Arkadaşım aradı. Çok yakın zamanda gerçekleşen bir olay... Arkadaşım eşcinsel. Çok güvendiği bir arkadaşı ona misafirliğe gelmiş ve Hornet'ten bir eşcinsel çağırmış ama kadın görünümlü bir eşcinsel. Travesti desek nefrete mi girer, ötekileştirmeye mi girer? Amaç, cinsel ilişki tabii. Sonra ne mi olmuş..? Bu travesti, içip içip ortamı bozmuş, cıngar çıkarmış ve mahalledeki herkesi bakıştırmış... Arkadaşım diyor ki, "O an öyle utandım ki, yer yarılsa da içine girsem dedim," diyor... "Utancımdan ben şimdi sokağa nasıl çıkacağım," diyor. "Şu anda kendimi paketleyip, açylarca açmak istemiyorum utancımdan," diyor. "Bu dünyaya, bu coğrafyaya, bu hayata geldiğime o kadar çok pişmanım ki..." diyor... Ve 2 saat ağladı, gözyaşı döktü... Kimin ne hakı var böyle bir şey yapmaya, her kim olursa olsun... İnsan olmak çok mu zor? İnsanların geçmişte yaşadıkları hiçbir şey, başkalarını rahatsız etme, onlara saygızıslık etme, onları üzme hakkını vermez. Senin yaşadığın, senin hayatındır. Acı çektin, sen mutsuz oldun diye, kimseye acı çektirmeye, kimseyi mutsuz etmeye hakkın olamaz. Eğer çirkeflik yaparsanız, kimse sizin ne geçmişteki, ne de şu anki acılarınızı anlamak istemez. Veee, bu bu seks işçisi travesti, bu arkadaşların, yaptığı o kadar çirkefliğe rağmen, kendisiyle beraber olmak istemememelerine isyan edip, olayı iyice büyütmüş... Onlardan para koparmaya çalışmış. Almış alacağı parayı da, almadım, yalan söylüyorsunuz diye bir daha almış. Çirkef, şirret... Orda ben olmalıydım. OR'DA BEN OLMALIYDIM, O'RDA BEN OLMALIYDIM! Yaaa, ne olursan ol, kim olursan ol ama dediğim gibi insan ol yaa! Böyle yaparak belki bazılarını korkutup 3 kuruş para için kendini rezil etmen ve damgalaman da umrunda olmayabilir ama belli bir kesime olan önyargıları da pekiştiriyosun. Kişisel bakış açılarınız, kişisel çıkarlarınızla belli bir kesime nefreti arttıramazsınız. O çirkef dünya ile hiçbir zaman zaten bir samimiyetim olmadı, olamaz da. Bundan sonra yaşadıkları hiçbir sıkıntı da umrumda olamaz. Çünkü mağdur olmak, başkalarını mağdur duruma sokma hakkını vermez. Hayatı daha da çekilmez hale getirmenin hiçbir manası yok. Lanet olsun yaa... İnsanları üzenler, daha da beter olsunlar!
Bu kadar eşcinsellikten bahsetmemden, bu kadar eşcinsel haklarını dile getirmemden, sakın ha benim eşcinselleri, travestileri savunduğum çıkartılmasın. Ben, bireysel olarak hiç kimseyle ne muhatabım, ne de onların savunma gibi bir gaflete düşerim. Ben, insanlara ayrımcılık yapılmaması gerektiğinin derdindeyim. Ben, eşcinselliğin normal olduğunun ve eşcinsellerin de diğer insanlar kadar eşit haklara sahip olması gerektiğini savunuyorum. Çünkü bir insanın eşcinsel olması, travesti olması onu her halükarda haklı yapmaz. O yüzden benim arkadaşlarım LGBTİ'dir diye falan bir durum yok. Hatta neredeyse hiç eşcinsel, travesti arkadaşım bile yok diyebilirim. Çünkü yolda yolakta karşılaşıp merhaba demem, onları benim arkadaşım yapmaz. Merhaba dediğim eşcinsel veya travesti bile yok diyebilirim. Şu anda ara ara görüştüğüm iki eşcinsel arkadaşım var mesela. Bazı eşcinseller de dediklerimden falan alınmasın, alınırsa da yarası olan gocunur. Konuyu bağlamam gerekirse, benim eşcinsel olmam ve eşcinsellikten bu kadar bahsetmem, benim hayatımdaki insanların eşcinsel olduğunu göstermiyor. Sakın, eşinsellerle anılmaktan rahatsızlık duyduğum için böyle bir açıklama yaptığım da zannedilmesin. Demek istediğim ben eşcinselim ama hayatımı sadece eşcinsellerle sürmediğim için, belli bir kategoride yaşadığım falan zannedilmesin. Benim hayatımdaki eşcinsellerin yeri milyonda iki falandır. Yani bütün hayatımı kendini heteroseksüel olarak tanımlayan insanlarla geçiriyorum. Haa, onlar çok mu iyi; hayır onların da iyisi de var, kötüsü de var. Yani hayatımızı belli bir sınıfa, belli bir kategoriye ayırmadan ve indirgemeden, iyi insanlarla iyi insan olarak yaşamaktan bahsediyorum. Çünkü benim hayatım herkesinkinden daha önemli, yani herkesinki kendisi için ne kadar önemliyse benim için de benim hayatım o kadar önemli, ve o yüzden mümkün olduğu kadar benim kitabıma uymayanlardan, iyi insan kalıbına uymayanlardan uzak duruyorum.
Birisi çıkıyor,güvenmemiz gereken mercilerdeki kişilerle ilgili bir şeyler söylüyor.Biliyoruz.Sorun, toplumun buna sessiz kalması!
Mutlu sona mı yaklaşoyoruz ne? Olaylar çorap söküğü gibi...
Şu ülkede gerçek anlamda bir adalet olduğu zaman, işte tamam diyeceğim!
Keşke ülke yönetmenin seçilmek dışında sanatçı olmak, demokratik olmak, sadece bilime inanan biri olmak gibi kıstasları olsaydı...
Dogmatik insanlar ülkeyi yönetmemeli...
Sosyal medyada din ile ilgili tek bir kelime bir şey paylaşılmasıbile yasaklanmalı. Çünkü din bireysel manevi bir şeydir; topluma hizmet anlamında faydalı bir şey değildir. Din üzerinden hep bir baskı, ötekileştrime ve de günah çıkartma, yapılan yanlışları örtbas etme durumu söz konusu. İnsanları yanlışlardan, kötülüklerden sadece insan hakları ve adil bir hukuk sistemi koruyabilir.
Bana mesaj atıyorlar, hayırlı ....lar diye. Günün hayırlı olması için dilek tutmak yerine icraat yapmak gerekir. Oturduğun yerden dilekle olmaz o işler... Resmi kurumlardan da, bireysel olarak da bana inanmadığım şeylerle ilgili mesaj göndermeyin kardeşim. Benim tarafım ve inancım belli.
Biliyor musunuz, biz Ortaçağda değiliz; internet çağındayız!
Ortaçağ ile ilgili bir şeyler okurken, Ortaçağ mutfağı ile karşılaştım... Masalarlara, bizim mesirelilkere veya parklara kurulan ağaç masalara ne kadar çok benziyor... Yani demek istediğim..? Tabletle beslenmeyi göremeden ölüp gideceğiz. Ortaçağın uzantısına mahkum olmak çok can sıkıcı...
Kendimde en nefret ettiğim şeylerden birisi, yemek yemekten hala nefret edemeyişim!
Düşünsenize, arabaların yol katetmek için de olsa akaryakıt istasyonuna giderken etekleri zil çalıyor. İşte ben yemek yiyen bir otomobil olmak istemiyorum. Bu, bana göre gelişememişlik.
Dogmatik bir insana galaksilerden, evrenden, gök biliminden bahsedemezsiniz. Çünkü onun "başka bir dünya"sı vardır!
Bazı insanlar aşağıdakilerle uğraşır, bazı insanlar ise evreni bilimsel bir şekilde araştırır.Aydınlanma çağına geçebilen insanlarla, Ortaçağın karanlık zihniyetinde kalanlar arasında milyonlarca ışık yılı fark var...
Uhrevi şeyler sadece zihinsel masallardır; Zerre kadar gerçekliği yoktur. Kendmimizi kandırmayalım artık. Rehabilite olmanın modern halleri mevcut halihazırda. Ben spor yapıyorum, müzik dinliyorum, dans ediyorum, hayvanlara yardım ediyorum, beynime bigi sokuyorum...
İçinde hayatımızı yaşadığımız Dünya gezegeni, Samanyolu Galaksisindeki Güneş sisteminde bir parça, bu galakside de bir çok güneş sistemi var, Samayolu da evrendeki milyonlarca galaksiden biri. Şimdi siz neye inanırsanız artık. Bilimsel şeylere mi inanıyorsunuz, yoksa birilerinin dediklerine mi? Bu kadar basit bir şey de başka nasıl anlatılır bilmiyorum. Belki uzay aracına bindirip bir evren turuna katılmak gerekiyor. İnanıyorum ki bir çoğu, böyle bir yolculuğa çıkılsaydı, orada da cennet-cehnnemi arardı... Kusura bakmayın yaa, yanlış anlaşılmasın, kimseyle dalga falan geçmiyorum... Birilerini üzüyorsam da özür dileirm... Amacım sadece bilimsel düşünceye, bilimin önemine dikkat çekmek...
Gerçekten bombanın pimi çekilmiş gibi ve nerede patlayacağı, kimi götüreceği belli değil... "Tanrı" hepimizi korusun, "amen"!
Ben istemez miydim hayat denilen şey bizim İncilipınarparkı'nda tenis oynadığımız ve akşam olunca eve gidip hayatımızı sürdüğümüz bir yer olsun, ölünce de cennete gitrmeyi ama kandıramıyorum kendimi, elimde değil...
Aşağıdaki paylaşımdan alınmaya gerek yok. Zaman zaman medyya yansıyan ve bazılarının paylaştığı, Diyanetin benzer açıklamalarına şahit olmadık mı? Böyle açıklamalara sessiz kalan sistemi biz seçmedik mi? İstanbul Sözleşmesine karşı çıkılmasının falan asıl sebebinin, din gruplarının, aile içi şiddete hukuğu karıştırmak istemedikleri için, sisteme baskı yaptıklarını okumadık mı? Aşağıdaki haberde, diyanet 9 yaşındaki çocukla evlenebileceğini söylediği haberi bulabilirsiniz mesela...
İYİCE SAÇMALADILAR ARTIK.
Ben bu cinsel tanımlamalara çok gıcık oluyorum. "Biseksüel", birden fazla cinsiyete ilgi duyanmış-yani erkek veya kadın farketmeden, "panseksüel" ise cinsiyet gözetmeksizin ilgi duyanmış. Kelime oyunundan başka ne fark var? Fark şuymuş... Panseksüeller, agender(cinsiyetsiz) ve bigender(kendini hem kadın hem de erkek hisseden)lara da ilgi duyuyormış. Oldu; Biseksüeller şimdi ilgi duydukları kişiye sorup, "pardon siz kendinizi cinsiyetsiz veya her iki cinisyette hissediyorsanız, seninle işim olmaz" mı diyorlar?
Çok saçmaladınız artık yaa! Bir biyolojik cinsiyet vardır, bir de cinsel yönelim; gerisi fasafiso; toplumun ürettiği ve kendisiyle barışamayanların fantezisi, topluma yamanma, yaranma ve dahil olma çabalarıdır. Şimdi benim kendimi yerine göre cinsiyetsiz hissetmem veya duruma göre her iki cinsiyetim varmış gibi hissetmem veya ne olduğunu bilmemem veya öneminin olmaması, hoşlandığım biyolojik eşcinsel erkeğe bir kıstas oluşturabilir mi? Karşımdaki eşcinsel bir erkeğin kendisini nasıl hissettiği de, bir eşcinsel erkek olarak benim hislerime bir koşul olabilir mi?
Bir de şu var akıl ve mantık dışı. Transeşcinsellik. Mesela bir erkek ameliyatla kadın oluyor, sonra gidiyor gene bir kadınla beraber oluyor. Neymiş, kendini kadın hisseden ve kadınlarla beraber olmayı seven bir lezbiyenmiş bu arkadaşımız ve lezbiyen olmak için erkeklik organını kestirerek cinsiyet geçiş ameliyatı olmuş.
Sonra transseksüeller diyor ki, "biz toplum veya heteroseksüel erkekler için değiştirmiyoruz ki cinisyetimizi, ruhumuzu bedenimize uydurmak için yapıyoruz bunu". Peki ruhunuzun bedeninize ters olduğunu nereden biliyorsaunuz; belki de sizinki heteroseksist homofobik bir içselleştirme. Eşcinsellik yüceltilseydi, translık toplumda iyice ötekileştirilseydi, erkek geçinen gizli eşcinseller de açık eşcinsel olup transseksüellerle asla beraber olmasaydı, ne düşünürlerdi acaba transseksüeller; gene de trans geçiş ameliyatını olurlar mıydı?
O yüzden cinsel kimlik tanımlamaları ve düşünsel-fiziksel ifadeleri, heteroseksizmin özgüvensiz bireyleri zorlayan toplumsal varoluş biçimleridir.
O yüzden sadece, bedensel-biyolojik cinsiyet(erkeklik-kadınlık) ve karşı cinsten veya hemcinsinden hoşlanma durumu olan cinsel yönelim vardır. Zaten binbir çeşit cinsel kimlik, ana çatı olarak biyolojik cinsiyet ve cinsel yönelim üzerinden şekillenir, gerisi lüzumsuz teferruattır...
Eurovision Şarkı Yarışması puanlamasında bence hile yapıldı. İngiltere, Almanya, İspanya ve Hollanda'nın halk oylamasından sıfır puan alıp son 4'te yer almaları matematiksel olarak gerçekten imkansız bir şey. İlk 5'te düşündüğümüz Azerbaycan nasıl 20. olabilir ki? Favoıriler arasında gösterilen Litvanya ve İzlanda şampiyonluğu hak eden ülkelerdi. İtalya'nın şarkısı güzel olabilir ama şampiyon olması bana göre normal değil. Fransa, İsviçre ve Malta'nın şarkıları da bu dereceleri asla haketmediler bana göre.
Eurovision 2021'den gelecekte sadece bu iki grubu ve şarkılarını dinleyeceğim... Litvanya ve İzlanda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder