20 Temmuz 2019 Cumartesi

Transseksüellik göçmen kuşlar gibi bir gün doğasıyla barışıp eşcinselliğe-özüne dönecek!


İnsanı bir eşcinsel olarak heteroseksizmin homofobisi o kadar çok yaralamıyor; homofobi mağduru eşcinsellerin heteroseksist sistemi içselleştirip bu doğrultuda-heteroseksizm paralelinde bir kimlik anlayışı geliştirmelerinin umutsuzluğu yaralıyor. Heteroseksizm diyip onun homofobisini geçiştirebilirsin bir şekilde ama birlikte mücadele vermen gereken kesimin, seni mağdur eden tarafta saf tutması insanı şaşkınlık ve teslim haline sokuyor.

Bütün bunları insanlıkla beraber eşcinselliğin sosyolojik bir süreci olarak düşünebliriz ama sistemi yırtamayan mağduriyetler hiçbir zaman özgürlüklerine kavuşamaz diye düşünüyorum. Ben şu anki eşcinsellik anlayışının gisişatını cinsiyetçi buluyorum. Kapsayıcılık başlığı altındaki LGBTİ+ temsiliyeti bile toplumsal roller doğrultusunda oluşturulmuş, herkesin ağzına "bir parmak bal"dan başka bir şey değil.

Daha dün operasyonlusuna transseküel operasyonsuzuna travesti denirken, ardında transseksüel olmak için beden geçişi olması şart değil ama transsekseksüellik yanlış bedende doğmuş bir cinsiyet ve operasyon normaldir çelişkisi ifade edilmeye başlandı. Ardından göğüs operasyonlarıyla-yarım ameliyatla-cinsel bölgelere dokunmadan cinsiyet geçişi gerçekleştrilirken, şimdi düşük dozda hormon noktasına gelindi. Gelişmiş bilinçli Batı toplumlarında cinsiyet kimliği için bedensel geçişin gerçekleşmesi şart değil veya cinsiyet kimliğine inanmamak noktası da belirgin şekilde dikkat çekiyor. Hatta sakallı ve penisli kadın, memeli ve vajinalı erkeklikle cinsiyet kimliği protesto ediliyor cinsiyetçilik cenderesine karşı.

Neden transseksüellik üzerinden anlatıyorum diyorsanız eşcinsellerin bilinçsizliğini; çünkü eşcinselliğin toplumsal sürecinin cinsiyetçi parçası transseksüellik. Kendilerini eşcinsel olarak ifade edenler ise, kendilerini heteroseksizmin dışında tutmayı başarabilenler.

Geleneksel toplumlardaki cinsiyetçi-transseksüel eşcinsellik, toplumlar cinsiyet eşitliği kavramına yaklaştıkça, akabinde cinsiyet kavramının heteroseksizmin bir dayatması olduğu anlaşıldıkça özünde kalarak mutlu olmayı öğrenecektir mutlaka/umarım.

Geleneksel toplumlardaki cinsiyetçi cinsel kimlik sürecini, ben toplumsal bir varoluş olarak görüyorum. Çünkü farklı kimlikler toplumun dışında bırakılmak yerine toplumun bir parçası olarak kabul edilseydi, bizi doğal-tam anlamıyla tatmin etmeyecek ve başladığımız noktaya geri döneceğimiz  uzun ve manasız bir yolculuğa çıkmak yerine, kendimizi kendimiz olarak gerçekleştirebileceğimiz yaşam yolculuğuna çıkardık. Örnek vereyim... Mesela trans kadınlar ne ameliyatla kadın olmuş oluyorlar, ne de onlarla beraber olanlar heteroseksüel bir erkek; kendisiyle barışamayan eşcinsellerin topluma dahil olma çabası ve kendilerini kandırmalarından başka bir şey değil bu! Mesela trans erkekler kendilerini erkek olarak ifade etmeden önce toplumal cinsiyet paralelinde memelerini saklıyorlar, memelerini aldırdıktan sonra ve kendilerini erkek olarak ifade etmeye başladıktan sonra göğis bölgelerini fora ediyorlar. "Kadın memesi"nin görünmesinden utanan bir kimlik, erkek memesine dönüştürünce memesinden utanmıyor. Bu bile transseksüelliğin ne kadar cinsiyetçi bir uygulama olduğunu göstermiyor mu? Trans kadınlar da aynı şekilde; protez taktırmadan öce memelerini fora ederlerken, sonrasında onu kapatma ihtiyacı hissediyorlar. Eğer transseksüelliği toplumsal değil de doğal kabul edersek, toplumsal değil de doğal davranmamasını beklememiz gerekmez mi? Deseler ki transseksüellere, siz doğuştan erkek ve kadın olanlar gibi davranmak zorunda değilsiniz; bunu kendilerine hakaret olarak kabul ederler. O yüzden altını çizerek tekrar söylüyorum; transseksüellik eşcinsellekten toplumsallığa-heteroseksizme bir kaçış, bir sığınmadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder