Devlet, Belediye, veterinerler ve hayvan dostları olarak işbirliği yapıp bir sistem geliştirilse; hem daha ekonomik olur, hem veterinerler zor durumda kalmaz, hem hayvanseverlerin içi rahat eder; böylelikle de sokak hayvanları mağdur olmaz. Bu çok zor bir şey değil aslında; Plan, strateji ve disiplin ile istikrarlı bir şekilde işleyecektir bu sistem... Tabi konuyu biraz ileri boyuta da taşıyabiiriz; dernekleşip Avrupadan fon almak, akabinde düzenli mama akışı, hayvanların barınacağı mekanlar, sahiplenmek isteyenlerle sağlıklı bir iletişim... Belki de doğa ile sosyal hayatın birbirinden ayrılmaz bir parça olduğuna örnek bir çalışma bile gerçekleştirilebilir... Başarılı bir çalışma hayvanlarla ilgili yasaların çıkması konusunda da daha bir ses getirecek ve dikkat çekecektir kaçınılmaz olarak. Belki de toplumsal anlamda duyarlılığı arttırıp, hayvanlara karşı iyi manada büyük değişimlere vesile olacaktır. Aslında hiç de zor değil; sadece samimiyet, emek ve dirayet yeterli... Bunları yapmalıyız; çünkü hayvanlar, bitkiler, kısaca eko sistem bizim de varoluşumuzu sağlayan bütünün birer parçaları... Yanlış anlaşılmasın; amacım ukalalık yapmak falan değildi, sadece içimden geldi ve düşüncelerimi bir çırpıda paylaşmak istedim...
Kanun virtiözü Halil Karaduman 1959 yılında Birecik'te doğan, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses, Zülfü Livaneli, Orhan Gencabay, Emel Sayın, Muazzez Abacı, Sezen Aksu gibi sanatçıların şarkılarını okuduğu, benim de çok sevdiğim Kutup Yaz Gibi şarkısının ve daha bir çok önemli eserin sahibi, kanun çalma konusunda uluslararası üne sahip, şarkı da söyleyen sanatçılarımızdan birisidir. 2012 yılında 53 yaşında bir kalp krizi sonucu hayata veda etmiştir.
LÜBNAN'DA EŞCİNSLELİK DEMOKRASİNİN NERESİNE DENK DÜŞÜYOR?
Lübnan'da bir sanatçının hükümetle bağlantılı bir kişiyi eleştirmesinden dolayı fiziksel saldırıya uğraması sonucu, sendika başkanının sanatçıların hükümetle bağlantılı kişileri eleştirmemesini isteyince, üye olan başka kadın bir sanatçının, sessiz kalmanın onursuzluk olduğunu söyleyerek istifa etmesini, bu sanatçıyı severek takip eden bizim sanatçımız Mehmet Erdem takdirle karşılayıp durumu yazığı gazetesindeki köşesine teşımış. Güzel. Tepkiler de güzel, bunun duyuruması da güzel ama aslında olaylar genel anlamda Lübnan'da falan hiç de öyle değil, münfrit tepkiler de aslında demokrasilere etkileyecek veya içinde yaşadıklaır ülkede kaale alınacak boyutta değil. Tamam, biizim ülkemizde de homofobi var ama eşcinsellerin ülkelerini terkedeceği boyutta değil. Şimdi Avrupa Konseyine bağlı 50 ülke arasında da eşcinsel hakları konusunda da sonda birinciyiz, hatta Azerbaycan bile eşcinsel yarışması diyip Eurovision'a katılmamazlık etmiyor ama, ülkemizde ne kadar sosyal ayrımcılık da bir ölüm-yaşayamamk sayılsa da, dolaylı olarakk haklar engellense de, ülkemizdeki eşcinsellerin durumu, ben de bu konuda ülkemi çok eleştirmeme rağmen gerçekten sanıldığı boyutta bir homofobi var mı bilmiyorum. Mesela bir transseksüelimizin hayatı ile yapılan terapik bir program bile şifreli bir kanalda kaldırılıyor ve bu kabul edilebilecek bir durum değil ama, benim homofobi konusunda çok sıkıntı çekmemem de belki benim dirayetimle alakalıdır, aslında ülkemizdeki homofobi konusunda ne diyeceğimi de bilemiyorum. Çünkü bir karşıtlık var, hatta eşcinselliğin istenmemesi % 90 oranında deniyor ama biz kendimizi gösterebiliyoruz, ifade edebiliyoruz, çıkıp da homofobiye karşı sesimizi yükseltebiliyoruz. Zaten Türkiye'yi ben istatistiklendiremiyorum bile. Çünkü net bir veriye ve sonuca ulaşamıyor insan değerlendirme yaptığı zaman. Bir bakmışsın dünyanın en homofobik ülkesiyiz, bir bakmışsın eşcinsellik hiç kimsenin umrunda değilmiş gibi. Şuraya bağlayacağım; Lübnan'da belki bazı haksızlıkara karşı tepki falan gösterilebiliyor olablir ama homofobi konusunda hiç de öyle takdir edilecek bir durumları yok. Türkiye'de ne kadar Übnanlı eşcinsel mülteci var biliniyor mu acaba? Benim yaşadığım şehirde ben iki tanesini biliyorum. Onlar da hala bir üçüncü ülkeye gidemediler ve hala zor koşullarda hayatlarını sürdürüyorlar. Lübnan'da eşcinsellik suç değil, halkın % 80'i eşcinselliğe tepkili, % 20'si hoşgörülüymüş ama insan acaba demeden edemiyor. Fazla iyimser bir tablo olabilir mi bu?
Hayatta sizi yoran ve üzen, mesela randevusuna vaktinde gelmeyen, sizi eken, size yalan söyleyen, sizi çıkarlarına alet eden, sizi aşağılayan veya küçümseyen, samimi olmayan, dürüst olmayan, ne bileyim şekilci olan, veya saçma sapan baskı yapan, daha çoğaltabiliriz, bu tür insanlardan uzak durunuz. Canınız ciğeriniz de olsa uzak durunuz. Çünkü bu davranışlar anlık bir şey değildir; karakteristik özelliklerdir ve asla değişmez. Belki mecburiyetten bu tarz insanlara bir iş gereği falan bir kereliğine katlanabilirsiniz ama hayatınızda sürekli bulundurmayın. Çok yıpratıcı bir şey gerçekten. Hele mükemmelliytçi biriyseniz, ölüm gibi gelebilir size. Miktir edin bu tarz kişileri. Gerekirse haddini bildirin ama öncelikle hiç muhatap olmayın. Çünkü bu tarz insanların, bir insana getirisindne çok götürüsü olur.
Size değer vermeyen insanlara değer verip, saygı duymayanlara saygı duyup da dötlerini kaldırmayın!
İkili ilişkilerde karşımdaki kişi, bir müzik CD'si, bir kitap, dergi kadar bile değer teşkil etmedi gözümde hiçbir zaman!
Hayatta her şey karşılıklıdır. Bazen size karşı yapılanlara "neden" diyorsanız; bir ayna gibi kendinize bakacaksınız öncelikle!
Hayatta en çok, sadece ve sadece kendimi sevdim!
Eğer birisi bana beni üzen bir saçmalık yapmışsa, güvenim herkese karşı sarsılır ve gemileri yakar, çeker giderim! Bu da benim huyum..
Yanlış anlayabilirim ana bunun suçlusu yanlış anlamama sebep olanlardır ki, aslında yanlış anlama falan da yoktur aslında!
Hayatta hiç kaybetmedim, her kaybettiğimde kendimi biraz daha kazandım çünkü; kendime sevgim ve saygım daha da arttı!
TRANSSEKSÜELİK, SOSYAL YAŞAMIN BİR RENKLİLİĞİDİR!
Stephen King ve J.K.Rowling isimli ünlü yazarlar transseksüellik yüzünden küsmüşler. Rowling transseksüellerin kadın olmadığını savunuyor, King ise kadın olduğunu. İnsanların cinsiyet kimliği niye bu kadar önemli? Bana göre de "cinsiyet kimliği" denilen şey toplumsal rol ve bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan, sadece biyolojik bir şeydir. Cinsel yönelim, bir insanın cinsiyet kimliği oluşturmasına sebep olmamalı. Mesela benim bir eşcinsel olarak hemcisimden hoşlanmam, beni ne kadın yapar ne de başka bir şey. Eğer kadınsı hisler duyuyor ve kadınsı davranıyorsam, bu öğrenilmiş bir şeydir. Çünkü hislerin cinsiyeti yoktur. Kime ilgi duyduğun belirleyici bir faktörse, bu da zaten cinsel yönelime girer, gene cinsiyetle alakası yok. Eğer erkeğe ilgi duyan kadındır, kadına ilgi duyan erkek diyorsanız, bu da cinsel yönelimdir. Ve bunun üzerinden bir cinsiyet kimliği oluşturmaya çalışıyorsanız da, bu heteroseksizmdir. Yanlış anlaşılmasın; bu, benim kişilerin kendilerini nasıl ifade ettiğime karşıtlık anlamı taşımıyor. Bir insan ister toplumsal cinsiyete göre olsun, ister heteroseksizmi içselleştirdiği için bunun doğuştan geldiğine inansın, hatta gerçekten doğuştan cinsiyet kimliği olsun, kendini neye dayanarak erkek veya kadın olarak ifade ediyorsa da etsin, kendini istediği şekilde tanımlama ve ifade etme hakkı vardır. Demek istediğim, ister doğuştan gelen biyolojik cinisyete uygun erkeklik veya kadınlık olsun, isterse trans erkek veya kadınlık olsun, benim için farketmiyor, benim için cinsiyet kimliğinin önemi yok ama kendini nasıl ifade ederse de etsin; bu ifade ediş beni asla rahatsız etmez. Bana göre sosyal yaşamın bir renkliliğidir transseksüellik.
Eski klipleri üstlerinden kesip yeni ekran boyutuna uydurmayın. Eski televizyon ekranında kalsın; hem orjinal, hem nostaljik!
TRANSSEKSÜELİK, SOSYAL YAŞAMIN BİR RENKLİLİĞİDİR!
Stephen King ve J.K.Rowling isimli ünlü yazarlar transseksüellik yüzünden küsmüşler. Rowling transseksüellerin kadın olmadığını savunuyor, King ise kadın olduğunu. İnsanların cinsiyet kimliği niye bu kadar önemli? Bana göre de "cinsiyet kimliği" denilen şey toplumsal rol ve bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan, sadece biyolojik bir şeydir. Cinsel yönelim, bir insanın cinsiyet kimliği oluşturmasına sebep olmamalı. Mesela benim bir eşcinsel olarak hemcisimden hoşlanmam, beni ne kadın yapar ne de başka bir şey. Eğer kadınsı hisler duyuyor ve kadınsı davranıyorsam, bu öğrenilmiş bir şeydir. Çünkü hislerin cinsiyeti yoktur. Kime ilgi duyduğun belirleyici bir faktörse, bu da zaten cinsel yönelime girer, gene cinsiyetle alakası yok. Eğer erkeğe ilgi duyan kadındır, kadına ilgi duyan erkek diyorsanız, bu da cinsel yönelimdir. Ve bunun üzerinden bir cinsiyet kimliği oluşturmaya çalışıyorsanız da, bu heteroseksizmdir. Yanlış anlaşılmasın; bu, benim kişilerin kendilerini nasıl ifade ettiğime karşıtlık anlamı taşımıyor. Bir insan ister toplumsal cinsiyete göre olsun, ister heteroseksizmi içselleştirdiği için bunun doğuştan geldiğine inansın, hatta gerçekten doğuştan cinsiyet kimliği olsun, kendini neye dayanarak erkek veya kadın olarak ifade ediyorsa da etsin, kendini istediği şekilde tanımlama ve ifade etme hakkı vardır. Demek istediğim, ister doğuştan gelen biyolojik cinisyete uygun erkeklik veya kadınlık olsun, isterse trans erkek veya kadınlık olsun, benim için farketmiyor, benim için cinsiyet kimliğinin önemi yok ama kendini nasıl ifade ederse de etsin; bu ifade ediş beni asla rahatsız etmez. Bana göre sosyal yaşamın bir renkliliğidir transseksüellik.
Eski klipleri üstlerinden kesip yeni ekran boyutuna uydurmayın. Eski televizyon ekranında kalsın; hem orjinal, hem nostaljik!
EUROVİSİON 2021
Eurovision'da bu yıl kim şampiyon olacak?
Eurovision'da Azerbaycan'ı temsil eden Samira Efendi'nin şarkısında Türk ezgileirnden sample'lar kullanması, elbette diaspora Türklerinin oylarıyla şampiyon olmak içindi. Umarım hedefine ulaşır!
Bu yıl Fransa şampiyon olabilir..
Tabiki de İtalya'nın şarkısı Fransa'nınkininden daha iyi..
Aslında ben Almanya'nın şarkısını da sevdim...
İspanya'nın şakısı da fena değil...
Eurovision'da Belçika adına Hooverphonic de var ama bu şarkıları gibi değil, cılız bir şarkıyla katılmışlar...
İlk başta etkilenmedim ama hayatımda en güzel şarkıların katıldığı bir Eurovision gecesi izleyeceğiz. Az kaldı... YouTube'da!
1 saat sonra Eurovision'u buradan izleybilirsiniz. TRT'ye de kapak olsun, hatta katılmadığı için en kötü dileklerimi yolluyorum...
Diğer ülkeleri de tekrar tekrar izledim. Her kültür, kendine yakın olan tınıları elbet daha çok beğenecektir. Tabi bir de müzikal anlamda kalite denilen bir şey de var. Ama Eurovision artk bir müzik yarışmasından çok şov arenası. Bana göre Azerbaycan gerçekten bu yılın en vurucu ülkesi. Türk motiflerinin biraz fazla kullanılması bizim hoşumuza gidiyor ama fazla etniğe kaçması dezavantaj olur mu bilmiyorum. Görsel şov iyi sayılır. Ben bazı ülkelerinki gibi tiyatral koreografileri tercih etmiyorum. Çünkü dikkatin müzikten uzaklaşmasına sebebiyet verebilir. Sahnenin cüretkar kullanılması her zaman coşturucu olduğu için avantajdır. Etnikle pop gerçekten fifti-fifti ve bu da şarkının nefessiz dinlenmesine sebep oluyor. Düzenleme gümbür gümbür. Sözlerde kullanılan Mata Hari gibi uluslararası bir isim de şarkıya ısındırmayı arttıracaktır. En büyük dezavantaj şu olabilir. Hatta bu Azerbaycan'ı çok olumsuz etkileyebilir bile. Geçen ylki Azerbaycan - Ermenistan savaşı. Eğer bu geçmişte kalıp unutulduysa eğer, Türk diasporasının oylarıyla rüzgarı arakasına alıp sürpriz bir şampiyonluk bile yaşatabilir bize Azerbaycan... Samira Efendi, Eurovision şovunda kullandığı pembe renklerle eşcinsellerin, Turkuaz mavisiyle Türklerin oyuna göz kırpıyor! Çok akıllıca hazırlanmışlar. Gönlümüz, kalbimiz, ruhumuz bu gece Eurovision'da Azerbaycan ile... "Bastır" Samira! Konyalım sana uğur getirsin!
EŞCİNSELLİĞE VE EŞCİNSEL DİYE NELERE KARŞI"YIZ"!
İtalya'daki Vezüv Yanardağı dogmatiklere göre eşcinseller yüzünden patlamış.
Depremler eşcinseller yüzünden oluyorMUŞ.
Diyanete göre Korona da eşcinseller yüzünden olmuş.
İnsan nesli eşcinsellik yüzünden tükenecekmiş.
İstanbul Sözleşmesi'nden de eşcinselleri koruyacak diye vazgeçildi.
Eurovision'dan eşcinsellerin yarışması diye çekildik.
Televizyonlar Huysuz Virjin'e eşcinsel diye yasaklandı.
Avrupa Birliği'ne eşcinsel evlilik olacak diye karşı çıkıyoruz.
Gökkuşağı bayraklarına ve gökkuşağı renkli şemsiyelere eşcinsellerin renkleri diye karşı çıkıyoruz.
Eşcinselleri saldırıdan koruyacak diye, homofobiyi nefret suçları kapsamına almayarak ve eşcinsellliği anayasada tanımlamayarak insan haklarına ve demokrasiye de karşıyız.
Ahlaka ve aile değerlerimize ters, toplumun bazı kesiminin kin ve nefret duygularını tahrik edip kargaşaya sebep olacak diye eşcinsel Onur Yürüyüşü'ne ve eşcinsel hakları için mücadele vermek adına yapılan her türlü etkinliğe de karşıyız.
EUROVİSON 2021'İN GAY SANATÇILARI!
Eurovision'da 1998'de Dana International, 2014'te Conchita Wurst, 2020'de de Duncan Laurence birinci olan eşcinsel sanatçılardı. Bu yıl da İrlanda adına katılan Lesley, Hollanda adına katılan Jeangu Macrooy, Almanya adına katılan Jendrik Sigwart, Makedonya adına katılan Vasil Garvanliev, Avustralya adına katılan Montaigne, İzlanda adına katılan Daði og Gagnamagnið(Hulda), eşcinsel sanatçılar. Diğer gay sanatçılar ve ülkeleri; Danimarka - Fyr & Flamme, İsviçre - Gjon's Tears, Litvanya - THE ROOP, İtalya - Måneskin, Danimarka - Tix...
Hollanda - Rotterdam'da yapılan Eurovision 2021'de bahisçilerin uzun bir aradan sonra Lordy gibi bir sürprizle Rock müzik, İtalya'dan Maneskin kazanabilir tahminleri doğru çıktı. Profesyonel jüri ile halk oylaması-tele voting arasında fark olunca, profesyonel jürinin şampiyonu, halk jürisinin şampiyonuna yenildi ve birinci olan İsviçre'den Gjon's Tears halk oylamasıyla üçüncülüğe düştü, İtalya da 4.lükten 1.liğe yüksedi. Tele voting Fransa'nın yerini değiştirmedi ve ikinci oldu. Prof. jüri ile halk jürisinin puan farkının en farklı olduğu ülke Litvanya oldu ve halk oylamasından sonra THE ROOP grubu Discoteque şarkısıyla 13. sıradan 7.liğe yükseldi. Litvanya'nın şarkısı yarışmadan önce de müzikseverlerin sevdiği bir şarkıydı zaten. Halk oylaması etnik şarkılı Ukrayna'ya ve rock'çı Finlandiya'ya da yaradı. Prof. jüriden çok yüksek oy alan ve başa güreşen ve prof. jüri oylarıyla 3. olan Malta halk jürisinden aldığı düşük sayılabilecek bir puanla birden 7.liğe indi. 5-6 ülkeye halk oylamasından sıfır puan çıkmasıysa şaşırtıcıydı. Üst üste dört ülkeye sıfır gelince, herkes espiri yapılıyor falan zannetti. Hatta gidişata göre herkes sıfır puan alacak zannedildi. Sonrasında Nerveç'e puan gelince, şaka yapılmadığı anlaşıldı. İngiltere ise hem prof. jüriden, hem de halk oylamasından-tele voting'den çıkan sıfır puanla sonuncu oldu. Herhalde İngiltere'nin Eurovision tarhindeki en büyük hezimetiydi. İngiltere yarışmacısı elindeki içeçeği dökerek tepki gösterdi. Peki Azerbaycan neden düşük bir puanla 19. oldu? Gerçekten şarkı çok mu kötüydü? Bence değildi. Bana göre en azından ilk 5'te yer alabilecek bir Eurovision şarkısıydı. Aynı şarkıyla başka bir ülke, mesela Yunanistan, Ermenistan, İsrail falan yarışsaydı, netice çok farklı olurdu. Yarışmadan önce ne demiştim; Azerbaycan'ın Ermenistan ile savaşı politik sonuçlar doğurabilir, Azerbaycan'ın aleyhine işleyebilir. Nitekim de öyle oldu. Ve şuna da şahit oldum; profesyonel jüri gerçekten halk jürisinden çok daha politik. Öyle olmasaydı, hala Yunanistan, Güney Kıbırs'a, Güney Kıbrıs da Yunanistan'a mı verir tam puanları? Eğer Youtube bir beğeni ölçütyse, Azerbaycan'ın şarkısı 6.5 tıklanmayla en çok izlenen videolardan.
Kim ne derse desin, Eurovision'da poltika çok belirleyici bir ölçüt. Türkiye yıllarca poltikaya kurban gitti derken aslında çok doğruydu. Eurovision tarihinin en iyi şarkılarından gösterilen Semiha Yankı şarkısı "Seninmle Bir Dakika"nın sıfır puan almasının başka bir açıklaması olabilir mi? Eurovision'da politika olmasa, hala komşular veya dost ülkeler en yüksek paunı birbirine mi verir mi? Tabiki galibiyeti getiren şarkının kalitesi, şarkıcıların karizması, tarzı, kendilerini sunumu, vesiare bir çok ölçüt birleşince geliyor ama ortada objektif bir bakış açısının olmadığı da bir gerçek.
Bu yılki Hollanda organizatörlüğünde gerçekleştirilen Eurovision'u teknik ve görsel açıdan tüm zamanların en iyi olarak buldum. Hiçbir yıl, bu kadar iyi şarkı da birarada yarışmamıştı.
Bu yılki Eurovision'da ben kimleri sevmiştim; Litvanya, İzlanda, Danimarka, sonrasında Almanya ve İsveç'i de sevdim.
EŞCİNSEL Mİ HETEROSEKSÜEL Mİ; EŞCİNSEL Mİ TRANSSEKSÜEL Mİ?
Sanremo şarkı yarışmasından sonra Eurovision'da da birinci olan Maneskin grubunun solisti Damiano David Maneskin'in 18 yaşındayken kendisinden 16 yaş büyük bir kadın dışında ilişkisinin olmamasından dolayı eşcinsel olup olmadığı da gündem oluşturmaya başladı. Maneski'nin eşcinsel olup olmadığı değil de, transseksüel olup olup olmadığı tartışılmalı bence. Çünkü ne kadar rocker'lıkla absorbe edilmeye çalışılsa da, görselde feminenlik çok hissettiriyor kendini...
EUROVİSİON GAY'DİR!
Kabul etsek de etmesek de, Eurovision eşcinsel-gay bir organizasyondur. Geçmişte öyle değilmiştir veya heteroseküseller de katılıyor olabilir ama bu yarışmanın ruhu eşcinselliğe dönüşmüştür.. Çünkü kaliteli ve estetik bir eğlence her zaman eşcinseldir. Bu tarihten günümüze böyledir. Eğleneceksen, cinsel sınıflaşmayı bir tarafa bırakacaksın; kasıntı eğlence olmaz, kasılarak eğlenilmez çünkü... Bir kere sanat gay'dir, eşcinseldir, cinsiyetsizdir...Sizce bu kadar eşcinseLin bir araya gelmeSİ tesadüf olabilir mi? Daha gizli olanları bilmiyoruz; belki hepsi gay'dir!
Not: Bu liste, Batı medyasında Eurovision'a katılan eşcinsellerle ilgili kendi beyanatlarına dayanılarak çıkan haberlerden derlenerek oluşturulmuştur.
23 Mayıs 2021 facebook notlarım
Siyasetimiz bana o kadar senaryo ve manasız geliyor ki, dünden beri Eurovision'dayım! Keşke gündemimizi Eurovision meşgul etseydi!
Siyasetimizde geçmiş dönemler ortaya dökülüyor şu sıralar. E bilmiyor muydunuz arka planda neler döndüğüğünü; niye şaşırıyorsunuz?
Dünya yansa yorganım yok içinde; şu anda başka bir gezegenden kuş bakışı gibiyim; gerkese kolay gelsin diyorum!
Bi başınayım, minumum yaşıyorum, bizim kültür beni açmadığı için, hayatı kapattım, izlemiyorum! Hayat bana güzel! Zamansızım! Ohh!
Avrupa zekâsının her adımı, ruhban sınıfına(dine) rağmen atılmıştır.
Victor Hugo
Gerçekten de öyle. Avrupa'daki yaşama bakıyorum da, bizimki gerçekten hayat mı? Adamlar resmen hayatlarını yaşıyorlar keyifle, fasafiso şeylerle zamanlarını harcamıyorlar. Bir ömür geçti hayallerimizle ve gerçekleşmedi o hayaller... ÇÜünkü imkan olsa bile, zemin yok bu coğrafyada; neyi kimle yaşayacaksın ki? O ayıp, bu günah, şu geleneklere aykırı... Ööööff!
Sanırım hesap günü yaklaşıyor!
Cahil insanlar işlerini hukuksuz yürütür, bir şeyler çıkarlarına ters gidince de birbirinin arkasını açarmış! Ne kadar tanıdık..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder