16 Ekim 2018 Salı

Tamgalarla Anadolu'ya Yolculuk


Dün spordan-badmintondan dönerken, Çınar'dan geçerken, her zaman yaptığım gibi Turan Bahadır sergi salonunda bir etkinlik var mı diye baktım. Varmış ama heyecanla gitmedim ne yalan söyleyeyim; çünkü önceki gittiğim sergilererden beynim oluşmuş bir şablon var. Serginin adı "Tamgalarla Anadolu'ya Yolculuk". Sanatçıya, biyogafisine falan bakmadım girişte. İlk çalşmalardan biri olan renkli kompozisyon ilgimi çekti önce. Serginin sanatçısına fotoğraf çekip çekemeyeceğimi sordum; kabul etti. Ama sergiyi dolaştıkça illüstre olmaya başladım. Fonda da serginin ruhuna uygun müzik çalmaya başlayınca... Tanıştım sanatçıyla, Nuran hanımla. Sohbet ettik. Bu arada üzerindeki kıyafetler de sergisiyle bir bütünlük arzediyor etnik bir biçimde. Köşelerden birini zaten ziyareçilerin fotoğraf çektirmesi için hazırlamış. Sanatçı tarafından sıcak bir şekilde karşılanınca da ben bayağı uzun bir süre sergi salonundan çıkamadım. Bol bol fotoğraf çektim, çekildim.

Nuran Çağdaş Ören çalışmalarıyla ilgili bilgiler de verdi. Ben aslında uzun uzun açıklama yapmaktansa, herkesin bu sergiyi ziyaret etmesini tavsiye ediyorum. Serginin konusuna kısaca değinmek gerekirse... Tamga, damga demek ve serginin adından da anlaşılacağı üzere, Türklerin yaşam kültürleriyle Anadolu'da bıraktıkları izler ve sergi de bu izlerin sanat aracılığıyla figürleştirilmesi, resmedilmesi, yontulması... şeklinde bir çalışma. Amaaa, bana göre bir farkla. Yaa, ben öyle büyük sergileri falan gezmiş bir kişi değilim imkansızlıklar sebebiyle başka şehirlere, başka ülkelere gidemediğimden. İşte, ne bileyim gazetelerde, dergilerde, internette gördüğüm kadarıyla bu sergilerin içine girebiliyorum. O objelerin yakından görmeyince ne kadar hissedilebilir bu çalışmaların ruhu bilmiyorum. Belki de bu yüzdendir benim bu sergiden ruhsal olarak çok etkilenmem veya Türk olmanın getirdiği içsel bir durum da söz konusu olabilir. Ama bu söylediklerim çalışmaların başarısına kesinlikle gölge düşürmesin. Gerçekten çok ince bir şekilde çok emek verilmiş çalışmalar olduğu detaylardan o kadar belli ki...

Zaten Nuran hanımın yıllarca birikiminin bir patlamasıymış bu ilk sergisi. Belki de bu kadar birikmişliktir bu sergiyi bu kadar "dolu dolu" hale geitren. Çünkü insan tecrübe ede ede en iyiye ulaşır. Bir de yapılan işte yetenek ve sevgi, sabır.., kısaca ruh varsa, elbette ortaya muhtşem veya beğenilesi şeylerin çıkması kaçınılmazdır. Ben çalışmalarda mükemmelliyetçilik gördüm en başta, yetenek gördüm, sevgi gördüm, heyecan gördüm, ruh gördüm, hayatımızın renklerini gördüm...

Bu sergi sadece bir estetizm unsuru barındırmıyor sanat adına; bize köklerimizi anlatıyor, köklerimizi araştırmaya itiyor, geçmişimizin izlerine bir köprü vazifesi görüyor... Nuran hanımın da dediği gibi çalışmalardaki renk cümbüşü de bir çoğulculuğu, bir hoş görüyü de barındırıyor. Her eserin anlamını ve mesajını da sergiyi gezerek öğrenmek gerekiyor. "Tamgalarla Anadolu'ya Yolculuk"un, dünyaya bir yolculuk yaparak herkesin görmesini çok istiyorum, sanatçımıın da böyle bir düşüncesi var zaten.

Nuran hanımın sergisinde kapılar önemli bir bölüm oluşturuyor. Çünkü onun için kapıların anlamı çok büyük... Kapılar hayatımızın bir giriş noktası. O kapıların arkasında insan yaşamına dair her şey var ve kapılar bize çok şey anlatıyor.

Nuran hanımın 10 yaşındaki kızının çalışmaları da bu sergide ve insanın inanası gelmiyor 10 yaşındaki bir çocuğun böyle çalışmalar yaptığına. Zaten uluslararası yarışmalar da kabul etmiyormuş "bu çalışmalar 10 yaşındaki bir çocuğun çalışması olamaz" diye. Kızı İdil'in çalışmalarında beni en çok şaşırtan şey ise, beden anatomisini çok mükkemmel bir şekilde orantılayabilmesiydi. Çünkü herkes bir şeyleri çizebilir, boyayabilir ama vücut orantısını tutturabilmek, resimde en önemli unsurdur bence de.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder