26 Eylül 2018 Çarşamba

Yaşadığım ilişkiler düşman da etmez beni, pişman da; yaşar geçerim!


Yukarıdaki-fotoğraftaki söz bir çoğu için anlamlı olabilir ama aşkı mülkiyetsizlik kapsamında yaşayanlar için hiçbir manası olamaz. Çünkü benim aşkımda aidiyet ve sahiplik olmadığı için ne düşmanlık olur, ne de pişmanlık; aşk benim için ihtiyaç duyulduğunda giderilen bir şeydir; bunun şu kişiyle, şu kadar süreli olmalı gibi garantisi olursa bu aşk olmaz; dediğim gibi özgüvensizlikten doğan duygusal veya fiziksel bazda bir aidiyet, bir mülkiyet ilişkisidir bu. Aşk duygularda hissedilen, bedenle gerçekleştirilen hayvansal bir güdüdür. Garanti altına alıp da ne yapacaksın ki hayatta garanti altına alınması geren onca şey varken... Bilgiyi muhafaza altına almalıyız, çevreyi korumalıyız, yardıma ihtiyacı olan risk grubundaki çoluk-çocuk, yaşlı, mülteci, eşcinsel, hayvanlar gibi kesimleri koruma garantisi altına almamız gerekiyor. Aşkı öyle sızlandığımız, melankolik, arabesk durumdan kurtarmalıyız; lütfen bozuk psikolojisi olanlar, aşkı öyle bozuk bir hale sokmasınlar; o aşk değil, sizin laçkalaştırdığınız psikolojik kendi durumunuz. Mesela ben aşkı, domates-yoğurt yer gibi büyük bir zevkle yaşar, mutlu olurum duygularımı ve bedenimi doyurduğum için; öyle imkansızlaştırıp Leyla-Mecnun mitlerine konu etmem. Saçma çünkü bunlar; yok öyle zaten aslında "eski aşklar başkaydı" durumu. Ayol dürtülerin jenerasyonu mu olur; ancak çok uzun süreler, milyonlarca yıllık bir evrim falan gerekİr duygusal ve fiziksel ihtiyaçların değişmesi için; hayvanlar ne ve nasıl yaşıyorsa, konuşanlarınki de aynı şeilde. Aşkı öyle ilahlaştırmanın hiç alemi yok; çünkü öyle bir şey değil. Diğer temel ihtiyaçlar gibi insanın kendini gerçekleştirdiği bir şey. Akıl ve mantık çerçevesinde bir tecrübe ifade ettiklerim. İlahlaştırıyorsun, şarkılar şiirler yazıyorsunuz da ne oluyor; ben anlık bir ihtiyaç olarak gerçekelşetiriyorum da ne kaybediyorum; en azından yaşamın diğer birimlerine sağlıklı bir şekilde odaklanabiliyorum bu sayede; aşkımdan gebermiyor, gebertmiyorum. Çünkü akıl ve mantık çerçevesinde hareket edebilen sağlıklı bir piskolojiye sahibim; duygusuzluk değil bunun adı. "Aşk geince akıl baştan gider." derler ya, eğer akıl yetecek seviyedeyse, belli bir yaştan sonra olgunlaşıyorsun ve prim vermiyorsun bu tür saçmalıklara, aptallıklara. Ben de yaşayabilirim aşk denilen samimiyetsizliği; çok seviyormuş ve seviliyormuş gibi yapabilirim ama kendimi kandıramıyorum işte; çünkü aptallıktan hiç hoşlanmıyorum. Hatta adına aşk denilen etrafımdaki çıkara dayalı ilişkilere bakınca, gülüyorum; midemi bile bulandıramam bu tür düşüklüklere çünkü!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder