Karadeniz müziğinin tek bir kraliçesi vardır, o da Hülya Polat. Eğer hala keşfetmediyseniz, çok şey kaybetmişsiniz demektir...
Türkülerin divası Aynur Haşhaş...
Doğa işini bilir. Şimdi bu kedi niye böyle yarı sarı, yarı siyah diye kafa tutabilir misiniz? Peki öyleyse kendinize benzemeyenleri, o eşcinsel, o ateist, o zenci, o Hristiyan, o Kürt, o Ermeni, o Yahudi, o Suriyeli, o Rum, o bilmem ne, o sakat, o şişman, o kısa boylu, o çirkin diye niye ötekileştiriyorsunuz? Evet anlıyorum, cahillik zor! Hayvanlar kadar bile akıl yok; çünkü kediler bile yavrularını neden siyah, neden sarı doğdu diye ayırt etmiyorlar. Ayrımcılık yapmak üstün bir özellik değil, kapasitesizliktir. Biz insanız, seçme özgürlüğümüz var diye övünürseniz, bu sizin kapasite olarak gelişememişliğinizi, ilkelliğinizi gösterir...
Mesela kendi kedileirm dışında sokaktaki kedilere de artık yiyecek yerine masraf ederek mama veriyorum ya; bu mahallemizdekilerin tuhafına gidiyor. Yazık bir şey de diyemiyorlar. Hayvanlara karşı bu kadar duyarlı olmam, aramızda daha bir yakınlık sağlaması gerekirken mesafeye sebep oluyor sanırım. Ama onlar kedilerin ne kadar hassas bir koku ve tat alma duyusu olduğunu bilmedikleri için, ne verirlerse yer diye düşünüyorlar.
BUGÜN CANI YANANLAR, GEÇMİŞ TERCİHLERİNİN CEZASINI ÇEKİYOR OLMASIN!
Türkiye'de emekliik...
Yaşları küçük diye hali hazırda çalışanları bile yeni yasaya tabi tutarak emeklilik yaşını yükseltmek.
Çalışma iş günü arttıça, 2008'den sonra sıfırlanan Aylık Bağlama Oranı'nın emeklilik maaşı kat sayısını düşürmesi, yani ne kadar çok çalışırsan, emekli maaşın düşüyor.
Sanırım yeni bir yasayla tazminatlarda da gözü varmış yönetimin.
Emekli maaşları 1500-2000 lira arası.
Hani isyan çıkmayacağı bilinse, alınanlar primler yaşlanınca hak sahibine hiç iade edilmeyecek.
Vatandaşa ödenecek sermaye yok, kasa boş diyorlar; peki alırken cep boş demiyorlar... Vatandaştan toplananlar nereye gidiyor..? Türkiye'deki gelir eşitsizliğinin sebebi, alın teri hakkını gücü ele geçirenlerin yemesi olmasın?
Mevkileri ele geçirenler, önceden tamtakırken, sonrasında ooooo, mülti milyarderler; o kadar kısa sürede emekle, alın teriyle o kadar varsıl olunabilir mi?
E bunları bilmiyor musunuz; biliniyor da, daha fazla konuşmayayım, yoksa hakaret olarak algılanır. Her zaman olduğu gibi herkese akıl fikir ve doğru seçimler diliyorum...
Devam edeyim mi... Valla bana acımayanlara, ben acısam bile, sen ne kadar iyi bir insansın, ne kadar duyarlısın demeyecekler ki... Pardon ama cahili ölümden kurtarsan, Allah'ın izniyle oldu diye sana karşı nankörlük yaparlar biliyor musunuz?
Mesela cahile özgürlük bağışlasanız, sizi ahlaksız ilan eder.
KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ sözünü çok severim. Bile bile kendini ateşe atanşlara aslında hiç acımayacaksın. Bırakınız düşe kalka büyüsünler, büyümeye niyetleri yoksa da çeksinler...
Cahili ölümden döndürseniz, Allah'ın izniyle oldu diyip size nankörlük eder!
Yobaza özgürlük bahşetseniz, sizi ahlaksız ilan eder!
İnsan asla kendisiyle çelişmemeli; O kadar çelişkili insanların olduğu bir dünyada yaşıyoruz ki... Bu kapasitesizlikle, cahillikle alakalı bir şey. Yoksa hayatımız doğanın ve bilimsel gerçeklerin elindeyken, bu kadar dogmatik olur muyduk(Bilime değil de dine inanır mıydık)? Bu kadar celladımıza aşık olur muyduk? Bu kadar kendi ayağımıza kurşun sıkar, kendi bindiğimiz dalı keser miydik? Bu kadar mı kendimizden ve hayatın gerçeklerinden kaçardık, bu kadar mı kendimizle barışamayım kendimizden nefret ederdik? Bu kadar mı hayatı delice güzel yaşamak varken, hayatı kendi ellerimizle zindana çevirirdik...
Hayattaki en büyük kişisel başarı, insanın kendisi olabilmesi, hayatını içinden geldiği gibi yaşayabilmesidir. Toplumsal anlamda yaptıklarınızdan dolayı acaba değdi mi diye sordunuz mu kendinize? Ben toplumsal anlamda hiçbir şey yapmadım; ne aile kurdum, ne çoluk çocuk sahibi oldum, ne dine inandım, ne ahlakçı oldum, ne de birilerinin ideolojisine inanıp o yolda ilerledim, vesaire... Sadece kendi bildiğim ve inandığım şekilde yaşadım. O yüzden hiç pişmanlıklarım olmadı. Çünkü hesap verdiğim tek mercii vicdanım oldu. O da çok rahat!
"Tanrı" günah yazmasın ama Behiye Aksoy'u dinlemekten de hiç haz duyamadım. Aslında bu sadece sanatçıyla alakalı olmasa gerek; Türüyle alakalı. O ağır aksak alaturka var ya; nasıl kötü bir psikoza sokuyor beni anlatamam...
Ben Türk Sanat Müziği olarak 80'lerin ikinci yarısından itibaren başlayan Çok Sesli Türk Müziği denilen evresine denk düştüğüm ve de müzikte modernlik ve çağdaşlık ruhuma uyduğu için, Klasik Türk Müziği'nden hiçbir zaman hazzetmedim. 80'lerin ikinci çeyreği veya ikinci yarısından itibaren Emel Sayın, Samime Sanay, Hülya Sözer, Ayşe Tunalı, Yıldırım Gürses, Zeki Müren, Sevim Deran, Faruk Tınaz gibi sanatçıların modern düzenlemeli şarkılarıyla geçti ergenlik dönemim. O yüzden Klasik Türk Müziği severler kusuruma bakmasın.
Çocuklukta içselleştirenler, eğer sizin ruhunuza denk düşüyorsa, asla ve asla unutulmuyor, yerini hiçbir şey alamıyor...
Cherlene Tilton - Lucy - Dallas
Fuşya bu kadar çok mu yakışır bir insnana?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder