Günün muhasabesi sabahtan... Felsefe bölümünün son ders sınavlarını verdim; kaldığım 4 ders hariç; Bu yıl yaz okulu iptal edildiği için, artık mezuniyet seneye kaldı. Ama buna üzülmüyorum. Sonuçta 1 yıl geç mezun olmakla ilgili bir kaygım yok, çünkü mezuniyetle ilgili bir hedefim yok. Artık emeklilik için başvuru yapacağım 1 Ekim'i sabırsızlıkla ve keyifle bekliyorum; 79 günüm kaldı. Müren bebek veterner'e yatırıldı nezle olduğu için. Artık tenise dönebilirim. Daha da önemlisi internet üzerinden ertelediğim projelerime başlamalıyım. Bu yıl hayatımın en kötü yıllarından birini geçirdim maddi anlamda; boyumun 20 katı borçlandım ama anacığım bana bıraktığı mirasla öte dünyadan borçlarımı ödeyiverdi. Şunun altını çizmekte fayda var; hayatta bir insanı, hiç kimse anası kadar düşünmüyor; ölüsü bile dünyanın en iyisinden daha iyi ne yazık ki. Hakkını helal etsin artık. Çünkü son yatalak dönemlerinde birbirimizi epeyce üzdük. Ama birbirimize sevgimiz o kadar güçlüydü ki; aslında ayrılmadık, sadece o boyut değiştirdi. Yarım kalan hikayemiz daha güzel bir şekilde tamamlanır diye düşünüyorum. Evet başlasın hayat; maestro..!
RUS KIRMASI SEVGİLİM!
İnsan duygusal boşluk zamanında aşık olduğunu zannedebiliyor. Çünkü geçmişe baktığında ben buna mı aşıkmışım diyor insan. En son sevdiğini gerçek aşk zannetmek de bir yanılsama değil aslında. İnsan tecrübe ede ede, eğer kendini turşu gibi saklamıyorsa, mükemmel aşka doğru yol alıyor; en son aşkın gerçek aşk zannedilmesi, en son aşkın tecrübeler sonucu ne istediğini bilmenin bir sonucu. Tabii duygusal zaaflarına yenilip mantık dışı hareket etmeler-kişiler buna dahil değil. En son sevdiğim gerçekten aşkta istediğim noktalardan biriydi ama onun bana aşık olması söz konusu bile olamazdı. Çünkü hayata bakış açısı, doğal yapısı, yaşam kültürü, yanlış zaman, yanlış mekan vesaire. Sevdim mi; evet; aşk diyince o aklıma geliyor; Ömer Şerifim, Rus kırmam benim! Hala da çok seviyorum ama 51 yaşında gerçekçi olmak dışında bir seçeneği olamaz Halil Kandok'un! Üzülüyor muyum aşka dair onunla bir geleceğimin olmamasına; hayır; o beni sevseydi bile, benim duygularım daha fazla artmayacaktı ki; ben onu en üst seviyeden seviyor muyum; seviyorum; Vuslata-halvete ermişim miyim defalarca, evet; onun beni sevmesi mi mühim bu aşkta, benim ona olan ölümsüz sevdam mı? Bu yazdıklarımı bilip de, onu bu aşkın kuvvetli yükü altında bırakmak istemem; sonuçta insan sevdiğine kıyamaz ki... Belki bensiz daha mutlu olacak. En son gördüğümde sağlıklı, yüzünde huzur vardı...
Neşe Karaböcek'i dinlerken Whitney Houston, Mariah Carey, Celine Dion kimmiş diyorum. Hepsinin şarkılarını onlardan mükemmel yorumlar ama onlar bir Neşe Karaböcek şarkısını söyleyemezler layığıyla...
Ellerin kedileri tuvaletleri gelince dışarı çıkmak ister, benimkiler tam tersi tuvaletleri gelince eve alıştıkları için eve girmek istiyorlar. Bir de sıkışmış bir şekilde... Nasıl dışarıda salmayıp da tutup eve getiriyorlar anlamıyorum... Bir de kediler her yere işeyip sıçıyor diyorlar; eğer alıştırılırlarsa, insanlar gibi tuvaletleri gelince ilk buldukları duvar dibine yapmıyorlar...
Çitoş kedi kızım koştura koştura sokaktan eve geldi ve içeriye girer girmez hemen leğenine gidip tuvaletini yaptı..!
Sibel Can'ı neden hiç şarkıcı olarak görmedim, neden şarkıcılığını beğenmedim; nağmeleri yapmacık bir şekilde ağzında yuvarlıyor!
Ebru Gündeş'i neden sevmiyorum; şarkı mı söylüyor, erkeklik mi taslıyor belli değil!
Muazzez Abacı'yı niye sevmiyorum; sanki kendini Everest Tepesi sanıyor!
Müzeyyen Senar'ı neden sevmiyorum; çünkü sesi dürtüklüyor beni; akmıyor su gibi!
Yakın zamanda cinsiyet kimliğini resmiyetten kaldıracak olan Hollanda gibi Türkiy'de de böyle bir uygulamaya geçilecek olsa, buna erkeklerden çok kadınlar, trans kadınlar ve trans erkekler karşı çıkar. Çünkü onlar da toplumsal mevcudiyetlerini toplumsal cinsiyet elbisesi giydirilmiş cinsiyet kimliği üzerinden sağlıyorlar. Yani demek istediğim Türkiye'deki erkek cinsiyetçiliğinin ve cinsiyetçiliğin mağduriyetinin sorumlusu erkekler demek, çok da dğru olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder