dergi sayfalarını karıştırmalı, bi branşta spor yapıp mücadele vermeli, doğanın oksijenini içine çekip nefesini açmalı, hayvanları sevip onlarla ilgilenmeli, birilerine menfaatsiz yardımcı olmalı, bisiklete atlayıp turlamalı falan... Ben böyle hayat buluyorum şu kısa yaşamda. ParaymışPulmuş, hırsmış, mevkiymiş; hepsi fasa fiso! Soruyorum çok çalışıp servet yapanlara; nereye götüreceksiniz bir "kültür sanat spor merkezi" falan açsanız da insanlar aydınlansa! Bankadaki hesaplarınızla, kapitalist sistem insanların hayatlarını sömürüyor, farkında değil misiniz? benim param yok, servetim yok, borcum var ama huzurlu bir şekilde yaşamaya çalışıyorum, hayvanları hayata tutundurmaya çalışıyorum, hayatı paylaşmak isteyenlerle bir şeyler yapmaya çalışıyorum... Koskoca 50 yıl bir solukta geçip gitmiş. Gerçekten insanın yanında taşıyabileceği, sadece hayatta öğrendikleri...
Domalarak yatıyor ve parçala beni diyor. Sözde sapına kadar heteroseksüel!
17 Kasım
Protesto ifade özgürlüğü kapsamında demokratik bir haktır ama diktatör zihniyetlerin olduğu ülkelerde suç sayılabilir!
18 Kasım
Hayatın 1 tane olduğuna inanıyordu ve sonsuza kadar yaşauacak bir isim bıraktı evrene!
Gerçek sanatçılar ölmez. Bana şu anda Yıldız Kenter ölmüş gibi gelmiyor! Çünkü koskoca bir "Yıldız Kenter" var yaşayan.
Bir dönem ölüm tehlikesi atlatan kan verdiğim bir lezbiyen, sanki benim kanım kirliymiş gibi, zaten senin kullanılmadı demişti!
İki haber.. Avustralya'daki yngınların sebebi eşcinsellik.. Fransa'da kilise eşcinsel evlilikleri de kutsayacak.. Geri zekalılar!
20 Kasım
Evime kimsenin gelmeMesinden çok memnumum. Çünkü beni kendileriyle kedilerim arasında bırakacaklar. "Ne bu kadar kedi, içerisi çok pis kokuyor" diyecekler. Bir dakika; benim kedilere karşı vicdanım, her şeyin üstünde. siz kimsiniz yaa.?! DIŞ KAPININ DIŞ MANDALI!
Dün sevişirken ikinci bir erkeğim daha geldi ve dahil omak istedi. İki sözde veya değil heteronun birbirne tedirgin tedirgin teması ve testoteron oranlarının tavan yapması çok büyük bir zaferdi benim için. İkisi için de unutamayacakları, akıllarına geldikçe heyecan duyacakları bir anı oldu!
24 Kasım
Eşcinsellik döt meselesi değil; kafa meselesi, hangi cinsten hoşlandığındır!
Eşcinselliğinden şüphelendiğiniz bütün sanatçılar, hatta konduramadıklarınız bile eşcinsel; içiniz rahat olsun! Bi' sayarsam..!
Ben, bir erkek gay diyorsam, % 200 gay'dir. Eşcinsel, eşcinselin ciğerini bilir!
Sap gibi hiçbir işe yaramayan hetero olacağıma, homofobiye karşı mücadele veren eşcinsel olmayı her zaman tercih ederdim!
Uzaktan akrabalardan birisi bana, eşcinsel olduğum için ailenin yüz karası demiş. Ulan sen kendine baksana dolandırıcı mafya!
Benimle telefonda konuşan sözde arkadaşım, telefonu kapatmayı unutunca ne ibneliğimi koyuyor, ne döt verenliğimi! 2 yüzlüler sizi!
26 Kasım
Denizli'deki moda günlerini halka açık olmadığı, sadece özel davetlilere açık olduğu için izleyemedim. Alın kafanıza sokun moda günlerinizi...
ACİLEN KURTARILMASI GEREKENLER!
Kanadalılar levyelerle Fok balıklarını, Avustralyalılar sayıları fazla diye Kanguruları, o modern bildiğimiz Japonlar Yunus balıklarını, insanlar buzulları eriterek Penguenleri, Çinliler Uygur Türklerini katletmekten ne zaman vazgeçecekler acaba?
Bana bir tane Taylor Swift şarkısı söyler misin deseler, inanın bir tane bile aklımda yok!
Gururmuzsun Haluk Bilginer... Bunu senden başka kimse başaramazdı biliyorum... Çünkü oyunculuk bir bakış açısıdır da... Öyle duyarlı, öyle hümanistsin ki... En iyi erkek oyuncu ödülü Emmy!
27 Kasım
İKİ KEDİM KAYIP, MAHALLELELİ ORGANİZE ŞEKİLDE KEDİ DÜŞMANLIĞINA MI BAŞLADI?
Bugünlerde ben kaçtıkça bütün belalar üstüme geliyor... Karşı apartmandaki adam kedilerimden şkayet etti. Güya onun üstündeki apartman sahibi şikayetçi olmuş. Oysa kediler bu senenin yavruları olduğu için dışarıya çıkmıyorlar ki daha. Neymiş, apartmanının önüne park ettiği arabasının üstüne kediler çıkıyormuş da, onlar benim kedim olabilirmiş. Benden şikayetçi olacaklarmış. Çok sinirlendim. "Ben kendi dünyasında yaşayan, gerekmedikçe rahatsız etmemek için tanıdıklarıma bile selam vermekten çekinen bir insanken, bu iyiniyetliliğimin suistimal edilmesi karşısında beni delirtirsiniz ve bırakın şikayet ettiğiniz mercileri, bütün dünyayı karşıma bile alabilirim bu yüzden." dedim. Sonrasında içime bir kurt düştü. Bu adamı ben 10 küsur senedir tanıyorum ve kedileirmle ilgili hiçbir söylemde bulunmazdı. Ne oldu da böyle oldu diye merak etmeye başladım. Ve dünden beri iki anne kedim yok. Belki paranoya etmiş olabilirim, sokaklarda da sanki hiç kedi yok gibi. Mahallemizdeki kedilerin bakımını üstlenen Ayşegül hanımı aradım, belediyenin kedileri toplama gibi bir faaliyetinin olup olmadığına dair. Bilgisi olmadığını söyledi ama mahallede ona karşı imza kampanyası toplayacaklarmış kedilere bakmaması için. Aynı sokaktayız zaten. Acaba organize bir kedi düşmanlığı mı başlamıştı mahallede?
Gerçekten hayvan düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyorum. Bu hayvanlar evde beslenmeyecek, sokakta beslenmeyecek, ne yapsınlar öyleyse? Kuş beyinli mi bunlar acaba diyorum? Artık bir de şu başladı. Kedi köpek düşmanı mahalleli, hayvanseverlerin ev sahiplerine baskı yapıyorlar evden attırmak için. Mahallemizdeki kedilere bakan Ümran hanımda taşınmış köye ve kaldığı apartmanın giriş kapısının kediler için açılan deliğini kapatmışlar. Ayşegül hanım da yorulmuş mahalle baskısından. Gitmeyi düşünüyor ama mahalledeki kedilere kim bakacak ben gidersem diyor?
29 Kasım
Rap kesinlikle bir müzik değildir; dilin anlaşılamaz hale getirilmesidir; hatta seviyesizliktir.
Hayvanlara hizmet insnalara hizmet etmekten elbette daha iyi; en azından yedirip içirdikten sonra arkanızdan eksik yazmıyorlar!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)