10 Temmuz 2018 Salı

Müziğimizin 70'lerden 2010'lara bitiş serüveni; 4, 3, 2, 1, 0!


Müzik neden bitmiştir biliyor musunuz? Çünkü müziği çok seven, kendini müzisyen sanmaya başlamıştır. Teknoloji ile birlikte dj denen(aslında dj'liği kirletti bu kişiler, çünkü dj'lik yani disc jokeylik gerçekten geniş ve derin bir müzik yelpazesi gerektirir; öyle çıkıp da Kerim Can gibi, memelerini sergileyerek seks pazarlayan bazı kadınlar gibi, aletlerin başına geçip şov yapmak değildir) kişiler kendilerini müzisyen ilan etti sanki beste üretiyoralrmış gibi dünyada David Guetta, Calvin Harris, Tiesto, vs, bizde de örnekleri var ama saymayacağım... Bunlar aslında atanjör bile sayılmaz. Varolan şarkılara cila atıyorlar teknoloji sayesinde adeta sürücüye bile ihtiyacı olmayan direksiyon seviyesinde, parmaklarıyla sadece hafif bir dokunuş yapıyorlar. Çünkü aranjör denilen kişi şarkıya armoni katar, çok sesli hale getirir şarkıyı, dumtısdumtıs yapmaz. Bunlar teknoloji aracılığıyla şarkıların soundunu yüksek şekilde lanse eden kişiler oldu. Gençlik de zaten yüksek volume ister, kafasının şişmesini ve dağılmasını ister. Bunlar işte dönem hizmetçisiler, müzik emekçisi değil. Sonra da diyorlar ki, niye şarkı üretilemiyor? Üretmezsen üretilir mi? Çünkü müziyen yok piyasada. Teknoloji sayesinde müzik ticarileşti, görsel avantajı olan falan müzik yapıyorum diye piyasaya çıktı. Siz kaç yıl müzik eğitimi aldınız, bir enstrümanla melodileri notaya dökebiliyor musunuz, bir melodi dizgesi yaratabiliyor musunuz? 8 mezuru geçmeyince hırsızlık sayılmadığı için kanunen, çalıyorsunz da çalıyorsunuz!

Aslında durmumuz müzikal anlamda 70'lerden bile kötü o yıllar aranjman dönemi olsa da; çünkü kulaklarımza kaliteli melodiler ve düzenlemeler geliyordu. Müziğin kısır sayıldığı 80'lerde bile en azından orkestra müziği vardı, 90'larda sintizayzır dönemi olsa da melodi vardı, 2000'lerde rocklaşarak müziğimiz sentezleşmişti ama bu yıllarda, yani 2010'larda dj denilen ama gerçek anlamda bile dj olmayan gürültü çıkaranların eline düştük. Sevmiyor muyuz; seviyoruz. Çünkü arada güzel popüler işler de çıkıyor ama onların da özgünlüğü yok; dediğim gibi yüksek sound üzerine kurulmuş ritimler ve çalıntı melodiler.

Bir konuya daha değİnmek istiyorum müziğimizin tekdüzeleşmesi konusunda. Sezen Aksu'yu çok severiz. Çok da nitelikli kadın şarkıcılarımız var günümüzde ses oalrak ama sanki herkes, Sezen Aksu söylüyor gibi. Sezen Aksu'nun olması müziğimize faydalı mı oldu, zararlı mı oldu bu açıdan tartışılır. Yani Sezen Aksu müzikte bir form ama herkesin bu form üzerinden şarkı söylemesi müziğimizi tek bir sese indirgemiş olmasın sakın. Çünkü Sezen Aksu'ca bir duygulanım söz konusu olunca, herkes bu duygu üzerinden ticaret yapmaya başladı. Aslında örnek vermekten de çekinmem. Sıla'yı severi ama o bile Sezen Aksu'ca zirveye çıktı bence. Tuğba Yurt, Simge, Tuğba Özerk, Derya Uluğ, Merve Özbey, hatta Bendeniz... Bunlar daha sadece popüler olup da aklıma gelenler. Daha o kadar çok Sezen Aksu taklitleri var ki...

Konuya nerden geldim derseniz... Ajda Pekkan'ın Süperstar albümünü dinlerken, o dönemin müziğinin kalitesinin ne kadar iyi olduğunu bir kez daha hatırlamış oldum ve Ajda Pekkan Süperstar serisi bile müziğimizin yavaş yavaş gerilediğinin göstergesi çünkü... Sonrasında Ajda Pekkan popülerlik adına 90'ların sintizayzırına, 2000'lerin dumtısdumtısına ayak uydurdu. Ajda Pekkan şu anda ismiyle var piyasada; ürettikleriyle değil. Son yaptığı iş "Yakar Geçerim"; Yıl 2011! Bana sorarsanız Demet Akalın bile bu manada Ajda Pekkan'dan daha iyi üretim yapıyor, günümüz soundunu en iyi şarkılarla o taşıyor. Dolayısıyla ondan kat be kat daha süperstar. Demet Akalın'a da bu vesileyle bir parantez açmak gerekirse... Bana sorarsanız günümüz müziğinin en güçlü temsilcisi... Kadın hiç tükenmiyor; bulup buşurup bir şeyler yapıyor ve yaptığı şarkılarda günümüz teknolojisinin sunduğu yüksek sound dışında melodi de var. O yüzden şimdilerde burun kıvırsalar da, müzik tarihimiz Demet Akalın'ı iyi hatırlayacak. Mesela "Çalkala" basit bir şarkı değil, pop müziğimizin en kült işlerinden biridir. Son single'ı ile de gene yapacağını yapmış...

Ben yanılıyor muyum; PEKİ! Not: Bu yazı Batı müziğinin çok sesliliğine uzak kalmış kişilere hitap etmez. O yüzden okumasınlar veya okudularsa da kafaya takmasınlar!
İkinci bir not: Tabiki de müziğimize miras olarak kalabilecek üretimler yapılıyor ama geri planda kaldığı için müziğimize ne yön verebiliyor, ne de uluslararası piyasaya taşıyabiliyor onu. İyi üretim yapanlar da bir süre sonra pes edebiliyor veya onlar da dümenin suyundan gitmek zorunda kalıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder