9 Ekim 2019 Çarşamba

Eylül - Ekim 2019 Facebook paylaşımlarımdan...

24 Eylül

Güzel bir gündü...
5-2'den gene seti döndürdüm geriden gelerek..
Kışlık odunumu aldım; geriye kömür kaldı...
Kedilerime mamalarını aldım...
Kutsal seksimi yaptım ruhani birlikteliğimle...
Ardından sevgilim geldi; onunla da bir porno yıldızı gibi seviştik...
Yaz okulunda 1 dersten geçtim sanıyordum, 2 dersten geçmişim; böylece Felsefe bölününü bitirmeme 10 ders kaldı. Bir aksilik çıkmazsa, 2020'de 4. üniversitemi de bitirmiş olacağım...
Akşam üzeri de 3 tane kitap aldım kendimi ödüllendirmek için...
Teşekkür ederim hayat..!
Bir makarnayı hakettik sanırım!
Yağmur da yağacak gibi...
Daha ne olsun!
Ekim'de de emekli olursak...

26 Eylül

Selin Ciğerci, Kerimcan Durmaz, Danla Biliç, Seren Serengil... Nedir bunlar, kimdir; sorsan sanatçıdırlar ama ne şarkıcılıkları var, ne de oyunculukları; resmen irrite oluyorum bunlara. Sosyal medyada bir de milyonlarca takipçileri var. Bu sosyal medya tanınmışlarına kızmıyorum aslında, onlara prim verenlere acıyorum sadece...

28 Eylül

Ben bazı insanları bana kötülük yapmalarından çok, kişiliklerinin değişmeyeceğini bildiğimden tamamen silerim!
****

Nükhet Duru, bu ülkenin müziğini geliştirmek için evrenin bir hediyesiydi ama aradan geçen 40 küsur seneye rağmen bu hala anlaşılamadı. Çünkü değişime kapalı bir toplum olduğumuzdan idrak zorluğu çekiyoruz.

Herkes Nükhet Duru'dan tekrar "Melankoli" falan bekliyor ama aslında Nükhet Duru "Melankoli"den çok daha iyilerini yaptı, yapıyor. Çünkü gerçek müzik, yenilenen müziktir. Eğer Nükhet Duru hala varsa, müziğini güncelleyebilmesindendir. Nükhet Duru'nun her yeni yaptığını eleştirdiler ama yıllar sonra kötü hiçbir şey yapamdığı anlaşıldı...

****
Dün babası Azeri, annesi Rus olan İran kökenli ve dünyanın bir çok yerinde yaşamış Türkiyeli hekim bir arkadaşla konuşuyoruz da... Öldürmenin, kitlesel katliamın, soykırımın mantıklı hiçbir açıklaması olamaz. Eğer insnalar yanlış yapıyorsa dudurulabilr ama bu ölümle olmaz, olmamalı. Çünkü bu nefret tohumlarının atılmasına sebep oluyor ve unutulmuyor, sürekli kanayan bir yara; Çünkü ölümün geriye dönüşü yok.

Ben Boşnak soykırımını neden asla kabul edemiyorum biliyor musunuz; çünkü yakın-modern zamanda Avrupa'nın ortasında gerçekleşen böyle bir şeye dur denilebilirdi ve medeniyetten bahseden Avrupa buna seyirci kaldığı gibi, bir de destekledi. Özellikle Hollanda, seni asla affetmeyeceğim binlerce insanın ölümüne yardımcı olduğun için. Nefretinde boğul Avrupa. Avrupa'da % 70 dine inanmayan ülkeler var ama hala din düşmanlığı üzerinden nefretlerini tatmin ediyorlar. Irkçı olmak kadar aptalca bir şey olamaz; çünkü milletin iyisi kötüsü değil, insanın iyisi kötüsü vardır ama sessiz kalmak da insanı kötü sınıfına sokar!
Bana "sen Boşnak mısın?" diyorlar. Ben insanım! 22 yaşındaydım olaylar yaşanırken ve televizyonlardan canlı katliam seyrediyorduk..!

Yanlış anlaşılmasın ama Türkiye'yi Türkiye yapanın etnik çeşitliliği olduğu için, bu ülkeyi oluşturan milletlerin bir şekilde onore edilmesi gerektiğine inandığımdan, isimlerinin geçtiği bir şey olmalı. Kimse parçalanacağız diye falan korkmasın. Çünkü bu ülkenin insanlarını ne ayırmak mümkündür, ne de ayrıştırmak... Kürt gelinim niye benim oğlanla evlendin, Çerkez damadım hadi bye bye, Arnavut'um senin inadın niye inat, Gürcü insanım sen belli bir noktaya gelemezsin, Roman halk şarkısıyla oynayamayız, Boşnak böreği yemeyiz, Arap kardeşim sen bana benzemiyorsun, ha bu Laz niye böyle konuşiyi, Yörükler neden kadın erkek birlikte çalışıyor-haremlik selamlık değil, Özal neden Cumhurbaşkanı oldu vesaire denilebilir mi? Çünkü bunlar kültürel bir zenginlik ve bizi biz yapan unsurlar. Artık insanlar çağın gereği olarak birbirinin kökenine bakmıyor; onunla anlaşıp anlaşamadığına bakıyor...

****

Rap müziğin serserilikten başka gayesi ne; niye düzgün bir şekilde konuşmuyorlar da homur homur homurdanıyorlar; top denilmesin diye mi? Ulan o hareketler züppe Amerikalılığa özenmekten başka bir şey değil; sen annenin-babanın yanında öyle mi konuşup sallanıyorsun kendini ifade ederken?
***
Benim mütevazi oluşumu insanlar özgüvensiz sanıyor; yeri geldiğinde, özellikle haklarımı savunurken benden daha büyük kimsenin olamayacağını ifade eden bir dil kullandığımda da şaşırıyorlar. Gene de teşekkür ediyorum hayatıma bir şey katan herkese ama hayatta kendimden daha değerli hiç kimsenin olmadığı biline. Ancak yardıma ihtiyacı olanlar benden öncelikli olabilir... Mesela ben kendim yemeyip kedilere yedirebilirim... İnsanların bana olumlu olduğu kadar, olumsuz davranışlarını da seviyorum; çünkü bu sayede onların kim olduğunu öğreniyorum...

***

EYT-Emeklilik yasası artık çok büyük olasılıkla çıkıyor ve 2020 yılı başında emekli oluyorum 6 yıl gecikmeli olarak. Her halükarda 2020 Ekim ayında zaten emekli olacaktım da, bu süreçte borçlanmamış olacağım bu sayede. Emekli olunca yapacağım ilk iş kedilerimle mamayı çuvalla almak olacak. Belki bilgisayar ve cep telefonumu yeniler, dijital bir fotoğraf makinesi alır, yeni bir hard disc, eksik CD müzik albümler, biraz kaliteli bir tenis raketi... Bu kadar... Başka bir lüksüm yok çünkü... Sonra her ay düzenli olarak ihtiyacı olanlara kendimi zora sokmayacak şekilde yardım etmek, mesela mülteci arkadaşların ev kirasına yardımcı olmak, sıkıştıkları zaman küçük çaplı yardımlar falan gibi... Artık konserlere de gidebilirim sevdiğim her sanatçının...

29 Eylül

İnternette açılan reklam sayfaları yüzünden bilgisayar kendini kasıyor ve hiçbir şey okuyamıyorum. İnanın TV reklamları bundan iyi. En azında TV'de reklam çıkınca TV bşından kalkabiliyoruz ama internette reklamın saati yok ki; her açtığın sayfa önce reklamla başlıyor. Lanet olsun kazanacağınız paraya! Okumuyorum lan haberinizi!

30 Eylül

Neymiş; çok seslilik çok saz demek değil, armoni zenginliğiymiş!

Eğer enstüman çalmaktan soğuduysam, ruhuma ve bedenime uygun beni tamamlayan bir enstrüman seçemeyişimden. Ben çalarken sevişmeliyim ki kontrbas gibi bir müzik aleti olsun çok fonksiyonlu!

1 Ekim

Artık herkese ünlü veya usta sanatçı deniyor.Oysa adıSanı bilinmedik ve başarısız kişiler.İşini iyi yapanlara da şarkıcı, oyuncu..

Ülkemizde Seren Serengil'e sanatçı diyorlar, Nükhet Duru'ya şarkıcı, Leyla Gencer'i bilmiyorlar; sanat değil, ticarethane!

Senin operayı kafan basmıyorsa, nasıl sanat veya müzik değerlendirmesi yapabilirsin ki kol bastı ile? Sorsan Hadise diva, Demet Akalın ise primadonna'dır!

Yaaa, ben Leyla gencer gibi dünyanın en büyük divalarından birine sahipken, Müzeyyen Senar'ın falan ilaheleştirilmesine gıcık oluyorum!

TRT'ye girin Müzeyyen Senar'ı her bir solist sollar inanın; yokluktan sanaçı olmuş gibime geliyor Behiye Aksoy'lar, Müzeyen Senar'lar, Sevim Tuna'lar, Şükran Ay'lar... Hadi Nesrin Sipahi, Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses falan deseniz anlarım. Muazzez Abacı'yı sevmeme hakkımı da kullanmak istiyorum! Şimdi Neşe Karaböcek gibi çıngır çıngır, billur gibi, bülbül gibi ses varken, biraz mantıklı olalım lütfen!

Şimdi Müzeyyen Senar dünyanın en büyük 84'ün sesinden biriyse, Nesrin Sipahi ne oluyor sizce? Bu şarkıyı Müzeyyen Senar söyleyemez bile!

Türkiye'nin en evrensel, kendi motiflerimizden olan bir şarkıdır Endülüs'te Raks. Onu ise en evrensel boyutta söyleyen Nükhet Duru'dur. Biraz itinayla dinlerseniz ne demek istediğimi anlarsınız! Çünkü Nükhet Duru'yu anlamak zahmet gerektirir!

90'larda mı, 2000'lerde olsa gerek, popçularla M. Senar düet yapmış ve Senar'ın kızı, Duru'nun yorumunu beğenmemişti. A zottrik, sen ne anlarsın sesten, yorumdan! Nükhet Duru, müzik otoritelerinin tartışmasız en iyi yorumcusu; "Azz" dese binbir anlam çıkar bu sesten! Feraye midir, Piraye midir o kadın, sanırım, Nükhet Duru'nun çıkışları karşısında, annesinin ezilmesinden rahatsız oldu; çünkü tiz bölümleri Nükhet Duru söylemişti o şarkı da M. S. söyleyemediği için!

Müzeyyen Senar aslında şarkıcı bile değil, bence nüktedan!

Nükhet Duru'nun bir dönem Sanat Müziği söylemesi eleştirilmişti. Oysa TSM'ye boyut atlattı! Nasıl tertemiz bir Türkçe, nasıl tiril tiril bir yorum, nasıl çağdaş bir düzenleme...

Bülent Ersoy ile Nükhet Duru rivayete göre kardeştirler!

Dünyanın en büyük iki efsane kadını kim desler, tartışmasız Marilyn Monroe ve Angelina Jolie'dir. Biri 1 Haziran doğumlu, biri 4 Haziran. Yani ikisi de İkizler burcu. Akılı ve zekiler. O yüzden ikisi de çevirdikleri filmlerden çok, isimleriyle büyük şöhret olmuşlardır. Marilyn Monroe 36 yaşında öldü, Angelina Jolie 44 yaşında ve hala yaşayan bir efsane. Birisi psikolojik problemleriyle boğuştu, biri kanserden dolayı iki memesini de aldırmak zorunda kaldı. Sizce hangisi güzel? diye bir soru sormak da zaten aptalca olur?

Ben insanlara kızmıyorum(bile!) yaşadığım olumsuz olaylar karşısında. Sadece o anda olaylar veya haksızlık gibi benzer durumlar moralimi bozuyor ve neden böyle bir ortamda bulundum veya benim moralimi bozacak insanlarla niye iletişim kuruyorum diye kendime kızıyorum. Evet moralim bozulunca ben sadece kendime kızarım. Çok eskiden de zamanı boşa harcadığım zaman kendime çok kızardım. Tabi tecrübe deneyerek zamanla kazanılıyor ve kişi zamanla kendisini mutlu edecek şekilde yaşamasını öğreniyor ama bunu ne kadar kısa sürede başarabilirse o kadar iyi oluyor. İyi niyetli olursan, bazen yüzünün yumuşaklığından hayır diyemeyip benzer durumlara sürüklenebiliyosun-yani istemediğim ortamda ve kişilerle bulunabiliyorsun ama bu da bu konudaki düşüncelerinin pas tutmaması adına kendini güncellemek gibi bir durum oluyor.

2 Ekim

Habertürk Editörü'nün #EYT yasasının çıkması gerektiğini ama çıkma ihtimalinin olmadığını söylemesi bana mantıklı geldi; BÜTÇE YOK

Hani dünyadan sesler listesine Türkiye'den bir isim yazılacaksa, "o iki ses" değil Kibariye yazılmalı. Kibariye'nin notalara en kusursuz basan ses olduğunu biliyor muydunuz? Bir de Bülent Ersoy...

Bazı sesler-ses sanatçıları vardır ses telleri sayesinde çok güzel nağme yapabilen, orient sesleri herbir şekilde kusursuz çıkartabilen, o yüden tür ayırt etmeden söyleyebilen Neşe Karaböcek gibi... Kibariye de bunlardan birdir... Bol söylese dinlerim... Dönüp bakmadığım Arabesk bile onda bir felsefedir!

Kare as oluşturuyorlae; neye göre? İzel'den dajha iyi kaç ses var bu ülkede?

Bu ülkenin gerçek müzik adamları Barış Manço, Selami Şahin, Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur'dur... Popüler müziğimize besteleriyle, şarkılarıyla onlar hayat vermiştir.... İbrahim Tatlıses veya Tarkan değil!

En sevdiğiniz bir şarkı düşünün; besteci ve söz yazarı olarak arkasında Selami Şahin çıkacaktır. Şarkısını söylemeyen sanatçı yok!

Sanatçı ve şarkıların arkasındaki gizli kahraman hep Selami Şahinn'dir ama o kadat mütevazi bir adamdır ki....

Selami Şahin'de şöyle bir özellik vardır besteci olarak; her türde beste yapabilmesi. Bir şarkıyı Batı çalınca pop, Doğu çalınca arabesk olmaz; türlerin bir armoni dizilimi vardır ruhuna uygun!

3 Ekim

İnsanlar "şu kadar yardım yapıyorum, şu kadar öğrenci okuyorum..." vs. falan diyor. Reklam! Sizi gidi gösterişçiler sizi! Önce hayvanları düşünün vicdansızlar! Sayfalarımdan kedilere mama yardımı konusunda 2 kere duyuru yaptım ama hiç dönen olmadı. 1 yıl sonra emekli olunca böyle bir sıkıntım olmayacak ve kendi karnımı doyurduktan sonra bütün ekonomimi kedilere sarfedeceğim. Yaşadığım yeri kedi barınağı yapacağım ve bütün mal varlığımı kedilere bırakacağım. Bazıları başkalarına ve hayvanlara yardım konusunda milyonda bir kere böyle bir talepte bulununca beni dilencilikle falan itham ettiler. Eğer bu dilencilikse, bununla da gurur duyarım. Ben şu anda emekli oluncaya kadar geçecek süremi, borç alarak idare ediyorum ve buna rağmen kedilerin giderini asla yüksünmüyorum. Çünkü ölüp gideceğiz ve ne kadar canlıya gün gösterebilirsim, manevi olarak o kadar çok tatmin oluyorum. Bunun başka bir açıklaması yok inanın.

Nazar değmesin hayatımda her şey o kadar güzel gidiyor ki... Bugün de tenisimi oynayabildim... Bundan sonra her şeyin çok daha güzel olacağından da hiç şüphem yok. Biraz daha sabır! Dünyanın en mutlu adamı nasıl olunur, uzun uzun anlatabilirim size ama tek kelimeyle sevgi, ilaveten iyiniyet, olumlu ve geniş bir bakış açısı, vicdana yatırım, herkese ve her şeye karşı empati, bir de okumak-öğrenmek, müzik ve spor gibi keyfi hobiler, ve belki de en önemlisi elinden geldiğince herkese yardımcı olmaya çalışmak, kalp kırmamak, vesaire... Daha da en önemlisi hayatı minimum yaşamak; Sarayda krallar gibi yaşamakla, kedilerle barınak gibi bir yerde yaşamak arasında inanın hiçbir fark yok. Dolabımı açıp bakarsanız da, sadece domates, yoğurt, peynir ve de yumurta görebilirsiniz. E yaşanıyor işte gene de!

7 Ekim

Yobazlar,
laiklere-modernlere-bilimsellere din elden gidiyor diye saldırıyorlar ya; din elle tutulan bir şey değil ki gitsin!

8 Ekim

Bakan B. Albayrak “EYT gündemimizde yok” demiş. Yasa teklifi kandırmacasıyla #EYT'lerin gazı bir kez daha başarıyla giderilmiştir.

Hani diyorum sarayı kiraya verip aparta falan çıksanız; Her gün milyonlarca liralık masarafa ne gerek var? Milletvekilinin gideri diğer insanlardan fazla mı oluyor da asgari ücretliden fazla alıyorlar? Siyasilerin gelirleri sadece alın teri midir? Vatandaşını düşünmeyen iktidar nasıl oluyor acaba? Memur atamaları, çalışma hayatı ve kamudaki görevlendirmelerde iktidardakilerin direktifinin olmasının billnmesine rağmen bundan rahatsız olunmaması nasıl bir duygudur? Vesaire... Ekonominin kötüye gitmesinin sebebi, hak ve hukuğa uygun bir irade ve idarenin olmamasından olabilir mi?

İşe girerken hakka-hukuğa uygun değil de, bir tanıdığımızın olmasına önem vermemiz, iktidarla aynı kafadan olduğumuzu göstermez mi

Yapılan bilimsel araştırmalara göre duyarlılık ve duyarızlık genetiksel olup, duyarlıların duyarsızlara oranı % 1. İşimiz çok zor!

Kefirin yararları saymakla bitmiyor ama çok maliyetliymiş. Onun yerine yoğurt yiyiyorum!

Yobazlara göre Tanrı'nın işine karışmak gibi olacak ama yapay zeka-eğitilmiş bilgisayar deprem tahmininde çok daha başarılıymış.

Milyonluk soruyu bilen Arda,çok sayıda dil, edebiyat, müzik, bilimsel araştırma, felsefe ve ölene dek üniversitede okumak istiyor.

"Kim Milyoner Olmak İster?" yarışmasına daha çok kitap alabilmek için giren Arda, bu yıl 218 kitap okumuş!

Şimdi insanlar ailde değerlerinden falan bahsedecektir gene... Değer veren ailesel olarak yaşar ama kimse kimseyi tapulu malı olarak görmesin. Eğer o çok inandığımız aile ve toplumsal değerler tapılacak derecede doğru olsaydı, şu anki cinayetler işlenmeyebilirdi. Bakınız bir insan bir insanı sever ama işte bu toplumsal değerlerden sonra sevgi bitince o ilişki bitirilemiyor ne yazık ki. Oysa bırakınız ya şu ölümlü dünyada kedi köpek gibi doğl halimizde içimizden geldiği gibi yaşayalım. Adam gidiyorsa gitsin, kadın gitmek isteyip gidemiyorsa, kadının nasl özgürleşebileceği ve bireyselleşebileceği üzerine kafa patlatalım burada. Kİmsenin tarafında veya karşısında değilim bu ve benzer olaylarda; cinsiyetçi heterosesist sistemin karşısındayım sadece!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder