24 Mayıs 2018 Perşembe

İçimdeki kadının travestileşmeye ihtiyacı yok!


Kendisiyle barışamamış eşcinseller, eşcinsellik karşıtlığı yaparlar da asla homofobiye karşı mücadele vermezler. Çünkü onların doğalarına inanma kapasiteleri zayıftır yapıları gereği ama o yapıyı kendileri için mücadeleciliğe dönüştürmemeleri de içinde yaşadıkları ortamın buna fırsat vermeyecek bir dezavantaja sahip olmasından olabilir. Bazı yapılar vardır özgüvensiz oldukları için uzaktan kumandalı olan; o kumandanın kimlerin elinde olduğu çok belirleyicidir insanların gidişatında. Bilgisiz ve bilinçsiz toplumlarda işte insanların kendilerini aşmaları kolay olmaz ve çoğunluğa dahil olma psikolojisi vardır. Bizim eşcinsellerimiz de işte bunu yapmaktadır.

Eşcinsellik neydi; erkek bedenindeki bir kimliğin, erkek bedenini sevmesiydi. Ben transseksüelim diyenle, ben eşcinselim diyenin arasında his olarak hiçbir fark yok. Fark görenler, bilinçsizliklerinden dolayı toplumsal cinisyeti cinsiyet kimliği denilen şeye dönüştürmüş olanlardır. Sen inanırsın cinsiyet kimliğine içinde yaşadığımız dönemsel sistemden etkilenerek, ben olaya sadece cinsiyetsiz bir gözlükle bakarım. Çünkü ben hayvanlarda erkeklerle dişiler arasında yaşamsal bir fark göremedim. Hayatta kalmak için bazı roller vardır biyolojik yapılarına istinaden ama hiçbirisinin ben kadın gibi davranmalıyım, erkek gibi davranmalıyım diye kaygısı yoktur. Yeri gelir dişiler erkekten daha parçalayıcıdır, yeri gelir erkekler daha güçsüzdür. Yani rolleri çevrenin etkisiyle kemikleştirmemek, kategorileştirmemek gerekiyor.

İşte toplumsal cinsiyet hakimiyetindeki eşcinseller de kendileriyle barışmak yerine homofobik davranmayı seçmişlerdir. Homofobi sadece eşcinsel düşmanlığı değildir. Gerçeklerden kaçmak, gerçeklerle yüzleşememek de bir homofobi, hatta daha ciddiye alınması gereken bir homofobidir. Çünkü hayat boyu insanı mutsuz eder bu durum. Çünkü insanın kendisi olamaması, içinden geldiği gibi davranamaması, kendini varolan kalıplara sokmaya çalışması, o kalıplarla mümkünatı olmasa da kendini gerçekleştirmeye çalışması ve boşuna kürek çekmesi çok yıpratıcı, çok yorucu ve çok üzücüdür. Canlının kimliğini a bedeniyle, b bedniyle, c bedeniyle, d bedeniyle gerçekleştirmesi diye bir durum yoktur. Kedi, kedi bedeninde gerçekleştirir kendini, erkek biyolojisi de her türlü bedenle kendini gerçekleştirme yetisine sahiptir, kadın bedeni de her türlü varoluşunu kadın bedninde gerçekleştirmeyeyetisine sahiptir.

Bir kimlik hangi bedende olursa olsun varolduğu bedeniyle sevişebilir ve mutlu olabilir. Eğer bir erkek ben erkeklerden hoşlanıyorum ama kadın bedeniyle sevişebilirim ancak diyorsa homofobiktir, doğasıyla barışamıyor demektir. Bazı erkek eşcinseller vardır canı erkek çeken ama homofobik olduğu için kadın kılığına girmiş travesti dediğimiz erkeklerle sevişmek ister. Bunlar işte direkt erkekle sevişme cesaretine sahip olmadıkları, yani homofobik oldukları için kamuflaj bir erkeklikle sevişirler. Sonra da kendilerini kandırırlar biz kadınla seviştik, onlar da değişik kadın oldukları için meraktan diye. Penisini merak etmiş olmayasınız. Çünkü herkes biliyor erkekliğe geldiğinizi, çünkü ileriki dönemlerde istediğiniz noktaya, içinizdeki kadını gerçekleştirme noktasına geldiğinizi. Ticarileşmiş travestilerin kartvizitlerine bakın; ap!

Gelelim kendilerini kadın sayan ve sanan homofobik eşcinsellere. Açık ve net konuşalım anlaşılabilmesi için cümlelerimin. Bunlar değişik sebeplerle bedenlerinden nefret ederler. Homofobidir bunun adı ve bu kişiler ne kadar biz erkek bedeninde doğmuş kadınlarız deseler de kendisiyle barışık eşcinsellerden hiçbir farkları yoktur yapı olarak özde. İşte kimisi penisel işlevsizliğinden dolayı cesaret bularak, kimisi psikolojik yapılarından, kimisi şekil olarak kendileriyle barışık olmamalarından dolayı, evet böyle bir gerçek de var, adam tipini beğenmiyor ve eğer kadın kılığına girersem beraber olabileceğim kişiler olabilir diye de düşünüyor, kıllarından kurtulmaya falan da çalışıyorlar ne komik, e malumunuz cinsiyetçi bir toplumda da kadın kadındır erkek de erkek, zaten transvestiliğe de zemin hazırlayan bu cinsyetçilik değil mi?, kimisi para kazanmak için travesti oluyor, kimisi kendisini sevebilecek bir erkek umuduyla transseksüel oluyor, kısaca 'sadece içimdeki kadını bedenine kavuşturmak için' deseler de bir şekilde sosyolojik veya psikolojik anlamda kendini gerçekleştirmek için bu yolu seçiyorlar. Yani sırf içindeki kadın için götürmüyor bedenini terziye, hep bir nedeni var biraz önce dediğim gibi ve bunun arkasında da içinde yaşadığımız sistemin sosyo kültürüel durumu ve psikolojilerin dirençsiz oluşu(bkz. Amerikan hastaneleri; trannseksüellik sürecinde psikolojik tanı da konuyor!) yatıyor.

Hep diyorum, tekrar diyeyim eğer erkekler vajinalı, kadınlar penisli olsaydı durum ne olacaktı; o zaman da homofobik eşcinseller penis takıtrmaya, homofobk lezbiyenler de vajina yaptımaya mı gidecekti; aynen öyle. Çünkü içinde yaşadığımız süreç-sistem ne ise, ona dahil olma psikolojisi de o doğrultuda hareket ettirecektir kişiyi. Sonra çıkıyor bazı uzman kesilen kişiler falan, kalkıp bana transseksüelliği savunuyor. Şunu savunabilirsiniz. 'Bu kişilerin, toplumun dışında kalmayı psikolojileri kaldıramaz, o yüzden transseksüel olmaları kendi yararlarınadır' dese anlayacağım ama kalkıp bunlar transseksüelliğe bilimsel bir kılıf bulmaya çalışıyorlar. Tabi maddi manevi bir rant söz konusu. Geçmişte eşcinselliği hastalık gördükleri gibi, şimdi de travestileştirmeye çalışıyorlar iyileştiremeyceklerini anladıkları için ki hasta olan kendi kafaları homofobik oldukları için.

Ayrıca Anadolu kültüründe travestilik yoktur, eşcinsellik vardır. Bu toplum eşcinselliği kabul eder ama transseksüelliği asla kabul etmez. Çünkü bizim kültürümüz esnektir ve biz doğamızın arkasında durursak, bu kültürün eşcinselliğe sorun çıkaracağını sanmıyorum. Ama özümüzden sapar ve yapay kimliklerle toplumun ahlakçılığını kaşırsak, varolan o esnekliği de katılaştırabiliriz. Eğer şu aşamada homofobi önceki yıllara göre daha bir dişini gösteriyorsa, bu travestiliğin ahlakçılığı kaşımasıyla alakalıdır. Aile demek toplum demektir, devlet demektir ki ailelerimizin en büyük korkusu çocuklarının travesti olup seks işçiliği yapmasıdır. Bedeniyle barışamayanlar travesti olsun ama bunu tek çıkış yoluymuş gibi lanse etmesin; kimse inanmıyor çünkü. Sonra bir de seks işçiliği mecburiyet değil, haktır diyorlar ya; iyice rezil ediyorlar kendileirni.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder