30 Mayıs 2020 Cumartesi

Kasım ayı 2019 facebook notlarım

1 Kasım

Melek isimli kızım sokak kızı İrma'nın yadigarı bana. Yani bu evde doğdu, bu evin kişilerinden. 2 yaşında. İki kere doğurdu ama hiçbir yavrusu yaşamadı ama ona rağmen evdeki 220 yavruya annelik yaptı onları emzirerek. Evde kedi çoğalınca, o da üvey annesi Lilly gibi kurtuluşu kendini sokağa atmakta buldu. Çünkü yavrular anneleri izin verdiği sürece, sonsuza kadar bile emiyorlar. Çünkü yavrular annelerini belli bir süre sonra süt deposu gibi görüyorlar. Lilly gibi Melek de dışarıda daha fazla vakit geçirince kendini topladı ve daha sağlıklı oldu. Çünkü yavruların sömürüsü bitti. Bu sabah yağmurlu bir havada ıslak ıslak döndü. Şimdi kucağımda özlem gideriyoruz bu satırları yazarken...

1 paket sigara 15 lira mı? Vicdansızlar! İnternetten 2 kilo kedi maması parası! Bana verseniz ya o parayı! 22 kedim var!

Cenneti gördüm! Artık ölebilirim ama kediler bensiz yapabilirler mi ki?

Samimiyetsiz "hayırlı Cumalar" dileğini ve "nasılsın?" hal hatır sormasını sevmiyorum! Bunu bana yapmayın! Direkt konuya lütfen!

Yoğurt ve peyniri çok seviyorum ama sütü ancak kedilere aldığım için içiyorum. Beni bira kutusu ve rakı şişsesiye, şarap kadehiyle göremeyeceksiniz. Çünkü ihtiyacım yok!

Dün bir video izledim... Cumhurbaşkanının milyarlaca dolarlık servetinden bahsediyordu. Benim servetim yok, borcum var ve kendimi zor idare ediyorum ama tek derdim dünyadaki hayvanları kurtarabilmek. Çok merak ediyorum gerçekten; bu zenginler çok servet yapma sevdasıyla nasıl mutlu olabiliyorlar; dünyada o kadar bakıma muhtaç insan ve hayvan varken? Bunlar ölürken, öleceklerinden çok arkada bıraktıkları servete üzülüyorlardır inanın!

Bugün"insan"lardan biri kedilerim için 15 kilo mama yardımı teklifinde bulundu. Cennetin kapısı işte bu kişilere açılacak!

Bugün kedilerimin şanslı günüyd. Üniversite öğrencileri yardım kampanyası başlatmış. Evdeki 22 kişilik ailemizden bahsettim ve yapılan yardımlardan mama bana da yönlendirecekler. UMARIM!

Keşke sesim olsaydı da bir erkek olarak bile soprano olarak ve opera söyleyerek herkesin kulaklarının zarını patlatsaydım!

2 Kasım

Eşcinsellik denilince günah, Lut Kavmi diyorlar. Hak yiyerek milyonlarca dolarlık servet yaparken Tanrı aklınıza gelmiyor ama?

Alın teriyle servet yapılsaydı, herkes milyarder olurdu. Tabi aptal çok dünyada sırtından milyarlar kazandıran!

Yaaa, canı sıkılınca, insanların müzik konusunda eleştirecekleri ilk iki isim Demet Akalın ve Gülben Ergen oluyor. Kadınlar güzel ve de kariyerlerinin başında mankenlik yapmışlarsa suç mu? Bu manasız eleştirinin tek sebebi tartışmasız bu iki sanatçının, evet sanatçıdır bu kişiler, ses sanatçısıdırlar, şov sanatçısıdırlar, müzik adına bir şeyler icra etmektedirler, işlerine saygı duymaları sonucu emek verip çok başarılı olmaları, hatta müzik tarihimizin en başarılı iki kadın sanatçısıdır. Başarı nedir; istikrardır. Maşallah ilk albümlerinden beri hiç düşmediler ve hep zirvedeler. Ve yaptıkları işlere bakın; bir standart var; basit değiller; beste olarak melodik, düzenleme olarak uzun vadeli... İşin içine görselliklerini katmalarıysa şaşırtıcı olmamalı.
Müzik albümleri satmıyor diye albüm yapmamak kadar saçma bir şey olamaz. Albüm bir sanatçının kartviziti, referansıdır. Albüm maliyetli mi dediniz; bu iki kadın niye harcama yapıyor öyleyse albümlerine? Şu anda en iyi besteciler kimlerse, basıyorlar parayı, alıyorlar; çünkü emkleirnin karşılığını konser olarak, vesaire olarak alıyorlar. Gerçekten sadece ses yetmiyor bu işler için. Bana göre bu iki isim Ajda Pekkan'dan daha değerlidir. Ajda Pekkan 80'lerde yaptığı işlerle kalmıştır, sonrası fiyaskodur! Çünkü Ajda gibi sadece isimleriyle varolmuyorlar; üretiyorlar!

Lilly Gudubet hanımın kızı.. Annesi Gudubet rahmetli olmuştur büyük ihtimal. O da zor koşullarda ayakta kalabilen kedilerdendi. Doğaya çok katkı sağladı türünün neslini sürdürerek. Lilly 3 yaşında ve bu yıl iki kere yavruladı. Son yavrularını dışarıda yapıp, 2 aylık olduktan sonra bana bırakıp gitti. Artık sokakları tercih etti evde 22 kedi olunca. Arada bir geliyor. Gelince de çığlık kıyamet. Çünkü evdeki kedi kalabalıklığında rahatsız oluyor. Bugün de gene çığlık kıyamet koptu. Lilly çok akıllı ve de yavrularına karşı çok fedakar ve koruyucu. Mesela yavruları için bir insna saldırabilir. Ben sahibi olmama rağmen bana saldırmış, hatta üzerime yürümüştür ve ben kendimi bir cisimle savunmak zorunda kalmışımdır. Yani ev kedisi ama bir kaplan özgüvenine sahip.

Hit şarkıların arkasında Nazan Öncel ve Serdar Ortaç'ın olması bir tesadüf olamaz!

Emekliliğime 333 gün kaldı. Geçecek ve o gün bana ne o günden, ne de yarından bahsedin; dünü soracağım ben size o gün!

Kral vatandaşa bugün 1 lira mı istersin yarın 3 lira mı demiş. Vatandaş hiçbirini istemem, keşke dün 50 kuruş verseydin demiş!

Ben ne bal severim, ne de balık; yemem hiç. Ama sokaktan gelen kalçası engelli bal kızım PIRIL baldan tatlıdır. Onu dünyalara değişmem. Eğer insan çocuklarım olsaydı, kedilerden daha fazla sevmezdim. Kendimi çok iyi tanıyorum!

Önyargıya karşı savunu yapmak hem imkansız, hem de manasızdır; çünkü önyargılı kişiler cahil oldukları için önyargıyla beslenir.

"O kadar paylaşımı kimse beğenmediği için boşuna yapıyorsun" diyorlar. Çok beğenilecek olsa, niye paylaşım yapayım ki?

5 Kasım

Eğer kedilerin güvenini kazanırsanız, sizden asla vazgeçmezler; aşkla bağlanırlar size!

6 Kasım

Uzun süredir hazırlıkları devam eden filmin Denizli ve ben ile ilgili böülümü çekildi. Güzel bir deyimdi, kendimi anlatma fırsatı bulduğum bir çalışmaydı, keyifliydi, çalışma arkadaşlarımız tanımaktan çok mutluluk duyduğum karakterde inanlardı ve nihayet uzun süredir tanıştığımız ve yüzyüze nihayet görüşebildiğimiz H. arkadaşımla Denizli'de bu fırsatı yakalamak ayrıca mutluluk vericiydi. Herkese, her şey için çok teşekkürler. Mustafa Zini yi de bekliyorduk ama gelememiş. Ona da kocaman sevgiler bu projeye önayak olduğu için. Umarım amacına ulaşır bu emekler. Projeden bahsedemiyorum, festivallerde görüşmek dileğiyle..

7 Kasım

Kedilerimi neden sahiplendirmiyorum;
1. İnsanara karşı bir güvensizlik var; nereden bileyim ki onları benim kadar içten bir şekilde seveceklerini; bana göre kedi bakmak iç ve dış parazit aşılarını yaptırmak değil, onları kendi çocukların gibi içten bir şekilde sevebilmektir.
2. Sahiplenilen kedilerin hayat boyu eve kapalı olma durumu söz konusu; oysa bende büyüdükten sonra sokağa karışma şansları var ömürleri sokakta çok uzun olmaması riskine rağmen ama uzun süre yaşayabilme şansları da mevcıt.
3. Ben kedilere hayvan sevmek isteyince, bir süs eşyası gibi sahiplenilmesi gereken bir şey olarak düşünmüyorum; onların yaşama haklarına saygı adına ilgileniyorum onlarla; gerçekten bakıma ihtiyaçları olmasa ve hayatlarını güvenli bir şekilde sürdürebilme imkanları olsa, evde asla kedi beslemem.Çünkü onlar birer birey; bizim hükümlerimize göre yaşamak zorunda değiller.
4. Bugün sahiplenip de, sonra bakması zor olunca elden çıkarmayı düşünenlere de rastlamıyor muyuz?

8 Kasım

Eşcinsellik bir hastalık değil, tedavi gerektirmiyor ama eşcinselliğe karşı çıkmak bir hastalıktır, tedavi gerektiriyor!

Doğanın değiştirilemez genetiksel bir gerçeği olan eşcinselliğe karşı çıkmak, tedavi gerektiren psikolojik bir rahatsızlıktır!

Bugün sağlık kontolü günüydü. Şükür bir şey çıkmadı. Sonra sağlıklı olmanın koşulu sporumuzu yaptık tenis oynayarak... Akşaam da badminton var bir engel çıkmazsa... Yüzmeye de başlıyorum yeniden... E bisikle sorumuz 7/24...

9 Kasım

İzmir'de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu'nda yer alan AKP Meclis Kadın Üyeleri eşcinselliğe tahammül edemedikleri için istifa etmişler. Sormayın, bi üzüldük, bi üzüdük, bi daha üzüldük. Deniz Çakı'a saygılar bu arada. Burası Atatürk'ün kurduğu laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'dir. Ve doğmatizmle işimiz olamaz. Homofibik olacağınıza, cahilliğinizden utanın!

Türkiye'de 35 yıldır AIDS'i ne patladabildiler, ne de eşcinsel hastalığı yapabildiler. AIDS'li sayısı 1335; eşcinsel AIDS'li sayısı sadece 102, AIDS'li heteroseksüel erkek ve kadın sayısı 675.ve diğer yollarla bulaştıranlar..! Ahlakçılar size söylüyorum; ne AIDS'i patlatabileceksiniz, ne de eşcinsel hastalığı yapabileceksiniz!

Bulaşıcı hastalıklar tahlillerinizi belli aralıklarla yaptırın. Devlet hastanelerinde sigorta kapsamında bedava! Utanmayın!

AIDS'e eşcinsel hastalığı diyen heteroseksüel cahil homofobikler; size de bi ' HIV virüsü basalım da, görün ebenizin apartını!

HIV Virüsü vücuda girerken, bu eşcinsel diye ne cinsel yönelim seçiyor, ne de ahlakçılık yapıyor; geri zekalı olmayın!

Bir arkadaşım umreye gitti eşcinsellikten kurtulmak için, birkaç arkadaşım evlendi, bir arkadaşım her Cuma namaza başladı, bir arkadaşım dine yönelerek kafayı yedi, bazı arkadaşlarımı ailelere doktora götürdü, bazılarını hocaya muska yaptırmaya, bazılarını da geneleve-kadınla ilişkiye girerse düzelir diye ama çükleri kalkmamış zaten kadına ama hepsi de hala eşcinsel, hepsi de anlayın işte..! Bazı aileler de çocuklarını öldürdü eşcinsel diye veya yaşayan birer ölü hailne getirdiler ama eşcinsellik hala baki! Bazı aileler de çocuklarını travesti yaptı erkek olamıyorsa bari kadın olsun diye ama onlar da hadım edildikleri için mutsuz oldular!

Atatürk olmasaydı bağımsız bir Türkiye olmayacaktı ve ne ben ben olabilirdim, ne de kendimi bu kadar özgürce ifade edebilirdim!

10 Kasım

Atatürk'ü sevmeyenler... Sevseniz ne olur, sevmeseniz ne olur; siz kedinizi ve hayatı bile sevmiyorsunuz ayol!

Atatürk'ü sevmeyenler, Atatürk'ün kendilerine kazandırdığı özgürlük ve demokrasinin bile kıymetini bilmeyecek dogmatik kişiler..!

Bir Gözlük Hikayesi...
Bugün yakın gözlüğümü kaybettiğimi farkettim. Büyük ihtimal hastaneye cildiye için gittiğimde, aslında gözlüğümün değiştirme zamanının gelmesinden dolayı, o gün göz doktoruna gitmem gerektiğini bir kez daha ihmal ettiğimi hatırladığım Cuma günü kaybettim. Değişme zamanının gelmesinden dolayı üzülmemem gerekmesine rağmen, kaybetme olayını kabul edemediğimden, kafaya taktım işte. İlk başta nasıl, nerede kaybettiğime dair aklıma hiçbir şey gelmedi. Sonra en son hangi zaman diliminde gözlüğümün bende olduğunu hatırladım. Doktorun yazdığı reçeteyi düşürdüğüm için, panikle çantamda reçeteyi ararken elime geçmişti. Ondan sonra gözlüğün bende olduğuna ve ne zaman, nasıl düştüğüne dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Ya reçeteyi ararken çantadan çıkardığım noktada unuttum ama sanmıyorum, ya da reçeteyi tekrar yazdırmak için doktorun kapısında içerideki hastanın çıkmasını beklerken çantayı tekrar karıştırıken, ya eczanede ilaç alırken, ya da yolda giderken çantanın ağzının açık kalmasından dolayı bisikletle gittiğim için düştüğünü farketmedim ya da yollarda fotoğra çekmek için iki de bir cep telefonumu çantadan çıkartırken gözlük de takılıp düştü ya da fotoğrafını çektiğim sokak çagıcısı çocuğa para verirken, ya da ya da tenis oynamaya gidince kortta çantadan malzemeleri çıkartıp yerine koyarken, son ihtimal olarak da badminton oynamaya gittiğim lisenin salonunda, dönüşte uğradığımız Emirlerde de unutmamışım zaten... Hızımı alamayıp 2 gün sonra Cuma günü hastaneden dönerkenki yollarda aradım gözlüğü ama bulamadım. Bu bahaneyle yarın ihmal ettiğim gözlük değişimi için yeninden gözlük alacağım artık. Bu kaybetme olayı, ihmali önleyerek sağlık için gözlük değişimini gerçekleştirmiş olacak aslında.
Eve dönerken birisine takıldım. Çok hoştu. Sakallıydı, entel bir görüntüsü vardı. Ve kalın camlı gözlükleri vardı. Fizik tam benim istediğim gibi zayıf, giyim tarzı açık siyah kot, üstünde örme ceket , klasik siyah ayakkabı falan... Yani stil bir erkekti, daha doğrusu benim erkek stilime tıpatıp gibiydi. Bisikletten inip onu takip ettim, oturduğu yerde oturdum ve tekrar yürümeye başladığında tekrar takip ettim. Sonra karşıma sarman bir kedi çıktı ve ona bakarken saniyeler içersinde erkek kayboldu. Sanırım caddedeki apartmanlardan birine girdi. Aradım ama bulamadım gözlüğüm gibi.

11 Kasım

Homofobiklere sert tepki verince, haklıyken haksız çıkıyorsun diyorlar. Sanki susunca haklı görüyorlar. Bari hadlerini bildirelim de haksız çıkalım daha iyi!

12 Kasım

DÜN DİBE VURMUŞTUM, BUGÜN HAYATA DÖNDÜM!
Hayatımın en dibe vurduğum günlerinden birini yaşadım dün... Deyim yerindeyse, hayata küstüm resmen, kızdım birilerine, ama en çok da kendime... Bu dünyayı öğrenemedin mi Halil dedim kendi kendime? Hak hukuk diye bir şey var mı bu ülkede, vicdan var mı, insanlık var mı, ifade özgürlüğü falan var mı da konuşuyorsun, yanlışları dile getiriyorsun? Bir şeyler olmuyorsa, bas git, bırak olduğu kadar olsun. Olmuyorsa, yarın bir daha denersin. Çünkü bu ülkede ne doğru düzgün ilerliyor ki?Cumhuriyet kurulalı 100 sene olacak yakında, hala bir karmaşa hakim coğrafyaya. Gerçekten bu ülkede yanlışları dile getiremiyorsun, hakkını savunamıyorsun, yeri geliyor konuşamıyorsun bile. Dün yaşadıklarımdan dolayı çok üzgünüm. Keşke bandı geri sarabilsek de yaşamasaydım. Çünkü gerçekten dün moralmen çok çöktüm. 15 saat yataktan çıkmadım ve kabusların en büyüklerinden birini yaşadım... Olayı çok kısa anlatmaya çalışacağım ama uzatacağım gene biliyorum. Dün yakın gözlüğümü yeniden yazdırmak için göz doktoruna gittim. Ölçümümü yaptırdım, muayene sıramı beklemeye başladım. Bakınız beklemek de sorun değil benim için. 100 yıldır halledemediğimiz hasta kuyruğunu artık kanıksadık, normalleştirdik. Bir mucize beklemiyoruz! Muayene olacağım doktorun monütördeki sıra numarası randevulu hasta olan 36. numaraya takıldı kaldı, hem de 30 küsur dakika. Önümde daha 20 kişiden fazla var. Sıra numaram 40 bu arada 36 randevulu hasta olduğu için, normal sıra 36 değil anlayacağınız. Normal sıra 20'deydi. 30 dakika da 1 numara atıyorsa öğle yemeği olan 12'ye kalan 1 saatte bana sıra gelmez diye düşündüm. Danışmaya öğleden sonra sıra hakkımı kullanabiir miyim dedim. Doktora sor dedi. Doktorun sekreterine sordum 40. numaraya sıra gelip gelmeyeceğini, yetiştirmeye çalışacağız dedi. Öğleden sonra hakkımı kullanabilir miyim dedi. Döndü doktor cevap verdi bu sefer. Öğleden sonra olmayabilirim, cenazem var!!! Odadan çıktım ve bekleme salonunda söylenmeye başladım, "Öğleden sonra olmayacaktınız, o zaman baştan bilseydik de, doktor tercihimizi ona göre yapsaydık. Diğer doktorlar 45. veya 50. hastaya bakıyor, bu doktar daha 20'de. Aynı numarada yarım saat takılı kalınır mı?" diye. Duymuş olmalı ki, kapıyı açtı ve "Ben bu kadar hızda çalışıyorum, seni muayene etmeyeceğim, beyaz koda bastım, polis çağırdım, kaçma!" dedi öfkeyle. Beyaz kodun ne demek olduğunu da bilmiyorum. Oysa doktor, hastalar onu zor durumda bıraktığı zaman polis çağrısıymış. Polisler sanki katil varmış gibi koşarak geldiler. Sanırım beni arıyorsunuz dedim. Sonra resmi süreç başladı işte. Polislerin beni darp edip etmediğine dair doktor geldi, karakola götürdüler beni, orada doktor ifade verdikten sonra ifade vereceğim için 2.5 saatten fazla süre bekletildim. Kendi kendime o kadar hayıflandım ki orada. Ulan burada 2.5 saat bekleyeceğine, bu süreci yaşayacağına, çekip gitseydin hastaneden, o gün muayene olmasaydın dedim. Daha yaşayacaklarımdam keri. İfademi verdim doktorun ifadesi geldikten sonra. Doktor; "işi aksatma, psikolojik baskı ve halkı galeyana getirme" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuş. Tabi sözlü diyalog yok, fiziksel bir hareket yok, nelerden şikayetçi olacak değil mi? Hastaneye geldim ve hasta hakları bölümünde ben de doktordan şikayetçi oldum Sağlık Bakanlığı'na iletilmek üzere. Bu arada doktor, öğleden sonra olmayabilirim dedi ya, poliklinikte hasta bakmaya devam ediyordu. Oysa öğleden sonra olmayacağım demeseydi, ben eve gidecek, kargo, kurs kaydı ve kedilerimin yemek işini halledip, tekrar geri gelecektim ve bu sıkıntılı süreç yaşanmayacaktı. Polisler, tanıdığım herkes dahil bu işten bir iş çıkmayacağını söyledi. Bugün Sağlık Müdürlüğü'ne de gittim bu arada ek şikayet edilebilecek bir merci daha var mı diye, onlar da resmi kurumlara benzer ikinci bir şikayete gerek olmadığını söylediler. Onlar da bu hukuki sürecin benim alyehime sonuçlanmayacağını söyledi doktorla aramda bir şey geçmediği için. Çünkü dün ben, salonda sadece rahatsız olduğum konuları dile getirdim, o da kapıyı açıp beni tutuklattı. Konu bundan ibaret. Ve de dediği gibi benim söylemlerim ne psikolojik baskı yaratacak türdendi, ne iş düzenini aksatmış olabilir, ne de halk galeyana geldi. Çünkü doktor muayene sürecine devam etti. Tek rahatsız olduğum ve beni en çok üzen durum ne biliyor musunuz; adalete güvenmeyiş oluşum. Hani bizde bir atasözü vardır ya ("bir canlı türü" "bir canlı türü"nü ısırmaz) diye!

Bu ülkenin bir doktorunun "seni muayene etmeyeceğim" demesini asla unutmayacağım ve affetmeyeceğim.

Doktorun hastasını muayene etmeme hakkı insanlık dışıdır!

Dün dipsiz bir kuyuya düşmüşüm de, çıkamayacakmışım gibi hissetmiştim. Bana bu duyguyu yaşatanları evrene havale ediyorum!

Hasta olan bir kişi hastaneye keyfinden gelmiyor. Çok hastaya bakıyorlar diye doktorlara anlayış bekleniyor ama asıl anlayış gösterilmesi gereken hastalardır. Doktorlara diyeceğim o ki, siz hasta olup hiç saatlerce kuyrukta beklediniz mi? Hastalar koyun sürüsü değil, insandır unutmayın! Doktorlara bakıyorum da, sanki görevlerini yapmıyorlar da, binbir minnetle oraya gelmişler gibi. Bi severek yapın işinizi be!

13 Kasım 2020

Bazı insanlara yetkiler verilmesi veya ayrıcalıklar tanınması, onları diğer insanlardan üstün veya haklı kılamaz, kılmamalı!

Bana Türkiye'de adaletten bahsederseniz, bu, siz de adaletsizsiniz demektir!

Eşcinsel ilişkiye giren bir adamın, çocuğunun eşcinsel olmasını kabul etmemesi homofobinin ne menem bir şey olduğunun göstergesi

Bana ağarmış sakallarını kes, yaşlı gösteriyorsun diyorlar ama ben yaşlı görünmeyi seviyorum da, daha da ötesi yaşam sürecinin izlerini üzerimde görmek apayrı heyecanlandırıyor beni. Bana şu anda 20 yaş görüntüsüne dönme şansı verseler kabul etmem!

Siz hiç oral seks yapmıyor musunuz; doğanın, hayatın gerçeği bir şey bu!

Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf hoşuma gidiyor diye oral seks yaptım!

Yasak ne ayol! Ahlaksızsa ahlaksız, dibine kadar devam edeceğim yalamaya!

15 Kasım

Çitoş kızımın 5 yavrusundan biri dün gece melek oldu... 21 kişi kaldılar böylece kedi ailem!

Apartmanının bahçesinde kedi istemeyen, bunun için savaş veren ve o kedileri yok eden insancıklarla aynı dünyada yaşamak utanç v..

Hayatta hiç kimseye bel bağlamayın, imkansız da olsa kendiniz yapmaya çalışın!

50 yıllık hayatımda öğrenemediğim tek ders,insanlarla ben haklı olsam da uğraşmamam gerektiğiydi!Bırak ne halleri varsa görsünler!

İnsan her gün bir film izlemeli, sürekli müzik dinlemeli, fotoğraf çekmeli, resim bakmalı, biraz kitap okumalı, şiir okumalı, dergi sayfalarını karıştırmalı, bi branşta spor yapıp mücadele vermeli, doğanın oksijenini içine çekip nefesini açmalı, hayvanları sevip onlarla ilgilenmeli, birilerine menfaatsiz yardımcı olmalı, bisiklete atlayıp turlamalı falan... Ben böyle hayat buluyorum şu kısa yaşamda. ParaymışPulmuş, hırsmış, mevkiymiş; hepsi fasa fiso! Soruyorum çok çalışıp servet yapanlara; nereye götüreceksiniz bir "kültür sanat spor merkezi" falan açsanız da insanlar aydınlansa! Bankadaki hesaplarınızla, kapitalist sistem insanların hayatlarını sömürüyor, farkında değil misiniz? benim param yok, servetim yok, borcum var ama huzurlu bir şekilde yaşamaya çalışıyorum, hayvanları hayata tutundurmaya çalışıyorum, hayatı paylaşmak isteyenlerle bir şeyler yapmaya çalışıyorum... Koskoca 50 yıl bir solukta geçip gitmiş. Gerçekten insanın yanında taşıyabileceği, sadece hayatta öğrendikleri...

Domalarak yatıyor ve parçala beni diyor. Sözde sapına kadar heteroseksüel!

17 Kasım

Protesto ifade özgürlüğü kapsamında demokratik bir haktır ama diktatör zihniyetlerin olduğu ülkelerde suç sayılabilir!

18 Kasım

Hayatın 1 tane olduğuna inanıyordu ve sonsuza kadar yaşauacak bir isim bıraktı evrene!

Gerçek sanatçılar ölmez. Bana şu anda Yıldız Kenter ölmüş gibi gelmiyor! Çünkü koskoca bir "Yıldız Kenter" var yaşayan.

Bir dönem ölüm tehlikesi atlatan kan verdiğim bir lezbiyen, sanki benim kanım kirliymiş gibi, zaten senin kullanılmadı demişti!

İki haber.. Avustralya'daki yngınların sebebi eşcinsellik.. Fransa'da kilise eşcinsel evlilikleri de kutsayacak.. Geri zekalılar!

20 Kasım

Evime kimsenin gelmeMesinden çok memnumum. Çünkü beni kendileriyle kedilerim arasında bırakacaklar. "Ne bu kadar kedi, içerisi çok pis kokuyor" diyecekler. Bir dakika; benim kedilere karşı vicdanım, her şeyin üstünde. siz kimsiniz yaa.?! DIŞ KAPININ DIŞ MANDALI!

Dün sevişirken ikinci bir erkeğim daha geldi ve dahil omak istedi. İki sözde veya değil heteronun birbirne tedirgin tedirgin teması ve testoteron oranlarının tavan yapması çok büyük bir zaferdi benim için. İkisi için de unutamayacakları, akıllarına geldikçe heyecan duyacakları bir anı oldu!

24 Kasım

Eşcinsellik döt meselesi değil; kafa meselesi, hangi cinsten hoşlandığındır!

Eşcinselliğinden şüphelendiğiniz bütün sanatçılar, hatta konduramadıklarınız bile eşcinsel; içiniz rahat olsun! Bi' sayarsam..!

Ben, bir erkek gay diyorsam, % 200 gay'dir. Eşcinsel, eşcinselin ciğerini bilir!

Sap gibi hiçbir işe yaramayan hetero olacağıma, homofobiye karşı mücadele veren eşcinsel olmayı her zaman tercih ederdim!

Uzaktan akrabalardan birisi bana, eşcinsel olduğum için ailenin yüz karası demiş. Ulan sen kendine baksana dolandırıcı mafya!

Benimle telefonda konuşan sözde arkadaşım, telefonu kapatmayı unutunca ne ibneliğimi koyuyor, ne döt verenliğimi! 2 yüzlüler sizi!

26 Kasım

Denizli'deki moda günlerini halka açık olmadığı, sadece özel davetlilere açık olduğu için izleyemedim. Alın kafanıza sokun moda günlerinizi...

ACİLEN KURTARILMASI GEREKENLER!

Kanadalılar levyelerle Fok balıklarını, Avustralyalılar sayıları fazla diye Kanguruları, o modern bildiğimiz Japonlar Yunus balıklarını, insanlar buzulları eriterek Penguenleri, Çinliler Uygur Türklerini katletmekten ne zaman vazgeçecekler acaba?

Bana bir tane Taylor Swift şarkısı söyler misin deseler, inanın bir tane bile aklımda yok!

Gururmuzsun Haluk Bilginer... Bunu senden başka kimse başaramazdı biliyorum... Çünkü oyunculuk bir bakış açısıdır da... Öyle duyarlı, öyle hümanistsin ki... En iyi erkek oyuncu ödülü Emmy!

27 Kasım

İKİ KEDİM KAYIP, MAHALLELELİ ORGANİZE ŞEKİLDE KEDİ DÜŞMANLIĞINA MI BAŞLADI?

Bugünlerde ben kaçtıkça bütün belalar üstüme geliyor... Karşı apartmandaki adam kedilerimden şkayet etti. Güya onun üstündeki apartman sahibi şikayetçi olmuş. Oysa kediler bu senenin yavruları olduğu için dışarıya çıkmıyorlar ki daha. Neymiş, apartmanının önüne park ettiği arabasının üstüne kediler çıkıyormuş da, onlar benim kedim olabilirmiş. Benden şikayetçi olacaklarmış. Çok sinirlendim. "Ben kendi dünyasında yaşayan, gerekmedikçe rahatsız etmemek için tanıdıklarıma bile selam vermekten çekinen bir insanken, bu iyiniyetliliğimin suistimal edilmesi karşısında beni delirtirsiniz ve bırakın şikayet ettiğiniz mercileri, bütün dünyayı karşıma bile alabilirim bu yüzden." dedim. Sonrasında içime bir kurt düştü. Bu adamı ben 10 küsur senedir tanıyorum ve kedileirmle ilgili hiçbir söylemde bulunmazdı. Ne oldu da böyle oldu diye merak etmeye başladım. Ve dünden beri iki anne kedim yok. Belki paranoya etmiş olabilirim, sokaklarda da sanki hiç kedi yok gibi. Mahallemizdeki kedilerin bakımını üstlenen Ayşegül hanımı aradım, belediyenin kedileri toplama gibi bir faaliyetinin olup olmadığına dair. Bilgisi olmadığını söyledi ama mahallede ona karşı imza kampanyası toplayacaklarmış kedilere bakmaması için. Aynı sokaktayız zaten. Acaba organize bir kedi düşmanlığı mı başlamıştı mahallede?
Gerçekten hayvan düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyorum. Bu hayvanlar evde beslenmeyecek, sokakta beslenmeyecek, ne yapsınlar öyleyse? Kuş beyinli mi bunlar acaba diyorum? Artık bir de şu başladı. Kedi köpek düşmanı mahalleli, hayvanseverlerin ev sahiplerine baskı yapıyorlar evden attırmak için. Mahallemizdeki kedilere bakan Ümran hanımda taşınmış köye ve kaldığı apartmanın giriş kapısının kediler için açılan deliğini kapatmışlar. Ayşegül hanım da yorulmuş mahalle baskısından. Gitmeyi düşünüyor ama mahalledeki kedilere kim bakacak ben gidersem diyor?

29 Kasım

Rap kesinlikle bir müzik değildir; dilin anlaşılamaz hale getirilmesidir; hatta seviyesizliktir.

Hayvanlara hizmet insnalara hizmet etmekten elbette daha iyi; en azından yedirip içirdikten sonra arkanızdan eksik yazmıyorlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder