15 Eylül 2020 Salı

15 Eylül 2020 facebook notlarım

 51 YAŞINDA AŞK NEDİR?

Gerçek aşk bina gibidir... Tasarımını sen yaparsın hayalindeki gibi, depreme karşı dayanaklı olması için temelini sağlam atmaya çalışırsın, içini sen döşersin zevkine ve keyfin göre, yağmurda çatısı akarsa tamir etmeye çalışırsın, heyecan olsun diye duvarının renklerini değiştirirsin veya klasik seviyorsan eğer şampanya renginde kalır, yeri gelir çok sıkılırsın duvar kağıdı yaptırırsın ve geçen zaman içersinde artık o evde yaşamak seni sıkmaya başladıysa değiştirebilirsin! Veya o evde yaşamaya öyle bir alışırsın ki, vazgeçemezsin. Çünkü aşk öyle sadece kuru bir heyecan değildir; Emektir, birbirini tanımak ve tamamalamaktır, güvendir, heyecanın sevgiye dönüşmesidir, arkadaşlığa ve dostluğa dönüşmesidir, bir damak tadıdır tadına erdiğin ve vazgeçemediğin..! Aşkın tanımı bende dönem dönem değişmiştir. Bu da 51 yaş aşk tanımı...

15/09/2020/Hail kandok

Aslında alıntı olduğunu belirttiklerim dışında bütün karalamalarım bana ait ama bugün nedense isim yazıp tarih atasım geldi; aşka mı geldim ne! Seni seviyorum Mardinli'M!

Yaşamım boyunca eksiklerim, halledebileceğim halde, onları halletmek yerine ben kaçtıkça her zaman önüme engel olarak çıktı!

Hayat acısıyla tatlısıyla var ama ben mazoşist olamadığım için acı bölümlerinden keyif alamadım ama ders aldım, büyüttü beni!

İMKANSIZLIKTAN MAYONEZ YEMEK ZORUNDA KALMIŞ DA; AĞZLARINA TERLİK YAPIŞTIRASIM GELİYORUM BUNLARIN!

İranlı bir mülteci şikayet ediyor bir ay boyunca her gün reçel yemek zorunda kaldım diye. Seren Derengil koca evinde ekmeğe salça sürerek yemek zorunda kalmış. Murat dÖvüç gözyaşları içersinde anlatıyor ekmeğe mayonez sürerek yediğini. Oysa ne güzel yiyecekler. Ajitasyon mu yapıyorlar ne? Oysa geçmişteki imkansızlıklar benim tatlı hatıralarım. Bu yaşa kadar bağışıklık sistemimi koruyacak kadar besin alaiblmişim ya, ne yediğimin ne önemi olabilir ki? Araba benzinini kullanırken sadece gideceği yola bakar, kendisini çalıştırmasına bakar; biz neden kalorinin nereden geldiğine bakıyoruz ki? Çocukluğumdan bir anı paylaşmak istiyorum. Şikayetçi olmak mı; asla; hatta çok özlüyorum o günlerimi. Çünkü masuımdu o yıllar. Mesela gecenin üçünde kalkıp tütün kırmaktan gelmşizdir. Köy yerinde kahvaltı diye bir şey mi vardı eskiden. Kralım tarhana çorbamız olurdu. Peynir falan çok lükstü bize; en fAzla çökelek. Nasıl unuturum sonradan sağlığa zararlı diye yasaklanan, yufkayı sobanın üzerinde ısıtıp üzerine sürdüğümüz sarı renkli margarin "lüx" Vita'lı günlerimizi. Kahvaltıda hiçbir şey bulamadık mı, kuru yufka ekmeği ufalayıp, tavada sıvı yağın içinde kızartıp, yumuşak yufkayla dürüm yapardık çayın yanında... İmkansızlıktan reçel, salça, mayonez yedim diyenleirn ağzına terlik yapıştırasım geliyor...

Şu topraklarda beni mutlu eden en önemli şey, coğrafi güzelliğin yanı sıra etnik kültür zenginliğimizdir.

Eskort nedir: 1. Fa*işe, 2. Eşlik eden. Bkz. Twitter, number one tag!

Eğer tek bir seçenek hakkım varsa elbette Canan hanım... Gözlerine baktığım zaman çok şey görüyorum; hırs görüyorum, dürüstlük görüyorum, eşitlik ve özgürlük görüyorum, medeniyet görüyorum, gelecek görüyorum...

Artık kedilerimi sayamıyorum... 30 kadar... Mahallemizde sadece benim kediler var gibi. Ben de olmasaydım, kedi kalmayacaktı...

Amacım kedilerin sayısını milyarlara ulaştırıp dünyayı ele geçirmekti ama olmuyor..!

İnsanların beden üzerinden ahlakçılık yapmasının sebebi, seks özgürlüklerinin olmayıp bu anlamda kendileiri doyuramamış olmalarındandır. Ben beğendiğim bir beden görünce önce estetik olarak algılıyorum. O bedenle seks yapmak ancak, seks açlığım olursa öyle olabilir. Her gün seks yapın, hatta bir kaç kişiyle, dediğimi anlayacaksınız! O*ospu olmak diye bir şey yok, saçmalamayın!

Ne midesel anlamda, ne de cinsel anlamda hiç aç kalmadım; evrenime sonsuz teşekkürler!

Tecrübelerime dayanarak... İlk görüşte aşk, gerçek aşk değil; eğer bir yıl falan biriyle birlikte olursanız, gerçek aşk olup olmadığını o zaman anlıyorsunuz; heyecan her geçen gün azalmak yerine artıyorsa, doğru aşktır... Ve onu çıkarmamak üzere ilişki listenize dahil ediyorsanız, artık o da aşklarınızdan birdir. TEK KİŞİYLE AŞK ZATEN OLMAZ! Çünkü dört dörtlük kimse yok ki; eksiklerini birbiriyle tamamlıyorsun!

Eğer hamurunuzda sevgi varsa, herkesi veya her şeyi ayırt etmeden sevebilirsiniz. Aslında sevgi denilen şey de akılla ilgili. Ben içinde nefret yüklü insanların genelde aptal olduklarını görüyorum. Kurnazlıkla zekayı lüten birbirine karıştırmayın. Akılları o kadar kıttır ki bu insanların, kurnazlık yaparak kendilerine zarar verdiklerini göremezler bile...

Eğer bir kişi sürekli ağzını yamultup gözünü sağ sol yaptırıyorsa, hiç kimseyi beğenmeyip sürekli çemkiriyorsa, of yeter yaa!

Evrenim başıma gökten taş yağdırsın ama karşıma bir tane dahi aşağılık kompleksi olan bir kişi çıkartmasın artık bir daha!

Kendini sevmeyen insanları sevmeye çalışmayın; hayır gelmez onlardan. Narsist olsun ama kompleksli olmasın!

Hayatınızdaki moralinizi bozan herkese yol verin. Yıllardır görüşütğüm, her fırsatta beni konuşmamla, köylülüğümle aşağılayan, hakaret eden negatif-akrep bir kişiyle görüşmeyeli 2 yıl olmuş. O günden beri ne aşağılandım, ne de hakarete maruz kaldım. Kurtulduğuma o kadar mutluyum ki; geberse zerre sızlamaz yüreğim. Demek ki zaten hiç ısınamamışım. Hala arkamdan hırsız, dilenci diyerek çamur atmaya ve de ortak tanıdıklarımıza benimle görüşmemeleri için baskı yapıyorsa, demek ki çok doğru bir karar almışım. Eğer o kişiye bir daha prim verirsem, alnıma ilk kurşunu kendim sıkacağım!

Tik Tok sitesi, eşcinsellikle ilgili paylaşımlara sansür uyguladığını itiraf etmiş. Delilerin sosyal medyasını hepten kaldırsınlar

Tik Tok denilen siteye ne üye oldum, ne de girdim. Hayat o kadar kısa ki, zaman konusunda delilerle uğraşacak kadar lüksümüz yok!

Tik Tok denilen yer, şu manyak manyak hareketler yapıp ve videosunu çekip paylaşanların sitesi değil mi?

Birazcık utanma duygusu olan bir insan, hayatı boyunca karşısına çıkabilecek bir kaydı ne yapar, ne de paylaşır bence!

Tik Tok'çular alınabilir belki ama benim bu site hakkındaki düşüncelerim aşağıda paylaştıklarım gibi. Tik - TOK!

Çok sinirliyim. Pitbull köpeğine kediyi parçalattıran insanın videosundan sonra dengem alt üst oldu. Yemin ediyorum orda olsaydım katil olabilirdim. Yemin ediyorum o adamın boynunu kırardım ve zevkle hapis yatardım! Bu videodan sonra vicdan katsayımın ve katil olma potansiyelimin ne kadar yüksek olduğunu anladım... Önce paylaştım bu videoyu, sonra o şerefsize küfürler yağdırdım ve sonra hepsini sildim. Bir kez daha nefret ettim insanlardan... Ben zaten şiddet içeren hiçbir görüntüyü izleyemem. Bu sefer izledim ve titremeye başladım, nabzım hızla atmaya başladı.

Ben kedilerimin üstüne bu kadar titrerken, insanların vicdansızlığını gördükçe, bu dünyadan bir an evvel kurtulmak istiyorum...

Lilly'nin bundan önceki 3 yavrusu, 2 bina aşağımızdaki apartmanın arka bahçesinde, bina sakinlerinden biri tarafından benim gönderdiğim mamalarla büyümeye devam ediyor. Aslında büyüdüler. 5-6 aylık falan oldular. Ama daha o binadan uzaklaşmadılar tamamen. Çünkü doğdukları ve beslendikleri yer. Ev sahibi, gelsin götürsün kedilerini diyormuş benim için. Götürmem sorun değil. O kediler bu saatten sonra bizim eve, o kadar kalabalık kedinin içine gelmek istemezler ki. Ayrıca bahçedeki üç kedi sana ne yapıyor? Ayrıca bu dünya senin mi? İnsanlar ne kadar aptal. Toprakları sahiplendiklerini zannettikleri gibi, bir de başka tür istemiyorlar üzerinde. Hayvanlar ve bitkiler olmasaydı, nasıl yaşayacaklarını düşünemeyecek geri zekalı bunlar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder