9 Ocak 2018 Salı

Türkiye'de eşcinseller yalnız ve heteroseksüel olarak ölür!


Bana Türkiye'deki eşcinselliği anlat deseler...
48 yaşındayım ve hayatı epeyce tecrübe ettim eşcinsellik konusunda...
Türkiye'de eşcinsellik sadece toplum tarafından değil, eşcinseller tarafından da normal karşılanmamakta ve dolayısıyla kabul edilmemektedir.
Homofobinin bir nedeninin de mağdur kesimin kendi kimliğinin arkasında durmaması olduğunun notunu düşelim bu arada unutmadan.
Dolayısıyla da hem toplumsal homofobi, hem de içselleştirilmiş homofobi dediğimiz kişinin kendi eşcinselliğiyle barışamamasından dolayı,
eşcinseller ya hetero-trans olmaktadır, ya da doğdukları bedenlerini koruyarak da olsa heteroksüel bir yaşam sürmektedir gerçek kimliklerine ters düşse de.
Cinsel yönelimlerini feminen bir şekilde pörtleterek heteroseksüel evlilik yapmakta, çoluk çocuğa karışmaktadırlar, vesaire.
Toplum da iki yüzlüdür bu konuda, eşcinseller de...
Cinsiyetçi sistem tehdit edilmediği sürece samimiyetsizliğe göz yumulmaktadır.
Oysa herkes neyin ne olduğunu bilmekte, tahmin etmektedir ama herkes kendini kandırmaca içindedir.
Eşcinseller gizli bir şekilde gerçek cinsel yönelimlerini gerçekleştirir, toplum da arkasından dedikodusunu yapar ama gerçeklerle hiçbir zaman yüzleşilmez.
Ama hayat kazasız devam ermez her zaman...
Bazı kadınlar bir süre sonra sevgisizliğe, aşksızlığa, sekssizliğe tahammül edemez ve kaç çocuktan sonra, hayata geç kalınmış olunsa bile gizli eşcinsellik gerçeğine isyan bayrağını çeker ve ayrılır eşcinsel kocadan.
Eşcinsel koca çocukları tarafından da dışlanabilir...
Ailelerin "yaşlanınca sana kim bakacak" kaygısıyla evlendirdikleri eşcinsel çocuklarının, evlilik de gelecek garantisi olmayabiliyor.
Hadi oldu diyelim, peki hayat mı bu sırtında onca heteroseksüel yük varken?
Ha yapayalnız ölmüşsün, ha yaşarken ölmüşsün...
Ve eşcinseller de yaşlanır ve yapayalnız ölürler.
Çünkü homofobik bir toplumda eşcinselliğin güvencesi yoktur.
Aileler terkeder, devletin umrunda değildir, eşcinseller kendi aralarında da bir komün oluşturmamışlardır bilinçsizliklerinden.
Bu bilinçsizliğin başında da kendi kendilerinden nefret ettikleri cinsiyetçilik vardır. Adam kadın oluyor, sonra eşcinsel düşmanı; kadındır artık o!
Gerçi onların sonu hiç hayra alamet değil bu toplumda...
Transseksüeller bu toplumda yaşarlarken; hem ölü, hem de yalnızlar
ve öldüklerinde gizli eşcinseller kadar bile değerleri yok; cesetlerine bile sahip çıkılmıyor.
YALAN MI?
İyi söylüyorsun, hoş söylüyorsun da, sen ne öneriyorsun, diyebilirsiniz?
Bilinçli bir eşcnsellik.
Bilinçli eşcinselliği de kısaca kendini bilmek, kendinle barışmak olarak tanımlayabilirim. Çünkü insan kendini bildikten ve kendinle barıştıktan sonra, kimliğinin arkasında özgüvenle durabiliyor, her engeli aşabiliyor, hayatın içine gerçek ve doğal kimliğiyle karışabiliyor, hayatını içine sindire sindire yaşayabiliyor, en azından kendine dürüst olduğu için vicdanı rahat oluyor, yalnız yaşasa ve kalsa bile eşcinsel olarak yalnız kalıyor, kimsenin bulaşmasından korktuğu bir ucube gibi değil. Çünkü açık eşcinselin ne olduğu bellidir ve insalara korkulacak bir kişi olmadığını göstermiş, hayatta cinsel yönelimi dışında da varolduğunu ispatlamış ve hayatın, toplumun içinde bir insan olarak varolabilmiştir.

Geçtiğimiz hafta orta yaşlı bir eşcinsel arkadaşımız yapayalnız göçtü gitti bu dünyadan. Kendisine rahmet diliyorum. Huzur içinde uyusun. Rahmetli gerçekten iyi bir adamdı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder