7 Temmuz 2020 Salı

7 Temmuz facebook notlarım

Tekstil sektörüne geçilmeseydi, Tanrı kadınlara başlarını yaprakla mı örtmeyi emredecekti?

KENDİNİZE BENZETEMEDİĞİNİZİ AYKIRI BULUP İFTİRA ATMAK CAHİLİN İŞİDİR!
Eşcinsellerin evlat edinmesini falan istemiyorlar eşcinselliği pedofiliyle eş tutarak. Oysa ben hayatım boyunca hiç çocuklara tecavüz eden eşcinsel görmedim; genellikle bu konuda mağdur olan eşcinsellerdir çünkü. Ama çoook aile içinde veya dışında çocuklara tecaüz eden heteroseksüellerin haberlerini, adli vakalarını duymuyor muyuz? Kimseyi vicdana falan davet etmiyorum; boşuna zahmet olur; cahil dünyada vicdan olmaz çünkü ve masum insanlar hep karalanır... Zaten bir eşcinsel olarak çocuk sahibi olmak gibi derdim hiç olmadı; sizler zaten şiddetle, kavgayla, nefretle çocuklarınızı çok güzel yetiştiriyorsunuz; bizim el bebek gül bebek yetiştirme tarzımız sizin kültürünüzü bozar değil mi? Dünyayı cennet haline getirirsek, bu sizin çıkarlarınıza ters düşer. Çocuklara kavgayı öğretmelisiniz ki, savaşsız bir dünya olmasın! Benim çocuğum olsaydı, elbette onu şiddetten uzak büyütürdüm. Sorunların konuşarak halledilebileceğini öğretirdim. Şiddet filmleri izlettirmez, şiddetli olan her şeyden uzak tutardım; ROMANTİK yetiştirirdim onu; varsın kadın duyarlılığı olan kız gibi olsun; nefret ve şiddet yüklü olmasından elbette daha iyi olurdu. Şeker Kız Kendi çizgi filmini izlettirirdim; evimizde eşyalar çikolatadan olurdu; çok sert davranırsa kırılması ve de sert olunmaması gerektiğini öğrenmesi için. Özetle, heteroseksizmin şiddet yüklü dünyası, sizin zannettiğiniz gibi doğanın kanunları değil ve DOĞAL YAŞAYANLARA VE YAŞAMAK İSTEYENLERE DE İFTİRA ATMAYIN; O SİZSİNİZ ÇÜNKÜ, YANSITMA POLTİKANIZ!
Not: Yapılan araştırmaların sonuçları, eşcinsellerin yetiştirdiği çocukların, heteroseksülelerin yetiştirdiklerinden daha sağlıklı ve daha akıllı olduğu yönünde.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için onaylanan İstanbul Sözleşmesi'ne karşı çıkan muhafazakarlar, dini dayanak gösteriyorlar! Bu sözleşmeyle günah olan eşcinselliğe sahip çıkılıyormuş çünkü!

Batı eşcinselliği yaymak için varmış, İstanbul Sözleşmesi eşcinselleri korumak için imzalanmış, Netflix eşcinselliği yaymak için kurulmuş, eşcinsellerin hak mücadelesi topluma eşcinselliği dayatmakmış falan filan... Yani bu paranoya ötesi hastalıklı bir durum; yani bunun tedavisi falan mümkün olmaz; çünkü kaç bin yıl öncesinin yobaz bir kafası bu; tedavülden kalktığı için, tedavisi de mümkün olmaz dolayısıyla...!

Muhafazakarlarda şöyle bir kafa var. Mesela yanlışlarını dile getiriyorsun. Kabul etmiyorlar. Dayanaklarıyla açıklayınca onlar bizden değil veya o düşünce bize ait değil diyorlar. Belgeliyorsun; KANDIRILDIK diyorlar bu sefer de. Bi' bakıyorsun, gene aynı tas, aynı hamam; değişen bir şey yok. Hayatları yalan, dolan ve dümen üzerine kurulmuş; Sözüm meclisten dışarı, istisnalar kaideyi bozmaz!

Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum. Çünkü sanatı çok seviyorum. Bir de hayatı görsel olarak not düşmeyi. Ama Türkiye'de hem sanat yoksunluğundan, fotoğraf resmi belge ve özel günler dışında çekilmediği için, fotoğraf çekmeyi sevenlere deli gözüyle bakılıyor veya bir art niyet aranıyor. Cahilce düşünceler bunlar. Bütün engllere rağmen elimden geldiğince hayatı karelemeye çalışıyorum. Çünkü insan güzel olan sevdiği bir şeyden vazgeçemiyor öyle kolay kolay...

Toplumsal olarak varolmak ve kendini bu anlamda gerçekleştirmek bireyleri ne derece mutlu ediyor acaba? İnsanlar meslek sahibi olarak, kariyer ve konum yaparak, aile kurarak, toplumsal ritüelleri ve rutinleri uygulayarak gerçekten mutlu olabiliyorlar mı, ne kadar mutlu olabiliyorlar, nereye kadar mutlu olabiliyorlar..? İstedikleri bu mu, yoksa içselleştirilmiş veya dayatılan bir şey mi yaptıkları? Yani yapay bir mutluluk, yapay bir tatmin, yapay bir kimlik olamaz mı bütün bunlar? Bu gerçekleştirilenler, bireylere geleceğin garantisiymiş gibi sunuluyor; oysa hiçbir şey sonsuz olmadığı gibi, istenilen al yaşamı, boşa geçen yıllar gibi görüyorum; BANA göre gerçek yaşam, içinden geldiği gibi doğana uygun, şahsına münhasır yaşamaktır. Ve bu yaşamı bilgiyle donatırsan, daha emin yaşıyorsun pişmanlıkların olmadığı. Çünkü bilgi, hayatın ön sevişmesidir! Bi' deneyeyim, belki olur diye bir şey cahilliktir. Hayat bu yaa; tecrübelerden faydalanmayacaksak, önceki insanlar hayatı niye deneyimlemişler ve bunun bir felsefesini yapmışlar ki? Ama toplumsal yaşam, hayatın doğru bileşkesi olamaz; öyle olsaydı, tüm toplumlar mutlu olurdu; Burada bilgi kendini gösteriyor; cahil toplumlarda, cahil toplumların ahlaksızlık dediği özgür ve eşit yaşam yok çünkü. Özgürlüğün tadını alamayanlar da bireysel olmaya cesaret edemez tabiki de; en iyisini kendi bildikleri sanırlar...

Benim cinsellikle ilgili sözel paylaşımlarımın salt cinsellik değil de, eşcinsel haklarına dikkat çekmek ve de ahlakçılığa bir başkaldırı olduğunu düşünemeyecek insanların olduğunu düşünmemiştim. PARDON!

Oswald Spengler gibi bazı düşünürlerin, filozofların sözleri öyle akıl ve mantık dolu ve de benim kafama öyle yatıyor ki söyledikleri, tapasım geliyor onlara; TAPIYORUM DA! Adamlar 3- 5 sene iktidarda kalarak toplumu karanlık çağa götürdükleri halde kendilerini dünyayı kurtarmış gibi gösterip kalıcı olacaklarını sanıyorlar. Ne medeniyetler çökmüş be Bizans, Roma ve Osmanlı gibi... Biraz yavaş diyorum!

Halk psikolojisine göre kişilerin davranışları, arzular ve inançlar bağlamında açıklanabilir...

Açıköğretim'de yaz okulu açılmayacakmış. Çünkü öğrenciler online'de çok başarılı olunca, öğrencilerin yaz okulunda kalan derslerin hepsini temizleyip ders bırakmayacaklarından, dolayısıyla sistemin öğrenci harcından olmak istemeyişinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder